Fransız iş adamı Bernard Tapie, zor durumdaki firma ve kulüpleri tekrar başarıya ulaştırmasıyla tanınan bir isim. Tapie, 1986 yılında Olimpik Marsilya Kulübünün başkanı olarak seçildiğinde bu kulübün tarihinde unutulmaz bir sayfa açmış oldu.
Hırslı canlılarız. Hepimizin istediği birçok şey var ve bunları elde etmek için hırsımızla çalışırız. Ne yazık ki, bazen uğraşlarımızın sonucunu elde edemeyiz. Lisede bir sınav öncesi saatlerce çalışırız, ama bazen sorular hiç çalışmadığımız tek bölümden gelir. Yıllarca maraton koşmak için antrenmanlar yaparız, ama bazen maratondan önceki gün bileğimizi incitiriz. Bu tarz durumlarda yapılması gereken hatalardan ders alıp, önümüze bakmaktır. Bir sonraki sınav için her bölüme çalıştığımızdan emin oluruz, maraton öncesi daha dikkatli antrenman yaparız. Yapmamız gereken tek şey sabırsızca davranıp, hırsımıza yenik düşmemek. Bernard Tapie tam olarak bunları yaptı. Başarıya fazla alışıktı, başarısızlığın ne olduğunu bilmiyordu. Ne olduğunu da öğrenmeye hazır değildi.
Bernard Tapie, 1943 doğumlu Fransız bir iş adamı. Hayatı boyunca birçok farklı alanda farklı başarıya imza atmış biri. Bir politikacı, iş adamı, aktör, şarkıcı ve kulüp başkanı oldu. En büyük başarıları, bir iş adamı olarak, kötü durumda olan şirketleri yükseltmesi oldu. Bunun en örneği 1990-1993 arası sahip olduğu Adidas’tır. Spor alanında ise bisiklet yarışlarıyla ilgili biri olan Tapie, La Vie Claire takımının sahibiydi. Takımı 1985-1986 yıllarında Tour de France’ı kazandı. Tapie başarılarını arttırmak için başka bir ilgi alanına yönelmek istediğinde 1986 yılında Olimpik Marsilya Kulübünün başkanı olarak seçildi.
Tapie başa geldiğinde Marsilya şehri 14 yıldır şampiyonluk görmemişti. Başkanlık yaptığı ilk sezonda ise takıma yaptığı takviyeler sayesinde takım ikinci olmayı başardı. 1988-89 sezonunda Marsilya ve Tapie için her şey değişti. Uzun yılların ardından, Marsilya şampiyon oldu. Bununla başlayan seri 1992-93 sezonuna kadar devam etti ve Marsilya dört sezon üst üste şampiyon oldu. Bu süreçte, Fransız Milli Takım Teknik Direktörü Didier Deschamps ve üç sezon üst üste yılın Afrikalı oyuncusu seçilen Adedi Pele gibi oyuncular takımda yer aldı. Pele, gerçek adıyla Adedi Ayew, aynı zamanda Jordan, Andre ve Rahim Ayew’in babasıdır.
Marsilya’nın ilkleri
Tapie ile geçen sezonlar, Marsilya tarihinin belki de en başarılı yıllarıydı. Sadece tek bir başarısızlık vardı. 1990-91 sezonu Marsilya hiçbir Fransız takımının yapamadığını yapmaya çalıştı. Şampiyonlar Ligi, o zamanki adıyla Avrupa Kupası, finallerine yükseldi. Çeyrek finalde Milan’ı ve yarı finalde Spartak Moskova’yı yenen takım final için İtalya’nın Bari şehrine gitti. Final öncesi Marsilya bazı oyuncuların sakatlık dolayısıyla takımda olamayacağını açıkladı. Finalde ise Kızılyıldız’a penaltılarda yenildiler. Marsilya finale kadar çıkan nadir Fransız takımlarından biri olma unvanına ulaştı. Hatta turnuvanın gol kralı Marsilyalı Jean-Pierre Papin, sene donu Ballon d’Or’u kazandı. Bu başarılar güzeldi, ama Marsilya, özellikle de Tapie için yeterli değildi.
Marsilya, iki yıl sonra, 1993 yılında tekrar Şampiyonlar Ligi finaline çıkmayı başardı. Rangers, Club Brugge ve CSKA Moskova ile oluşan grubu lider olarak bitirerek Milan ile oynanacak finale gitmeye hak kazandılar. Bu sefer, final Münih’teydi. 64 bin kişinin izlediği maçtı 1-0’lık skorla kazanan Marsilya oldu ve Şampiyonlar Ligi kupası ilk kez Fransız bir takım tarafından eve götürüldü. Günümüzde hâlâ başka Fransız bir takım bu başarıya imza atabilmiş değil.
Ancak kutlamalar kısa sürdü. Milan karşısındaki mücadeleden önceki hafta, Marsilya ligde Valenciennes karşısında bir maç yapmıştı ve 1-0’lık skorla galip gelmişti. Şampiyonlar Ligi finalinin ardından, Valenciennesli oyuncu Christophe Robert, Marsilya tarafından para teklifi aldığını açıkladı. Takım arkadaşları Glassmann ve Burruchaga da benzer teklifler aldıklarını açıkladı. Maçta kötü ve hafif oynamaları için her oyuncuya 250 bin Frank teklif edilmişti. Açıklamalardan önce de maç hakkında bazı şüpheler vardı. Robert, maçın ilk dakikalarında çok kolayca sakatlanıp sahadan alınmış, Burruchaga ise çok isteksiz oynamıştı. Glassmann ise hayatının en hırslı maçlarından birini çıkarmıştı. Üç oyuncu arasından teklifi bir tek o kabul etmemişti. Takım arkadaşlarının yaptığını teknik direktörlerine şikayet eden Glassmann, 1995’te FIFA Fair Play ödülünü kazandı.
İlerleyen yıllarda CSKA Moskova ve Rangers gibi takımlar da Marsilya’yı kendilerine para teklif etmekle suçladı. O zamanlar Monako takımının teknik direktörlüğünü yapan Arsene Wenger de Marsilya takımı hakkında “meşru olmayan şeyler” duyduğunu söylemişti. Bütün suçlamaların Marsilya ve dolaylı yoldan Tapie’ye bağlanmasına rağmen tam olarak hangi maçlarda şike yaptıkları bugüne kadar bilinmemekte. Tapie’nin Fransız politikasında bir bakan olarak yer almasından dolayı, aktif hükümet de soruşturma altına alınmıştı. Bir süreliğine hapse girmesine rağmen serbest bırakılan Tapie’nin davası 26 yıldır devam ediyor.
Marsilya’nın 1992-93 sezonu şampiyonluğu ellerinden alındı ve Ligue 2’ye alındılar. Şampiyonlar Ligi kupası ellerinde olmasına rağmen takım toparlanmakta zorlandı. Takım bir daha şampiyon olmak için 15 yıl beklemek zorunda kaldı. Oyuncu olarak kupa kaldıran Deschamps, teknik direktör olarak dönüp takımı şampiyon yaptı. Yeni başarılarına rağmen Marsilya uzun bir zaman eski gücüne ulaşamadı ve şike davası güzel tarihlerini lekeliyor.
Marsilya’nın logolarında “Droit au But” diye bir mottosu vardır. Çevirisi “gole doğru” anlamına gelse de takım için “dümdüz ilerlemek” ve “tam hedefe doğru” gibi anlamları da var. Hepimizin hedefleri var ve hepimiz hedeflerimize doğru ilerlemeliyiz. Arada aksaklıklar ve problemler çıkabilir; bu bizi yavaşlatabilir ama sabırlı olursak hedefimize ulaşacağız. Ama eğer sabırsız olursak, aynı Tapie’nin olduğu gibi, yolumuzdan şaşarız. Sürekli yeni ihtiyaçların ve yeniliklerin olduğu kapitalist dünyamızda da Tapie’nin örneği hırsımıza yenik düşmememiz için hepimize örnek olsun.