•İsrail´in Körfez´e yönelimi sadece bir jeopolitik tercih değildi. İsrail nüfusunda Araplara olan ön yargı ve şüphecilik acaba iş birliği alanlarını nasıl genişletebiliriz düşüncesine evirilmeye başladı. Toplum psikolojisinde görülen bu durum değişimleri elbet kendisini pratik siyasette de gösteriyor. Netanyahu Blokunda yer alan seçmenin %45´i Ra´am Partisi tarafından desteklenen Netanyahu Hükümeti´ni meşru görüyor. GÖKHAN ÇINKARA – www.fikirturu.com
Bu Haftanın “Takılanlar”ı – Alıntılar
“Türkiye kamuoyunda Arapların milletvekili olduğunu bile bilmeyenler var. Birçok Arap vatandaşının İsrail vatandaşı olduğunu bilmeyenler var. Bunları temsilen bazen 15 olur, şimdi de 10’a düştü milletvekili sayısı. Raam Partisi'nin bir milletvekili de türbanlı bir kadın. İsrail parlamentosu Knesset’de kuruluşundan beri ilk kez türbanlı Müslüman bir kadın vekil olarak seçildi Raam'dan. Raam aslında daha çok solcu ve seküler Arapların olduğu Ortak Liste'deydi. Her yerde olduğu gibi orada da bir ayrışma oldu. Sağcı ve dinci kimi yöneticiler partiden ayrılarak Raam'ı kurdular. Bunlar İhvancı, hatta Hamas’ı bile destekleyen profil çiziyorlar, düşünce dünyasında. Fakat hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan seçimlere girip 4 milletvekili çıkararak hem Bibi için hem de Lapid için, yani hem Likud hem de Yeş Atid dediğimiz merkez sol için olası koalisyonda anahtar roldeler. Bu çok enteresan. Bibi’nin tarafında olan aşırı sağcı dinci Siyonistler var ki onun için de maalesef zamanında İsrail’de yasaklanmış olan ve Amerika tarafından da 'terörist parti' olarak ilan edilen Koah partisinin elemanları var. Hep seçime giriyordu fakat bir türlü barajı geçemiyorlardı. Çünkü baraj ikiydi, 3.25’e çıkarıldı. 3.25’i geçemeyince bu sefer başka iki-üç partinin koalisyonu da Bibi’nin de bu işi çok iyi pazarlaması neticesinde 6 milletvekili çıkardı. Bunlardan ikisi aşırı sağ, faşist diyebileceğimiz, Arapların tamamını bölgeden çıkarılmasını isteyen bir görüşe sahip. Bunlar tamamen Netanyahu’nun koalisyonu olacakken, Raam İslamcı ve hiçbir şekilde sağcı Siyonistlerle bir noktada olamayacak gibi. Ama lideri Mansur Abbas’ın pragmatik bir yönü var. "Biz hiçbir zaman koalisyona kapalı değiliz" dedi. Arap partileri toplamda 10 milletvekili olmalarına rağmen hiçbir seçimde bu kadar kilit bir rol üstlenmemişti. İslamcı, İhvancı hatta Hamasçı olması itibariyle, diğer yandan pragmatik olması göz önüne alınırsa her şeyin olabileceğini, Bibi’nin her zamanki büyük kıvraklığıyla yeni bir koalisyonu bunların dışarıdan desteğiyle alabileceğini söyleyebiliriz. Çünkü Arapların ciddi bir sorunu var bugünlerde. Şu anda Batı Şeria’daki Mahmud Abbas’ın yönetimindeki Filistin’in Özerk yönetimindeki şehirlerde terör ve şiddet olayları çok ciddi artmış son zamanlarda. İsrail, Filistinli kolluk güçlerine bıraktıkları için onlar bu işin içinden çıkamıyor. Son derece ciddi bir toplumsal olay haline gelmiş ve İsrail’den yardım istiyorlar. Kendi içlerindeki terör ve şiddeti önlemek için. Netanyahu belki sadece kendi aşırı sağcıları ikna etmek için bunun karşılığında dışarıdan desteği kabul ettirebilir diye yaklaşımlar var. Burada her şey çıkarlar üzerine gelişiyor. Dolayısıyla 4 milletvekili olan Raam belki de Netanyahu’nun hükümet kurmasına dışarıdan destek verecek.”
(...) "Bibi Netanyahu’nun her şeye rağmen büyük başarıları var. Trump’ın etkisiyle Arap ülkeleriyle tarihinde ilk kez barış yapabilecek bir düzeye gelmiştir. Pandemi döneminde İsrail’i dünyada halkını normalleştiren ilk ülke olarak tarihe adını yazmıştır. Bu büyük bir başarı.”
İvo Molinas (Ceyda Karan röportajı)
Son günlerde ana muhalefet lideri ve Yeş Atid (Gelecek Var) Partisi Genel Başkanı Yair Lapid ile bir araya gelen Abbas’ın önümüzdeki iki gün içinde başbakan ve Likud Partisi Genel Başkanı Netanyahu ile görüşmesi bekleniyor.
Abbas, politik anlaşmazlık meselesini Arapların kendi içinden İsrail siyasetinin merkezine taşıdığına dikkati çekerek, “Şu anda İsrail toplumunda, İsrail siyasetinde ve İsrail sağında Arapların karar alma ve politika yapımına katıldıklarını kabul etme konusunda büyük bir bölünme var” tespitini yaptı.
Arap vekillerin eskiden İsrail solunun yedekleri olduğuna işaret ederek, “İsrail politikasının ilkelerinden biri, Arapların İsrail'deki siyasi karar alma dairesinden dışlanması ve marjinalleştirilmesiydi. Arap temsilciler genellikle İsrail solu için yedek güçlerdi.” ifadelerini kullandı.
Abbas, sağa veya sola değil, kendilerine ve siyasette fark yaratma yeteneğine güvendiklerini belirterek, şunları kaydetti:
“Yeni bir siyasi konuma yerleştik ve 'Biz, kendi adımlarına güvenen, kimliğine, vatansever ve dini sabitlerimize, medeni ve milli haklarımıza ait bağımsız, Arap bir siyasi gücüz ve biz İsrail'de siyasete girmeye, İsrail'de karar ve politikaların şekillenmesinde rol oynamaya hazırız' dedik.”
Abbas, partisinin İsrail’de hükümeti kuracak sağ veya sol bloktan hangisine destek verme konusunda net bir şey söylemezken, “Birleşik Arap Listesi, her iki bloka da aynı mesafededir ve üçüncü bir bloktur. Ancak ne olursa olsun asla yok sayılmasına ve göz ardı edilmesine izin vermeyecektir.” dedi.
Esat Fırat,Abdel Ra'ouf D. A. R. Arnaout
“Her şeyden önce iki ülkenin dış politikaya bakışlarında değişiklikler var. Türkiye açısından bakıldığında komşumuz Yunanistan’ın Türkiye karşıtı politikalarının derinleştiğini izliyoruz. Yunanistan, Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı eksen oluşturuyor. Büyük devletleri bölgeye çekme yönünde bazı politikalar uyguluyor. Türkçede ‘kötü komşu insanı ev sahibi yapar’ diye bir söz vardır, bu gerçekleşti. Özet olarak, Türkiye görüyor ki milli menfaatlerine karşı politikalar, Yunanistan’dan kaynaklanıyor. Bu da Türk dış politikasının yeniden gözden geçirilmesini zorunlu hale getirdi. İsrail açısından baktığımızda ise Donald Trump’ın ABD başkanlığından ayrılmasından sonra ABD’nin tekrar İran ile nükleer anlaşmaya dönme ihtimali ve İran’la ilişkileri geliştirmeye yönelik bazı işaretler ortaya çıktı. Bu durumda iki taraf da dış politikasını güncellemeye yönelik arzusunu ortaya koyuyor.”
...
“Mevcut Başbakan Netanyahu görevini devam ettirmek imkânı elde edebilecek mi yoksa bir değişim mi olacak belirsizliği var. İsrail’de 2 yıl içinde 5’inci seçimin yapılmasından bahsedilmeye bile başlandı. Önümüzdeki dönemde İsrail’in iç politikasındaki gelişmelerin de izlenmesi gerekiyor. Çünkü bu da Türkiye ile ilişkilerin nasıl yönetileceğini etkileyecek.”
Oğuz Çelikkol
İsrail’de hiçbir başbakan adayının çoğunluk sağlayamamasına rağmen, temel veriler en fazla sayıda milletvekilini (52) toplayan Başbakan Binyamin Netanyahu'nun şimdiye kadar rakiplerini mağlup ettiğini gösteriyor. Netanyahu’nun muhaliflerinin kendi aralarında çatışması ve saflarına kimi alacakları konusunda anlaşma sağlayamaması nedeniyle kendisi görevi ele alma şansı en yüksek isim olarak kabul ediliyor.
Sağcı bloktan üç partinin desteğini kazanan Netanyahu, koalisyonuna 7 sandalyeli Aşırı Sağ Partiler Birliği’ni dahil etme çabalarını sürdürüyor. Bu amaçla dün üç saat süren bir görüşme gerçekleştirdiği parti başkanı Naftali Bennett’ı ikna etmeye çabalayan Netanyahu, başbakan vekilliği, güvenlik bakanlığı, beş bakanlık ve parlamento komitelerinden ikisinin başkanlığı gibi cazip tekliflerde bulundu.
Aşırı sağı yatıştırmak için İslami Hareket’i ‘güven verici adımlar’ atmaya ikna eden Netanyahu, hareketi kendi liderliğindeki sağcı bir hükümeti kabul etmeye ve bu harekete ortak olmaya itiyor.
İslami Hareket lideri Mansur Abbas’ın dün İbranice gerçekleştirdiği konuşma, tüm İsrail televizyon kanallarında canlı yayınlandı. Başta İslami Hareket’in hükümette yer almasına karşı olan partiler olmak üzere sağ bloğun görüşlerini sakinleştirmeye çalışan Abbas, Hamursuz Bayramı, Paskalya Bayramı ve yaklaşan Ramazan Ayı atmosferinde topluma hitap etmekten mutluluk duyduğunu belirtti.
Nezir Mecli
1948 yılında İsrail devletinin kurulmasından bu yana İsrail demokrasisinin bir parçası olarak Arap toplumu kendi milletvekillerini İsrail parlamentosu Knesset’e sokmuş ve kararların alınmasında oy kullanabilmiştir. Ancak geçmiş olan 73 yıl boyunca Arap partileri gerçek anlamda İsrail devletinin bir parçası olamamış ve sürekli kendilerini İsrail devletinin karşısında saymışlar ve bir türlü İsrailleşememişlerdir. Dikkatinizi çekerim, Yahudileşmekten söz etmiyorum. İsraillileşmekten, yani bu devletin eşit bir vatandaşı olmayı adeta reddetmişlerdir. Hoş, Yahudi toplumu da bu itirazın karşısında benzer tepkiler ile Arap toplumunu yeterince İsrailli sayamamışlardır.
Her ne kadar yasalar çerçevesinde Azınlıklar ile toplum diğer üyeleri eşit gibi yazılı olsa da fiili olarak durum pek öyle olmuyor. Ne yazık ki olmuyor. İsrail’de de Türkiye‘de de. Basit bir örnek, Yahudiler Ordu’da subay olamazlar, ben de polis okuluna müracaat etmiştim ama Yahudileri polis yapmıyoruz, diye almamışlardır. Yahudiler ve Müslüman olmayanlar her yerde GM (General Motor) veya Gayri Müslim ibaresi ile işaretlendiklerinden bu görevlere alınamazlar. Milli değil de dini sebepler ile.
Neyse benzer durum İsrail’de de Arap vatandaşlar için geçerlidir ve uzun yıllar Müslüman Araplar, güvenlik sebebi ile Askerlik görevlerinden muaf tutuldular. Son 15 yıldır birçok Müslüman Arap vatandaşı askerlik görevini daha az hassas birliklerde ve en azından sivil savunma görevlerinde ifa edebilmektedirler. Bu onların da bu vatanın bir parçası olduğunu ve vatan savunmasında payları olduğunu hissetmelerine yararlı olmaktadır.
Sanırım uygulanan politikaların ve hatta Arap dünyası ile uzlaşma kararlarının bir parçası olarak Bütün dünya Arapları ve Müslümanları ile İbrahim anlaşmaları çerçevesinde barışırken İsrailli Müslüman Araplar ile barışmanın da zamanı geldi de geçiyor galiba.
Anlaşılan o ki, İsrail’in şimdiye kadar gördüğü Arap siyasetçi modeli Ahmet Tibi ve Ayman Uda hatta Mavi Marmara yolcusu Hanin Zouabi’den kendisine İsrailli diyebilen Mansour Abbas modeli bir Arap siyasi’ye ulaşılabilmiştir.
Rafael Sadi
https://odatv4.com/israilin-erbakani-mansur-abbas-04042139.html
Peki, İsrail’de son dört seçimin gösterdiği gibi yönetimde istikrar sağlanamamasının tek nedeninin Netanyahu’nun sağ popülizminin toplumda yarattığı istikrarsızlaştırıcı dinamik olduğu ve bu durumun konjonktürel olduğu söylenebilir mi?
Bugünün İsrail’inde siyasetin kurumsal, elit ve kültürel yapıları majoriteryan/çoğunlukçu bir demokratik anlayışını sürdüremez kılmakta. Konsantre olmuş yürütme erki ve tek partiden oluşan bir hükümet yasama faaliyetlerinin önüne geçebilir. “Birinci olanın her şeyi alabileceği” bir sistem yönetimde istikrarı sağlasa da toplumsal bölünmeleri yönetilemez hale getirebilir.
Bu açıdan bugün var olan nisbi temsile dayanan ve ülke sathının tek seçim bölgesi olduğu zorunlu olarak konsensüse dayanan mevcut sistem ideal bir model olarak görülebilir. Fakat yapısal değişimlerin (demografik dönüşüm ve jeopolitik kültürdeki değişim gibi) yarattığı ivme kurumsal reformları gündeme getirebilir. Bu seçim bize bunun ipuçlarını veriyor.
Bu bağlamda İsrail’in Körfez’e yönelimi sadece bir jeopolitik tercih değildi. İsrail nüfusunda Araplara olan ön yargı ve şüphecilik acaba iş birliği alanlarını nasıl genişletebiliriz düşüncesine evirilmeye başladı. Toplum psikolojisinde görülen bu durum değişimleri elbet kendisini pratik siyasette de gösteriyor. Netanyahu Blokunda yer alan seçmenin %45’i Ra’am Partisi tarafından desteklenen Netanyahu Hükümeti’ni meşru görüyor.
Esasında bu tarihsel-toplumsal bir kayışı gösteriyor: Toplumsal yapıların siyasal güçlerin önüne geçtiğini. İsrail’in kuruluşunda siyasal partiler her yönüyle toplumu düzenleyen ve yönlendiren kurumlara, kadrolara ve kültüre sahiptiler. Toplumsal yapıların bu sebeple otonomisi yoktu. İsrail’de ekonominin çeşitlenmesi ve jeopolitik zihniyetin değişimi yerleşik kurumların merkeziliğini zayıflatırken yerini çevrenin yükselişine bıraktı. Bugün Mansur Abbas’ın İsrail siyasetinin yıldızı olması ve hegemonyayı rıza ile kurması şaşırtıcı gelmese gerek.
Gökhan Çınkara
https://fikirturu.com/jeo-strateji/secim-sonrasi-israil-siyasetini-anlama-rehberi/
Orta Doğu’da bir kaç büyük ülke vardır. Bunlardan birisi elbette İsrail’dir. Antisemit ve hasta düşünceler veya kökten dinci ifadelerle Yahudi düşmanlığı yapanlara siz bakmayın. Orta Doğu’nun en önemli ülkelerinin başında İsrail gelir.
Diğer bir büyük ülke ise kuşkusuz Mısır’dır. Mısır, Kuzey Afrika'nın nüfusu en büyük olan ülkesidir. Medeniyetin beşiği olan bir Orta Doğu ülkesidir. Ülke yaklaşık 1 milyon kilometre kare ve 2020 yılı verilerine göre yaklaşık 100 milyonluk bir nüfusa sahiptir. Mısır, cumhuriyetle yönetilen bir Arap ülkesidir.
Bu bilgileri vermemin nedeni, karşılaştırma yapabilmemiz içindir.
Mısır, erken tarihi, ile göz kamaştırıcı, yakın terimi ile de çalkantıların ve ihtilallerin ülkesidir. Bu kaderi sayesinde Türkiye ile de benzerlikleri olduğunu gözden kaçmaz.
Ancak Mısır bu kez, müthiş bir tanıtım ve gösteri ile dünya gündeminde.
Ferhat Atik
https://www.kibrispostasi.com/c1-KIBRIS_POSTASI_GAZETESI/j229/a37452-turizmde-yumusak-guc
İran ile 25 yıllık kapsamlı yol haritasını kayıt altına alan, nükleer anlaşmanın canlanması için çaba harcayan ve duyurduğu 5 maddelik istikrar planı uyarınca Filistin sorununun çözümü için taraflara müzakere teklif eden Çin’in diplomatik hamlelerinden etkilenecek ülkeler arasında İsrail de bulunuyor.
Şalom gazetesi yazarı Karel Valansi, CRI Türk’e yaptığı açıklamada “Çin İsrail’in ikinci en büyük ticaret ortağı konumunda. Bunun dışında Hayfa gibi önemli limanların işletmesinin de Çinli şirketlere verildiğini biliyoruz. Geçen ay İsrail, ABD’den gelen limanı teftiş talebini reddetti.” ifadesi ile ikili ilişkilerin son yıllarda Washington yönetiminin endişelerine rağmen ivme kazandığını belirtti.
Taraflar arasındaki olumlu gelişmelere karşın uluslararası baskılardan muaf olmak isteyen İsrail’in Filistin sorununu gündeme getirecek girişimlere sıcak bakmadığını, nükleer programa sahip olan İran’ı ise varoluşsal bir tehdit olarak gördüğünün altını çizen Valansi, “İsrail, İran’ın uluslararası sisteme entegre edilmesine karşı duracaktır.” diye konuştu.
İran hususunda atılacak adımların aynı zamanda İsrail ve ABD ilişkilerine bağlı olduğunu dile getiren Şalom gazetesi yazarı Karel Valansi, “Netanyahu, henüz Biden’ın İsrail’e dost mu düşman mı olduğunun tam kararını vermedi. Biden da tüm kartlarını açmadı.” değerlendirmesinde bulundu. Benzer bir tespit de Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Müdürü Amos Yadlin’den geldi.
Eski İsrail İstihbarat Direktörü olan Yadlin, Biden yönetiminin İran’a dönük baskısının selefi Trump’a oranla daha “şüpheli” hale geldiğini kaydederek “Çin de Biden yönetiminin Trump gibi olmayacağını biliyor.” ifadesini kullandı. Ynet sitesine konuşan Yadlin ayrıca, Çin’den gelen desteğin İran’a Washington karşısında manevra alanı sağlayabileceğini aktardı.
https://www.criturk.com/cin-iran-anlasmasi-batinin-efsanesi-ve-beijingin-hassasiyeti/
Takılan tweetler
Geçenlerde Mısırlı İbrahim Efendi’nin Boston’da yaşayan torunuyla görüştüm.
Pek çok yerde Halep’te doğduğu bilgisi var ama torunu Şam’da doğduğunu söyledi. Asıl ismi Abraham Levi ve bir Yahudi olan İbrahim Efendi, çok ünlenince sahne ismi olarak bunu almış. :)
https://twitter.com/IsilAcehan/status/1378368463476043781
Ankara sinagogunun bitişiğinde (ne yazık ki kapalı) köhne ama yine de zarif tarihi evler.
https://twitter.com/Paul_Osterlund/status/1377959778731843592
XIV. yüzyılda Tire’de Umur Gazi Bey’in torunu Suretli Mehmed Paşa tarafından yaptırılan Tire Cami’nin özellikle bahçe duvarında Yahudi mezar taşları kullanıldığı görülüyor.,
https://twitter.com/muradcobanoglu/status/1376516502111801345
·@TheMarker'de yayınlanan bu makale oldukça dikkatimi çekti, yazar @AlonaMiryam bir çok hususun altını çiziyor.
Yazının konusu: Ortadoğu ve Kuzey Afrika kökenli Yahudilerin yani Mizrahilerin oy verme desenlerine dönük İsrail'de süre giden tartışma.
Bir çok siyaset bilimci İsrail'de özellikle Aşkenazi kökenliler (Avrupai Yahudiler) Mizrahileri tek bir siyasal blok/cephe olarak görüyorlar.
Yani Mizrahiler muhafazakar değerlere sahiptir bu da onları ister istemez oy davranışı olarak Likud'a/ Şas'a iter. Halbuki gerçek böyle değil.
Mizrahilerin yoğun yaşadığı yerlerde seçmenler sandığa gitmiyor. Likud'a dönük politik mobilizasyon düşünüldüğü kadar yoğun ve yüksek değil.
İlk grafik (kırmızı) bunları göz önüne seriyor.
2006 Seçimlerinin bir dönüm noktası olduğu ekleniyor.
Mavi Grafikte çok iyi. Orada mekan/oy-verme düşüşünün sınırlı olduğu yerleri görüyoruz. 1949-2006 seçimleri arasında seçmen katılımı ortalama yüzde 78,6'da. 2006'da ise bu dramatik bir biçimde yüzde 63,5'a düşüyor.
Peki bunun nedeni ne?
Bir çok sebebi var. Lakin yazara göre bunda en önemli etken 13. İsrail Hükümeti: Başbakan Ariel Şaron ve Finans Bakanı Binyamin Netanyahu'nun Periferya/Çevre'ye yönelik güttükleri iktisat politikaları.
13. İsrail Hükümeti 2003-2006 yılları arasında iktidarda kaldı.
Finans Bakanı Netanyahu Çevre'ye dönük bir dizi politika izledi:
-Sosyal Yardımları kesme,
-Kredileri düşürme,
-Emeklilik yaşını yükseltme gibi.
Özelikle güçsüz toplumsal sektörler bu neo-liberal politikalardan derinden etkilendi. Özellikle Kafkasya, Özbekistan'dan ve Etiyopya'dan gelen Yahudiler.
2006 Seçimlerinde Likud 38 vekilden 12 vekile düştü.
Bu tarihten itibaren Mizrahilerde Likud'a yönelik mobilizasyonda düşüş göze çarpıyor. Aşkenazi temsillerinde tam tersi vurgulansa da.
Oy verme davranışında etnisitenin baskın salt bir faktör olmadığı sınıf geçmişinin de önemli bir girdi olduğu unutulmamalı diyor yazar.
https://twitter.com/gcinkara/status/1378390449824665605
Naziler isgal ettikleri ülkelerden Türk vatandasi Yahudilerin gönderilmesi icin her pisligi yapmislar. Konsoloslarimiz zaman kazandirmaya calismis olsalar da, utanmadan isim listesi iletip, belli bir tarihten sonra geri almazsaniz sari rozet takip, istedigimizi yapariz demisler.
Ağa Takılanlar Öneriyor
https://www.birgun.net/haber/buruk-bir-veda-339668
https://m.bianet.org/biamag/muzik/241788-bir-dunya-vatandasinin-kisisel-ifadesi-olarak-two-roses
http://www.diken.com.tr/pandomimci-ile-insan-kasabi/
https://artigercek.com/haberler/turkiye-resmi-tarih-yazimi-soyleminde-yahudiler-ve-holokost
https://gazeteoksijen.com/yazarlar/maksat-muhabbet-olsun/
https://www.youtube.com/watch?v=nq3Icqq_SzM
http://www.diken.com.tr/izmirli-sarkici-100-yasinda-bir-kez-daha-adieu-dario/
https://www.youtube.com/watch?v=mw3woQa2Xsc&t=29s
https://www.muhalif.com.tr/makale/yuregimdeki-sizi-ya-da-pirinc-tokezleme-taslari-217
https://www.youtube.com/watch?v=hGkjokQZ1EI
Bir Makale
Bu araştırmada, akademik inceleme örneği olarak 20. yüzyılın en büyük ressamlarından biri kabul edilen Marc Chagall’ın “Beyaz Çarmıha Geriliş” (1887-1985) adlı eseri incelenmiştir. Marc Chagall, Doğu Avrupa'daki bir Yahudi cemaatinin kapalı atmosferinde büyümüş ve her zaman geleneklerini korumuştur. Birçok eserinde kentteki Yahudilerin yalnızlığı temasıyla uğradığı zulmü tasvir etmektedir. “Beyaz Çarmıha Geriliş” adlı eseri ile Yahudilerin uğradığı baskı ortamına tepki göstermiştir. Araştırma çerçevesinde Chagall’ın “Beyaz Çarmıha Geriliş” adlı resmi,“Çarmıha Geriliş” imgesinin önceki kullanımları, ardından “Tarihsel Bağlam” ve “Semboller” başlıklarıyla incelenecektir. İsa’nın çarmıha gerilişinin bir biçimde gösterildiği eserde imgeler ve örtülü ifadeler analiz edilecektir.
https://www.idildergisi.com/makale/pdf/1592411397.pdf