Lozan Anlaşması tabir yerindeyse Türkiye Cumhuriyeti´nin kuruluş senesidir. Bu belgenin imzalanması toplumun farklı kesimlerinde farklı akisler uyandırmıştı. Yahudi cemaati de çeşitli yayın organlarında yayınlanan yazılar vasıtasıyla bu anlaşmaya karşı duydukları hissiyatı beyan etmişlerdi. Bu yazılardan biri de Musevi Lisesi´nin müdürü olan David Marcus´a aitti.
Dr. Marcus, Prusya-Polonya sınırında yer alan Novgrod’da doğmuş, Almanya’da psikoloji, pedagoji ve felsefe eğitimi almış, haham olarak yetiştirilmiş bir isim. Kendisi 1900 yılında İstanbul Aşkenaz Cemaati tarafından Goldschmit Lisesine müdür olarak davet edildi ve o tarihten ölüm tarihi olan 1944 yılına kadar İstanbul’da yaşadı. İbranice, Rusça, Lehçe, Almanca, Felemenkçe, Yunanca, Latince, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, İspanyolca, Yidiş ve Esparanto dillerine vakıf olan Dr. Marcus ciddi bir entelektüeldi.
İstanbul’a gelir gelmez en büyük sorunun Seferad ve Aşkenazlar arasındaki katı ayrım olduğunu fark etmiş ve bu ayrımı en aza indirmek amacıyla da 1916 yılında Musevi Lisesinin temellerini atmıştı. Bu okulun 1916-1917 ve 1922-1940 yılları arasında müdürlüğünü yapmış ve daha ziyade bu yanı ile ünlenmiştir. Dr. Marcus aynı zamanda Bene Berit Cemiyeti’nin de üyesiydi. Musevi Lisesini kurarken bu cemiyetten epey yardım görmüştü.
Burada günümüz Türkçesine Latin harfleriyle transkripsiyonunu yapacağım yazıyı da bu cemiyetin yayın organı olan Hamenora Dergisinde yayınlamıştı. Dergi hakkında Rıfat Bali’nin oldukça kapsamlı bir çalışmasından hareketle bazı bilgiler de verelim.
Hamenora Dergisi
Dergi adını Yahudiliğin en önemli sembollerinden biri olan ‘menora’dan yani yedi kollu şamdandan alır. En çok aboneye sahip olduğu devrede dergi bin kadar basılıyordu. Dergide farklı bölgelerdeki Yahudi cemaatlerinin çalışmalarından bahsediliyor ve zaman zaman da bilimsel makalelere yer veriliyordu. Bu alanda ilk akla gelen isim Avram Galanti’ydi. Galanti, derginin farklı sayılarında Sabataycılık, Yosef Nasi, İstanbul sinagogları, İran Yahudileri, Fatih Sultan Mehmed dönemi Yahudi toplumu gibi değişik konular hakkında pek çok makale kaleme aldı. Galanti, Mayıs 1935 sayısı örneğinde olduğu gibi bazen dergiye dört yazı ile katkı sundu. Dergiye yazılarıyla destek veren bir diğer önemli isim aynı zamanda bir dönem derginin yazı işleri müdürlüğünü de yapan Dr. David Marcus idi.
Hamenora Dergisinde daha ziyade Fransızca yazılar yayınlanır. Hatta denilebilir ki neredeyse tüm yazılar Fransızcadır. Bunda da şaşıracak bir şey olmasa gerek. Zira o dönemde bu dil Alliance Okullarından mezun olan pek çok Yahudi’nin konuşup anlaştığı lisandır. Dergide çok nadir de olsa Türkçe yazılar da yayınlanırdı. Bunlar daha ziyade Türk yetkililerin okumasının beklendiği ve devlete olan sadakatin dile getirildiği yazılardı. Derginin Mart 1937 sayısında yayınlanan El en Orfalinato Israelita isimli Yahudi yetimlerini konu alan yazı bunlardandı. Yazı Fransızca başlamış ve Türkçe devam etmişti. Yazının son kısmında şu ifadelere yer verilir: “Şanlı Türk bayrağı altında yaşayan biz Türk Museviler Aziz Türk milletinin kudret ve salahiyetleri, yüksek emellerini nefsinde toplayan Eşsiz Önderimiz, göz bebeğimiz, büyük şefimiz Kamâl Atatürk’e sonsuz saygılarımızı candan sunarız. Var olsun Cumhuriyet, yaşasın Kamâl Atatürk.”
Bir diğer Türkçe yazı da burada sadeleştirilmiş transkripsiyonunu yapacağım Türkiye ve Museviler adlı yazıdır. Bu bilgilerden sonra yazıya geçebiliriz.
TÜRKİYE VE MUSEVİLER
“Tahrip edilmiş olan Kudüs-ü Şerif’in enkazı üzerinde durduğu zaman peygamber ‘Yeremya’ ateşten bakışlarıyla Beni İsrail fertlerinin bütün dünya üzerinde dağılmış bulunmaları sebebiyle Musevi toplumunun devamı ve bekasının önemini fark etmişti. Kavm-i İsrail vatanını terk ve yeni yaşam alanı olan Babil taraflarına hicret eylemek mecburiyetinde bulunur iken saygıdeğer peygamber İsrailoğullarının fertlerine nasihatte bulunmuş ve yeni vatanları olacak memlekette hükümete sadakat ve vatana muhabbet etmek gerekliliğinden bahisle şunları söylemiştir: “Cenab-ı Hakk’ın emir ve arzusu sizi hangi devlete sevk eylemiş ise o devletin selametine gayret ve o devlet için dualar ediniz. Çünkü o devletin selametinde sizin dahi selametiniz mevcuttur.” Tarihin bize gösterdiği gibi Millet-i Museviye bu yüce nasihati kalbinde saklamış ve vaktiyle anavatanına karşı göstermiş olduğu muhabbet ve aşkı tamamen yeni vatanına devreylemiştir. On sekiz asırdan beri dünya üzerine serpilmiş bulunuruz. Bununla beraber her an ve zamanda en zor şartlarda en sadık vatandaşlar olarak ikamet ettiğimiz devlete karşı sadakat ve hamiyet göstermekten asla geri durmadığımız gibi kanımızın son damlasına, servetimizin son akçesine kadar fedakârlık yapmaktan çekinmeyerek yüreklerimiz tabi bulunduğumuz vatanın kalbiyle beraber ve aynı hissiyatı paylaşmış bir şekilde çarpmıştır. Tarihin kayıt ve tasdik eylediği bu hakikatin tekrarını bugün de görüyoruz. Anadolu’da yaşanan savaşta ve Lozan barış görüşmelerinde kahraman ordumuzun hazırladığı zevk ve sevinç arzularını yükselten Türk şenliğinin seslerine biz Museviler dahi bağlılık ve sadakat, teşekkür ve memnuniyet nidalarımızı ilave ediyoruz. Bu memnuniyet ve sevinci yalnız bizler, yani bütün medeni hukuk haklarına sahip olarak büyük bir serbestiyet ile Türkiye’de yaşayan yalnız Türk Musevileri değil belki dünyanın dört köşesinde ikamet eden bütün Musevi fertler aynı şekilde göstermekte ve vatanımız için bu kadar faydalı ve hayırlı olan antlaşmanın imzalanmasından dolayı sevinçlerini beyan etmektedirler. İspanya’dan kovulduğumuz zaman bizi misafir gibi kabul ve bize bir sığınma noktası vermiş olan Türkiye’ye karşı bütün dünyada yaşayan Museviler minnettar ve müteşekkirdir. Her nerede Musevi evladı yaşıyorsa bu yüce hadise mektep çocuklarına varıncaya kadar herkese tekrar tekrar hatırlatılıyor ve milletimize karşı gösterilmiş olan minnet zihinlerde nakşediliyor. Bunun içindir ki asırlardan beri Türkiye memleketi bütün Musevi fertleri için hayalin tasavvur edebileceği gaye ve derecede, hatta tasavvur üstü bir noktada bir takdir görmektedir.
Barış anlaşmasının o kadar güzel ve faydalı olan şartlarından istifade vatanımızın selamet ve saadetini temin gayesini takip eden aklı başında ve idraki yerinde büyüklerimiz tüm Musevi evlatlarının Türkiye’ye karşı duydukları bu aşk ve muhabbeti, öyle ümit ediyoruz, elbette küçük görmeyecekler, yani bu samimi hislerin kıymet ve kadrini hakkıyla takdir edecekleri gibi tüm Beni İsrail’in Türkiye’ye karşı gösterdikleri bu sadıkane hislerin, bu hakiki ve kalbi şevk ve gayretin soğumasına asla meydan bırakmayacaklardır. Tüm kardeşlerimizle beraber el ele olarak vatanımızın tamirine, memleketin ihyasına, devlet ve milletin terakki ve tealisine çalışmada Türkiye’de bize refah ve saadet devrinin teminine iştirak etmek istiyoruz. İşte en büyük arzumuz budur ve daima bu kalacaktır.”
Doktor David F. Marcus
KAYNAKÇA
Rifat N. Bali; Bir Yahudi Yardımlaşma Ve Dayanışma Kurumu: B’Nai B’rith XI. Bölge Locası Tarihçesi ve Yayın Organı Hamenora Dergisi”, Müteferrika, Bahar-Yaz 1996, sayı: 8-9, s. 41-60
Doktor David F. Marcus; “Türkiye ve Museviler”, Hamenora, Temmuz-Ağustos 1923, s.1
Silvyo Ovadya; “Marcus, David”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, cilt: 5, İstanbul 1994, s. 302-303