Tahran Çocuklarının hikâyesi 1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’yı işgal edip II. Dünya Savaşı’na yol açmasıyla başladı. İşgalin ardından yüz binlerce Polonyalı Yahudi, ülkenin doğu sınırından Sovyetler Birliğine kaçtı. Ancak orada Polonyalıların kitlesel olarak tutuklanması ve sınır dışı edilerek Sibirya veya Sovyet Orta Asya’a yollanması söz konusuydu. Ardından 1940’ın başından 1941’in ortasına kadar süren bombalama, salgın hastalık, açlık ve sık sık yerinden edilme olaylarını takip eden kaosta, pek çok Polonyalı çocuk yetim kaldı ya da ebeveynlerinden ayrılarak Sovyetler Birliği genelindeki barınaklara yerleştirildi.
22 Haziran 1941’de Almanya’nın Sovyetleri işgalinin ardından, binlerce Polonyalı Yahudi, iç kesimlere gönderildi. Ve sonuç olarak daha çok çocuk ailelerinden ayrıldı. Ağustos 1941’de,Sovyet hükümeti on binlerce Polonyalı savaş esirini serbest bıraktı ve Sovyet topraklarında bir Polonya ordusu kurulmasına izin verdi. (Komutanı General Wladyslaw Andes’in adı ile ‘Anders Ordusu’).
Almanların Sovyetlere saldırmasından sonra, İngiliz ve Sovyet birlikleri, İran’ı ortaklaşa işgal etti ve Ağustos 1941’de, İran’ın tarafsızlığını koruyan İran İmparatoru Rıza Şah Pehlevi’yi oğlu lehine tahttan çekilmeye zorladılar. Muhammed Rıza Pehlevi yani yeni Şah, İngiliz-Sovyet işgalinin koşulları göz önüne alındığında, daha işbirlikçi görünüyordu; İngiliz ve ABD kuvvetlerinin Sovyetler Birliğine akması için yeni bir kanalın kurulmasını kolaylaştırdı. Bu ikmal rotası ‘Pers Koridoru’ olarak bilinmeye başladı. 1942’de, Polonya Anders Ordusunun bazı birimleri İran’ın Pehlevi Limanına konuşlandı. Diğer birimler karadan Türkmenistan’dan İran’ın Meşhed kentindeki demiryoluna ulaştı.
İran’a transfer
1942’de Sovyet yetkilileri, 24 bin Polonyalı sivilin ve Anders ordusunun Sovyetler Birliğinden yollanarak İran’a yerleştirilmesine izin verdi. Transfere 1942 baharında başlandı ve o yılın sonuna kadar devam etti. Toplamda 116 bin Polonyalı mülteci ve Anders Ordusu personeli, başlangıçta kararlaştırılan sayının çok üzerinde olarak İran’a yerleştiler. Siviller arasında çoğunluğu yetim olmak üzere bin Yahudi çocuk vardı. ‘Tahran Çocukları’ olarak bilinen grup buydu. Çocuklar, Sovyetler Birliğinin çeşitli bölgelerindeki yetimhane ve barınaklardan, trenlerle Sovyet Orta Asya’ya Krasnovodska’ya, oradan Hazar Denizinin doğu kıyısındaki Pehlevi Limanına gemi ile seyahat ettiler. Diğerleri Buhara üzerinden Kazan ve Aşkabat’a, oradan da Pehlevi’ye gitti.
Yahudi Ajansının rolü
Yahudi Ajansı, Tahran’daki çocukların hikâyesinde çok önemli bir rol oynadı. Bu çocuklar o sıralarda Sovyetler Birliğinin güney kesimine dağılmış haldeyken, Yahudi Ajansı temsilcileri, sürgündeki Polonya hükümeti ile İran’a yapılan nakillere dâhil edilecek Yahudilerin yüzdesi konusunda görüştü. Taşınan kişiler Pehlevi’ye geldiğinde, Yahudi çocukları tespit edip Hıristiyan Polonyalılardan ayıran Yahudi Ajansı temsilcileri tarafından karşılandı. Son deneyimlerinden dolayı aç ve travma geçiren birçok çocuk Yahudi olduklarını kabul etmeyi reddetti. Yaşları 1-18 arasında değişen çocukların büyük çoğunluğu 7-12 yaşlarındaydı.
İran’da yetimhane
Yahudi Ajansı, İran’da Yahudi çocuklar için bir yetimhane kurdu. Nisan-Ağustos 1942 arasında İran’a gelen 730 Yahudi çocuk, İran Hava Kuvvetlerinin Tahran dışındaki eski bir askeri kışlası olan Duştan Tappeh’in arazisinde çadırlarda yaşıyorlardı. Bu başarılı transferin ardından yetimhanelerden daha fazla çocuğun tahliyesine yardımcı olmak çabası sayesinde 1942 yazından sonra az sayıda Polonyalı-Yahudi çocuğun daha Tahran’a gelmesine izin verildi. Yerel Yahudi cemaatinden, ABD’deki Hadassah Kadın Siyonist Örgütünden, Amerikan Joint Komitesinden ve Yahudi Ajansı Gençlik Göçmenlik Dairesinden yardım alındı.
Deneyimli genç liderler, çocuk barınağının sorumluluğunu üstlendi. Uzun süren zorluklar, evsizlik ve yetimhanelerde tutulduktan sonra, birçok çocuk ciddi hastalıklardan (sıklıkla tüberküloz) ve yetersiz beslenmeden mustaripti, ancak çoğu Tahran Kampında sağlığına kavuştu.
Filistin topraklarına nakil
Yahudi Ajansı ve İngiliz Manda İdaresi yöneticilerinin arasındaki uzun görüşmelerden sonra, çocuklara Filistin’e gelebilmeleri için gereken nakil izinleri ve İngiliz Mandası tarafından vizelerin verilmesi sonucunda, Tahran Çocukları’nın Filistin topraklarına göç etmeleri sağlanabildi. 3 Ocak 1943 tarihinde, 716 Yahudi çocuk, yanlarındaki yetişkin bakıcıları ile ki bunların çoğu da Yahudi mültecilerdi, İran Körfezinde demirlemiş olan Bandar Shahpour adlı şilep ile yola çıktılar. Oradan Dunera gemisiyle Karaçi’ye, Pakistan’a vardılar. Karaçi’den sonra mülteciler Noralea gemisiyle, Arap Yarımadasının çevresinden dolanarak, Kızıl Deniz’den ve Süveyş Kanalından geçerek karaya çıktılar. Ardından göçmenler, Sina Çölünü trenle aştı ve sonunda, 18 Şubat 1943’te Atlit Göçmen Kampına vardılar. İkinci ‘Tahranlı çocuklar’ kafilesi 110 çocuktan oluşuyordu. Onları ülkeye Irak üzerinden 28 Ağustos 1943 tarihinde taşıdılar. Toplam 870 ‘Tahran Çocuğu’ Filistin topraklarına getirildi. Bu çocuklar kısa sürede kibutz ve moşavlara yerleştirildi.
Onları karşılayan yetkililer, bir mucize gibi gelen çocukları karşılayıp, bağırlarına bastı. Çocuklar kibutz ve moşavlarda hızla ülkeye adapte oldu. Eğitimlerini, savaş yüzünden kaybettikleri dört seneyi çok kısa zamanda tamamlayabildiler. Küçüklüklerinin dört yılı acılar, açlık ve ıstırap içinde geçmişti. O yıllar sırasında hayatta kalma mücadelesi vermişlerdi. Bu çocuklar büyüdü, yeni aileler kurdular, üzücü hatıraların ve zorlukların üstesinden geldiler. Çalışmalarını tamamladılar ve yavaş yavaş insanlığa olan inançları yeniden sağlandı. Hepsi toplumda aktif vatandaşlar oldular.
Tahran Çocuklarının 35’i, 1948 İsrail Bağımsızlık Savaşı sırasında, yeni ülkelerinin selameti ve özgürlüğü için yapılan çatışmalarda hayatlarını kaybetti. Bu 35 genç cesur erkek ve kız, ‘Tahran Çocuklarını Anma Kamu Komisyonu’ tarafından 1979’da yayınlanan ‘Tahran Çocukları Yizkor’ Meir Ohad’ın kitabında anıldı.
Günümüzde, İsrail’in Rishon Letsiyon şehrinde, ‘Hayeladim Hateheran’ (Tahran Çocukları) ismi bir sokağa verilmiştir