Bir Müslüman ve bir Yahudi kadın önyargılarla mücadele için kitap yazdı

Pakistanlı iki çocuk annesi göçmen Saadia Faruqi ile İngiliz bir göçmenin kızı, iki çocuk annesi Laura Shovan, ortaklaşa bir çocuk romanına imza attı.

Dünya
24 Mart 2021 Çarşamba

‘Sofrada bir Yer’, Sara’nın annesinin Güney Asya yemekleri kursunda arkadaşlıkları başlayan biri Yahudi biri Müslüman iki ortaokul öğrencisi Elizabeth ve Sara’nın öyküsünü anlatıyor. Elizabeth gelişen bir şef, Sara ise okulun yeni çocuğu. Her iki genç kızın da anneleri ise Amerikan vatandaşı olmaya çalışıyor. Kızlar birbiriyle yakınlaşırken, kimi zaman zorlu konularda sorular sormayı, dürüstçe cevaplamayı ve başka ilişkilerini tehlikeye atma ihtimaline rağmen birbirlerini savunabilmeyi öğreniyor.

ABD, aşılamaz farklılıklarla mücadele ediyor gibi gözükse de kitap bunun uyumsuzluk anlamına gelmediği anlatıyor. Kitap, okurlarına herkesin benzersiz bireyler olmasını sağlayan farklılıklar ile nasıl yol alınabileceğinin pozitif bir örneğini sunuyor.

Güncel çocuk roman, Pakistanlı göçmen Saadia Faruqi ile İngiliz bir göçmenin kızı Laura Shovan tarafından kaleme alındı. Kveller ile gerçekleştirdikleri geniş kapsamlı röportajda yazarlar ebeveynlik, müttefiklik, kimlik ve daha pek çok konuyu konuştular.

Röportaj kısaltılmış ve düzenlenmiştir.

Bu kitabı birlikte yazmaya nasıl karar verdiniz?

Laura: ‘Yurttaş Anne’ adında, bir kızın annesinin vatandaşlık sürecine destek verdiği, güncel bir gençlik romanı yazma fikrim vardı. Ancak, Amerika’da doğan bir birey olarak bakış açımın ABD’de doğmayan birisinin deneyimlerini kapsamadığının farkına vardım. Saadia, kendisi ABD dışında doğmuş olmasına rağmen, birinci nesil Amerikalı çocuklar yetiştiriyor. Ayrıca, yazarlığına ve aktivist kimliğine hayranım. Saadia’ya fikri sundum; ardından birlikte karakter ve hikâyeyi geliştirdik.

Saadia: Birinci nesil Amerikalı çocuklar ve vatandaşlık hikâyesi yazmak benim için önemli bir deneyimdi. Özellikle, kendi hikayem olduğu için. 2016’daki seçimlerden sadece birkaç ay önce ABD vatandaşı oldum. Bu, ben ve ailem için önemli bir dönüm noktasıydı.

Kitapta Sara, çevresinde Müslüman karşıtlığı olmasına ve bununla mücadele etmesine rağmen ara sıra kendisi de Müslüman olmaktan utanç duyuyor. Saadia, sen de Sara’nın yaşındayken benzer bir deneyimin olmuş muydu?

Saadia: Neredeyse herkesin Müslüman olduğu Pakistan’da büyüdüm. Kendimi hiç dışlanmış hissetmedim. ABD’ye taşındığımda dünyayı farklı gözlerle görmeye başladım. Çevremde ırkçılık, İslamofobi ve yabancı düşmanlığı gördüm. Başka yerlerde yok demiyorum ancak ABD’ye taşınıncaya kadar bu tür durumlarla karşılaşmamıştım. Sara’nın deneyimi benim deneyimlerimden ziyade çocuklarımın yaşadıklarını daha çok yansıtıyor.

Azınlıktaki birisi yabancılaşma yaşamadan geçmişi ve kültürel mirasıyla nasıl gurur duyabilir?

Laura: Arkadaşlar ve toplumla ortak kimlik ve kültür paylaşmak önemli. Bir avuç dolusu arkadaşımla İbranice okula gitmek çocukken daha az yabancılaşmış hissettirdi.

Saadia: Bir yazar olarak sene içerisinde birçok okul ziyarete gidiyorum ve sanal görüşmeler yapıyorum. Farklı arka planlardan okurlarla bir araya geliyorum. Din ve kültür tanımları ile benimle bağ kuran okurlarla bir araya geliyorum. Müslüman çocuklar veya göçmen çocuklar benimle rahatlıkla konuşabilir; gurur, özgüven ve mutluluk duyabilirler.

Kitapta bir karakterin ırkçı bir söylemde bulunduğu gergin bir bölüm var. Stephanie devreye girerek böyle konuşmaması gerektiğini söylese de sahne beni etkiledi. Zorbalara karşı gelmek zor, özellikle arkadaşınız ise. Benzer durumlar yaşayan çocuklara önerileriniz nelerdir? Stephanie’nin bulduğu cesareti nasıl yakalayabilirler?

Saadia: Çocuk da olsa yetişkin de olsa zorba birisine karşı gelmek kesinlikle çok zor. Bu kitabı yazma sebeplerimizden biri de bu. Okurlarımıza müttefiklik konusunda yol haritası çıkarmak istedik. Bu devirde zorbalık karşısında sessiz kalmamak çok önemli çünkü durumun daha da kötü bir hal almasına sebep oluyor. Çocuklara önerim birbirleriyle bu konuları konuşmaları, ne söyleyeceklerini planlamaları ve zorbalık gerçekleştiğinde ebeveynleriyle paylaşmaları.

Bugünün siyasal ortamında, yabancı düşmanlığı ve antisemitizm her geçen gün artarken, çocukların ailelerinden gördükleri yanlış davranış ve inançları taklit eden arkadaşlarına karşı nasıl bir tutum alması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Laura: Zor bir soru. Lisedeki bir arkadaşım, dini sebeplerden, cehenneme gideceğime inanıyordu. Bu konuda ne kadar konuşursak konuşalım inancından vazgeçmedi. Çocuklar, antisemitizm gibi nefret dolu söylemlerin sadece yanlış değil aynı zamanda da kişisel olarak yıpratıcı olduğu konusunda net olmalı. Bu noktada bence nefret söylemini devam ettiren birisi ile aranıza mesafe koymalısınız.

Saadia: Her zaman arkadaşlarınızla konuşup bir şeyin neden zarar verici olabileceğini söyleyebilmelisiniz. Başka hiçbir yöntem işe yarmazsa o kişi ile olan arkadaşlığınıza son verebilirsiniz. Kitapta, Sara ve Elizabeth Maddy karşısında gösterdikleri tutumla bu konuda çok güzel bir taktik gösteriyorlar.

Ebeveynlere düşünceli, kibar ve açık görüşlü çocuklar yetiştirmeleri için önerileriniz nelerdir?

Saadia: İlk olarak ebeveynler bu bakışa sahip olmalı. Günümüz dünyasını etkileyen konularla ilgili okuyup bilgi sahibi olmalı, kendilerini geliştirmeleri lazım. Kendiniz düşünceli ve kibar olmaya çalışıyorsanız siz öğüt vermeden çocuğunuz izinizden ilerleyecektir. Biz haberleri beraber izliyoruz, siyasal ve sosyal konuları tartışıyoruz. Böylece çocuklar benim için önemli konuları görmüş oluyor. Böylece kendi hayatlarını nasıl yaşamak istediklerine kendileri karar verebiliyorlar.

Laura: Verebileceğim en iyi tavsiye düşünceli, kibar ve açık görüşlü birer model olmanız. Ayrıca, çocuklarınıza hata yaptığınızda veya başkasını incitecek bir harekette bulunduğunuzda bunu paylaşın, ne olduğunu tartışın, nasıl çözmeye çalıştığınızı ve bu deneyimden ne öğrendiğinizi anlatın.

Kaynak: Jerusalem Post, 4 Mart 2021

Çeviri: Fiona Duenyas

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün