5 Mayıs 2021’de İsrail’de daha önce hiç görülmemiş bir umut belirecekti.
İki yıl içinde yapılan dördüncü seçimler sonucunda Binyamin Netanyahu’nun partisi Likud, yandaş partilerle birlikte bir hükümet kurmak için gerekli çoğunluğu sağlayamayınca Devlet Başkanı Reuven Rivlin görevi muhalefet lideri Yair Lapid’e verecek ve uzun yıllar sonrasında, içinde Likud ve Netanyahu’nun olmadığı bir hükümet kurulması umudu doğacaktı.
İsrail’in sağından, merkezinden ve solundan birçok partiyle birlikte kurulacak ve Netanyahu’nun dışarda kalacağı koalisyon, büyük ihtimalle İsrail’in kuruluşundan beri ilk kez bir Arap partisinin de içerden veya dışardan desteğini alacak ve bunun sayesinde, öncesi hiç olmayan bir barış ortamı filizlenecekti belki de.
Ama olmadı, olamadı. Zira Kudüs’ün doğusunda bulunan ve bölgenin en zengin mahallelerinden biri olarak kabul edilen Şeyh Cerrah’ta 10 yıldır görülmekte olan bir arazi tartışması ile ilgi davanın sonucu nedense tam da Ramazan ayına rasgelecek ve daha önce İsrail mahkemelerinin evlerinin tahliyesine karar verdikleri dört Filistinli aile, İsrail Yüksek Mahkemesi’nin 9 Mayıs’taki nihai ve kesin kararını beklemeye başlayacaktı. Lakin bölgenin her iki halkının karşılıklı provokasyonları sonucu hava son derece gerginleşecek ve Filistinlilerin, nihai kararın olumsuz sonuçlanmasının başka tartışmalı araziler için emsal teşkil etmesinin yarattığı haklı tedirginliği ve akabinde öfkesi su yüzüne çıkacaktı.
Bu arada bu konuyla alakalı, Mescid-i Aksa’daki ibadet sonrası yapılan protesto gösterilerine İsrail polisi anlamsız bir şekilde, hem de Ramazan ayında çok sert müdahale edince, ok yaydan çıkacak ve olanlar olacaktı.
Akabinde, hiçbir benzer fırsatı kaçırmayan Hamas, İsrail’in neredeyse tüm şehirlerine, hedef gözetmeksizin ve bilhassa sivillere yönelik roketler fırlatınca, Netanyahu hükümeti emrindeki ordu daha önceleri defalarca yaptığı gibi Hamas hedeflerine bombalar yağdıracak, Filistin tarafında maddi kayıplar devasa boyutlara ulaşacak ve bugüne kadar 61’i çocuk olmak üzere 232 Filistinli, İsrail tarafında da 2’si çocuk 10 kişi ölecekti.
Başta, anne ve babaların en önemli varlıkları olup, onlarda iyileşmesi pek mümkün olmayan travmalara neden olan, katledilen, yitip giden çocukların ve sivillerin öldürülmesi, dehşet hissi uyandıracak kadar kabul edilemez olacaktı.
Yazık ki, ne yazıktı. Barış ve istikrar umutları rafa kalkacak, yoksul Gazze halkı kendini bombalar arasında bulacak, İsrail halkı gecelerini füzelerin altında sığınaklarda geçirecek, lakin ülkede ise çok uzun zamandır görülmeyen bir iç kavga da su yüzüne çıkacaktı. Arap vatandaşlarına iş ve aş bulmakla onları rahatlıkla yöneteceğini sanan İsrail ilk kez çarpıcı bir gerçekle karşı karşıya kalacak, özellikle Arapların ve Yahudilerin iç içe, birlikte yaşadıkları kimi şehirlerde iki toplum çatışmaya girecek ve Arap vatandaşların, sinagogların yakılmasına kadar giden öfke dolu isyanı yayılacaktı.
Bu isyanı anlamaya çalışmak da İsrail’i yönetenlerin öncelikle işi olması gerekecekti.
Neyse ki bu durumun şimdilik kontrol altına alındığını görmek bir nebze teselli teşkil edecekti.
Bir bilgi vermek gerekirse, pandemi döneminde İsrail hastanelerinde sağlık çalışanlarının yüzde 40’ını Arap vatandaşlar oluşturuyordu. İsrail’de, İsrail vatandaşı olan 2 milyona yakın Arap yaşamakta…
***
Bölgedeki olayları haber seçmeden, olduğu gibi veren ŞALOM’un internet sayfası ise geçtiğimiz 13 Mayıs Perşembe akşamı siber saldırıya, toplumumuzun bazı kişileri ise sözlü tacize uğradı, hedef gösterildi.
Olaylarla hiçbir ilgisi olmayan Türk Yahudi Toplumu’nun 73 yıllık yegâne gazetesi Şalom’un böylesi bir saldırıya uğraması üzüntü verici.
Devletimizin bu saldırı ve tacizler karşısında ivedilikle gösterdiği hassasiyet, almış olduğu tedbirler üzüntümüzü bir nebze gidermiş oldu.
Savcılığa suç duyurusunda bulunduk.
Siber suçlularının bulunup gerekli cezayı alacaklarına olan inancımız tam.
Biz; çocukların, sivillerin ve hiç kimsenin ölmemesi, dehşet ve korku ile yaşamamaları, İsrail ve Filistin halklarının iki ayrı devlet içinde huzur içinde var olmaları için barışın peşinden koşmaya, naif veya saf olmakla nitelensek bile hayallerimizi gerçekleştirmek için “Tek Yol Barış, Şalom, Selam” demeye devam edeceğiz.
ŞALOM