“SENDEN NEFRET EDİYORUMMM!” diye bağırdı. Annesinin gözleri dolmuştu… “Benden nefret mi ediyorsun? Ben senin için neler yapıyorum… Yeter ki sen mutlu ol diye ve sen bana bunu mu söylüyorsun?”
Ergenlik döneminde gençlerin engellendiklerinde, sınırla karşılaştıklarında ebeveynlerine sık sık ‘nefret’lerini kustukları oluyor. Bu sözlere duyarsız kalamıyor ebeveynler. Derin bir hüzün, kalp kırıklığı ve bir panik havası esiyor o anda.
Nefret…
Sevmiyoruz bu kelimeyi… Sadece olumsuz bir duygu deyip geçemiyoruz.
Kelimenin tınısı bile kulağımıza hoş gelmiyor.
Aşırılık var.
Sinsilik var.
Bir kişinin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemek var.
Uzaklaştırma, ortadan kaldırma, yok etme potansiyeli var.
Orada öylece duruyor nefret. Zamanını bekliyor su yüzüne çıkmak için.
Sabit olduğu kadar da duygusal olarak yüklü ve dinamik bir duygu.
Bir de bunu en kıymetlinden duymak!
Çocuk yetiştirmenin bütün zorluklarına göğüs geren ebeveynler çocuklarından sadece farkındalık, takdir, teşekkür ve hatta minnet bekliyor. Çocuklar ergenliğe girene kadar hayran dolu bakışlarla, elini hiç bırakmayışıyla, vb bir miktar karşılanıyor bu beklenti. Ama her ne oluyorsa (!) ergenlikle değişiyor birçok şey. Eleştiri, itiraz başlıyor ve ilişkiler bulanıyor.
“Senden nefret ediyorum” diyen gence kulak verelim. Ne demek istiyor olabilir?
a) Çok kuralcısın.
b) Sürekli öğüt veriyorsun.
c) Her fırsatta eleştiriyorsun.
d) Benden beklentilerin gerçekçi değil.
e) Ne yapsam beğenmiyorsun…
f) Beni küçük düşürüyorsun.
g) Hata yaptığında kabul etmiyorsun.
h) Hiçbiri
Şu şıklardaki ifadeleri kendinize döndürün. Bir ilişkide bu yedi alt metin sizde uyandığında ne kadar şefkat ve sevgi ve takdir ve minnet duygusu ile yaklaşabiliyorsunuz o kişiye?
Çocuklarınız size onları bu dünyaya getirdiğiniz için, onlara baktığınız için, onlar için vazgeçtikleriniz için size borçlu hissetmiyorlar!
Şimdi bu yedi şıkkı tek tek inceleyelim:
“Senden nefret ediyorum: Çok kuralcısın.”
Kurallar aslında sınırlar. Sınır gerekli. Gençler sık sık bu sınırları zorlar. İşleri bu. Nereye kadar gidebilirim? Annem babam ne zaman bana dur diyecek? Burada dikkat etmemiz gereken ve bazen farkında olmadan da olsa yapılan hata her şeye “hayır” demek.
Tutarlı ve esnek ol.
“Senden nefret ediyorum: Sürekli öğüt veriyorsun.”
Ders çıkartma, akıl verme ebeveynlerin sıkça yaptığı bir şey. Bu eğilim sohbet etmenin tüm tadını kaçırıyor. İkili iletişimde sessiz kalmayı becermek, dinlemeye odaklanmak ilişkiyi besliyor. İki kulağın bir ağzın var.
Bolca dinle; az konuş.
“Senden nefret ediyorum: Her fırsatta eleştiriyorsun.”
Eleştirdiğimiz zaman olmamış olanı, yetersiz olanı, olumsuzu ön plana çıkartıyoruz. Yaptığı güzel şeyleri görüyor musunuz? İfade ediyor musunuz? Sadece eleştirilen gençler güvensiz, öfkeli ve hatta kavgacı oluyor. Kendisiyle barış içinde bir genç yetiştirmek her ebeveynin arzusu. Öyleyse olumluyu gördüğünüzü belli edin ki eleştirdiğinizde de anlamlı olsun.
“Senden nefret ediyorum: Benden beklentilerin gerçekçi değil.”
Kendi yapamadıklarınızı çocuklarınıza fırsat olarak sunduğunuzda hemen atlamalarını ve bu konuda azimli, başarılı ve ‘iyi’ olmalarını bekliyorsunuz. Alttan alttan olabiliyor bu. Farkında olmayabilirsiniz. Ve bu yükü taşımak istemeyen gençler ile yüzleşme anı sıkışıklık, hayal kırıklığı ve gerilim getiriyor.
Herkesin -çocuklar da dahil- bazı konularda ‘vasat’ olmaya hakkı var.
“Senden nefret ediyorum: Ne yapsam beğenmiyorsun…”
Onaylanmak önemli bir ihtiyaç. Çocukken ve ergenlik yıllarında dışarıdan beslenen bu ihtiyaç zamanla kişinin kendi kendisini onaylamasına dönüşmeli.
Saçını, kılık kıyafetini, arkadaşlarını ya da müzik zevkini beğenmiyor olabilirsiniz. Bunun hakkında yorum yapmamaya özen gösteriyor olabilirsiniz. Ama beden diliniz sizi ele veriyordur. Kendi tarzını bulabilmesi için sağlığını tehdit edecek durumlar ve kırmızı çizgiler dışında denemelerine alan açın.
“Senden nefret ediyorum: Beni küçük düşürüyorsun.”
Üçüncü kişilerin yanında ki bu geniş aile fertleri de olabilir, onların başına gelen komik olayları, yanlış anlamalarını, yaptıkları hataları anlatmayın. Utanmak, utandırılmak hoş bir his değil. Size de yapılsa hoşunuza gitmez. Başkalarına başarılarını, yaptıkları güzel şeyleri anlatın; hem görüldüklerini hissetsinler hem de ‘öz-değer’ algıları pekişsin.
“Senden nefret ediyorum: Hata yaptığında kabul etmiyorsun.”
Özür dilemek, hata yaptığında kabul etmek ve geri vitese almak gençlerin öğrenmesi gereken bir şey. Ama bunu modelleyen ebeveynler olmalı. Belki siz çocukken ebeveynleriniz sizden özür dilemedi. Ama bu artık çok eskide kaldı.
Gençlerimiz kimseye körü körüne itaat etmesin. Anlasın. Saygı duysun.
Bu arzunun gerçekleşmesi için size de itaat etmesini beklemeyeceksiniz. Bana etsin başkasına etmesin olmaz. Eti senin kemiği benim de deniyordu eskiden. Nasıl şimdi böyle bir yaklaşım kabul edilebilir değilse itaat beklentisi de düşünen, eleştirisel düşünen gençlere uymaz. Uymasın da zaten!
“Hiçbiri.”
Diyelim ki bu yukarıda bahsi geçen yedi durum size uymuyor. Açık bir ilişki içinde alan tuttuğunuz, tutarlı ve esnek bir ebeveynlik modelini yürütüyorsunuz ve buna rağmen agresif tutumlara ve nefret söylemlerine maruz kalıyorsanız derin bir nefes alın. İç dünyasında kopan fırtınalar neler olabilir? Düşünün.
Belki dış görünüşleri ile barışık değiller. Belki arkadaşlık ilişkilerinde sorun var.
Belki kendi performanslarından memnun değiller.
Kendilerini sabote eden davranışları durduramıyorlar belki de.
Nefreti size değil; kendi hayatlarını düzene koyamayışlarına ve dolayısıyla her gün onları ele geçiren depresif zorlayıcı hislere.
Bu noktada ebeveyn olarak farkında olmak ve gerekli desteği vermek üzere hazır olmak çok önemli!
Size karşı kullanılan acıtıcı kelimeler aslında sizinle ilgili olmayabilir. Yine de o anda verdiğiniz tepki çok önemli. Yetişkin olarak yanıt vermelisiniz ki bu da sakinlik gerektirir. O ateşle size atılan incitici ifadelere siz de onu incitecek yaralayacak sözlerle karşılık vermeyin. Onunla güç savaşına girmeyin. Ebeveyn sizsiniz. Laf dalaşı sizi istediğiniz yere götürmeyecek. Sakinliğinizi koruyun. Koruyamayacak gibi hissediyorsanız oradan uzaklaşın.
Onunla gerçekten ‘merak’ içeren bir yerden iletişime geçmeye çalışın ancak alev söndükten sonra.
Muhakkak altından dinlemeye değer bir şeyler çıkacaktır. Hemen değilse bile vakti gelince.
Sabırla yanında durun.