İsrail'de Türk Mutfağını tanıtan bir isim: Aylin Petilon Bahar

İsrail´de yaşamını sürdüren Aylin P. Bahar, İngilizce öğretmenliğinin yanı sıra pandemi dönemini fırsata çevirerek yemek yapma keyfini amatörlükten profesyonelliğe dönüştürdü.

Dora NİYEGO Toplum
21 Nisan 2021 Çarşamba

Aylin Petilon Bahar kimdir?

35 yaşında evli ve iki kız çocuğu annesiyim. İstanbul’da doğdum, lise sonrası Boğaziçi Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenlik Bölümünü bitirdim. Gençlik yıllarımda GKD’de gönüllü çalışmalarda bulundum. İstanbul’da International Okulunda on yıl öğretmenlik yaptım ve hobi olarak da yemek yapmakla ilgilendim. Çeşitli yemek kurslarına katıldım.

Bir süredir İsrail’de yaşıyorsunuz. Mesleğinizi orada icra etmekte zorlandın mı?

Her şeyden önce lisanı bilmek lazım. İlk aylar, ben gündüzleri, eşim akşamları Ulpan’a gidip İbranice öğrendik. Ulpan’ın sonlarına doğru bir yuvada İngilizce öğretmeni olarak çalışmaya başladım ve bu arada İbranice öğrenmeye de devam ettim. Eş zamanlı denkliğimi (devlette çalışabilmek) almak için çaba gösterdim ve sonunda aldım. Ancak tam zamanlı öğretmen olabilmem için bir sınava daha girmem gerekiyor. Boş bir zamanımda onu da yapacağım.

Ülke değiştirmek hem anne babanın, hem de çocukların uyum sağlaması yönünden zor bir süreç. İsrail’e göç ettiğiniz zaman karşılaştığınız problemleri anlatır mısın?

Ülke değiştirmek kimse için kolay bir süreç değildir. Eşim iş aracılığı ile geldiği için varışımızın ikinci günü işe gitmeye başladı. İlk günler, dil bilmediğim bir ülkede on aylık kızımla ne yapacağımı düşünmeye başladım. Tabii hava da alışık olmadığımız kadar sıcak. Ama çevremizde güzel insanlar biriktirmişiz ki, ilk günden beri, hatta havaalanından itibaren birçok kişi yanımızdaydı. Kızım için hiç zor olmadı. On aylık olduğu için, zaten olan bitenin pek farkında değildi. Korona başlamadan önce iki-üç ayda bir İstanbul’daki ailemi görmek için gidip geliyorduk. Korona başlayınca bu da imkânsızlaştı. Kızım iki dili de ana dili gibi konuşuyor. Ayrıca ailemiz İstanbul’da olduğu için orayı da ikinci evi gibi görüyor. Bizler için zorluk dil öğrenmek oldu diyebilirim; lisana tam manası ile hakim olamamak. Çocuklarımın söylediği bir tekerlemeyi anlayamıyorum. Ayrıca, İsrailliler on sene önce geçen bir konudan bahsettikleri zaman konunun dışında kalabiliyorum.

Diğer bir zorluk, İstanbul’da hafta sonları tatildi, burada ise tatil bir buçuk gün ve Şabat günü birçok yer kapalı. Ama alışveriş yapmak için hafta sonları açık olan marketler bulduk.

Mesleğin okul öncesi öğretmenliği… Bu konuda Türkiye’de ve İsrail’deki tecrübelerinden bahseder misin?

İstanbul’da 3-6 yaş aralığındaki çocuklara öğretmenlik yaptım. Buraya geldiğimde, on aylık kızımı okula götürmek çok garip gelmişti. Burada on aylık bebeklere bizim İstanbul’da üç yaşındaki çocuklara yaptığımız aktiviteleri yaptırıyorlar. Çember saatinde kitap okumak, sanat dersleri, gelişim dersinde hayvanları, bitkileri tanımaya kadar her şeyi 0-3 yaş aralığında öğreniyorlar. Okul saatleri 07.00 – 17.00 arası olduğu için sabah, öğlen ve ikindi yemeklerini orada yiyorlar. Ayakları üstünde durmayı, sosyalleşmeyi daha erken yaşlarda öğreniyorlar. Burada 0–3 yaş için, bayramlar ve özel günler odaklı bir eğitim de var. Buradaki yuvalarda öğretmenler İstanbul’da yardımcıların yaptığı işleri de yapıyor; masaları temizleme, bulaşıkları toplama, çocukların altını değiştirmeye kadar her şey. Ayrıca, özel yuvalarda dahi sınıflarda en az 30 çocuk var.

Mutfak merakınız nereden kaynaklanıyor?

Her zaman mutfak işlerine meraklıydım. Annem, anneannem, ablam hepsi mutfakta güzel işler çıkartır. Onları izleyerek büyüdüm. Evliliğimin ilk yıllarında, tüm arkadaşlarım beni arar yemek tarifi isterlerdi. Hatta ben de onlar için ufak bir blog açmıştım, yaptığım her yemeği onlar için oraya yazıyordum. mutfagimvebenaylin.blogspot.com. Zamanla yazmayı bıraktım ama blogum hâlâ açık. 

Yemek yapıp satmak fikriniz nasıl oluştu?

Burada öğretmenler öğlene kadar çalışıyor. İş günleri haftanın beş günü ama cuma günü çalışmak tercihe bağlı. Ben de günümün diğer yarısını değerlendirmek istedim. 

Koronanın ilk zamanlarında herkes gibi, ben de mutfakta çok zaman geçiriyordum ve bundan çok da hoşnuttum. Ekmekler, pizzalar, lahmacunlar, hatta mantılar açıldı, yapıldı. Ekim ayında eşimin doğum günü karantina dönemine denk geldi. Farklı bir şey yapayım dedim ve kahvaltı sepetine sipariş verdim. “Ben bu fiyata hem ana yemek, hem de mezeler yaparım, çok daha da lezzetli olur” diye düşündüm ve böylece kendi yolumu çizmek için çalışmalara başladım. Bir-iki ay boyunca çeşit çeşit meze kutuları hazırlayıp çevremdeki arkadaşlarıma tattırdım ve fikirlerini sordum. Eşimle birlikte yemeklerin resimlerini çektik ve hazırlıklara başladık.

Çocukların sevdikleri yemekleri de katıp menümü çeşitlendirdim. Şimdi menümde mezelerden salata çeşitlerine, değişik çorbalardan, mutfağımızın kendine özgü yemeklerine, böreklerden,  lezzetli tatlılara kadar altmış çeşit yemek var. Her ay yeni menü oluşturup, farklı tatlar ekliyorum ve yenilenmeye devam ediyorum. Aslında korona dönemini kendim için fırsata dönüştürdüm. 

Mutfağımın ismi Keyifli Kitchen çünkü keyif sözü İbranicede de aynı. Gerçekten yemek yapmak benim için çok keyifli ve böyle de kalmasını istiyorum. Şimdilerde, okul sonrası boş zamanlarımda keyifle yemekleri hazırlıyorum ve sahiplerine ulaştırıyorum.  

İsrail’de cuma günleri alışveriş merkezlerinde hazır ev yemekleri satılıyor ama şimdi her yer kapalı olduğundan benim yemeklerim insanlara da güzel bir fırsat oldu. 

Apartmanımda bir komşum yemek siparişi verdi. Oğlu uzun zamandır sıcak yemek yemiyormuş. Gözlerindeki sevinci görünce, iyi ki bu işi yapıyorum dedim. Bir arkadaşım doğum yaptı. Arkadaşları hediye olarak, iş gücünü azaltmak için ona birkaç günlük yemek siparişi verdi. Gerçekten harika bir fikir oldu.

Sefarad yemekleri mi yapıyorsunuz? Birkaç örnek verir misin?

Evlendiğimde satın aldığım ilk yemek kitabı Gözlem Kitapevinden Viki Koronyo ve Sima Ovadya'nın ‘Seferad Yemekleri’ kitabıydı. Her zaman, annem, kayınvalidem ve tabii ki anneannemden, o leziz bayram sofralarının tariflerini alır, evde denemeler yapardım. Menümü oluştururken, Seferad yemekleri olmazsa olmazlar arasındaydı. Şu anda menümde, kabak almodrote böreği, pırasa köftesi, fideyos, patlıcanlı börek, peynirli chester var.

Yemekleri nasıl pazarlıyorsun?

Önceleri çevremdeki arkadaşlarla başladım. Özellikle yalnız Türklere değil, İsraillilere de tattırdım. Gelen tepkiler çok iyiydi. Sonrasında, eşimle de konuşarak COVID zamanının doğru zaman olduğuna karar verdik. En önemli reklam ağızdan ağıza oluyor. Yemeklerimi yiyenler eşe dosta tavsiye ediyor. Ayrıca sosyal medyayı çok aktif kullanıyorum. Instagram, Facebook ve WhatsApp'tan paylaşımlar yapıyorum. Sosyal medya hesaplarımı daha iyi yönetebilmek için kurslar aldım, videolar seyrettim. Tabii daha işin başındayım. Kim bilir belki bir gün bu iş büyür ve ekip kurarım. Sosyal medya hesaplarım:

Facebook: https://www.facebook.com/Keyifli-Kitchen-כיף-לי-103323144993819/

Instagram: https://instagram.com/keyiflikitchen

‘Alaturka’ isimli bir platformdan bahsettin…

Bu işe girsem mi girmesem mi  diye düşündüğüm sıralarda, Rıfat Levi ‘Alaturka’ adında bir platform oluşturdu. Alaturka, İsrail'de yemek yapan Türklerin bir arada olduğu bir web sitesi. Bu platforma girince karşınıza farklı kişilerin ev yemekleri menüleri çıkıyor, istediğiniz yemekleri seçiyor ve sipariş veriyorsunuz. Ben de buraya "Keyifli -כיף לי"  ile katıldım. İsrail’de Türk mutfağını tanıtmak ve İsraillilere her geçen gün mutfağımızın lezzetlerini ulaştırmak çok keyifli. Çok güzel tepkiler aldım şu ana kadar. Bu da beni her geçen gün daha da motive ediyor.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün