İsrail'in Oscar adayı

Kadın sanatçıların elinden çıkma ´ASİA´nın başrolünde Shira Haas var.

Viktor APALAÇİ Sanat
14 Nisan 2021 Çarşamba

‘Asia’ İsrail’de göçmen olarak yaşayan bir anne-kızın trajik öyküsünü merkezine alan bir melodram. Ruthy Pribar ilk filmini gerçekleştiren bir yönetmenden beklenmedik bir olgunlukla, bir erken ölüm hikâyesini trajediye dönüştürmeden mütevazı ve dikkatli bir yerden ele alıyor. Hemşire genç bir anneyle babasız büyüyen bir genç kızın öyküsünde, film farklı kuşaktan iki kadının cinsel arzularına ustalıkla eğiliyor. Yazımdaki ikinci film ‘Altın Sesler’ İsrail’e uyum sağlamada zorlanan bir çifte odaklanan bir komedi.,

 ‘ASİA’

 Yön. ve Sen: Ruthy Pribar

 Gör.Yön: Daniella Nowitz

 Oyn: Alena Yiv - Shira Haas - Tamir Mula - Gera Sandler - Eden Halili

İsrail’in bu yıl Oscar Ödülü için aday gösterdiği ‘Asia’ İsrail’de göçmen olarak yaşayan Rus kökenli bir anne-kızın trajik öyküsünü merkezine alan bir melodram. Ruthy Pribar’ın kariyerindeki ilk uzun metrajı olan ‘Asia’nın en ilginç özelliği bir ‘kadın filmi’ oluşu. Senaryoyu yazan ve yöneten Ruthy Pribar, filmin iki başrol oyuncusu Shira Haas ve Alena Yiv, görüntü yönetmeni Daniella Nowitz, kurgucusu Neta Dvorkis hep kadın sanatçılar.

Senaryo yazarı-yönetmen-yapımcı, 39 yaşındaki Beerşeba doğumlu Ruthy Pribar, 2012’de başlayan sinema kariyerinde iki kısa filmin ardından, ‘Asia’ ile ilk uzun filmini yönetti. Katıldığı 2020 Tribeca Film Festivalinde online olarak gösterilen ‘Asia’, yönetmeni Ruthy Pribar’a Nora Ephron Ödülünü, Shira Haas’a En İyi Kadın Oyuncu ve Daniella Nowitz’e En İyi Sinematografi Ödüllerini getirdi.

 

Etkileyici bir ‘ilk film’ 

Ruthy Pribar ilk filmini gerçekleştiren bir yönetmenden beklenmedik bir olgunlukla, kolaylıkla melodrama dönüşebilecek bir ‘erken ölüm’ hikâyesini trajediye dönüştürmeden filminde başarıyla işliyor. İç acıtıcı konusunu mütevazı ve dikkatli bir yerden ele alan Ruthy Pribar, iyi yazılmış senaryosunda karakterlerine eşit mesafede yaklaşmayı beceriyor. Sevgilisinden çok genç yaşta bir bebek doğurduktan sonra terkedilen bir annenin, baba sevgisinden mahrum büyüyen ve 17 yaşında ölümcül bir hastalığın pençesine düşen kızının portreleri senaryoda inandırıcı bir dille yer alıyor.

Talihsiz genç kızın aklı bir karış havada en yakın arkadaşını da dâhil edersek film bu üç kadının portrelerini, sevaplarıyla, günahlarıyla, meziyetleriyle, zayıflıklarıyla ve pişmanlıklarıyla perdeye yansıtıyor. Ruthy Pribar, filminde anneliğin zorluklarını keşfetme yolculuğunu samimiyetle ve içtenlikle araştırıyor. Bu samimiyetini, incelikle sunduğu dramasında, duygu sömürüsü tuzağına düşmeden sürdürebiliyor. Dikenli bir anne-kız ilişkisini ele alırken, Pribar senaryosunda cinsel özlem konusunda hüsrana uğramış iki nesil kadınını gerçekçi bir üslupla işliyor. Bu konuda iki mükemmel aktris Alena Yiv ve Shira Haas doğru yorumlarıyla kendisine destek veriyor.

Bir anne-kızı merkezine alan filmde Rus göçmeni genç, bekâr hemşire Asia (Alena Yiv) ile 17 yaşındaki tek kızı lise talebesi Vika’nın (Shira Haas) ölümcül bir hastalığa yakalanmasından sonra yaşadıklarını izleriz. Çok kişinin abla-kardeş olduklarını sandığı anne-kız, onları sahiplenecek bir erkeğin özlemini hep çekmişlerdir. Çok genç yaşta hamile kalan Asia sorumsuz sevgilisi tarafından terkedilince, babasız büyüyen Vika hayatı boyunca baba sevgisi özlemini yaşamıştır.

 

Hüsrana uğramış iki nesil kadını 

Asia’nın anneliği her zaman mücadele ile geçer. Genç yaşta anne olması kızıyla ilişkisinin farklı şekillenmesine neden olur. İkilinin aynı çatı altında yaşamalarına rağmen birbirleriyle iletişimi yok denecek kadar azdır. Hemşire anne işine odaklanırken kızı zamanını parkta arkadaşı Natalie (Eden Halili) ile kaykay yaparak geçirir. İkili parktaki gençlerden sağladıkları uyuşturucu ve alkol ile sorumsuzca vakit öldürürler.

Zor bir mesleğin getirdiği hayat mücadelesinin yanında, hayattan keyif almasını bilen Asia geceleri diskotekte dans eder, tanıştığı erkeklerle bir gecelik ilişkiler yaşar. Hatta çalıştığı hastanedeki doktorlardan evli olan Stas (Gera Samuller) ile zaman zaman gizlice buluşup birlikte olur. Vika’nın ölümcül bir hastalığa yakalandığının ortaya çıkmasıyla anne-kızın hayatı drama dönüşür. Hastalık, birbirlerinden kopuk yaşayan ikilinin içindeki sevginin ortaya çıkmasına neden olur.

Hızlı ilerleyen hastalığı ile travma yaşayan Vika ile kızının hastalığıyla uğraşması gereken Asia arasındaki zoraki bir yakınlaşma başlar. Asia işinden izin alıp kızını İsrail’in gözde turistik beldesi Masada Ölü Deniz’e götürür. Film, farklı iki kuşaktan iki kadın arasındaki ilişki dinamiği ve cinsel arzularına ustalıkla eğiliyor. Hastanedeki tedavisi biten Vika’ya bakması için Asia mesai arkadaşlarından Gabi (Tamir Mula) ile anlaşır. İzinli olduğu günlerde Vika’nın hayata tutunmasını sağlayan, kendisini tekerlekli sandalyesinde parka götüren Gabi hastabakıcılık görevini ustalıkla yerine getirir.

Asia, Gabi’ye kızının kendisini ancak birlikte olduğu saatlerde mutlu olduğunu söyler ve kendisinden bir talepte bulunur. Bakire olarak ölmek istemeyen kızına ilk seks deneyimini yaşatmasını ister. Son yarım saatiyle farklı bir kulvara sapan filmin konusunu spoiler vermeden anlatmak imkânsız. Okuyucularımın seyir keyfini kaçırmak istemem.

Sevilen TV dizisi ‘Unorthodox’tan tanıdığımız, Tel Aviv doğumlu Shira Haas 26 yaşında olmasına rağmen yaşından çok daha genç karakterleri canlandırdığında da inandırıcı olabiliyor. Bebek yüzlü aktris ‘Unorthodox’ta da, ünlü dizi ‘Shtisel’de olduğu gibi bu filmde de 17 yaşındaki bir kızı canlandırıyor. İsrail’in ünlü bir oyuncusu olarak Haas, Samuel Moaz’ın Gümüş Aslan Ödüllü ‘Foxtrot’unda (2017), Nathalie Portman’ın Amos Oz’un çocukluğunu anlattığı ‘A Tale Of Love And Darkness’ında (2015), Tahar Rahim ile ‘Mary Magdalene’de (2018) rol aldı.

‘Asia’da genç yaşta hayatın sillesini yiyen, hiç flört yaşamamış, bekaretini koruyan Victoria’yı canlandıran Haas dramatik kompozisyonlardaki becerisini kanıtlıyor.

 

***

‘ALTIN SESLER’

Günümüzde 9 milyon nüfuslu İsrail’de 1,5 milyon Rus Yahudi’si yaşıyor. Sinemada Rusların İsrail’e adaptasyon sürecini anlatan filmlere rastlıyoruz. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yurt dışına çıkma olanağına kavuşan Rus Yahudileri tercihlerini İsrail’e göç etmede kullandı. 2000’li yılların başında Rusya’daki ekonomik krizden kaçıp kendilerine daha iyi bir hayat kurma şansı arayan Rus Yahudileri toplu bir göç (aliya) kararı almışlardı.

Yazımın ilk bölümünde İsrail’e uyum sağlayan, İsrailli gibi yaşayan bir anne-kızın öyküsünü merkezine alan ‘Asia’ filminden bahsettim. Yazımı uyum sürecinde sıkıntı yaşayan Rus Yahudi’si bir çiftin komedi türünde anlatılan bir filmiyle sonlandıracağım. ‘Altın Sesler / Kolot Reha’ adlı bu film geçen yıl 39. İstanbul Film Festivali online seçkisinde yer almıştı.

11 yaşındayken ailesiyle birlikte İsrail’e göç eden Evgeny Ruman (42), Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra geleceklerini İsrail’de arayan sanatçı bir çift üzerinden sevimli bir komedi yapmıştı. Ülkesinde yıllarca Batı’dan gelen filmleri Rus seyircisi için seslendiren dublaj sanatçısı çift, kendilerine hayatları boyunca pek çok kapıyı açan özel ses tonlarının göç ettikleri İsrail’de pek işe yaramadığını görüyorlar.

Gençlerin bile iş bulmada zorlandıkları günümüzde 60’lı yaşlardaki kahramanlarının yaşadıkları düş kırıklığı filmde insancıl bir ton ile işleniyor. Kadının bulabildiği tek iş erotik telefon hatlarını arayan erkeklere seksi sesiyle yalnızlıklarını unutturacak sohbetlerde bulunmak. Kocası ise merdiven altı bir ev sineması dükkânında boğaz tokluğuna Rusça dublaj yapma işi bulur. İllegal işyeri polis baskınına uğrayınca adamcağız tekrar işsiz kalır

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün