Tanju mu Rıdvan mı? Messi mi Ronaldo mu? Maradona mı, Pele mi? Eray mı, Melih mi? Brüt mü net mi? Tarih hep bu ikilemlerle dolu.
Merkez Bankasının rezervleri swap hariç diye yeni bir akım çıkardı klasikler. Merkeziyetsiz finans, kartlı ödeme sistemleri, kripto para, türev ürünlerden sonraki belki de sosyal bilimlerdeki en önemli finansal önerme bu. Tradingeconomics.com sitesinden diğer ülkelerin parasal büyüklüklerine bakıyorsun, brüt rezerv şu kadar, net rezerv bu kadar diye bir şey göremiyorsun. Eğer Nasreddin Hocanın göle mayası tutarsa iktisat bilimine, para banka kitaplarına bir hediyesi olacak bizim klasiklerin. Hep yıkıcı dönüşüm diyoruz ya. İşte bir yıkıcı dönüşüm de bu tanımla hayatımıza girdi. Peki literatür bu konuda ne diyor? Akademide merkez bankalarının rezervlerinin yeterli olup olmadığı nasıl ölçülüyor? Hızlıca bir özet verelim. Bu yeni önermeler kitaplara girene kadar halkımız bilinçlensin, finansal okuryazarlığa bir katkı da biz koyalım. Merkeziyetsiz finans mı, merkezi finans mı tartışmaları gökkuşağı gibi gündemi süslerken, fintekler hayatımıza renk katarken, ruhumuzu karartmanın bir anlamı var mı birlikte bakalım. O zaman dans diyerek Tolga Han mı, Hakan Peker mi, buyurun birlikte irdeleyelim. Belki de onun arabası var ile Mustafa Sandal, kimbilir.
İktisada Giriş 007
Şimdi öncelikle akademik olarak birkaç cümle ile giriş yapalım. İktisatta ekoller (okullar) vardır. Genelde bu okulların temel prensip, anlayış, kabul, önerme, hipotez, tez ve kuramları dikkate alınır o okuldan olanlarda. Özetle, her okulun kendi müktesebatı vardır. Fakat istisnaları hariç (örneğin, formüller) hiçbir kuram için salt doğru denilemez, genel kabul görmüş olduklarına doğru denilir. Nedeni ise bilimin doğasında vardır. Sorgula, geliştir, çürüt veya onayla. Aksi takdirde zaten bilim olmaz. Mesela Einstein’ın öne sürdüklerinden kara deliğin etrafındaki ışık halkası örneğin daha geçtiğimiz yıllarda kanıtlanabildi. Çürütülebilirdi de.
Rezervlerin Maliyeti
Şimdi gelelim merkez bankalarının rezerv konusuna. Normalde ne düşünülür, ne kadar çok rezerv o kadar iyidir. Literatürde ise tersi görüş de fazla. Fazla ve atıl rezerv maliyetlidir diyor. Elde var bir. Nedeni ise ankes yönetimi başta olmak üzere temel finansal yönetim ilkeleri. Merkez bankaları sadece bankalar arasında veya diğer merkez bankaları ile işlem yapmaz. Emisyon nedeni ile ciddi bir efektif para trafiği de yürütür. Evet, maliyetini bankalara yükler ama yoldaki paraların ve işin bir operasyonel maliyeti vardır. Keza muhabir bankalardaki hesaplarda her zaman getiri imkânı olmayabilir. Kur riski, piyasa riski gibi kavramlar hariç. Yani merkez bankası bir tek rezerv para dolar tutmadığı için taşıdığı pozisyonlar bir anonim şirket olarak kendisine de kambiyo karı veya zararı oluşturabilir. Merkez bankası kar etmez denilir genelde. Kar önceliği olmasa da zarar etmemek de önceliği olmalıdır. Günün sonunda sermayesi yetmeyen bir banka gibi bir merkez bankasının da batması mümkündür. Örnekleri de var, Tacikistan ve Zimbabwe merkez bankaları sorun yaşamış. Venezuela paraları ile esnaf çanta yapıp satıyor. Değeri olmayınca emisyon da bir işe yaramaz yani. Merkez bankalarının bankası BIS yani Uluslararası Ödemeler Bankası ile merkez bankaları işlem yapabilir ama o dahi yetmeyebilir.
Merkez Bankacılığı Rezervleri
Merkez bankalarının genel işleyişinde iç ve dış varlıklara karşılık emisyon, merkez bankası parası, parasal taban, M1, M2 gibi tanımlarla parasal büyüklükler yaratılır veya tanımlanır. Literatürde ve genel jargonda bakılan genel olarak brüt rezervlerdir. Kaldı ki, merkez bankaları genelde üç şekilde rezerv biriktirebilir. Merkez Bankası likidite bonoları ile doğrudan (veya hazinenin acentesi sıfatı ile dolaylı) rezerv alımı, swap anlaşmaları (buraya özellikle dikkat ediyoruz) veya ulusal para karşılığında döviz alımı. IMF’nin merkez bankacılığı rezerv tanımları ise herkes için aynıdır. Genel olarak, altın, döviz, IMF özel çekim hakları, SDR ve yabancı ülkelerin hazine senetleri. Keza merkez bankalarının swap ile döviz rezervi ve piyasa düzenlemesi için likidite temin edebileceği de bu dokümanlarda yazar, ortalama vade olarak 6 aya kadar kabul görülür. Zaten bir bankanın swap ile türev işlem yapmasından daha doğal ne olabilir ki? Üstelik bunları yazan ve diyenlerde bankacı, ekonomist veya bu konulara hâkim olan kişiler.
Brüt mü, net mi?
Şimdi rezervlerin yeterli olup olmadığı ise akademide birçok makalede incelenmiştir ve farklı yaklaşımlar vardır. (Genelde) Hepsi yeterli olup olmadığını brüt rezervler üzerinden anlatır. Makale yazarlarına kelime sayısı nedeni ile yer veremiyoruz, özür dileriz ancak brüt rezervlerin ithalata oranının %25 veya %30-%50 arasında olması ya da 3 aylık dış ticaret (açığı) ödemelerini finanse edebilmesi yeterli olarak kabul görür. Keza bir başka yaklaşım M2 parasal büyüklüğün %10-20 kadarının yeterli olacağını öngörür. Bir başka yaklaşım ise kısa vadeli dış borçları karşılayacak kadar olabilmesini. Daha başkaları da var. Ama hepsi brüt rezervler üzerinden dikkate alınır. Bu meyanda yurtiçi yerleşiklerin 230 milyar dolarlık DTH rakamı ile 100 milyar dolar brüt rezerv dikkate alındığında genel olarak rezervlerin yeterli olduğu kanaatine varılabilir.
Son söz: Konu Türk Lirası’nın baz para dolara karşı değeri ise FED’in döviz rezervleri bırakın ABD’nin 3 aylık dış ticaret açığını, bir ayını bile finanse edememektedir. Brüt veya net tartışması ile ilgili yorum yapanlardan arada bunları da dinlemek güzel olur. Özetle, onun arabası var gibi ama o baz para masalları ile değil biraz akademik taraftan literatür ile kamuoyu yaratmalı. Ayşe Teyze’yi sürekli korkutmanın ne cari açığa, ne enflasyona, ne reel gelire bir katkısı yok dostlar.