Selahattin Ülkümen 1914-2003 yılları arasında yaşayan bir Türk diplomatıdı. II. Dünya Savaşı sırasında, Rodos Adası Türkiye Başkonsolosu olan Ülkümen, Naziler tarafından toplama kamplarına gönderilecek, Rodos´ta yaşayan birçok Yahudi´yi, Türk vatandaşı belgelerine sahip oldukları için, mutlak bir ölümden kurtarmasının yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan 50 kişiye yakın Yahudi´nin de hayatlarını kurtarmıştı.
Yahudiler Rodos’ta 390 yıllık Osmanlı idaresi sırasında (1912’de İtalya’nın Rodos ve diğer On İki Adaları işgal etmesiyle sona erdi) refah içinde yaşamıştı. Almanlar İtalya’nın savaştan çekilmesinin ardından Eylül 1943’te yönetimi devraldı. 1940’lara gelindiğinde, Türkiye, Yunanistan, İtalya ve diğer Akdeniz ülkelerinden ve aynı zamanda adanın yerlilerinden oluşan etnik Yahudi cemaati yaklaşık 2 bin kişiydi.
Selahattin Ülkümen o sırada Rodos’ta, Türkiye’nin başkonsolosu olarak elçilikte görevini yapıyordu. Temmuz 1944’ün sonlarında Almanlar, adanın 1700 Yahudi’sinin sınır dışı edilme işlemlerini başlatmıştı. Ülkümen, 13’ü Türk vatandaşı olmak üzere, yaklaşık 50 Yahudi’yi kurtarmayı başardı. Türk vatandaşı olmayanları korumada, açıkça kendi inisiyatifi ile hareket etti. Bu durumda, hayatta kalan Albert Franko, Pire’den Auschwitz’e nakledilirken, tren hala Yunanistan topraklarında iken, Franko’nun karısının bir Türk vatandaşı olduğu konusunda bilgilendirilen Ülkümen’in müdahalesiyle trenden çıkartıldı. Bir diğer kurtulan Rodos’ta yaşayan bir Türk vatandaşı ve bir İtalyan vatandaşıyla evlenen Matilda Toriel’di. 18 Temmuz 1944’te,tüm Yahudilere ertesi gün Gestapo merkezinde görünmeleri söylendi. Binaya girmeye hazırlandığı sırada Ülkümen Matilda’ya yaklaştı ve içeri girmemesini söyledi. Ülkümen, Almanların o zamanlar sadece dosyalarında 15 numara olan Türk vatandaşlarını ve ailelerini serbest bırakmalarını istedi. Ancak Ülkümen elindeki gerçek Türk vatandaşlarının yazılı olduğu listeye 25-30 kişi daha ekledi. Gestapo Ülkümen’den şüpheleniyordu. O Yahudilere ait Türk belgelerini de görmek istedi. Ancak Ülkümen, Türk yasalarına göre, Türk vatandaşlarının eşlerinin ve ailelerinin de serbest bırakılmasını istedi. Gestapo binasına geri döndü ve ısrarla listesindeki diğer Yahudilerin de ona geri verilmesi konusunda diretti.
Matilda Toriel, daha sonraları, aslında Türkiye’de böyle bir kanun olmadığını ve Ülkümen’in Yahudileri kurtarmak için, bu kanunu o sırada basitçe kafasından ürettiğini anlattı. Sonunda Ülkümen’in listesindeki herkes serbest bırakıldı. Adadaki Yahudilerin geri kalanı, yaklaşık 1700 kişi Auschwitz’e sürgün edildi ancak Ülkümen’in listesindeki herkes serbest bırakıldı. Ülkümen onları Nazilerin pençesinden tamamen kurtarana kadar yanlarından hiç ayrılmayarak moral desteği veriyordu. Geride kalan listedeki Yahudiler, Nazilerin ani bir atakla onları yok edeceğinden korkuyorlardı.
Almanlar bu listeden geri kalan Yahudileri Auschwitz’e sürüp gaz odalarında katletti. Savaşın sonunda Rodoslu Yahudilerden geriye 151 kişi hayatta kalmıştı.
Almanların intikamı
Ülkümen’in yaptığı manevraların sahte olduğunu anlayan Naziler bir misilleme harekâtı yaptı. Bir gün Alman uçakları yakın mesafeden Rodos’taki Türk Konsolosluğunu bombaladı. Konsoloslukta kendilerine ait bir dairede yaşayan, henüz o haftalarda yeni doğum yapmış olan eşi Mihrinisa Ülkümen ve iki konsolosluk görevlisi bombardıman sonucu hayatlarını kaybettiler. Yeni doğmuş bebekleri Mehmet, yaşam boyu çekeceği bir sakatlığa maruz kaldı. Selahattin Ülkümen savaş esiri olarak tutuklanarak, Pire’ye gönderildi ve orada tutuklanarak hapsedildi. Savaş bitene değin orada esir olarak tutuklu kaldı.
Sonraki altı ay boyunca, Rodos’taki Türk vatandaşı Yahudiler, Nazilerin gözetimi altında ve çok ağır şartlarda adadaki yaşamlarını sürdürdü. Ara sıra tutuklanıp yeniden salıveriliyorlardı. Almanya’daki III. Reich idaresi, o tarihten sonra Yahudileri artık ölüm kamplarına göndermeme kararı aldıklarından bu Yahudiler adada kalabilmişti.
Sonuç olarak Ocak 1945 tarihinde Uluslararası Kızıl Haç Örgütünün temsilcilerinin, Rodos Adasını ziyaret edeceğini öğrenen Alman kumandan Kleeman, Kızılhaç’ın karşısında suçlu durumuna düşmemek için, geriye kalan bütün Yahudilerin, Türkiye’ye gönderilmelerini emretti. Ertesi gün tüm Yahudileri küçük sandallara bindirerek fırtınalı Akdeniz’e terk ettiler. Yahudiler sandallarda, fırtınalı denizlerle boğuşarak Rodos’un tam karşısına düşen Marmaris’e, Türk topraklarına ayak basarak kurtuldu.
Savaş tamamen sona erdikten sonra, Selahattin Ülkümen savaş esiri olarak tutuklu olduğu Yunanistan’dan Türkiye’ye geri gönderildi. Bir daha hiç evlenmedi, minik ve hasta çocuğuna kendini vakfetti. 7 Nisan 2003 tarihinde Türk Yahudi Cemaati tarafından yatırıldığı Balat Musevi Hastanesi Or-Ahayim’de 89 yaşında, uykusunda yaşama veda etti.
Tanıklıklar ve onurlandırma
Selahattin Ülkümen’in Rodos’taki Yahudileri kurtarmak için verdiği çabaların yakın bir tanığı olan Maurice Soriano onu şöyle anlatıyor: “Ben Rodos’ta Ülkümen’in sayesinde geriye kalan 35 Yahudi’den biriydim. Türk Konsolosuna olan minnettarlığımı kelimelerle anlatamam. Gösterdiği olağanüstü çabalarla bizim hayatta kalmamızı sağladı. Benim yanımdaki herkes de aynı duyguları paylaşıyordu.”
500.Yıl Vakfı Başkan Yardımcısı ve tarihçi Naim Güleryüz, hayatta kalan bütün Rodoslu Yahudiler ile yaptığı görüşmeleri bir araya getirdi ve bu belgeleri İsrail’deki Yad Vaşem Soykırım Müzesine teslim etti. Bu tanıklıklar sayesinde Selahattin Ülkümen’in yaptıkları somutlaşacak ve Yad Vaşem onu kurtarıcı olarak tanıyacaktı. Aralık 1998 yılında Yad Vaşem Müzesi, Selahattin Ülkümen’i ‘Uluslararası Dürüst’ unvanı ile onurlandırdı ve ‘Dürüstler Yolu’nda onun adına bir ağaç fidanı dikildi ve adının yazılı olduğu bir plaket konuldu. Bu tören için Ülkümen bizzat İsrail’e gitti ve orada ağırlandı.
1998 yılında, Ülkümen’in onuruna İsrail Postası tarafından bir pul bastırıldı.
5 Haziran 2012 yılında, Van’da, Selahattin Ülkümen’in adının verildiği bir okul hizmete açıldı. Bu okul, Türkiye Yahudi Cemaati ve Amerikan Jewish Joint Distribution Committee’nin ortak finans desteği ile yapılarak Van’a armağan edildi.
Selahattin Ülkümen’in yanı sıra, Avrupa’nın çeşitli şehirlerindeki bazı Türk elçilik mensuplarının da anlattıkları birçok kurtarma öyküsü olduğu halde, bunların destekleyici tanıkları bulunamadığı için, ‘Uluslararası Dürüst’ unvanını alamayan, fakat buna rağmen 500. Yıl Vakfı tarafından ‘Yüksek Hizmet Madalyası’ ile onurlandırılan diğer diplomatların isimleri de aşağıda yazıldığı gibidir.
Necdet Kent: Marsilya Konsolos Vekili
Behiç Erkin: Paris Büyükelçisi
Namık Kemal Yolga: Paris Konsolos Vekili