Batı, pandeminin etkilerini yavaş yavaş silmeye başladı. Aşılanma oranı her geçen gün artarken, pandeminin etkilerini direkt olarak yaşayacağımız son yaz olabilir. Birçok uluslararası kurum 2022 yılında dünya ekonomisinde ciddi toparlanma bekliyor. Koronavirüs sonrası dönemde küresel ekonominin gireceği yol haritası ve Türkiye´ye yansımaları ne şekilde gerçekleşebilir?
Pandemi sonrası küresel ekonomideki muhtemel gelişmeleri ve Türkiye’ye olan etkilerini iyi anlamak ve bu doğrultuda önleyici-destekleyici adımlar atmak, olumlu gelişmelerden daha fazla faydalanmak, olumsuzların ise etkisini minimuma indirmek için önemli olacak.
1-Tüm dünyada yükselen enflasyon
Pandemi süreci dünya ekonomisinin kucağına bir enflasyon bıraktı. Yıllardır %2 enflasyon hedefleyen ABD, bu enflasyona ulaşamazken, pandemi ile birlikte %4 seviyelerine kadar çıkan bir enflasyon görüyoruz. Her ne kadar ABD Merkez Bankası (FED) bu enflasyonun geçici olacağını söylese de, piyasadaki fiyatlamalar bu şekilde değil. Kurtarma paketleri, verilen krediler, kamu harcamaları enflasyonun artmasındaki önemli nedenler. Diğer taraftan gıda fiyatlarında da ciddi bir artış izleniyor. Tüm dünyada kahve, kakao, mısır, soya gibi emtialarda 2020 yılında belirginleşen yükselişler var. Türkiye’de de gıda enflasyonu tehlikesini bu köşede yıllar öncesinde anlatmaya çalışmıştım. Dolayısıyla emtialardaki yükseliş ve kurtarma paketlerinin etkisiyle, enflasyonda kalıcı bir yükseliş yaşanma riski var. Bu küresel şartlar altında, Türkiye’de önümüzdeki yıllarda enflasyonla mücadele için ciddi ve gerçekçi adımlar atılmalı. Bu adımlar atılmazsa, uzun yıllar çift haneli enflasyon rakamları görme riskimiz bulunuyor.
2-Değişen istihdam yapısı ve işsizlik
Pandemi sürecinin en önemli etkisi istihdam üzerinde oldu. Uzaktan çalışmanın uluslararası şirketler başta olmak üzere kalıcı hale gelmesi, çalışan ve işveren beklentilerinin değişmesi ile, daha esnek bir çalışma sistemine geçiliyor. Pandemi bitse bile, artık pandemi öncesindeki istihdam piyasasına dönülmeyecek. Zaten pandemi öncesinde yapay zeka ve robotların tehdidi altında olan istihdam piyasası, artık çok daha kırılgan. Bu sebeple küresel olarak, iş ve istihdam uyuşması için çok zor bir döneme giriyoruz. Bazı sektörlerde şirketler çalıştıracak eleman bulamazken, bazı alanlarda ise iş bulmak neredeyse imkânsız hale geliyor. Bu durumun ülkemize yansıması da elbette olacak. Önümüzdeki dönemde iş ve çalışanı doğru şekilde birleştirmek, çalışan yapısını yeni dünyaya göre eğitebilmek çok önemli olacak. Eğer bu gerçekleştirilemezse, bir tarafta istediği kalifikasyona sahip çalışan arayan şirketlerle, diğer tarafta işsiz milyonlar olabilir.
3-Gelir dağılımında kalıcı bozulma
Ekonomik krizler, bir anlamda ciddi servet transferi olan dönemlerdir. Krizle birlikte şartlar değişir, yeni şartlara hazır olan şirketler ve bireyler bu dönemlerden güçlenerek çıkar. Kriz içerisinde hayatta kalamayanlar ise, varlıklarını kaybeder. Çok basit bir örnekle, kriz döneminde bir mahalledeki dört fırından üçü batarsa, krizden çıkıldığında kalan tek fırın artık çok daha güçlüdür. Rakiplerinin pazarının da doğal halefi haline gelir ve çok hızlı büyür. Pandemi sonrası, süreç boyunca boşalan sektörlerde ayakta kalabilen şirketler-bireysel, çok ciddi büyürse buna şaşıramayız. Fakat kriz içerisinde kaybolan şirketler-bireysel gelir dağılımı üzerinde ciddi negatif etki yaratacaktır. Nitekim pandemi süresince tüm dünyada gelir dağılımının bozulduğunu zaten biliyoruz. Türkiye’de son 10 yılda gelir dağılımı da bozulmaya devam ediyor. Gelirin nasıl dağıldığını gösteren GİNİ katsayısı bozulmaya devam ediyor. Bu bozuk gelir dağılımı Türkiye’nin en güçlü olduğu noktalardan biri olan genç nüfusu üzerinde de büyük olumsuz etki yaratabilir. Gelir dağılımı bozukluğu nedeniyle kaliteli eğitim alamayan, istihdama ve dolayısıyla ekonomiye katılamayan genç nüfus, ülke ekonomisi için telafi edilemeyen bir problem yaratabilir.
Toparlamak gerekirse, enflasyonun yükseldiği, istihdam sorunlarının baş gösterdiği ve gelir dağılımının bozulduğu bir küresel görünüm içerisindeyiz. Türkiye de dış dünyaya açık bir ülke olarak bu gelişmelerden farklı oranlarda ama yeteri kadar muhakkak etkilenecek. Bu sebeple, bu etkilerin hayatımızda belirginleşmesine izin vermeden, bir an önce harekete geçmemiz gerekiyor.