Bir Osmanlı bürokratının karikatürleri: YUSUF FRANKO'NUN İNSANLARI

Rubi ASA Sanat
5 Mayıs 2021 Çarşamba

Hikâye 1956 yılında Kapalıçarşı’da başlar. Çarşıda bilinen ve halı ticareti yapan bir esnaf Amerikalı bir diplomata bir albüm satar.

Amerikalı diplomat her ne kadar sıkı pazarlık ettiyse de oldukça büyük bir bedel ödeyerek albümü alır. Alma sebebi Oryantalist döneme ait Osmanlı tiplemelerinin çoğunlukta olduğu karikatür tadında hazırlanmış olan desenlerdi.

Albüm 19. yüzyıl sonlarına doğru Beyoğlu’nun kozmopolit yaşantısından sahnelerden oluşan, tiplemelerinin dönem politik kimlikleri ve güncel etkin şahıslarının karakterize edildiği bir Yusuf Franko albümüydü.

19. yüzyıl sonunda Osmanlı İmparatorluk idaresinin önemli bürokratlarından, Osmanlı Hariciyesi’nde görevli Yusuf Franko Kusa Bey, 1855 yılında İstanbul'da doğdu. Öğrenimini ailesinin 1868-1873 yılları arasında oturmakta olduğu Lübnan’da yaptı. .Daha sonra Hariciye Nezareti hizmetine girdi. 1. Lahey Sözleşmesi için yapılan toplantılarda Osmanlı Devletini temsil etti. Hariciye de özel kalem müdürü olarak görev yapmaktayken vezir unvanını aldı ve 8 Temmuz 1907 tarihinde Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığına tayin edildi.

Beş yıl süreyle bu görevde kaldı. 1918 tarihinde Posta ve Telgraf Nazırlığına atandı. Bu görevi 1919 tarihine kadar sürdürdükten sonra Hariciye Nazırı  oldu.

Bir Fransız bankerinin kızıyla evli olan Yusuf Franko Paşa'nın iki kızı vardı. Devlet adamlığının yanı sıra o dönem için görevine istinaden çok olağan sayılmayan karikatür tiplemelerine de ilgisi fazlaydı.

Albüm, fotoğrafın henüz yaygın olmadığı dönemde, abartılı tiplemeleriyle hicvettiği olaylar, vakalar ve karakterlerle neredeyse bir resmigeçit gibi otobiyografik bir çalışmayı içerir.

Bu esrarengiz albüm Amerikalı diplomat tarafından alındıktan sonra oldukça ilginç bir serüven izler. Diplomatla beraber öncelikle görev aldığı Afganistan, Hindistan, Burma, Kamboçya, daha sonra orada el değiştirerek Vietnam, sonra birkaç kez daha el değiştirerek Endonezya, Japonya, Amerika, Kanada Toronto ve son olarak belki de kaderin cilvesi Yusuf Franko’nun doğduğu, çalıştığı ve gününün büyük bir kısmını geçirdiği Beyoğlu’na geri döner. Yusuf Franko’nun ‘Types et Charges’ adını verdiği albümünde 19. yüzyıl sonunun zenginlerini, yüksek cemiyet mensuplarını, Osmanlı paşalarını, Levantenlerini, sanatçı ve diplomatlarının hiciv yüklü portrelerini, günün modasını yansıttığı batılılaşma yönünde abartılı kadınlarının tavırlarını ve Beyoğlu sosyetesinin o zamanlarda uygulanan ritüellerini hicvedip ile masalsı bir dilde yansıtmıştı.

O dönem Beyoğlu’nun meşhur ve öncü sanat mekânı olan Naum Efendi Tiyatrosu’nun kurucusu olan Naum Efendiyle de akrabadır. Dolayısıyla tiyatroda sahnelenen vodvilleri ve o dönem için sanatın ve estetiğin yansımasını karikatürlerinde yansıtmış, geç 19. yüzyıl Beyoğlusu’nun önde gelen kişilerini de bir araya getirmişti. Davetlerde boy gösteren Osmanlı paşalarını ve o günün İstanbul’unun görevli diplomatlarını, yerli ve yabancı sermayecileri ve o günlerin meşhur sanatçılarını kendine özgü tarzıyla resmeden Yusuf Franko, suluboya tekniğini de büyük bir incelikle kullanmıştı.

Gerek kendi karakterini de dahil ederek ortaya koyduğu gözlemlerini, gerek o yıllarda uluslararası bir finans merkezi olan, işgal güçleri ajanlarının cirit attığı, diplomasi ve kültür-sanat merkezi haline gelen bu abartılı İstanbul’un bağımsız tanıklığını yansıtmıştı.

Günümüzde bu karikatür albümünü sergileyen Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi şimdi de kitap haline getirdi.

Albümü alıp o incelikli desenleri incelediğimde 19. yüzyıl Pera’sında gerçek bir zaman yolculuğuna çıktığımı hissettim.

Yansıtılan karakterler, semtler, binalar ve olayların masalsı anlatımı ile o dönem Pera’sını hayal etmek hiç de güç olmadı. Ayrıca albümde Taksim’den Beyoğlu’na, Pera’ya, oradan Galata’ya ve Bankalar Caddesi’ne, sonra doğrudan aşağıya doğru Karaköy’e, Sirkeci’ye kadar Franko’nun karakterlerinin bulundukları noktaların haritalamış olması semtin karakteristik özelliklerini ve tiplemelerinin ilişkili olduğu mekânları anlatması yönünden mükemmel.

Böylece hikâyeye dalıyor ve Osmanlı’nın son döneminin gündelik yaşamın parçası oluyorsunuz. Diplomatların sarhoş hallerini, içip içip sızmalarını, jurnalcileri, devlet bürokrasisinde yalakalık yapanları, amirinin sözcülüğünü yapanları izleyebilir, birbirlerine abartılı üslupta kur yaparken onlara sessizce tanıklık edebilirsiniz.

Dönem baskının, entrikanın ve son Osmanlı bürokrasisinin yozlaşma yıllarıydı. Bu baskı belki de Yusuf Franko’nun karikatürlerinin sonlandığı, hicvin, hoşgörünün yok edildiği yıllar olurken söz söylemenin de baskılandığı yıllar oldu. Ve belki de Yusuf Franko’nun bilinen, tek karikatür kitabı, karikatüristin kendini astığı son karikatürle son buldu.

Franko, ‘Kefaret’ adını verdiği, kendini dar ağcında asılırken resmettiği bu karikatürünü albümün sonuna yerleştirir ve albüm bununla son bulur. Bu son karikatüründe o güne kadar yansıttığı karakterlerin bir kısmı onun ipini çekerken, ailesinin ağladığını, diplomatların da çevrede kayıtsız bir şekilde olayı seyrettiklerini görüyoruz. Bu anlatım acaba kendi kişiliğinde Osmanlı’nın alegorik ecelini mi anlatmaktaydı bilinmez. Franko bu karikatüründe kendini öldürüp albümü sonlandırmıştı.   

Albüm yıllar yıllar sonra dünyanın birçok ülkesini dolaşıp dururken Ömer M. Koç’un ekibi tarafından bulunup nihayet başladığı yer olan Franko’nun evine yani Pera’ya, Beyoğlu’na geri döndü.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün