Geçen hafta 2021´in bitmesine az kaldı demiştik. Çok sürmedi, bir hafta içinde, kanalda koca gemi, dünya ekonomisini karaya oturttu, şimdi yüzüyor.
Dünyanın üzerinden şöyle bir kurşun mu döktürtsek, şu nazar çıkmadı bir türlü. 2020 felaketler yılıydı, sorun Trump’tı derken, 2021 sanki hepsini aratacak. Bakalım bu yazımızdan bir sonraki yazımıza kadar bizleri neler bekliyor? Bu yaz böyle devam ederse maviliklerden çok kızarık sıcak geçecek haritaya bakılırsa. Tabelaya bakılırsa aşılar hızlansa da aşı savaşları ve aşı milliyetçiliği de sanki bu yazın konusu olacak gibi. Herkes Trump gidecek ticaret savaşları bitecek derken üstüne faiz, aşı, kur, çip, konteyner savaşları geldi. Yetmezmiş gibi finansal başkaldırılar. 7,6 milyar dünya nüfusuna iki doz aşıyı tanesi 20 Euro’dan hesaplarsak parite ile kabaca 360 milyar dolar yeterliyken, sadece FED bilançoyu kabaca 3,36 trilyon dolar arttırdı. ABD destek paketi 1,9 trilyon dolar çıktı, Biden kampanya sitesine göre 7 trilyon dolara kadar taahhüdü var, bu aralar 3 trilyon dolarlık (Keynesyen) altyapı proje paketi konuşuluyor. Meksika sınırında bekleyen göçmenlerin hareketliliği kanallara yansımasa da herkes maaş çeklerinden payına düşeni almak için çok hareketli. Şimdilik ABD borsaları ve kripto paralar payını almış gibi duruyor daha çok.
Diş Kanalı Tedavisi Değil
Bu aralar telefonlarınızı, bilgisayarlarınızı, arabalarınızın beyinlerini çok bozmamaya bakın. Çip bulunmuyor dünyada. Konteyner zaten bulunmuyordu. ABD tahvil faizleri LIBOR ortadan kalkınca serbest dalgalı faiz rejiminin ilk vurduğu yer oldu. Finansal başkaldırı zaten GameStop hisseleri ile başlamıştı. Bu oynaklıkların artık her yerde farklı şekillerde karşımıza çıkacağını bu sayfada bizleri okuyanlar zaten biliyor. ABD’de enflasyon mu yükseliyor derken, küresel ticareti konteyner ve Avrupa limanları ile de kontrol etmeye başlayan Çin’de büyüme, dış ticaret verileri canlı gelirken birden gözler dünyanın ticaret kanalına çevrildi. Koca bir gemi dünya ticaretinin boğazına takılmıştı. Bu durum bir anda İsrail’in çılgın kanal projesini akıllara getirdi. Keza Montrö Anlaşması ile bizde Türk Boğazları ve Kanal İstanbul tartışılırken, Bering Boğazını geçip Arktik Denizine, oradan Avrupa’ya çıkacak gemiler kimsenin aklına gelmiyordu. Grönland’ı alacak Trump’ı herkes çoktan unutmuştu bile. Şimdi hatırlayan olursa belki nedenini daha iyi anlayacaktır. Afrika’yı aşağıdan dolaşıp Cebelitarık’tan girelim, konjonktür gereği yüzlerce gemi kanalın ucunda beklerken ilk akla gelendi. Yeni İpek Yolu projesi de tartışılmadı değil. Net olan bir şey var. Panama dâhil bu kanallar dünya ticaretinin gerçeği. Onlar yoksa diş kanalı tedavisinden daha sıkıntılı günler dünyayı bekliyor. Bunu bir haftada anladık.
YouTube Kanalı Hiç Değil
Suyolu taşımacılığı dünyanın son kalan kırıntılarla reel ekonomisinin bel kemiği. Tuna, Don ve Volga nehirleri de öyle. İkisi Karadeniz’e çıkıyor. Oradan İstanbul Boğazına giriyor. Hatta Sokullu Mehmet Paşa’nın Don ve Volga nehirlerini kanalla birleştirip Hazar’ı ve Karadeniz’i birbirine bağlamak istediği tarihte geçer. Üç tarafı denizlerle ve içi suyolları ile çevrili ülkemizde, Kanal İstanbul’dan önce suyolu taşımacılığı için bir çılgın proje de yıllar evvel Ali Rıza Dirican tarafından gündeme getirilmiştir. Kızılırmak ve Sakarya nehirlerinde suyolu taşımacılığı. Bu şekilde Ankara’nın yakınlarından geçe(n)cek bu iki nehir ile demiryolu gibi, Anadolu’nun içlerine ticari ulaşımda, Hollanda gibi, alternatif ve ucuz suyolu taşımacılığı mümkün olabilecektir. Rıza Dirican aynı zamanda deniz hastanesi, deniz itfaiyesi, gibi fikirleri de Deniz Ticaret Odası Dergisi başta olmak üzere farklı dergi ve mecralarda sıkça dile ve kalemle yazıya getirmiştir. Türk Boğazlarının güvenliği konusunda Türkiye’nin ilk çalışmalarını yapan kişi olarak, son yaşanan Süveyş Kanalı örneği ile Indepenta Gemisi örneği gibi vakaların İstanbul’da tekrar yaşanmaması adına, bu konular üzerinde yıllarca çalışmıştır. İşte kanal projeleri dünya ticareti ve güvenliği için bu gibi örnekler nedeni ile çok önemlidir. Süveyş’in faturası bir haftada milyar dolarlık küresel zararlar, petrol fiyatlarının artması, navlun maliyetlerinin yükselmesi, tedarik zincirlerinin aksaması, enflasyona etkisi, sipariş iptalleri, limanlarda doluluk. Daha saymaya gerek yok.
Yeni Normalin Kanalı Bunlar
Artık herkes YouTube’de kanal açıp gelir elde etmek istiyor. Televizyon yayıncılığı dahi oraya kaydı. Yeni normalin kanallarında sosyal medyanın içerik üretimi farklı bir boyuta geçmeye başladı. Sanal ve arttırılmış gerçeklik bir taraftan, yapay zekâ ile deep fake başka bir taraftan kıstırılıyoruz. Tiktok ve Reface App uygulamaları ile kendi sanal gerçekliklerini içerik olarak takipçilerine sunan masum sosyal medya kullanıcıları, sosyal medya akımları ve protestoları ile fotoğraflarını siyah-beyaz, on yıl önce-şimdi gibi paylaşırlarken aslında bu kanalların yeni içerikleri olduklarını düşünmüşler miydi? Tom Cruise videolarını görenler “Hadi canım!” derken olay farklı bir boyuta çıktı. Artık paşa dedesinin salonda yağlıboya tablosunu asanlar, isterse paşa dedesini deep fake ile kendisine bakarken, mimikleri ile etrafı süzerken seyredebiliyor. Üstelik bu arttırılmış gerçekler Matrix’in ilk serisindeki kapaklı, kıvrımlı Nokia dönemi. Yakında holografik olarak ailenin tüm eski fertleri ile evde sohbet edilebilir hale gelecek belki de. Ancak bu işin ahlak ve ruhsal boyutunu düşünen kimse yok. Ölümsüzlüğü sanal da olsa keşfeden ve zamanda yolculuğa başlayan insanlık bu içerik üretimleri ile ya tarihi bir süre sonra istediği gibi yazmaya başlarsa. Bu hafta NFT coin çılgınlığından bahsedeyim istiyordum. Ancak yer kalmadı, sayfanın bana ayrılan satırlarının sonuna geldim. Fakat durun daha bitmedi. Bu içeriklerin artık blok zincirli kripto sertifikalarla, anahtarlarla özgün hale gelmesi bu yüzden daha da önem kazanıyor. Sahi hangi yazımı NFT coin ile satışa çıkarsam? Benim favorim hâlâ açık ara kendimi Nobel’e aday gösterdiğim 4 Ocak 2018 tarihli “Nobel Buraya Ödül Havaya” yazım. Şalom İstanbul Ekolü kanalımızdan ayrılmayınız, reklamlardan sonra yine bu sayfada, az sonra.