AB ve İngiltere için üretim faaliyeti ve istihdam açısından çok da önemli olmayan balıkçılık sektörü geçen haftaya kadar, taraflar arasında Brexit sonrası tartışmaların en önemli kalemi olmaya devam etti. Şimdi balıkların cinsiyeti konusunda olmasa bile cinsleri üzerinden anlaşmaya varıldığı açıklanıyor. Tabii bir sorun çözüldü. Ama siyasi sorunlar, aşı gibi hayati konulara bile yansıyarak devam ediyor. Brexit ile İngiltere, AB Ortak Tarım ve Ortak Balıkçılık siteminden çıktı. Ama eğer bu iç içe geçmiş iki ortak politikanın üçayağı, üreticiyi, deniz ve su kaynaklarını ve çevreyi korumak idiyse, asgari müşterekleri değiştirecek hiçbir şeyin olmaması gerekir değil mi?
Büyük denizlerin irili ufaklı balıkları
Dikkat ederseniz biz Akdeniz ve Karadeniz’de büyük balıkçılık anlaşmazlıkları pek duymayız. Ege’de duyduklarımızın da ne kadarı gerçekten balık, ne kadarı kayıkçı kavgasıdır anlamak her zaman kolay değildir. Ama şurası bir gerçek ki, balık ve balıkçılık konuları büyük denizlerinin daralan boğazlarında somut bir sorun olarak daima karar alıcılar için karmaşık sorun olmuştur. Olmaya da devam ediyor. Bu bağlamda, özellikle Kuzey ve Batı Avrupa’nın AB yetki alanına giren balıkçılık konuları şimdi, beşi coğrafi ve biyolojik benzerlikleri olan yedi bölge ile ilgili gözüküyor. Bölgelerden biri her ülkenin hakkı olan açık deniz, diğerleri Akdeniz ve Baltık gibi iki topluluk denizi olan yedi bölgede, İngiltere ve AB arasındaki asıl düello alanı kuzeybatı, güneybatı ve bazılarına göre Manş, bazılarına göre Granville adı verilen ve Fransa ile İngiliz Adaları arasında yer alan deniz ile ilgili. AB’nin ortak balıkçılık filosu her yıl ortalama altı milyon ton balığın 700 bin tonunu İngiltere kara sularından yakaladığı, buna karşılık İngiltere de geri kalan AB kara sularından 752 bin ton balık avladığı için Brexit anlaşmasının balıkçılık kalemi denklerin kafa kafaya tokuşması haline gelmiş durumda. Öte yandan, 2009 Lizbon Anlaşmasından sonra önemi artan çevre koruma standartları, balıkçılık üzerinde bir uzlaşma sağlamış olsa bile, boşanma aşamasında iş karşılıklı olarak yetki alanı kapsamında bulunan sulardan tarafların elini ve livarını çekmesine gelip dayandı. Balıkçılık alanındaki arz zincirinde süper marketlerin rollerinin artması ile bir de konu, kayıkçı kavgasından dev tedarik zincirlerinin, azalan balık - aşırı filo kapasitesi denklemine dönüşünce Brexit sonrası müzakerelerinde balıkçılık tartışmalarının niteliği değişti.
Danimarka’yı AB’den uzaklaştıran balık
Şimdi Brexit nedeni ile Ortak Balıkçılık Politikası (CFP), 1957 Roma Anlaşmasının 38. maddesinin deniz, göl ve sınır aşan nehirlerdeki topluluk balıkçılık faaliyetlerine münhasır kısmı ile sadece Kuzey İrlanda’yı ilgilendirmekte. Oysa ortak balıkçılık alanları tanımı olarak sonradan AB müktesebatına eklenen, avlanma kotaları, çiftlik balıkçılığı, standart ölçüleme, fiyatlama ve satılmayan balığın alınması gibi, korumacı bir çerçeve konuları, bir anlamda ortak denizlere kıyıdaş olan tüm ülkelerin ilgi alanıdır. İngiltere şimdi bunların hepsini kendi yetki alanında yapma hakkını kazanmış gibi düşünse bile çakışan sularda ve açık denizde durumun ne olacağı ile ilgili kararlar özellikle Kuzey Denizi için sıkıntı yaratmaya devam etti.
Danimarkalı balıkçılarla İzlanda ve Norveç gibi iki Avrupa Ekonomik Alanı üyesinin balıkçıları İngiltere’yi köşeye sıkıştırınca, İngiltere, AB ve Norveç sonunda üçlü bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşma taraflara en az altı balık türünde adil balık avlama kotaları tahsis etmeyi başardı. Ama öte yandan Danimarka ile Norveç kendi İskandinav paydalarında uzlaşınca bu defa Danimarka, Norveç sularına serbestçe çıkma hakkını ayrıcalıklı olarak elde etti. Tabii bu iki kuzey ülkesini ve Danimarka’ya, bağlı Grönland ve Faroe Adalarını AB’den uzaklaştırma riski yarattı.
Balık derken birkaç üyeden daha olmak da var
Vikinglerin torunları Nordik Ülkeler Birliği (Nordig Union) altında nedense hiç çalışamadı. Bu Norveç hariç onları farklı zamanlarda AB içinde bir araya getirdi. Ancak Danimarka ve İsveç AB içinde rahat birer köşe bulmuş olsalar bile Avro bölgesinin dışında kalmayı tercih etmişti. Buna karşılık Norveç ve İzlanda, AB’ye zaman zaman göz kırpsalar bile ona sade Avrupa Ekonomik Alanı kadar yakın olmakla yetindiler. Şimdi balıklar cinsleri ile olduğu kadar, göç yolları ile de önce Danimarka’yı Norveç’e yaklaştırırken kim bilir belki Baltık balıkçıları arasında gelişecek işbirliği ruhu, günün birinde İsveç’i Viking ailesine geri döndürür. Aslında Brüksel, balık, balık derken, kuzeydeki üyelerden bir kısmının Brexit depreminin yaratacağı tsunamiye kapılabileceğini hesaba katmamış olabilir. Ama İzlanda zaten AB’den çok Nordik komşularına, bilemediniz İskoçya ve Fransa’ya yakın olduğu için balıklar açısından da onların suyuna gitmeyi yeğler. Eğer gün olur da Danimarka ve İsveç de palamarı AB’den çözerse, ondan sonra sıra belki de İskoç bağımsızlık referandumuna gelir.