“Kimseden daha iyi olmadığını anlayacak kadar mütevazı, herkesten farklı olduğunu kavrayacak kadar bilge olun.” İbn-i Rüşd
Krallardan biri bir Sufiye sormuş: "Benim hangisini yapmam daha doğrudur: Halkımın bilgisini arttırmak mı yoksa onlara daha çok yiyecek dağıtmak mı?" Sufi şöyle cevap vermiş: "Neden bilgi? Kişi onu alacak durumda değilse, sizden nefret eder; eğer onu takdir edebilecek biri değilse, faydasız bulacaktır; onu elde ederken, gururu kabaracak biri ise, size olan saygısı azalacak; onu anlayacak durumda değilse, sizi tenkit edecektir. Yiyecek niye? Eğer çok yerse güçten düşer ve hastalanır; eğer kendisini şımartmak istediğinizi düşünürse, size karşı dolap çevirir; eğer daha fazla elde edebileceğine kanaat getirirse ayaklanır, kargaşa çıkarır. Bırakın, herkes kendiliğinden ne kadar elde edebiliyorsa onu elde etsin. Doğru ölçü budur."
Ölçülü olmak; dikkatli, adil, hassas ve düşünceli olmak olarak tanımlanır. Ölçülü olmak; duygu, düşünce ve davranışlarda dengeli ve kontrollü olarak yaşama halidir. Dengeli (ölçülü) insan, kendi eğilimlerini, tutkularını, arzularını, korkularını, endişelerini ve davranışlarını kontrol eden, kendine hâkim olabilen ya da hakim olabilmek için ömür boyu kendine söz geçirmek uğruna yine kendi ile savaşan ve asla pes etmeyen insandır. O kendini bilir ve tanır. Siyah ve beyazın, iyi ve kötünün, tüm zıtlık gibi görünen düalitenin ustası olarak gri alanda ve iyi, doğru güzel mottosuna uygun olarak bir tamamlayıcı gibi yaşar. Her tepkisinde, eyleminde, hareketinde ve kararında sonuçları düşünme, tüm sorumluluğu üzerine alma vardır. O, rasgele boşboğazlık ile konuşmaz. Eline, beline ve diline hâkim olması gerekliliğini bilir. Gerektiğinde ise gerekli tepkiyi vermekten ve sözleri söylemekten asla çekinmez. Bir eylemi nasıl ve ne oranda bir tepki ile gerçekleştireceğini bilen kişidir.
O, hayatın her alanında bir denge üstadının ipte yürümesi gibi ölçülü olmalıdır. Sözlerinde, düşüncesinde ve eyleminde aşırılıklardan uzaktır. Ani, fevri, mantıktan uzak; sadece ‘duygu’ itici gücü ile ortaya çıkan keskin söylemler ve eylemlerin sonuçlarının vahamet getireceğinin bilincindedir. Düşünmeden, ısrarla hiç durmadan boş boş konuşan, donuk bakışlı, siz konuşunca tavana bakıp donakalan veya uykusu gelen çoğunluğun aksine o, konuşmadan önce düşünür ve söyleyecekleri hakkında meşhur Sokrates testini yapar. (Sokrates’e göre bir şey söylemeden evvel üçlü filtre testi gereklidir: Gerçeklik, iyilik ve işe yararlık! Üstad şöyle diyor: “Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar ya da faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?”)
Dengeli ve ölçülü kişi nefsine hâkim olandır. Nefsine hâkim olmak, tahriklere, dolduruşa getirmelere rağmen, en can alıcı noktaları kullanılarak kendisine damarından yaklaşılsa dahi, kişinin kendini kontrol edebilmesi ve kendine hâkim olmasıdır. O, ne zaman, ne söyleyeceğini ve ne kadar söyleyeceğini bilir. Arzusunun da, sahip olduğu gücün de efendisidir. Kadimlerin o meşhur, dengeli orta yolunun yolcusudur. Her zaman o ince gri alanda yürümeye çalışan şahsiyet sahibi hür bireydir. Eleştirirken de överken de dengede bulunur.
Ölçülü olmak, korkmak, taviz vermek, taraf olmamak, gerektiğinde karşı çıkamamak, derin sulardan uzak durmak, kaçak dövüşmek, günü kurtarmak değildir. Neyin yanında, neyin karşısında olduğunun bilinmesidir. Aklın önderliğinde vicdanını dengeleyerek hareket etmektir. Her düşüncenin ve eylemin, tüm sorumluluğunu üstlenerek ölçülü söz söylemek ve davranmaktır. Kısaca her zaman ve her yerde dengeli ve ölçülü olmaktır.
Kadim ezoterik öğretilerin tamamı aşırılıktan yana değildir. Duygu, düşünce ve eylemin hep dengeli olması önemle belirtilir. Pisagor da her konuda ölçülüğü önermiş, hiçbir konuda uca gidilmemesini tavsiye etmiştir. O, aşırı erdemin bile kusur olduğuna inanmıştır. “Her şeyden aşırılığı kesip atmak için tüm çabayı göstermeliyiz” der Üstad.
‘Gerçek insan’ kendini öfkeye kaptırmayan, kendi düşüncesinin tek doğru olduğuna inanmayan hareket adamıdır.“Başkalarını yenen kişi güçlüdür. Kendini yenen kişi kahramandır” diyor Lao Tse. Ölçülü olmak, kişinin kendini bilmesi, nefsini terbiye etmesi, her an davranışlarında aşırılığa kaçmaması anlamını taşır. Ölçülü olmak, ihtiraslarını yenmektir. Bir anlamda İnsan-ı Kamil olmaktır. Sabır ve tahammüldür.
Her şeyde ölçülü olmak aklı başında ‘insan gibi insan’ın uyguladığı en önemli prensiptir. Böyle bir hayat tarzı elbette zordur. Kitlenin kıvranıp arkasına bile bakmadan kaçıştığı nokta ise budur. Her konuda zora gelemeyen çoğunluk rüzgârda bir oraya bir buraya savrulur. Oysa akil birey, tamamlayıcı ve uzlaştırıcıdır. Akılcı ve dengelidir. Aristoteles’in de belirttiği gibi: “Gerçek insanın yolu bilgece bir ölçülülük ve altın orta yoldan geçer, aşırılıklardan değil.” Demokritos da şöyle der: “Azınlık olan bilge insan, ölçülülük, öz denetim ve mutluluğun yolu olarak, zihnini geliştirmeye çalışırken, çoğunluk olan tensel insan, incelik ve bilgiden yoksun olarak arzularının ve duygularının peşinde sürüklenir durur ve sonuçta topluma çok az katkıda bulunur.”
“Bir adam ortayı bulmayı bilmelidir ve her iki taraftaki aşırılıktan olabildiğince kaçınmalıdır.” Sokrates