Ekim 2017 tarihinde ‘Uzaydan Gelen Fırtına’ adlı bir film yayınlandı. Senaryosunu Dean Davlin’in yazdığı ve başrollerinde Gerard Butler’ın oynadığı filmin konusu ise gerçekten enteresandı: ‘İklim Manipülasyonu’. Senaryoya göre küresel iklim krizi yeryüzünde eşi benzeri görülmemiş doğal felaketlere neden olmaktadır. Dünya liderleri ise bu gidişe bir dur demek ister. Bunun için gerçekleştirilecek çözüm ise uzaya iklimi manipüle edecek uydular gönderilmesidir! Uydular hazırlanır ve dünya yörüngesine yerleşen bu uydular onu bir örümcek ağı gibi sarar. Ancak işler nedense düşünüldüğü gibi gitmez çünkü bir kurtarıcı olarak tasarlanan sistem dünyaya saldırmaya başlar!
Gerçekten enteresan bir senaryo öyle değil mi? Sanki yine birileri ileride yaşanması muhtemel bir senaryoyu bize izletmektedir. “Yok canım olmaz öyle şey!” diyor olabilirsiniz. Peki, siz hiç, “Haarp Teknolojisi, Chemtrail, 5G, Starlink, Stratosfere Toz Püskürtme” gibi kavramları duydunuz mu? Ya da her şeyi bilen dijital babamız Google’a sormayı düşündünüz mü? Eğer cevabınız hayır ise bir deneyin derim! Sizi alıştığınız normal(!) dünyadan koparıp matriksi görmenize neden olabilecek bir yolculuğa çıkma zahmetinden kurtarmak için bu kavramları kısaca açıklamaya çalışacağım… Ama bilinki bunlar okyanusta sadece bir damla!
HAARP, Amerika Birleşik Devletleri’nin Alaska eyaletinde bulunan, Türkçeye ‘Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı’ olarak çevrilen, bilimsel bir proje. Bu proje ilk olarak Sırp asıllı ABD’li çılgın bilim adamı Nikola Tesla tarafından oluşturulmuş. Tesla, atmosfere düşük düzeyde manyetik dalgalar gönderilerek güçlü bir enerji oluşturulduğunu keşfetmiş. Bazı teorisyenlere göre bu teknoloji yapay depremler oluşturmak, belirli bir bölgede haberleşmeyi kesmek, olabilecek büyük şiddetli bir depremi küçük parçalara bölerek önlemek ve iklim koşullarına müdahale etmek gibi işlemler için de kullanılmaktadır.
Gelelim ‘Chemtrail’ kelimesine. Bu kelime ‘chemical’ (kimyevî) ve ‘trail’ (iz) kelimelerinin kaynaşmasıyla türetildi. Belli başlı komplo teorisyenleri iddia edilen kimyevî püskürtmenin sebebinin Güneş radyasyonunu kontrol etmek, psikolojik manipülasyon, nüfus kontrolü, hava durumunu değiştirme, biyolojik veya kimyevî savaş olabileceğini ve bu izlerin solunum yolu hastalıkları ve başka sağlık problemlerine sebebiyet verdiğini öne sürmekte. Konu hakkında araştırmalar yapan jeoloji mühendisi Dane Wigington’ın iddialarına göre iklimlere birileri bu yolla müdahale ediyor. NASA’nın uyduları tarafından çekilen görselleri bunun en büyük kanıtı olarak gören Wigington, görsellerde hiçbir şeyin doğal olmadığını, her fotoğrafın bin kelimeye bedel olduğunu ifade ediyor. Gazeteye bu görselleri yükleyemediğim için kendi küçük araştırmanıza Dane Wiginton’un bahsettiği görselleri eklemenizi tavsiye ederim… Baktığınızda gözlerinize inanamayacağınızdan eminim!
Son dönemde ise 5G teknolojisini çokça duymuş olabilirsiniz. Hatta bazıları yaşanılan pandeminin arka planında bu teknolojinin olduğunu bile iddia ediyor. 5G, mobil telefonların kullandığı hücresel ağlarda bulunan teknolojik altyapının yeni kurallar ile yeniden yapılandırılması için kullanılan bir kavram aslına bakarsanız. 1970'lerden bu yana farklı şirketlerin mühendisleri hücresel ağların yapılandırılması için standartlar üzerinde anlaşıyor ve altyapı noktasında işbirliği içerisinde hareket ediyor. İşte 5G bu altyapının beşinci kez değiştirilmesi anlamına geliyor. Fakat ABD Federal İletişim Komisyonu (FCC) tarafından 5G sinyallerine radyo frekansı spektrumunu açmasının, elektromanyetik girişime neden olarak uyduların su buharını algılama kabiliyetini düşüreceğini iddia ediyorlar. Bu girişimin etkisi meteorologların kasırgalar gibi önemli hava olaylarını tahmin etme kabiliyetini ciddi şekilde kısıtlayabileceği görüşünde de birleşiyorlar.
Son olarak Starlink’e bakacak olursak… Starlink, ünlü işadamı Elon Musk’ın sahip olduğu Amerikan uydu şirketi SpaceX tarafından uydu interneti erişimi sağlamak üzere inşa edilmiş bir uydu takımyıldızıdır. Takımyıldızı, dünyayı bir örümcek ağı gibi saracak, yer istasyonları ile birlikte çalışacak ve seri olarak üretilen binlerce küçük uydudan oluşmakta. 2019 yılı kasım ayı itibarıyla SpaceX 122 uydu konuşlandırdı. Toplamda ise 2020'lerin ortalarında 12 bin uydu konuşlandıracak, sonrasında ise toplam uydu sayısının 42 bine çıkarılması planlanmakta.
‘Uzaydan Gelen Fırtına’ filmini izleyip tüm bu teknolojik gelişmeleri üst üste koyduğunuzda aklınıza neler geliyor ve yapbozun parçalarını nasıl birleştiriyorsunuz bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki Üsküdar’a gider iken, başınıza yağan yağmur damlalarının bile doğal olup olmadığından şüphe duyabileceğiniz bir çağa girdiğimiz! Tüm bu verilere rağmen kafanızda soru işaretleri devam ediyor ise şunu belirtmeliyim ki Çin çoktan bu konuda harekete geçti bile. Çinli yetkililer yıllardır ‘iklim manipülasyonu’ olarak adlandırılan programlar yürütüyor. Aralık ayında ise bunu bir üst seviyeye taşıdılar: Merkezi hükümet, iklim kontrolü uygulamalarını ülke geneline yaymayı planladığını çoktan duyurdu bile! Peki, siz hâlâ bunların bir komplo olabileceğini mi düşünüyorsunuz?