“Afet İnan yaşasaydı, İstanbul Sözleşmesi için ayağa kalkmamızı öğütlerdi”

Yazar Özlem Özdemir´in Atatürk´ün manevi kızı Afet İnan´ı anlatan biyografi kitabı ´Afet´ Kırmızı Kedi Yayınevinden çıktı. Cumhuriyet döneminde kadın haklarının kazanılmasının fitilini ateşleyen, Türklerin ´barbar ve istilacı´ olduğuna dair imajı yıkmak için var gücüyle çabalayan bilim insanı Afet İnan, Özdemir´in kitabında hem duygusal yönleriyle hem de Cumhuriyet´e ve mücadeleye kattığı değerlerle son derece gerçekçi bir biçimde anlatılıyor. İnan´a dair ilk biyografiyi kaleme alan Özlem Özdemir ile ´Afet´in hayatı boyunca yıkmak için savaş verdiği önyargıları, Atatürk´ün onun yaşamında nasıl bir dönüm noktası olduğunu ve Cumhuriyet´ten günümüze kadın mücadelesini konuştuk.

Zehra ÇENGİL Söyleşi
7 Nisan 2021 Çarşamba

İlham Veren Cumhuriyet Kahramanları: Öncü Kadınlar’ kitabınızın ardından Afet İnan’ın adının geride kalmasına sanki biraz içerleyerek ve bazı feminist çevrelerde kendisinin yok sayılmasına tepki olarak bir biyografi kaleme almaya karar veriyorsunuz. Kitabın ona ‘Afet’ diyecek kadar yakın hissettiğiniz hazırlık aşaması nasıl geçti, hangi duyguları yaşadınız?

İlham Veren Cumhuriyet Kahramanları: Öncü Kadınlar’ kitabımda yer alan 25 kadından biri de Afet İnan’dı. Bildiğim, sevdiğim bir kadındı ama araştırırken bu kadar önemli bir işler yapmış bir kadının neden toplum tarafından daha iyi bilinmediğini, anılmadığını, kadın hareketinde ondan söz edilmediğini sorguladım. Kadın haklarının kazanılmasında öncü olan birçok feminist kadın dünyada, 8 Mart Kadınlar Günü’nde anılır, hakkında yazılar yazılırken bizde bu konuda savaşan Afet İnan’dan neden bahsedilmiyor? Hatta bazı kadınlar bilerek ondan söz etmemekle birlikte kadın hakları konusunda adeta Atatürk’ü suçlayacak noktaya gelmişler. Bu çok vefasızca geliyor bana. Dolayısıyla bir kadının Afet İnan’a borcunu ödeme çabası olarak bu kitap doğdu diyebiliriz.

 

Özlem Özdemir ve Zehra Çengil

Kadınlara seçme ve seçilme hakkının birçok uygar ülkeden önce verildiği Türkiye’de Cumhuriyet’e eril yakıştırması yapılmasının ve Afet İnan’ın görmezden gelinmesinin sebebi sizce nedir?

Cumhuriyet karşıtı görüşün hâkim olduğu kesimin içinde bir de feminist grubu vardı. Onların görüşüne göre Cumhuriyet, kadın düşmanıymış! Sanki Osmanlı’da kadınlar özgür, haklarını almışlar, her şey harikaymış da Atatürk gelmiş ve onların önünü kesmiş gibi saçma sapan bir anlayış. Oysa tam tersine önce Medeni Kanun’u hatırlayalım, 1926’te kabul edildi. O sayede siyasi hakların kapısı açıldı. Atatürk’ün yol arkadaşlarının çoğu bile kadının yerinin evi olduğunu düşündüğü bir dönemde, Cumhuriyet kurulduktan üç yıl sonra kadının erkekle eşit haklara sahip olması mucize gibi bir şey. Buna rağmen hâlâ kadınlara verilen bu hakların geciktiğini iddia edenler var. Türkiye’de kadının saçının teline zarar gelmeden verilen bu haklarla gururlanmak yerine burun kıvırıyorlar? Neden 2021 yılında her gün bir kadının öldürüldüğü bir ülkede yaşıyor olmamızı tartışmıyoruz? Neden İstanbul Sözleşmesi gibi bir sözleşmeden çıkılmasını, üç beş oy uğruna kadınların feda edilmesini sorgulamıyoruz?

Osmanlı döneminde kızlar sadece sıbyan mektebinden yararlanabiliyorlardı ve Cumhuriyet’e kadar kadınlara uygun görülen tek meslek öğretmenlikti. Eğer aksi bir durum söz konusu olsaydı derinlemesine araştırdığınız Afet İnan, yine de bir profesör olmayı mı tercih ederdi?

Güzel bir soru aslında, bunu ben de merak ettim yazarken. Profesör olur muydu bilemeyiz ama ilkokuldan beri tarihle ilgileniyordu, muhtemelen öğretmenliğe devam ederdi. Atatürk’le tanışması çok büyük bir şans ve geleceğini belirleyen bir unsur. Kesinlikle yine doğrunun peşinden giden, Anadolu’daki insanların, kızların okumasına katkı sağlayacak çalışmalar yapardı diye düşünüyorum.

“TEMSİL ETTİĞİ ÇAĞDAŞ CUMHURİYET KADINI İMAJI İSTENMİYOR”

Doğup büyüdüğüm ilçe Biga’nın Afet İnan’ın anılarında ne denli önemli bir yere sahip olduğunu ve tarihçi olmasının temellerinin orada atıldığını kitabınızdan okudum. Bu kadar değerli işlere imza atmış, öncü bir kadının okul müfredatlarında anlatılmıyor olmasını neye bağlıyorsunuz?

Türkiye’de Atatürk’ten sonra hangi iktidar gelirse gelsin kendi çıkarlarına göre eğitim politikasını şekillendirmek istedikleri görülüyor. Afet İnan da örnek Cumhuriyet kadınını temsil eden bir figür, Atatürk’ün en yakınında, devrimlerin parçası olmuş bir kadın. Onun temsil ettiği çağdaş Cumhuriyet kadını imajının istenmediğini düşünüyorum. Kadının konulduğu yerle ilgili problem var sanıyorum. Yüzünü Batı’ya dönmüş, özgür, bilim insanı olarak çalışmalarda bulunan modern bir kadın temsili Atatürk’ten sonra istenmediği için onu da ne kadar geride tutarlarsa o kadar iyi olacağını düşünmüşlerdir gibi geliyor.

Afet’in Atatürk’le tanışma hikâyesi ve Doyran’daki ilginç tesadüften bahsedebilir miyiz?

Afet’in anneannesinin dayısı, Atatürk daha genç bir subayken, hayatını kurtarıyor. Afet, tanıştıkları anda heyecandan Atatürk’ün yüzüne bile bakamazken, okumak istediğini ona söyleyiveriyor. Atatürk, öğrenmek isteyen insanlara çok saygı duyan birisiydi. Ailesinin hayatını kurtardığını öğrenince de Afet’e manevi bir yakınlık hissetmiş olabilir.

Kendi emeğiyle öğretmenliğe hak kazandığı sınıfta Selahattin adlı öğrencisinin “Kadınlar yasaya göre oy kullanamaz da, seçilemez de” demesi, dönemin kadın mücadelesinin fitilini ateşleyen olay mıdır?

Atatürk ne kadar kadınların haklarının olmasını istese de toplumun geneli henüz buna hazır değildi. Atatürk her kararını toplumu düşünsel olarak hazırladıktan sonra yapmayı tercih etmiş bir lider, başkalarının iddia ettiği gibi bir diktatör de değil.

Evet. O çocuğun itirazıyla şöyle düşünüyor: ‘Öğretmen Afet oy kullanamıyor, ama öğrencisi birkaç yıl sonra oy kullanacak.’ Okuldan sonra yol boyunca ağlıyor, hatta haklarını alana kadar öğretmenliği bırakmaya karar veriyor. Atatürk kendi kızının bu konuda sözcü olarak halkla buluşturabileceği biri olduğunu görüyor. Afet İnan da dünyadaki durumu araştırıp rapor hazırlıyor ve bir yıl sonra halka bir konferansla dünyadaki durumu açıklıyor. O konuşmanın tarihi de 3 Nisan 1930, belediye seçimlerinde kadınların ilk defa oy kullanma hakkını elde ettiği gün. Konuşmasına “Bu bir milattır” diye başlıyor.

“ASIL ERİL SİYASET TÜRKİYE’NİN SON 50 YILINDA VAR”

1935 Şubat’ında yapılan seçimlerde 17 kadın milletvekili meclise seçiliyor. Günümüz Türkiye’sinde kadınların siyasetteki konumunu ve ağırlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu çok üzücü bir konu, çok hazin. Bugün Meclis'te 101 kadın var. 2021 yılındayız ve kadın sesi hâlâ Türk siyasetinde çok zayıf. Bize hiç yakışmıyor. Erkek egemen bakış her yere hâkim, anlıyorum. Ama bazı hanımların söylediğinin aksine asıl erillik bence son 50 yılın siyasetinde var. Eğer siyasi arenada daha çok kadın aktif olsa ve kendi sesimizle mücadeleyi devam ettirebiliyor olsak her şey daha güzel olurdu.

“DÜNYADA FAŞİZM YÜKSELİRKEN, TÜRKİYE’DE KÜLTÜR DEVRİMİ YAPILDI”

Türk Tarih Kurumunun asbaşkanlığını da yapan Afet, arkeoloji ve antropoloji konusundaki çalışmalarla hem Türkiye Cumhuriyeti’nin Batı’daki ‘barbar’ algısını kırıyor hem de sahip olunan köklü uygarlığı gün ışığına çıkarmaya çalışıyor. Kısaca bu alanlardaki önemli çalışmalar ve dünyadaki yankısını da anlatabilir misiniz?

O dönemki bütün bu çalışmaların en büyük amacı, ulus devletin inşa sürecinde toplumu birleştirebilmek. Bunun için de doğru düzgün tarih bilgisine ihtiyaç var. Osmanlı döneminde sadece Osmanlı ve İslam tarihinden bahsedilmiş. Atatürk ise tarih çalışmalarına ağırlık veriyor. Afet İnan da onun yanı başındaki öğrencisi olduğundan çalışmaları birlikte yürütüyorlar. Türk Tarih Kurumu kuruluyor, arkeoloji, dilbilim, antropoloji alanında çalışmalar yapılıyor. Afet İnan, İsviçre’de bu alanlarda üniversite eğitimi alıyor. Bu arada antropoloji çalışmaları Cumhuriyet karşıtları tarafından çarpıtıldı ve Afet’e çok haksızlık edildi. Türk milletinin kim olduğu, nereden geldiği ve geçmişinin nereden nereye uzandığı araştırılıyor. 1930’larda dünyada faşizm yükselirken, Türkiye’de bilim çalışmaları yürütüldü ve kültür devrimi yapıldı.  Bu çarpıtılacak ve suçlanacak bir şey olmak yerine göklere çıkarılacak bir konu olmalıydı.

Tüm bunlara rağmen son bölümde ‘mide bulandırıcı’ olarak nitelendirdiğiniz birçok iddia ortaya atılıyor kendisiyle ilgili. Bu iddialar hakkında ne söylemek istersiniz?

Bazılarını kale bile almamak gerekir, bazılarına ise çok öfkeleniyorum. Afet için “Hiçbir karakteri olmayan, Atatürk’ün kuklası, yatlarda gezmek ve güzel giyinmek için Atatürk ne derse yapan biri” yazan kadın bile var! Bu kadar nefret edecek ne yaşadınız? Bu söylemleri hastalıklı buluyorum. Kadın olarak onunla ilgili söylenenlerin altında Atatürk düşmanlığı yatıyor. Kendine feminist diyen kadınların onu anlamaması ve hakkını teslim etmemesi ise gerçekten sorunlu. Ya çok cahiller ya da doktora görünmelerini tavsiye ediyorum. Afet İnan, ne ırkçıdır ne kafatasçıdır ne de Atatürk dışında bir şey yapamayan başarısız bir kadındır. Atatürk ona bir yol açmıştır, o yolda kendi adımlarıyla ve çok çalışarak ilerlemiş, Atatürk’ün kızı olma torpilini hiç kullanmamış bir kadındır.  Çok rica ediyorum artık Afet İnan özelinde Cumhuriyet döneminin ilk kuşağını rahat bıraksınlar.

Türkiye, yakın bir tarihte ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çıktı. Sizce Cumhuriyet’in öncü kadınları ya da Afet, günümüz kadınına bu durumda nasıl bir duruşu öğütlüyor olurdu?

Bu da güzel bir soru. Hukukçuların söylediklerine göre sözleşme hâlâ geçerli ve bu hukuksuz bir fesih. Eğer Afet yaşasaydı, elinin erdiği, ayağının gidebildiği her yere kadar gider, konuşmalar yapar, bu hakları nasıl kazandığımızı anlatır belki biraz üzgün de olurdu. “Biz böyle bir ülke mi bıraktık?” diye sitem eder ama “Ayağa kalkın, daha fazlasını kaybetmeden hakkınızı savunun” diye öğütlerdi bence.

“CUMHURİYET KADINI OLARAK KAZANIMLARIMIZI KAYBETMEKTEN RAHATSIZIM”

Özlem Özdemir de Milliyet Sanat, BirGün, Bayan Yanı, Cumhuriyet gibi mecraların yanı sıra yazdığı kitaplarla kendini kadının gücünü anlatmaya adamış bir yazar gibi. Özellikle kadın hikâyelerine ağırlık vermenizin bir sebebi var mı? Önümüzdeki projeniz ne olacak?

Aslında bu yola girişim Türkiye’nin dönüşümüyle oldu. Kendimi Cumhuriyet kadını olarak tanımlıyorum. Türkiye’de sahip olduğumuz özgürlüğün Cumhuriyet sayesinde olduğunu unutanlara hayret etmem ve öfkelenmemle bu çalışmalara yöneldim. Çok unutuyoruz her şeyi ve unutkan toplumların gelecek nesillere bırakacak bir şeyi kalmıyor. Kazanımlarımızı kaybetmekten rahatsız olma duygusu beni harekete geçirdi. 16 senelik bir gazetecilik sürecim vardı ve gerçeklerin peşinden gittim hep. Bugün gazetecilik yapamasam da bu üretmeye engel değil. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Türkiye masal gibi bir süreç yaşadı. Afet’i yazarken o tarihlerde yaşamadığıma çok üzüldüm ama aynı zamanda bugün bana nefes aldırdı. “Başka bir hayat mümkün” diyebilmek için yazıyorum bu kitapları ve buna inanıyorum.

Bu arada bu kitap ‘Benim Adım Afet’ diye bir çocuk romanı doğurdu, onu da söylemek isterim minik okurlarımız için. Onun devamı gelecek... Bir başka önemli bir kadın biyografisine başladım, yine Cumhuriyet döneminden olacak. Bir de ‘İlham Veren Cumhuriyet Kahramanları: Öncü Kadınlar’ın ikincisini bitirmek üzereyim.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün