Despertar İzmir Projesi ile tanışalım

İzmir Musevi Cemaatini kapsayıcı liderlikle güçlendirmeye yönelik olarak İzmir Musevi Cemaati Vakfı ikinci bir proje ile karşımızda!

Söyleşi
5 Mayıs 2021 Çarşamba

Liza Cemel

Despertar İzmir Projesi, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından finanse edilen, İzmir Musevi Cemaatini, gençler ve kadınlar üzerinden güçlendirmeyi planlayan 15 aylık bir AB projesi. Projenin genel amacı İzmir’deki tüm Yahudi toplumu üyelerini de kapsayacak şekilde vakfın insan kaynağı ve kurumsal kapasitesini geliştirmek.

İzmir Jewish Heritage (İzmir Yahudi Mirası) projesinden sonra İzmir Musevi Cemaati Vakfı tarafından gerçekleşen ikinci proje olması ve İzmir’e bu açıdan yeni bir yön vermesi merak uyandırıyor. Projenin detaylarını ve faaliyet sürecini eşkoordinatörler Ceki Hazan ve Barış Özcan ile konuştuk.

Despertar İzmir Projesi nedir? Bu fikir nasıl ortaya çıktı ve başvuru süreci nasıl ilerledi?

Ceki Hazan: Proje 2019 yılı içerişinde yazılmıştı, çünkü bu bir Avrupa Birliği projesi ve dönem dönem yapılıyor. Çağrı 2019 yaz döneminde açılmıştı. İlk aşamaya dâhil genel bir çerçeve yazılıyordu. Bir yıl sonra olumlu cevap geldi ve sonraki aşamaya kaldığımız bildirildi. Final notunda detaylarıyla, bütçesiyle, projenin içeriğiyle uzun bir başvuru sürecini daha geride bıraktık. Güzel haber aralık ayında geldi, uzun yazışmalar ve Ankara’yla evrak alışverişleri oldu. 1 Nisan 2021’de de proje resmi olarak başlamış oldu. Resmi olarak da Haziran 2022’de bitmiş olacak. 15 aylık bir proje.

Yoğunlaştığınız hedef kitle kim?

Barış Özcan: Genel anlamıyla bakarsak önce İzmir’de, daha sonra da Türkiye’de tüm Yahudi toplumunu hedef kitlemiz içerisine koyuyoruz. Amacımız İzmir’de olsun, İstanbul’da olsun, diğer şehirlerde olsun, özellikle genç nüfusun cemaat içerisinde bir şeyler yapması. Genç nüfus, geniş anlamda 50 yaş altı insanları kapsıyor. Sivil toplum içerisinde insanları hareketlendirmeye ve dâhil etmeye çalışıyoruz. Bu projede Türkiye’de Yahudi cemaatine mensup bireylerin ‘STK’cılık anlamında, kendi vakıfları, dernekleri anlamında aktif olmalarını hayal ediyoruz.

Projemizde birebir çalışacağımız, üç doğrudan faydalanıcımız olacak. İlk hedef kitlemiz yönetim kurulu ve yönetim kuruluna girebilecek kişiler. Vakıf içerisinde yönetim kurulunun daha gençleşmesi, kadınların aktif olmasını istiyoruz. Yönetim kuruluna giremeseler bile gönüllü veya ücretli olarak kurula yakın çalışmalarını hayal ediyoruz.

İkinci hedef kitle ise kadınlar. Hem geniş toplumdan, hem de cemaat içinden kişilerle, kadının insan hakları başlığı olmak üzere sorunlarını konuşacağız. “Kadınların cemaat içinde rolü ne olmalıdır?” gibi konuları konuşacağız.

Üçüncü de özellikle 30 yaş altı gençlere yönelik olacak; kamplar, gençlik çalışmaları planlarımızın arasında. Bu doğrultuda üç hedef grubu belirleyebiliriz.

Despertar ismi nasıl doğdu, neden böyle bir isim verildi? Sizin için özel bir anlamı var mı?

CH: Despertar Ladino’da uyanış demek. Bu ismi İzmir Musevi Cemaati Başkanı Sami Azar önerdi, biz de memnuniyetle kabul ettik. Projemizin adı İzmir Musevi Cemaatini Kapsayıcı Liderlikle Güçlendirme Projesi. Bu şekilde kullandığımızda projenin içeriği hakkında akıllarda soru oluşabiliyor. İlk soruda bahsettiğimiz teknik detaylardan öte, cemaat içerisinde yer alan biri bu projede ne yapıyorsunuz diyebilir. Despertar ismi burada devreye giriyor; uyanış.

Özellikle İzmir Musevi Toplumu, giderek azalan bir cemaat. İstanbul da aynı şekilde, fakat daha kalabalık olduğu için İstanbul’da sayı avantajı oluyor. Ama İzmir özelinde düşündüğümüzde vakıf konusu devreye girebilir. Despertar hem cemaati hem de vakfı uyandırmak için bir çalışma olacak. Despertar İzmir ismi buradan geliyor.

Proje kapsamındaki ileriye dönük faaliyetleriniz neler?

BÖ: 15 aylık proje pandemi nedeniyle sekteye uğramazsa 30 Haziran 2022’de bitecek. Nisan ve mayıs aylarını hazırlık ayları olarak düşünüyoruz. Haziran ayında yönetim kuruluna dâhil olmak isteyecek 20-30 gönüllüyle ilk çalışmalarımız başlayacak, Zoom üzerinden stratejik planlama; dâhil etme eğitimleri gibi ortalama 24-32 saatlik eğitim serileri sağlayacağız.

Temmuz ayında kadınlarla çalışacağız. Bu eğitim serisinde kadın ve insan hakları alanında çalışan aktivistlerden, avukatlardan kadın haklarına yönelik eğitimler alacağız.

Ağustos ayı gençlerin ayı olacak. Önce dijitalde çalışacağız. Sonra burada Bademler Tarım Kooperatifinin bungalov evleri var, çok huzurlu bir ortam. Orada üç günlük eğlenceli bir kamp ile gençlik katılımını ve gençlik demokrasinin konuşacağız. Daha sonra geniş kesime açılacağımız çalışmalar olacak, turlar yaparak Yahudi kültürel miras bölgelerine gideceğiz. 

Aralık sonunda, iki yıldır yaptığımız, fakat vakıf olarak pandemi nedeniyle bu sene ara verdiğimiz 3. İzmir Seferad Festivali’ni inşallah yüz yüze yapacağız. Biz de o festivalin içerisinde yer alarak gençlik grubumuz, kadın grubumuz ile aktif şekilde çalışacağız.

12 ay sonra da şöyle bir hayalimiz var, İzmir’de 70 kişinin katılacağı Despertar Zirvesi yapmayı planlıyoruz. Bu zirvede Türkiye’de diğer dini azınlıklık cemaatlerinden, vakıflarından uzmanlarla birlikle üç gün bir araya geleceğiz. Hem projemizi anlatacağız, hem de ne kadar başarılı olduğumuzu ve cemaati nasıl hareketlendirdiğimizi göstereceğiz. Dini azınlık vakıfları için hâlihazırda mevcut yasa ve yönetmeliklerdeki sıkıntıları konuşacağız ve bununla ilgili politika belgesi hazırlayıp savunuculuğunu Ankara düzeyinde yapmaya çalışacağız.

İzmir Musevi Cemaati 2011’deki Vakıflar Meclisi kararıyla vakıf unvanını aldı. Bu ne gibi değişiklikleri beraberinde getirdi?

CH: Geçtiğimiz Mart ayında on yıl tamamlanmış oldu. 2011’in Mart ayında seçim yapılmıştı, daha önceden de seçim yapılabiliyordu ama bu bir vakıf yönetim kurulu seçimiydi. Bugün seçim yapılamıyor çünkü devletin izni gerekiyor. Resmi ismiyle cemaat vakıflarına izin vermiyor. Vakıf statüsüne geçildikten sonra yasal anlamda ilerlemeler kaydedildi, çünkü İzmir’deki sinagoglar; Havra Sokağı’ndakiler olsun, tarihi olanlar olsun, Beth İsrael olsun, Şaar Aşamayim olsun, bunlar tapuları vakıf statüsünden önce cemaate ait değildi, kafa karışıklığı vardı.

İstanbul bu anlamda farklı, İstanbul’daki pek çok sinagogun vakfı var. İzmir’de tek bir azınlık vakfı var, o da İzmir Musevi Cemaati Vakfı. O da işte on yıl önce kuruluyor. Daha önceden niye yoktu diye soracak olursanız; bunun nedeni tam belli değil ama zamanında, 30’lu yıllarda taşınmazlarla ilgili işlemler tamamlanmamış. Bunun çok çeşitli siyasi nedeni olabilir, dönemin şartlarıyla ilgili de olabilir. Yoksa yeni bir cemaat kesinlikle değiliz, birkaç yüzyıllık tarihi olan bir cemaatiz İzmir’de.

Bu noktada şu bilgiyi vurgulamakta fayda var, İzmir Musevi Cemaati Vakfının dört ana başlığı var. Yerimiz İzmir. Şunu da belirtelim, bu projede ortağımız Kentimiz İzmir Derneği. Bu dernek, özellikle İzmir kültür mirasını yaşatmaya yönelik çalışan bir dernek, çok çeşitli çalışmalar yapıyor.

Musevi; Yahudiliği daha yakından anlamak. 21. yüzyılda nasıl bir Musevi dünyasıyla karşı karşıyayız? İstanbul’la olan ilişiklerimiz, yurt dışıyla olan; Avrupa, Amerika, İsrail’le olan ilişkilerimiz vb. Bunu çalışmak ve konuşmak istiyoruz.

Cemaat; cemaate ait olmak ne demek? Nasıl üye oluyor ve nasıl üyelikten çıkılıyor? Örneğin, Antakya’dan İstanbul’a, sonra da İzmir’e taşınan biri, İzmir Musevi cemaatinin bir üyesi mi oluyor? Süreç nasıl ilerliyor?

Vakıf; yasalara tabi olan ve çeşitli hak ve sorumlulukları olan bir yapı. Vakıf dışı derneklerimiz de var. Türkiye’de bizim bulabildiğimiz 19 Musevi vakfı var, en bilineni herhâlde Türkiye Hahambaşılığı Vakfı. İstanbul Musevi Cemaati Vakfı yok. Bursa Musevi Cemaati Vakfı var ama Bursa sayıca az olduğu için aktif ve Musevi Cemaat Vakfı olarak bir tek İzmir’dekini söyleyebiliriz. Devlete karşı sorumluluklarımız olsa da yasal anlamda her vakıf kendi içinde bağımsız. Bir taraftan biz de Türkiye Hahambaşılığıyla yakından çalışıyoruz, çalışmak zorundayız. Çünkü İzmir azalan bir nüfus ve bu noktada İstanbul’la işbirliğine her zaman ihtiyacımız oluyor ve olacak da.

Bu proje sizce uzun vadede neden gerekliydi ve hem Türk Yahudi toplumu hem de genel olarak ne gibi etkileri ve yararları olacak?

CH: Bu projeyi neden yaptığımızdan bahsedeyim. Öncellikle Barış’a ayrıca teşekkür ediyorum. Geniş toplumdan olduğu için büyük bir işbirliğine imza attık. Bu hem İzmir hem de diğer yerler için çok önemli. Hepimiz Türkiye’nin çok farklı şehirlerindeniz. Ve biz projeyi yazarken, gerçekten dış topluma açılalım dedik ama iki şekilde açılalım; İzmir’deki dış topluma açılalım, bir de dünyaya açılalım. Gençlerin çoğu yurt dışına gidiyor, eğitim için ve kimisi geri dönüyor kimisi kalıyor. Bazısı burada okuyor, iş için oraya gidiyor ve orada kalıyor. Yurt dışıyla olan bağları geliştirmek istiyoruz.

Pandemi nedeniyle muhtemelen sonbahara kaldı ama bu proje kapsamında Krakow’a gideceğiz. Krakow, Auschwitz’in yanındaki şehir. Krakow’u özellikle görmek isteme nedenimiz, Yahudi festivali düzenleyen bir yer olması, Aşkenazların dünyaca ünlü Klezmer müziğine önderlik etmesi vb. İzmir için de böyle bir model bakıyoruz. Yarın öbür gün nüfus 500’ün altına da düşse, İzmir’deki Musevi kültürü, Sefarad Yahudiliği kültürü nasıl yaşatılır ve aktif tutulur? Ve en önemlisi İzmir’den yurt dışına gidenler veya İstanbul’a gidenler bir diaspora olarak İzmir’i nasıl ayakta tutabilir?

Biz bunu öyle bir şekilde yapalım ki, Ankara’dan da duyulsun, Brüksel’den de, Washington’dan da duyulsun. Ve bu proje aslında bir vesile oldu. Maddi katkının ötesinde sembolik bir anlam da taşıyor. Türkiye’de 160’tan fazla azınlık vakfı var, bunların çoğu artık aktif değil, ama en azından aktif olanlar; Süryaniler, Ermeniler, Rumlar, İstanbul’daki Musevi cemaati Yahudiler gibi diğer azınlık gruplarıyla projemizin sonunda bu konuyu konuşmak ve 21. yüzyılda onların da azınlık topluluklarının hayatta kalmasını sağlamak istiyoruz. Böylelikle Türkiye’deki çok kültürlülük; çok renklilik, yurt dışına giden cemaat üyeleri tarafından nasıl devam ettirilir bunu da görmeyi diliyoruz.

BÖ: Ortaokul, lisede beraber okuduğum bütün Yahudi arkadaşlarım şu an yurt dışında. Günümüzde hem geniş toplum hem azınlık nüfus grupları zaten yurt dışını bir çıkış olarak görüyor. Ülkemiz sürekli bir beyin göçü yaşıyor ne yazık ki ve bunun farkındayız.

Dijital bir dünyadayız ama biz projeye başladığımızda bu kadar Zoom toplantısı yapacağımızı da düşünmemiştik. Herhâlde Şalom İzmir’e gelir diyorduk. Hâlihazırda bu kadar dijital bir dünyaya gelmişken kalbi hâlâ Ege’de olan, kalan İzmir doğumlu, İzmir çıkışlı Musevi arkadaşları da işin içine dâhil etmek istiyoruz. Ne yazık ki nüfus hızla azalıyor ama Krakow örneğinde göreceğimiz gibi, yurt dışındaki arkadaşlar belki İzmir’deki bu kültürü devam ettirilebilirler. Sonuçta Manisa’dan 300-400 yıl önce göç edilmiş İzmir’e, o zaman bir yaşam başlamış ama baktığımız zaman şuan Efes’i ziyaret ettiğimizde hâlâ Yahudi ihtişamlarını görüyoruz, demek ki o zaman orada da yasamış Yahudi nüfusu. Buranın en eski medeniyetlerinden biri, bir şekilde Ege coğrafyasında bulunması gerekiyor. Umarız projemiz de buna katkı sağlar.

Yoğun proje yazan bir vakıfız, diğer vakıflarla kıyaslayınca ama bu ilk halka, topluma dokunan projemizdi. Projemiz içerisinde kışkırtıcılık yaparak kadınlar olsun; gençler olsun, çok kişiye proje yazmayı öğreteceğiz, heveslendireceğiz. Umarız bir yol açmış oluruz ve özellikle gençler önümüzdeki yıllarda bizi sollayıp geçerler ve cemaat adına çok daha güzel projeler yapmış olurlar.

Her geçen gün gelişen Despertar İzmir projesini internet sitelerinden ve sosyal medya hesaplarından takip edip destek verebilirsiniz:

http://despertarizmir.org/

https://www.instagram.com/despertarizmir/?hl=en

https://www.facebook.com/despertarizmir

https://twitter.com/despertarizmir?s=20

Despertar İzmir ile ileride yüz yüze bir görüşme de yapmayı umuyoruz. Ceki ve Barış’a değerli katkıları ve bu keyifli sohbet için bir kez daha teşekkür ederken, bu tarz projelerin kültürel zenginliğimizi ve birliğimizi korumak adına öneminin, kapsayıcılığının altını yeniden çizmek istiyorum. Farklı alanları kapsayan Despertar İzmir projesi umarız sürdürülebilirlik için ciddi bir adım ve gelecekteki olumlu değişimlere önayak olacak projeler için de teşvik unsuru barındırır.

 

Röportajımızın tamamını, Şalom TV Youtube kanalımızdan veya Şalom’un sosyal medya hesaplarından izleyebilirsiniz:

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün