• “Türkiye Yahudilerinin büyük kısmı için dini gelenekler kimliği ileriye taşımanın olmazsa olmaz bir aracı sadece. Dikkat edin büyük çoğunluk için bu sözlerim. (Samimi olarak inananlara saygım var; daha da ilerisi özeniyorum onlara.Çünkü her şeyin cevabını dini bir kuralda ya da bir bilgenin sözlerinde bulabiliyorlar.) Büyük çoğunluk için ise kimlikleri, içinde İngilizlerin deyimi ile kendilerini rahat hissettikleri comfort zone´ları (güvenlik alanları).Bu kimliğin dönemsel gereklerini yerine getirdiğinizde küçük toplumunuz sizi dışlamıyor, çevreniz sizi kabulleniyor. Yaşamın sıkıntıları ile uğraşırken bir de yalnız kalmakla ve dışlanmakla uğraşmıyorsunuz.” MORİS LEVİ (Dr Gökhan Çınkara röportajı) – www.indyturk.com
Bu Haftanın “Takılanlar”ı – Alıntılar
Netanyahu’nun Arap seçmene yönelişini yalnızca seçim kazançlarına odaklanmış pragmatik bir siyasi manevra olarak mı okuyacağız, yoksa başka faktörler de bu yeni eğilimi besliyor mu? İsrail demografisinin epey canlı, genç ve büyük çeşitlilik arz ettiğinin altını çizmek gerekir. İsrail’de toplumsal yapı kabaca Araplar ve Yahudiler olarak iki büyük etnisite arasında eşitsiz bir dağılım gösterse de esasında bu bahsedilen blokların altında kültürel, dini ve coğrafi yönlerden farklılaşan alt gruplar bulunuyor. Seküler ve dindar Yahudiler arasındaki gerilim ve çatışma, İsrail siyasetinde kültürün temel bölen unsur olduğunu hatırlatıyor. Arap siyasetinin bu noktada yükselmesi ve merkez aktörlerle gerçekçi işbirliklerine girmesi siyasetin aktörel dağılımını (Arap, seküler Yahudi ve dindar Yahudi), içeriğinin niteliğini (çoğulcu demokratik liberal veya etnokrasi veya kapalı demokrasi) ve daha da önemlisi jeopolitik derinliğini (Arap coğrafyasına uzanma) değiştirecek güce sahip.
Eklemek gerekir ki, İsrail İstatistik Ofisi’nin yaptığı tahminlere göre 2030 yılına gelindiğinde, İsrailli Arapların genel nüfusa oranları yüzde 24-27 gibi rekor seviyelere varacak. Bu hızla büyüyen bir nüfusun toplumsal süreçlere aktif katılımı, İsrailli yöneticiler nezdinde epey önemli görülüyor.
Dr. Gökhan Çınkara
Aşırı sağcıların adaylığını iptal etmek istedikleri Filistinli feminist, Yüksek Mahkeme’nin kararıyla seçimlere katılma hakkı kazandı.
İsrail'de her seçimde olduğu gibi bu seçimde de milletvekilliği adaylığı engellenmek istenen Filistinliler var. Hayfa yakınlarındaki Filistin köyü Firdevs'te doğan 46 yaşındaki belgesel yönetmeni Ibtisam Mara'ana-Menuhin onlardan biri. Bir Yahudi ile evli olan, bir çocuk annesi Mara'ana_Menuhin'in 23 Mart’taki seçimlerde İsrail İşçi Partisi'nin 7. sıra adayı olarak katılmasına, aşırı sağcı ve ırkçı Yahudi Gücü partisi karşı çıktı. Yahudi Gücü, Mara'ana-Menuhin'in 2012’deki bir Facebook paylaşımını gerekçe göstererek adaylığının iptali için Yüksek Seçim Kurulu'na başvurdu ve istediği sonucu da aldı. Kurul Mara’ana-Menuhin’i diskalifiye etti.
İsrail'de devletin "Yahudi ve demokratik nitelikleri"ni inkar etmek, ırkçı nefreti kışkırtmak veya devlete karşı silahlı mücadeleyi desteklemek, adaylıktan men sebepleri. Mara'ana-Menuhin ise ilgili paylaşımda İsrail askerleri ve teror kurbanları için düzenlenmiş resmî anma gününde saygı duruşuna katılmadığını yazmıştı. Yüksek Mahkeme, kendisine başvuran kadın siyasetçinin adaylık iptalini, İsrail devletini inkar içermediği gerekçesiyle 1 karşı 8 oyla haksız buldu ve yarışa katılabileceğine hükmetti.
Mara'ana-Menuhin’in adaylığına karşı olanlar, daha yakın zamanlardaki Gazze’yi "zalim işgal altındaki getto", İsrail ordusunu "işgal ordusu" olarak niteleyen sosyal medya paylaşımlarını da gündeme getirip tartışıyorlar. Ancak yarışa katılmasını engellemeye yetmiyor artık güçleri. Seçilirse, ödüllü pek çok belgeselinde hikayelerini anlattığı, İsrail, Gazze ve Batı Şeria’da hem işgalin hem de ataerkinin altında ezilerek yaşayan Filisitinli kadınların hakları için mücadele edeceğini söylüyor. Ibtisam Mara’ana-Menuhin Yahudi ve Arap halklarının eşit haklar temelinde demokratik bir tek devlet altında bir arada yaşamasını savunuyor.
Işın Eliçin
https://www.karar.com/netanyahunun-arap-asisi-1609749
Yeni bir seçim süreci ve İsrail'deki istikrarsızlığın uzaması, kuşkusuz Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri de daha geniş bir çerçevede etkiliyor. Peki İsrail seçimlerinin bölge üzerindeki etkisi ne olacak? Lindensrauss bu soruya "İsrail’de Netanyahu’nun bölgesel politikalarına -hem Kıbrıs ve Yunanistan'la ilişkilerin yoğunlaştırmasına, hem de Erdoğan'ın liderliğindeki Türkiye’ye şüpheyle yaklaşılmasına- geniş bir kamuoyu desteği var” yanıtını verdi.
İsrailli araştırmacı, şu noktalara dikkat çekti: "Şahsen seçimlerden sonra İsrail’in bölgesel politikalarında büyük değişiklikler beklemiyorum. Biden yönetiminin İsrail’e Filistinlilerle barış müzakerelerine geri dönmesi için baskı yapması durumunda değişiklikler gündeme gelebilir ve bölgede yeni iş birliği fırsatları ortaya çıkabilir. Ancak müzakerelere dönüş olumlu sonuç vermezse, yeni bir şiddet sarmalı gelişmeleri karmaşıklaştırabilir."
İsrail seçimlerinin ve son dönemdeki gelişmelerin, İsrail-Türkiye ilişkilerine etkisi ne olacak? Lindensrauss, bu soruya “Türkiye son aylarda İsrail'le ilişkileri geliştirmeye çalıştı. Hem Suudi Arabistan'a hem de Mısır'a yönelik benzer hamleler yaptı; bir dizi faktörün bileşimi İsrail’i Türkiye'nin önerilerine daha az duyarlı hale getirdi” uyarısıyla yanıt verdi.
İsrail-Türkiye ilişkilerinin geleceğine yönelik olaraksa şunları vurguluyor: “Asıl soru, seçim sonuçlarının İsrail’de istikrarlı bir hükümet oluşturup oluşturmayacağıdır. Seçimlerin sonunda istikrarlı bir hükümet ortaya çıkarsa, Ankara ve Tel Aviv’e büyükelçilerin geri dönmesinin önünde ciddi bir engel olmayacağını varsayabiliriz. Ancak İsrail’de Türkiye’ye yönelik şüphe büyük ve Ankara’nın İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs arasında sualtı Avrupa-Asya (elektrik) ara bağlantısını teşvik etmek için anlaşma imzalanmasına itiraz etmek gibi hamleleri, Türkiye’nin önerilerinin ilişkileri yeniden tesis etmek için gerçek bir girişim teşkil etmediği, aksine İsrail’in Helen ortaklarıyla ilişkilerine zarar verme girişimi olduğunun bir göstergesi olarak görülüyor."
Nikolaos Stelya
https://www.gazeteduvar.com.tr/israilde-erdogan-turkiyesine-dair-suphe-buyuk-haber-1516762
İsrailli uzmanlar arasında Rum ve Yunan tezlerine çok fazla prim vererek Türkiye’yi dışlamanın stratejik bir hata olduğunu düşünenler az değil. İktidara akıl veren Mavi Vatancılar da bu kanatta gördükleri zeytin dalına uzanmaya çalışıyor. Kahire ile normalleşme arayışının altında yatan beklenti de aynı. Kimi İsraillilerin gönlü daha yapılabilir duran Türkiye bağlantılı güzergâhtan yanadır fakat Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nda yakaladıkları ortaklığı değerli ve kullanışlı buldukları da aşikar. Hiçbir taraf Ankara’nın ABD’de Joe Biden’ın başkan oluşuna paralel olarak gardını düşüren esnekliğine bakıp Ocak 2019’dan beri hızla şekillenen; Filistin-İsrail çatışmasına rağmen Filistin Yönetimi’ni ortak eden; AB’den İtalya içerdeyken bir de Fransa’yı ‘üye’, karşı yakadan da ABD’yi ‘gözlemci’ olarak içine alan Gaz Forumu’nu suya salmayı düşünmüyor. (Filistin engeli olmasaydı handiyse Erdoğan’ın kanlı bıçaklı olduğu BAE de üye oluyordu.) Bununla birlikte tüm aktörler kendi çıkarlarının peşinde ve kimse bunun gerektirdiği alternatifleri gözardı etmiyor.
Fehim Taştekin
https://www.gazeteduvar.com.tr/misir-ve-israil-enerjide-el-yukseltiyor-makale-1516808
“Türkiye Yahudilerinin büyük kısmı için dini gelenekler kimliği ileriye taşımanın olmazsa olmaz bir aracı sadece. Dikkat edin büyük çoğunluk için bu sözlerim. (Samimi olarak inananlara saygım var; daha da ilerisi özeniyorum onlara.
Çünkü her şeyin cevabını dini bir kuralda ya da bir bilgenin sözlerinde bulabiliyorlar.) Büyük çoğunluk için ise kimlikleri, içinde İngilizlerin deyimi ile kendilerini rahat hissettikleri comfort zone'ları (güvenlik alanları).
Bu kimliğin dönemsel gereklerini yerine getirdiğinizde küçük toplumunuz sizi dışlamıyor, çevreniz sizi kabulleniyor. Yaşamın sıkıntıları ile uğraşırken bir de yalnız kalmakla ve dışlanmakla uğraşmıyorsunuz.
Bu yüzden her zaman sadece ekonomik bağımsızlığını kazanmış ailelerin büyük kısmı toplumun uyguladığı geleneklerinden daha cesaretli bir biçimde uzaklaşmış.
Bu sefer de toplumun büyük çoğunluğu rol model kabul ettiği bu kesimi taklit etmiş son 15- 20 yıla kadar giderek dinden kopuş toplumun bütününde kendini göstermiş.
Bu şimdilerde bir nebze yurt dışında öğrenim gören din adamları ile değişti. Tabi her gün Yahudilik dinine söven saldıran belli çevrelerin etkisi ile de saflar bir nebze sıklaştı ama şu anda Türkiye'de çok farklı algılamalar var.
Üzülerek söylüyorum ne yazık ki bu karmaşada dünya Yahudi din adamlarının organizasyonlarının Yahudiliği sadece kuralların bütünüyle içinde yaşayan Yahudileri kabullenme ve eleştirileri ile herkesi kucaklamaya çalışan din adamlarımızın cesaretini kırma davranışlarının etkisi çok büyük.
Türkiye'de Yahudilerin çok büyük bir kısmı Suka'nın (Çardaklar bayramında altına girilen çardak) altında yenilen mezonotun (Çardaklar bayramında ve diğer günlerde ekmek yerine yenilen yiyecek) kaç gram olması gerektiğini heyecanla tartışan din adamları ile aynı kesimde görünmek istemiyor. Bırakın mezonotu, suka nedir bilmiyor.
Ömründe bir kere bile suka görmemiş. Ben de 30'lu yaşlarıma kadar görmedim mesela. İşte din anlayışı ile ilgili bu uçurum, getto yaşamından uzak farklı semtlerde yaşamaya çalışan farklı gelir ve anlayış sahibi kesimler, bir yandan da demografik gerçekler, göç, Türkiye'de Yahudi yaşamını bizim kuşaktan sonra ne yazık ki büyük ölçüde bitirecek.
Bizim gençlerimizin en az yüzde 30'u aile kurmak istemiyor, bekar yaşıyorlar. Her yıl boşanmaların sayısı evlenmelerin yarısı kadar. Bu dengesizliğin daha da bozulacağı görülüyor.
Yoğun yurt dışına göç var. Göç edenlerin bir kısmı dönüyor bir kısmı başka yere göç ediyor. Gençler hiçbir şeye değer vermez görünüyorlar ama aslında hiç de öyle değil bilesiniz. Yaşamları teknoloji, iletişim sayesinde daha çeşitli, renkli ama daha rekabetçi olacak. İşleri de zor.”
Moris Levi (Dr Gökhan Çınkara röportajı)
İsrail halkı 23 Mart (yarın), Filistin halkı ise 22 Mayıs’ta genel seçimler için sandığa gidiyor. İsrail’de yarın yapılacak seçimler öncesi, kamuoyu anketlerine göre pek çok seçmen, seçimlere katılacak partilerin istikrarlı bir çoğunluk oluşturmaya yetecek kadar destek alamadığı görüşünde. Yarın son iki yıl içerisinde dördüncü kez sandığa gidecek İsrailliler, cumartesi günü (20 Mart) ise Başbakan Binyamin Netanyahu karşıtı büyük bir gösteri düzenledi. İsrail Meclisi (Knissel) önünde toplanan göstericiler, daha sonra Batı Kudüs’teki Başbakanlık konutuna yürüdü. 10 binden fazla kişinin katıldığı gösteride protestocular sık sık Netanyahu karşıtı sloganlar attı. Gösterilere katılımın fazla olması dikkat çekerken çevrede geniş güvenlik önlemleri alan polis, meclise çıkan tüm yolları kapatsa da göstericilere engel olamadı.
İsrail’de muhalifler, hakkındaki yolsuzluk davası ve koronavirüs salgınında ülkedeki süreci iyi yönetemediği gerekçesiyle Netanyahu’nun istifası için 39 haftadır gösteri düzenliyor. Ülkede yarın 6.3 milyondan fazla seçmen sandığa gitmeye hazırlanırken mevcut Başbakan Netanyahu, ülkenin Arap dünyasıyla diplomatik ilişkilerini normalleştirme çabaları ve ülkenin koronavirüse karşı aşılama programında “dünya lideri” olmasıyla seçimi kazanarak koltuğunu sağlamlaştırmayı ve hakkındaki yolsuzluk davasında elini güçlendirmeyi hedefliyor.
Senem Görür
Takılan tweetler
İsrail, insansız araçlara kapıya teslim çalışmalarının olabilirliğini test etmeye başlamış..
Toplumu aşılamada dünyada 1.
Teknoloji ve inovasyonda ilk 5'de
Filistin meselesine çözüm bulabilirse, zararı dokunanlara dahi olumlu sunabilecekleri var mı
Bir de böyle düşünün.
https://twitter.com/Reuters/status/1372752186837405703
Yaşadığım tatsızlıkta bana destek veren herkese tek tek teşekkür ederim. İki kişi arasındaki medeni bir konuşmanın bu noktaya getirilmesi oldukça üzücü. Düğün daveti derken memleketteki en büyük hakaret “Yahudiye nazik konuşmak” oldu. Düğünün kamberiyiz diyerek önümüze bakalım
https://twitter.com/karelvalansi/status/1374007861936787462
Havra Sokağı çevresi Yahudi Mahallesi - 1900'lerin başı
#smyrna #smyrne #esmirna #izmir #havra #havrasokağı #juif #sepharad #sephardic #sefarad #kemeraltı #mezarlıkbaşı
https://twitter.com/djtlizmrktphnsi/status/1372195401529503752
Bir fotoğraf renklendirme çalışması. Yahudi Mahallesi’nden Hayim Albukrek ve Bonomo Araf konutları. Solda bayraklı yer ise Ankara Sinagogu
https://twitter.com/msadikerdogan/status/1373651821902856193
Ağa Takılanlar Öneriyor
https://kronos34.news/tr/kindertransport-nazi-diktatorlugunden-kacililan-cocuklarin-buyuk-gocu/
https://odatv4.com/simdi-kapitalist-olan-israildeki-komunal-koylerdeki-turk-yahudiler--21032131.html
https://www.gain.tv/v/5TmUoHzy/camondo-apartmani-sefaradlarin-apartmani
https://www.gain.tv/v/Xyt4S6ju/istanbul-apartmanlari-cordova-
https://www.eurotopics.net/tr/258272/israil-deki-secim-ne-getirecek
Bir Makale
Hindistan coğrafyasında varlığını sürdüren en büyük Yahudi kabilesi olan Beni
İsraillerin 2002 yılında yapılan DNA testleri sonucunda Hz. Musa‟nın kardeşi, Hz. Harun‟un soyundan geldikleri iddia edilmiştir. Hindistan‟a nasıl ve ne zaman gittikleri hakkında farklı rivayetler bulunan ve kayıp on Yahudi kabilesinden biri olduğu söylenen Beni İsrail Kabilesi, asırlar sonra sömürgeci güçlerin bölgeye gitmesiyle fark edilmişlerdir. Avrupalı devletlerin Hindistan‟ı sömürmeye başlamasıyla varlıklarından haberdar olunan kabile, bu tarihten itibaren dünyanın farklı coğrafyalarındaki Yahudilerle etkileşime geçme fırsatı yakalamıştır. 1947 yılında İngilizlerin bölgeden çekilmesiyle sömürge döneminde elde etmiş oldukları imtiyazlardan mahrum kalan Yahudiler, 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasıyla buraya göç etmeye başlamışlardır. Hindistan‟ın bağımsızlığından sonraki döneme denk gelen bu göç hareketi, İsrailli beyaz Yahudiler tarafından hoş karşılanmasa da zamanla meydana gelen tepkiler, İsrailli din adamlarının geri adım atmasına neden olmuştur. Hindistan‟dan göç eden Yahudiler, beraberlerinde Hindistan kültürünü de getirmiş ve bu durum zamanla iki ülke arasındaki ticarette önemli bir etken haline gelmiştir. Bu tarihten sonra Hindistan-İsrail ilişkilerinde önemli bir faktör haline gelen Beni İsrail Kabilesi, her iki ülke adına da başvurulan diasporik bir güç haline gelmiştir/gelmektedir. Bu makalede Hindistan‟da yaşayan Beni İsraillerin Hindistan‟a göçünün tarihsel arka planına bakılarak geçmişten günümüze Hindistan ve İsrail‟deki faaliyetlerine değinilecektir. Devamında 1948 yılında bir Yahudi devletinin kurulmasıyla İsrail‟e yapılan göçleri üzerinde durulacak ve günümüzde her iki ülkede yaşayan Beni İsraillerin faaliyetlerine
değinilerek makale sona erdirilecektir.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1178672
Eskilerden
Pesah sofrasında en küçük çocuk bendim. Hamursuz pesah ekmeği ‘matsa’yı bir beze sarmış, bohçalamış, dua boyunca taşımam için sırtıma vermişlerdi. Çölde Musa’nın peşinde yürüdüğümü hayal ederdim bohçamla… Masadaki büyük tepsinin üzerinde, hamursuz matsa ekmeği, atalarımızın çektiği acıların anısına acı otlar, gözyaşlarını temsilen tuzlu su veya sirke, Hz. Allah’ın Mısır üzerine yağdırdığı belaların bize zarar vermeden üzerimizden atlaması için kesip kanıyla kapılarımızı işaretlediğimiz kurbanı temsilen bir parça kurban eti ve köleliğimizde yapı işlerinde kullandığımız harç ve tuğlaları temsilen de ‘haroset’ denilen bulamaç vardı. Hep birlikte küçük parmaklarımızla bir ucundan tutup tepsiyi havaya kaldırdık ve rahmetli büyükbabam yüksek sesle şöyle dedi: “İşte Mısır ülkesinde atalarımızın yediği sefalet ekmeği. Her aç olan gelip yiyebilir! Fakirler gelsinler bizimle beraber Pesah’ı kutlasınlar! Mübareksin sen Tanrım, dünyanın kralı Rabbim! Yeni ilahilerle kurtuluşumuzu, ruhumuzun hürriyetini seslendirerek seni methedelim! Mübareksin sen Tanrım, İsraeloğulları’nı kurtardın! Amin…
Musa Dede
https://www.hurriyet.com.tr/pesah-hamursuz-bayrami-nin-evrensel-mesaji-22884144?sessionid=2
Hamursuza gelince, Yahudi komşularımızın Pesah bayramını da hamursuz yüzünden onlar kadar heyecanla beklerdim. İlk kez bir mahalle arkadaşımın oyun oynarken “bizim bayram ekmeğimiz bu” diye paylaştığı günkü tadını hiç unutamam. Sonra benimle uzun süre Yahudi olsun olmasın bu sevgimi bilen herkes dalga geçti “bu tatsız tuzsuz şeyin neyini seviyorsun?” diyerek.
Olsun, ben ona sevgimi hiç kaybetmedim, yurt içinde ya da dışında nisan ayında raflara çıkmaya başlayınca hemen alır, hatta son kullanma tarihine bakıp depolarım. Hafta içinde yine raflarda hamursuz ekmek ‘matza’yı görünce elim uzandı ve o an düşündüm.
Aslında geçmişten bugüne Türkiye kültürünün çok önemli bir parçası olan Yahudi toplumu, adetleri gelenekleri görenekleri konusunda artık ne kadar az şey biliyoruz. Hamursuz bayramı Pesah, nisanın ilk haftasında başlıyor ve bir hafta sürüyor.
Pesah, İsrailoğullarının kölelik ve esaretten kurtulmak için Mısır’dan kaçışı anısına kutlanan bir bayram. O kadar aceleyle evlerini terk ederler ki ekmekleri mayalayacak vakitleri bile olmaz. Bu yüzden de bayram süresince yedi gün mayalı hiç bir şey yenmez.
Pesah bayramı dini inancı güçlü olsun ya da olmasın tüm Yahudiler tarafından kutlanıyor. Aileler mutlaka bayramın ilk akşamı ‘seder’ adı verilen yemekte bir araya geliyor.
Müge Akgün
http://www.radikal.com.tr/yazarlar/muge-akgun/tatsiz-tuzsuz-su-hamursuzu-niye-seviyorum-1333278/