Yaklaşık 1885 yılında Sudan´a yerleşen Yahudilerin bölgedeki varlığı 1970 yılına kadar devam etti. Sudan´ın kısa ancak zengin bir tarihi bulunuyor. 1900´lerde Ortadoğu´nun dört bir yanından Arapça konuşan yüzlerce Yahudi, Sudan´ın başkentinde Müslüman ve Hıristiyanlarla uyumlu bir şekilde tüccar, iş adamı, doktor ve avukat olarak çalışıyorlardı. İsrail Devleti´nin kurulmasından itibaren başlayan antisemit dalgalanmalar sonucunda Sudan Yahudileri Avrupa ve İsrail´e göç etti.
İlk Yahudi varlığı…
15. yüzyıldan önce Yahudilerin bölgede oldukları kuvvetle muhtemeldir. David Reubini’nin(1490-1540) bölgeye gelen ilk Yahudi gezgin olduğu biliniyor.
1885’te Sudan’ın Omdurman şehrinde yaşayan sekiz Sefarad Yahudi aileden oluşan küçük bir Yahudi varlığı, Türk ve Mısır egemenliği altındaydılar. Bu ailelerin kökenleri ve Sudan’a nasıl yerleştikleri bilinmemekte. Asi lider Muhammed Ahmed İbn Abdulla El-Mehdi, 1885’te Sudan’ın kontrolünü Osmanlı-Mısır yöneticilerinden ele geçirip, Mehdist Sudan’ı kurana kadar, Yahudiler dinlerini uygulamakta özgürdü. Mehdist yönetimi sırasında Yahudi cemaatine zorla İslam dini kabul ettirildi. Eylül 1898’de General Kitchener ve genç Winston Churchill dahil 20 bin İngiliz-Mısır askerinden oluşan ordu, Omdurman’a girdi ve Sudan’ın kontrolünü yeniden ele geçirdi. Ülke bir Anglo-Mısır mülkiyeti haline geldi ve bu yeni siyasi statü ile, ekonomik olarak gelişmeye başladı. İngilizler tarafından inşa edilen Kahire-Hartum tren hattı, aslen askeri kullanım için yapılmış olmakla birlikte, birçok Yahudi de dahil özellikle bütün tüccarlar için önemli bir hale geldi. Zira bu demiryolu yapılmadan önce ticaret uzun ve zor yollardan yapılıyordu.
Ana topluluk
İngilizler 1898’de geldiklerinde, Sudan’da kendilerini Yahudi olarak tanımlayan 36 kişi vardı. İngiliz-Mısır egemenliği kurulduktan sonra, zorla İslamiyet kabul ettirilen, eski Yahudi ailelerden altısı Yahudiliğe geri döndü. Gelişmekte olan ülkenin ekonomik fırsatlarını gören çok sayıda Yahudi aile de hızla onlara katılıp, Yahudiliğe geri döndüler. Yaklaşık 1900’den itibaren Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın dört bir yanından, özellikle Mısır, Irak ve Suriye’den Yahudiler Sudan’a gelmeye, Hartum, Kuzey Hartum, Omdurman ve Wad Madani’nin dört kasabasında, Nil Nehri boyunca yerleşmeye başladılar. Ağırlıklı olarak, küçük ölçekli tekstille uğraşanların, ipek ve sakız tüccarlarının işleri kısa sürede gelişti. 1900 yılında Sudan’a göç eden Mısırlı-Yahudi bir tüccar olan Farag Shua, 1905’te küçük bir kiralık odada, derme çatma bir sinagog kurdu ve Yahudi çocuklara Tevrat, İbranice ve Yahudi dualarını öğretmeye başladı. Sudanlı Yahudilerin işlerini denetleyen Mısırlı Yahudi dini yetkililerin talebi üzerine, Faslı haham Süleyman Malka, ailesiyle birlikte Sudan’a taşınana kadar, orada bir haham yoktu. Hartum’daki Yahudi cemaati 1918’de resmen örgütlendi. 1926’da hızla inşa ettikleri küçük sinagogun yerini, yepyeni, kendi kendini finanse eden bir bina satın alındı. Bu sinagogun birçok üyesi büyük ve başarılı işlere sahipti. 1930’larda, Avrupa’daki zulümden kaçan birkaç Yahudi daha Sudan’a yerleşti.
Yahudi Cemaati, Hartum, Kuzey Hartum ve Omdurman arasında bölünmüş olmasına rağmen, sıkı bağlara sahipti. Sudan’da sadece bir sinagog ve biri sinagogda, diğeri hahamın evinde olmak üzere iki mikve vardı. Bir moel (sünnetçi) ve bir şohet (kaşer kurallarına göre tavuk, koyun ve sığır kesen kasap), tüm topluma hizmet veriyordu. Sosyal hayatlarının merkezinde ise, Yahudi Sosyal Kulübü veya Yahudi Tatil Kulübü adı verilen bir dernekleri vardı. Yahudi okulları yoktu; Yahudi çocuklar genellikle İngiliz veya Katolik okullarına, bazıları da yerel Sudan okullarına gidiyordu. Yahudi erkek çocuklarının çoğu, İtalyan rahipler tarafından yönetilen ve özel bir Katolik okulu olan Comboni Kolejine giderlerdi.
1930 ile 1950 yılları arasında Sudan’daki Yahudi Cemaati yaklaşık 250 Yahudi aileyle, 800 ila 1.000 kişiden oluşuyordu.
İstenmemeye başladıkları zaman…
İsrail’in 1948’deki bağımsızlığından sonra, az sayıda Sudanlı Yahudi, 1948 - 1950 yılları arasında İsrail’e göç etti. Bunların çoğu Yahudi cemaatinin, yoksul üyeleri arasındaydı ve ekonomik nedenlerle göç ettiler. Cemaat yönetimi, orada yeni bir hayata başlayabilmeleri için yoksul olan Yahudilerin, İsrail’e gidiş biletlerinin ücretini aralarında toplayıp ödediler. Haham Süleyman Malka 1949’da öldü ve cemaat hahamsız kaldı.
1956’da Sudan bağımsızlığını kazandı ve Yahudi cemaatine yönelik düşmanlık, Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır’ın Pan-Arap ideolojisinin gerektirdiği İsrail karşıtı söylemi ile birlikte büyümeye başladı. Basında Yahudi karşıtı saldırılar yer aldı ve Yahudiler devlet düşmanı olmakla suçlandı. Yahudi bir genç kız o yıl Miss Hartum Güzellik Yarışmasını kazandı, fakat Yahudi olduğu anlaşılınca unvanı elinden alındı. Aynı yıl bazı Mısırlı Yahudilerin, Süveyş krizinden sonra Sudan’a taşınmasıyla topluluk güçlendi. Mısırlı-Yahudi haham Mesud Elbaz Sudan’a geldiğinde cemaat, yedi yıl sonra yeniden bir hahama kavuştu. Bununla birlikte antisemitizm yoğunlaştıkça, cemaatin birçok üyesi, Yunanistan üzerinden İsrail’e, ABD’ye ve başta İngiltere ve İsviçre olmak üzere Avrupa’ya gittiler. Cemaatin büyük bir kısmı 1960’a kadar oradan ayrılmıştı. 1967’de, Altı Gün Savaşı’nın ardından, Yahudi erkeklerin tutuklanması ve önde gelen cemaat liderlerinin işkence ile katledilmesini savunan Yahudi karşıtı gösteriler düzenlendi. Sudan’da kalan son Yahudiler, 1970’lerin başında ülkeyi terk etti. Genel olarak, yaklaşık 500 Sudanlı Yahudi İsrail’e göç etti, geri kalanlar ise başka ülkelere gitti.
Yahudi mezarlığına yapılan saygısızlık
Sudan’da meydana gelen vandalizm raporlarının ardından 1975’te Hartum’daki Yahudi mezarlığından bazı kalıntıların İsrail’e nakli, topluluğun önde gelen birkaç üyesi tarafından organize edildi; Kudüs’te yeniden cenaze törenleri düzenlendi. Mezarlarından çıkartılan cesetler, Kudüs’teki Givat Shaul Mezarlığına nakledildi ve yeniden gömüldü. 2005 yılı itibarı ile Hartum’daki Yahudi Mezarlığında neredeyse 70 Yahudi mezarı kalmıştı. Ancak son yıllarda mezarlık alanı, kullanılmış araba parçaları ve hurdalık atıklar için kullanıldı. Geçen yıl mezarlığın korunması ve temizlenmesi için çaba gösterildi. Sinagog 1986’da satıldı ve yıkıldı. Şu anda sinagogun bulunduğu alana bir banka binası inşa edildi.
Günümüzde Hartum’un gizli mezarlığı
Devrimci Sudan’da kayıp Yahudi geçmişinin parçalarını bir araya getirmek neredeyse imkansızken, birkaç yıl önce Kanadalı Yahudi bir öğrenci olan Chaim Motzen, Hartum’u gezmeye gittiğinde, şehrin çok az bilinen Yahudi mezarlığına saygılarını sunmak için oraya gitti. Mezarlığın etrafındaki insanlar, kırılmış mezarlara bakan öğrenciyi gördükleri zaman ona; “Yahudi! Yahudi! Yahudi!” diye bağırmaya başladı.
Cesur Kanadalı öğrenci pes etmedi. Şafak vakti mezar yerine gizlice döndü ve Yahudi mezarlığının nasıl bir çöplük haline getirildiğini gördü. Mezarların olduğu yerlerde, tepelere kadar pislik ve çöp yığınları vardı.
Chaim Motzen, “Bu insanların aileleri, teyzeleri, amcaları ve ebeveynleri olduğunu düşünmeye devam ettim” dedi. Motzen o zamanlar çok az şey biliyordu, ancak bu kısa kaçış, Sudan’ın çok kültürlü geçmişinin bir sembolünü yeniden inşa etmek için on yıllık bir görevin başlangıcıydı. 2000’lerin ortalarında, Sudan’ın İslamcı diktatörlüğünün azınlıklara zulmetmesi ve camilerin radikal vaizlerle dolması sırasında her şey daha kötüye gitti.
Afrika’da yenilebilir enerji projeleri geliştiren Motzen, devrimden sonra yeni Sudan’ı görmek için geri dönmeye karar verdi. Motzen, Ocak 2020’de mezarlığı eski haline getirebilmek için yeni geçiş hükümetinde Diyanet İşleri Bakanı Nasr Elden Mofarih’ten izin aldı. Sudanlı bir arkeolog ve düzinelerce işçinin parasını kendi cebinden ödedi ve işe koyuldu.
Sonunda ortaya 71 mezar çıktı. Ama mezar taşlarındaki yazılarının çoğu okunamayacak kadar kırıktı. Ekip binlerce mezar taşı parçası için, her pisliği dikkatlice temizledi. Motzen ve arkeolog aylarca Arapça ve İbranice yazıtları, dev bulmacalar gibi zahmetli bir şekilde bir araya getirmeye başladılar.
Bir küçük mezar, 1959’da hastalanıp ölen 8 yaşındaki Diana Yacoub Ades’e aitti. Bu bilgilerle Motzen, Diana’nın Londra’daki birinci kuzenini buldu. Bugün 88 yaşında olan Albert Iskenazi Telegraph Gazetesinde bu haberi ilk okuduğu anda uğradığı şoku anlatıyor ve kuzininin yasını düzgün bir şekilde tutabileceği için mutlu olduğunu söylüyor.
“En mutlu günlerimiz Sudan’da geçmişti. Ramazan ayında Müslüman dostlarımızı ziyarete gider ve onlara mutlu bir ramazan dilerdik” diyor İskenazi.
Mezarların çoğu temizlendi ve alana güvenlik yerleştirildi. Motzen, genç Sudanlı öğrencilerin zengin tarihlerinin başka bir bölümünü öğrenmeye başlayabileceklerini hayal ediyor.
Bugün Sudan
Son üç yılda, ülke önemli bir kültürel değişim geçirdi. Tozlu sokaklarda ekmek ve özgürlük sloganları atarak yürüyen bir devrim 2019’da İslamcı rejimi devirdi.
Şimdi Nil’in yayılan başkentinde değişim her yerde. Pantolon giymeye cesaret eden kadınları kırbaçlayan din polisi ve ülkeyi büyük ölçüde küresel finans sisteminden ayıran ABD yaptırımları geride kaldı. Hartum’un kaliteli restoranları, dar kot pantolonlu kadınlarla doldu.
Bunu yerine hükümet, İsrail ile düşünülemez, resmi, diplomatik ilişkilerin sinyallerini verdi. Herkese ibadet özgürlüğünü garanti eden, cami ve devleti ayıran anlaşmalar imzalandı.