Sebze kutusunda saklanmak hayatlarını kurtardı

Lila Millen ve kız kardeşi, Varşova Gettosunda iki yıl süren terör ve açlığa katlandı ve dürüst bir Polonyalı subay tarafından kurtarıldı. Lucky Doll (şanslı bebek) Lila´nın, Polonya´da II. Dünya Savaşı sonrasında oynadığı tek oyuncaktı. Babasından bir hediye olan bebek, savaştan sonra 8 yaşına geldiğinde Lila´nın Katolik değil Yahudi bir kız olduğunu öğrenmesini sağladı.

Sara YANAROCAK Kavram
2 Haziran 2021 Çarşamba

15 Kasım 1937’de Lodz’da dünyaya gelen Lila’nın, Eylül 1939’da Polonya’yı işgal eden Nazilere dair çok fazla anısı yok. Ancak, çocukken gördüğü ve beynine kazınan, Almanların dua şallarını ve kitaplarını almaları, sinagogun dışına çıkartarak yığmaları ve koca yığını meşaleyle yakmalarıydı.

Ablası Anne ve ebeveynleri Mark ve Ruth Skorecki ile birlikte, Varşova Gettosunda iki yıl süren terör ve açlıktan perişan oldular. Ebeveynleri çalışmaya gittiklerinde kızlar, babalarının tahtadan yaptığı sebze dolabında saklanırlardı. Dolabın üstünde bir paçavranın altında, soğan, havuç ve patates vardı. Dolabın arkası boştu orada kızlar için, iki küçük iskemle ve lazımlık vardı.

Kayıp çocukluk yılları: Oyuncak yok, gürültü yok

“Bütün gün orada otururduk. Yemeğimiz yoktu, kitaplarımız yoktu, konuşamıyorduk. Çok sessiz olmak üzere sıkı sıkı tembih edilmiştik” diyor şu an 84 yaşında ve uzun süredir New Orleans’ta yaşayan Lila.

Lila, “Çocuklar özellikle savunmasızdı. Naziler Avrupa’da çoğu Yahudi olmak üzere 1,5 milyon kadar çocuğu öldürdü. Yahudi olmayanların bir kısmı, Yahudi çocukları ve onların aile üyelerini sakladı” ifadesinde bulundu.

Bir Polonya ordusu subayı, Lila’nın ailesine yardım ederek onları gettodan Varşova’nın aryan tarafına bir çöp kamyonuyla kaçırdı ve kurtardı. Onları Katarzyana Piotrowska adında bir kadın ve 27 yaşındaki kızı Natalia’dan oluşan Polonyalı bir ailenin yanına götürdü. Yaşlı kadın pansiyonerlerin Yahudi olduklarını biliyordu ama kızını bile bu sırra ortak etmedi. Yahudilere bilerek yardımın cezası aslında ölümdü. Naziler gözlerini bile kırpmadan onları öldürürdü. Buna rağmen Yahudi olmayan birçok Polonyalı, Yahudi aileleri ve özellikle çocukları sakladı. Katarzyana Piotrowska aileyi, ziyarete gelen akrabaları olarak tanıtmıştı.

Polonyalı bir Katolik olarak yaşamak...

Ailesi, Nazilere teslim etmemek için, onu ve ablası Anne’i Katolik bir ailenin yanına verdiklerinden, paskalya sepetlerinden, haçlı, boncuklu tespihten oluşan bir yaşamları olmuştu. Sarı saçları ve mavi gözleriyle Lila, Polonyalı bir Katolik gibi yaşamını rahatça sürdürebiliyordu. Piotrowska’larla kilisenin tertiplediği gezilere çıkarken, ablası Anne, Yahudi olduğunu belirten siyah saçları ve koyu renk gözleriyle görünme riskini göze alamazdı.

Polonyalılarla yaşadıkları bir buçuk yıldan sonra, 1945 yılında savaş sona erdi. Lila ve ailesi sadece hayatta oldukları için değil, aynı zamanda sağlıklı oldukları için de şanslıydılar.

Lila’nın babası, bir Katolik olarak sürdürdüğü hayatından ve alışkanlıklarından vazgeçmesi için, onu kandırmak zorunda kaldı. “Elindeki haçlı tespihi ve İsa heykelini bırakırsan, sana harika bir oyuncak bebek alacağım” dedi. Lila bu dönemi şöyle anlatıyor: ”Babamın hediye ettiği bebekten vazgeçemedim ve haçlı boncuklu tespihim ile küçük İsa heykelini ona verdim. 1949 yılında Amerika’ya göç ettiğimiz zaman bebeğim, Lucky Doll’u yanımda götürmüştüm. İşte o zamandan beri Amerika’da yaşıyoruz.”

Savaştan hemen sonra, yerlerinden edilmiş kişilerin toplandıkları kampta doğan kardeşleri bebek Adam ile birlikte New Orleans’a doğru yola çıktılar. Geçiş süreci, mutlu olmasına rağmen zorlayıcıydı. “Dil bilmiyordum” diye açıklıyor Lila.  “Gelenekleri bilmiyordum. Uzun yıllar boyunca okula gidememiştim. Bu yüzden yaşıma göre yetişmem gereken çok şey vardı. Bana yardımcı olan harika öğretmenlerim vardı. İlk eğitimimde bana destek veren öğretmenlerime borcumu ödeyemem.”

New Orleans’ta hayata başlamak…

Üniversitede işletme bölümüne başladığı zaman artık yetişkin bir genç kızdı. Müstakbel eşi Norman Millen ile New Orleans Yahudi Toplum Merkezinde tanıştı. Crecent City’de, iki kız çocuk yetiştirdiler. Lila, çocuklarının mutlu bir şekilde yaşamaları için, onlara kendisinin ve ablası Anne’nin sahip olamadıkları çocuklukları ve Holokost yıllarının korkunç acıları hakkında hiçbir şey anlatmamayı seçti.

Geçen yıllarla birlikte aile genişledi, altı torun sahibi oldular. Lila’nın ablası Anne Levy, Lousiana’da yaşıyor. Neo-Nazi ve Holokost inkârcısı David Duke’a karşı çıkmasıyla tanınıyor.

Torunu ‘Şanslı Bebek’le (Lucky Doll) ile tanışıyor…

Lila’nın torunu Rebecca Brown, Lucky Doll ile ilk defa 2018’de tanıştı. Goldie Margolin School For Memphis’te, son sınıf öğrencisi olan 18 yaşındaki Rebecca, o sırada çekilen Holokost’u anma filmi olan ‘İsimler, Sayılar Değil’ için büyükannesiyle röportaj yapılırken, “Bebeğin ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Onu tuttuğunu ve elindeyken çok duygusallaştığını gördüm” diye anlatıyor.

Rebecca Lila’nın bir Holokost kurtulanı olduğunu her zaman biliyordu, ama savaş yıllarında ne kadar küçük olduğunu anlamamıştı. “Büyükannem her zaman sessizdi. Onun bu savaş hakkında konuştuğunu ilk defa duyuyordum” demekte.

Lila’nın gençlere mesajı, Holokost’tan bir ders almaları ve tarihteki o kötü lekeyi asla unutmamaları gerektiği... Dediği gibi, “Bazen cezalandırıldığımız şey, yaptığımız şey değil, kim olduğumuzdur. Holokost, Yahudi olduğumuz için gerçekleşti.”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün