2020 yılının en başından beri “Yok artık” demediğimiz gün yok gibi. O kadar çabuk gündem değişiyor ki; artık karşımızda uzaylı görsek, değil şaşırmak, “Hoş geldin kardeş, aşı için sıra var lütfen araya kaynamayalım” diyebilir kıvama geldik.
Son iki sene öyle hızlı bir değişim süreci idi ki; belki de insan hayatında yirmi senede görebileceklerine bu kısa sürede şahit olduk.
Hiç duymadığımız şeyler birden gündemimiz oldu. Mesela pandemi, müsilaj gibi kelimelerin anlamını bilmezken, her gün telaffuz etmeye başladık.
Ama en garibi, eskiden aklımıza gelmeyen şeylerin önemini bayağı kavradık. Soluduğumuz hava, girdiğimiz denizin suyu, bastığımız toprak şimdilerde giden sevgili gibi nasıl da kıymete bindiler…
Bu değişim öncelikle bizleri yaklaştığımız Kova Çağına hazırlıyor. Burada ‘kova burcu’ kişilerden bahsetmiyoruz, bu tüm dünyayı etkileyen bir durum.
Ezber bozuldu artık. Sistem değişiyor. Sınav bildiğimiz yerden değil, geçmiş olsun.
Jüpiter, Satürn gibi iki ağır top gezegenin hava elementinde buluşması, bizi başka diyarlara zaten götürdü.
2020 yılının en başından beri “Yok artık” demediğimiz gün yok gibi. O kadar çabuk gündem değişiyor ki; artık karşımızda uzaylı görsek, değil şaşırmak, “Hoş geldin kardeş, aşı için sıra var lütfen araya kaynamayalım” diyebilir kıvama geldik.
Dört elementle ilgili her türlü felaketi bu süreçte tamamladık artık. Önce ateş elementi, kendini Avustralya’da felaket yaratan yangınlarla gösterdi.
Ardından tüm dünyayı kasıp kavuran COVID-19, hava elementi ile yayılarak insanlığı ele geçirdi.
Toprak elementi zaten sürekli bir yerleri sallayarak gündeme oturuyor. En son yaşanan İstanbul depremi, 1999’u hepimize ucundan hatırlattı.
Ayrıca ekonomiden sorumlu bakan da toprak elementi olduğu için toprak kadar piyasaları da sürekli sallar durumda.
Veee şimdilerde sahnelerde su elementi ile yaşanabilecek bir facia karşımızda. Marmara Denizi ölüyor. Deniz ölür mü ya kardeşim. Bunu da öğrenerek yeni bir yaşımıza daha girdik.
Doğa bize resmen geçmiş hatalarımızın bedelini ödetiyor.
2021 yılının en önemli astrolojik vurgusu Uranüs ve Satürn gezegenlerinin sert açıları. Şubat, haziran, aralık aylarında gerçekleşen bu etkileşim, öncesi sonrası derken tüm seneye hakim aslında.
Hele ki şimdi tutulmaların ve retroların da etkisiyle; daha da kuvvetli etki altındayız.
İster yeni devir deyin, ister yeni sistem, bir şeyler artık eskisi gibi olmayacak, bunu da yavaştan değil, pat diye önümüze koydu evren.
Burada bilinmesi gereken ipucu, geçmişten edindiğin deneyimleri yanına al, ama geleceğe ayak uydur. Geçmişe bağlı kalmak için ayak direyenler çok zorlanacak.
İçimizdeki geleneksel başkaldırsa da, siz siz olun devrimci Uranüs’ü anlamaya ve ona ayak uydurmaya gayret edin.
Eskiye tutunmaya çalışmak, konfor alından çıkmamak için diretmek, akıntıya karşı kürek çekmekten ötesi değil.
Kova çağı deyip duruyoruz ya; gelin kısaca kova ve modern yöneticisi Uranüs ne anlama geliyor bakalım. Kova dâhilerin, mucitlerin burcudur. Kova toplum içinde yer alan, ama hep farklılıklarıyla kendini gösteren kara koyundur.
Çok akıllı, teknolojik, yenilikçidir. 12 burcun en faklısı belki de. Her türlü yenilik ve çılgınlığa açığı.
Ama işte delilik ve dahilik arasındaki ince çizgi çok önemli, burada dozu kaçmaz umarım.
Bu geçişte gelenekseli temsil eden Satürn yaşlı bir bilge gibi onu frenlemeye çalışsa da; bizim asi genci pek tutamayacak.
Kova devrim yaratmaya kararlı.
Liderlerin değiştiğine, genç yöneticilerin dünya siyasetinde yer aldığına, hatta çokça kadın liderlerin ortaya çıkışına şahit olacağız.
Dünyanın altı üstünden daha mı iyi onu deneyimlemeye hazırlanıyoruz.
Bizi dış etkenler baskıyla hızlı değişime iterken, bir kesim de haklı olarak yeniliklere tereddütle bakıyor. ‘Aşı ile bize çip takıp dinleyecekler, takip edecekler’ gibi teoriler ne kadar doğru bilemem ama bunu Ayşe Teyze söyleyince, “Ya teyzecim, seni dinleyip ne yapacaklar” demek istiyorum.
Aşı bu geçiş dönemine en güzel örneklerden biri. Bunun doğrusu yanlışı yok. Ben ve eşim acil yurt dışına gidip, aşı olana kadar oradan oraya koşanlar grubundayız. Hayatımda ilk bizden önce aşı olanları kıskandım.
Ama çok yakın arkadaşlarımdan da bunu vücuduma almak istemiyorum diyenler de var- ki çok haklı olabilirler. Ama diyorum ya, bakalım Uranüs-Satürn kavgasının sonu ne olacak.
Bana göre Uranüs bize akıntıyla hareket etmeyi öğretecek gibi duruyor.
Bunun gibi çelişkiler, kitlelerin başkaldırıları daha devam edecek. Daha göreceklerimiz var canım, henüz film bitmedi.
Ama filmin sonu az çok belli. Bilmem anlatabildim mi?
Biz anladık anlamadık, devran hızla dönüyor. Önemli olan biz onun hızına yetişebilecek miyiz bakalım…
Yetişemedikçe ayağımıza daha da çok dolanabilir yeni durumlar.
Bu yaz deniz, rakı balık keyfi olmadan ada günlerine merhaba dedik bile. “Havuza değil denize gir”, “Haftada iki-üç balık ye” dediğimiz çocuklar şimdi tam tersini söyledikçe haklılar tabi bize gülmekte.
Kıssadan hisse; devir çoktan değişti bile kardeşim. Dertler birden bine mi çıktı? Elimizdekilerin kıymetini daha çok bilelim bari.
Hoşça kalın sevgi ve sağlıkla kalın
İyi bir yaz olması dileğimle…