Bu yıl 27 Haziran Pazar sabahı gün doğmadan başlayacak ve aynı günün akşamı yıldızların çıkmasıyla son bulacak Şiva Asar BeTamuz orucu ile Tişa BeAv´a kadar giderek artan ´Üç Haftalık Yas Dönemi´ne girilir. Tişa BeAv´dan sonra ise Yamim Noarim´e giden yükseliş dönemi başlar.
Yahudi takviminde Şiva Asar BeTamuz yani Tamuz ayının 17’sinde yaşanan olaylar, Tişa BeAv’da Kutsal Tapınak Bet Amikdaş’ın yıkılışı ile sonuçlanır. 17 Tamuz orucu ile 9 Av (Tişa BeAv) orucu arasındaki üç haftalık ‘Ben Ametsarim-kısıtlamalar arası’ olarak adlandırılan yas ve iç gözlem dönemi, geleneklerimize göre gittikçe ağırlaşan yas kuralları ile geçer. Düğün ve eğlence düzenlenmez, bazı istisnalar dışında yeni kıyafet ve ayakkabı alınmaz ve yine bazı istisnalar dışında Şeeheyanu berahası söylenmez.
Bu yıl 27 Haziran Pazar günü tutulacak olan Şiva Asar BeTamuz orucu, sabah gün doğmadan başlar. 26 Haziran Cumartesi akşamı yatana kadar yemek yenilebilir.
Görünenden biraz derine bakmayı seçtiğimizde Yahudi takvimindeki bayramlar ve özel günlerin mutlaka bir şekilde birbirleriyle bağlantılı olduklarını fark edebiliriz. Tek başına ele aldığımızda binlerce yıl önce gerçekleşmiş, geçmiş, bitmiş ve artık bugünümüzle hiç bağlantısı yokmuş gibi görünen olaylara bir bütünün parçaları olarak baktığımızda aslında birbiriyle, günümüzle, ilişkilerimizle ne kadar bağlantılı olduklarını idrak edebilir, bize bugün için verdikleri mesajları okuyabilir, kendimize özel farklı mesajlar da çıkarabiliriz.
Yazın ortasındaki Şiva Asar BeTamuz ve Tişa BeAv, bize kendimize dönme, kendimizi sorgulama ve teşuva üzerine yoğunlaşma fırsatı sağlayarak sonbaharda gerçekleşecek Yamim Noraim’e doğru gittikçe artan bir spiritüel hazırlık döneminin başlangıç noktasını oluşturur.
Şiva Asar BeTamuz ve Yamim Noraim
17 Tamuz - Şiva Asar BeTamuz’da elinde Tanrı’nın Eliyle yazılmış ilk On Emir tabletleri ile Sina Dağından inen Moşe Rabenu, halkının altın bir buzağıya taptığını görünce tabletleri kırar.
Altın buzağı günahından sonra Moşe Rabenu, halkını yok etmemesi için Tanrı’ya yalvarmak üzere tekrar Sina Dağına çıkarak kırk gün - kırk gece daha dağda kalır ve durmadan dua eder. 29 Av’da, İsrailoğulları’nın bağışlanacağı sözünü alan Moşe Rabenu, dağdan iner. Ertesi günü, Roş Hodeş Elul’de, yeni On Emir tabletlerini almak üzere Sina Dağına tekrar çıkarak üçüncü kez kırk gün - kırk gece dağda kalır. Tora’nın satır arası yorumlarını içeren Midraş’a göre, Moşe Rabenu, 10 Tişri günü, ikinci On Emir tabletleri ile dağdan indiğinde, İsrailoğulları’nı işledikleri büyük günahtan ötürü pişmanlık içinde oruç tutarken bulur. Tanrı, onların bu pişmanlığını ve teşuvasını kabul ederek, 10 Tişri gününü bütün İsrail halkı ve gelecek nesiller için bir bağışlanma ve af günü-Yom Kipur olarak ilan eder. Bu şekilde 17 Tamuz-Şiva Asar BeTamuz ile başlayan düşüş, Tişa BeAv’da en alt seviyeye iner. Ancak bundan sonra başlayan adım adım yükselişle Yamim Noraim ve Yom Kipur’da doruk noktasına ulaşır.
Roş Aşana ve Yom Kipur’un ana teması olan teşuva süreci elbetteki sadece bu zamana ait bir oluşum değildir. Aslında hayatımızın her gününün ayrılmaz ve olmazsa olmaz bir parçası olan teşuvaya daha da ciddi bir şekilde yoğunlaşmaya Elul ayından çok daha önce, Tişa BeAv döneminde başlarız.
R.Alan Lew, Tişa BeAv'ın teşuva, dönüş sürecinin başlangıcı olduğunu belirtmek için Rabbi Soloveitchik'ten alıntı yapar:
“İnsan günah işlediğinde, okun hedefini şaşırması gibi kendisi ile Tanrı arasında bir mesafe yaratır. Günah işlemek, kendini Evrenin Efendisi’nin varlığından uzaklaştırmak demektir. Karşında duruyordum ve günah gelip beni Sen’den uzaklaştırdı ve artık ‘Senin huzurunda’ olduğumu hissedemiyorum. Teşuvanın tüm özünü hasret, özlem, tekrar o eski yakınlığa dönmeye duyulan derin arzu oluşturur. Özlem de ancak kişi kendisi için değerli olan bir şeyi kaybettiğinde gelişir. Günah bizi Tanrı’dan uzaklaştırır ve O’na, O’nunla tekrar bağlantıda olmaya, yakınlaşmaya geri dönme arzumuzu harekete geçirir...”
Tanrı'dan uzaklaştığımızı hatırladığımız gün olan Tişa BeAv, yoğunlaşan teşuva sürecinin başlangıcıdır. Aslında bu uzaklaşma, bu yabancılaşma, bizi evimize, Tanrı'ya dönüş yolculuğumuza iten lokomotif gücüdür.
Tanrı ile bağlantıda olmak-Mindfulness
Tanrı ile nasıl bağlantıda olabiliriz? Bunun cevabını Tora öğretilerinde bin yıllardır var olan ama son yıllarda farklı alanlarda çok yoğun olarak kullanılan mindfulness-bilinçli farkındalık kelimesinde bulabiliriz. Güncel yaşamımızın farklı alanlarında, günlük hareketlerimizde, sözlerimizde, kullandığımız kelimelerde farkındalığımızı geliştirerek, kim olduğumuzu, kimin benzeyişinde yaratılmış olduğumuzun bilincinde olarak yaşayarak… Yaptıklarımızın, yapmadıklarımızın, ilgisizliğimizin, umarsızlığımızın farkına vararak, şikâyet etmek yerine durumu daha iyi hale getirmek için başkalarının harekete geçmesini beklemeden kendimizin yapabileceklerini yaparak, kırıcı değil yapıcı olarak başkalarının hayatlarına dokunmaya çalışarak, bir daha görmeyecek olsak bile birileri için iyi bir şeyler yapmayı kendimize hedef haline getirerek… Sadece bayramlarda, mutlu veya mutlu olmayan olaylar için veya bir şey gerektiğinde değil, sebepsiz olarak bir dost sesi duymanın mutlu edeceği kişileri arayıp, mesaj atarak onları düşünen birileri olduğunu hissettirerek… Bu listeye sayısız farklı senaryolar ekleyip, dünyayı en azından ulaşabildiğimiz kişiler için daha güzel hale getirmeye çalışarak. Aramızdaki birlik ve bütünlüğe karşı en büyük tehditlerden biri olan sebepsiz nefret yerine ilgiyi, sevecenliği, vericiliği, başkalarına iyilik yapmayı seçerek, Tanrı ile bağlantıda olmanın huzurunu ruhumuzun dinginliğinde hissedebiliriz.
Kızıldeniz yarıldığında öne atılan Nahşon Ben Aminadav gibi biz de kimseyi beklemeden harekete geçtiğimizde, bizim küçük adımlarımız dalga etkisiyle daha büyük alanlara, etrafımıza, doğaya yayılacak, onları da etkileyecektir. Sadece Hanuka’da değil, hayatımızın doğal akışında farklı alanlarında karanlığın yerine ufak da olsa bir ışık getirdiğimizde dünyada var olan sebepsiz nefret de bizim sevgi ve iyilik ışığımızla zaman içinde zayıflayıp cılızlaşarak yerini sebepsiz sevecenliğe bırakacaktır.
Kısa kısa Şiva Asar BeTamuz
İsmi: Tamuz aynın 17’si anlamına gelir.
Çıkış yeri: Mişna Taanit 4:6, bu gün İsrailoğulları’nın başına gelmiş olan beş trajedi nedeniyle oruç tuttuğumuzu açıklar.
1. Moşe Rabenu Yahudi halkının altın buzağıya taptığını görünce ilk On Emir tabletlerini kırar.
2. Babillilerin Yeruşalayim kuşatması sırasında, Kutsal Tapınak’ta sürekli olarak yapılan günlük kurban Korban Tamid, kurbanlık hayvan bulmanın imkânsızlığından dolayı durdurulur.
3. Romalılar, uzun bir kuşatmadan sonra, Yeruşalayim’in surlarında delik açmayı başarır, bu da Bet Amikdaş’ın yıkılışına giden yolu açar.
4. Kumandan Apostemos Kutsal Tora’yı yakar.
5. Tapınağa put yerleştirilerek kutsallığı murdar edilir. (2 Krallar 21:7 bunu yapanın Yeuda krallarından Menaşe olduğunu, Talmud Masehet Taanit 28b 14 ise bunu da Apostemos’un yaptığını belirtir.)
Şiva Asar BeTamuz olaylarının asıl etkileri
1. Kırılan tabletlerle asıl kırılan, Yahudi Halkı’nın Sina Dağında Tora ve Tanrı ile aralarında gelişen özel bağları olur.
2. Her gün düzenli olarak yapılan ve Yahudilere, günde iki kez, Tanrı ile bağlantılarının Tora rehberliğinde ve birbirleriyle bütünleşmeleri ile mümkün olabileceğini hatırlatan korbanların yapılamaması Tanrı ile olan özel bağlarının gerçek, anlamlı ve gözle görülür bir şekilde ifade edilmesini engelleyerek bunun getirdiği farkındalığı zedeler.
3. Yeruşalayim’in surları; ulusun bütünlüğünü, surlarda açılan gedik de ulusal ‘Bir’likte oluşan gediği simgeliyordu. Yahudi halkı, Sina Dağında Tora’yı almaya hazırlandığı zaman, tek ulus tek kalp tek insan gibiydi. On Emri almanın önkoşulu da, bu ‘Bir’likti. Yeruşalayim surlarında, ulusal ‘Bir’likte açılan gedik, Sina Dağı öğretilerinden daha da uzaklaşmayı temsil eder.
4. Tanrı’nın Kendi Halkı’na ilettiği bilgileri, açıklamaları, talimatları içeren Tora’nın gözler önünde alenen yakılması, Yahudi halkı ile Sina deneyimi arasındaki bağın çöküntüye uğramasını simgeler.
5. Yeuda krallarından birinin, Tanrı’nın Tapınağına bir put yerleştirmesi, Yahudi ulusunun Sina Dağında bizzat yaşayarak deneyimlemiş olduğu Tanrı ile özel bağlarının gittikçe parçalandığının açık bir göstergesi olur.
Nerede belirtilir?
Peygamberler kitabında, Zeharya Peygamber şöyle der: “Dördüncü, beşinci, yedinci ve onuncu ayların oruçları, Yahudi halkı için sevinç, coşku dolu bayramlar olacak. Bu nedenle gerçeği ve barışı sevin.” (Zeharya 8:19) Tora’da ayların başı olarak belirtilen Nisan ayından sonra dördüncü ay Tamuz ayı, dördüncü ayın orucu da, Şiva Asar BeTamuz orucudur.
Ne yapılır?
Şiva Asar BeTamuz bir oruç günüdür. Şiva Asar BeTamuz orucu (bu yıl 27 Haziran Pazar) sabah gün doğmadan başlar, aynı günün akşamı yıldızlar çıkınca sona erer. 26 Haziran Cumartesi akşamı yatana kadar yemek içmek serbesttir. Hayati bir tehlike yoksa bile hasta kişiler, hamile veya süt veren kadınlar, bu orucu tutmaktan muaftır. Oruç tutmaktan muaf kişiler de bugünde keyif veren yiyecek ve içecekleri tüketmez, sadece temel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde beslenirler.
Şiva Asar BeTamuz - Bugün için mesajı
Şiva Asar BeTamuz ile başlayan inişin Tişa BeAv’dan sonra yükselmeye başlayıp Yamim Noarim’de doruk noktasına ulaşması, bize her inişin aslında bir yükselişin başı olduğunu gösterir. Samimi teşuva ile özümüze, içimizdeki Tanrısal nefese, Tanrı benzeyişinde olmaya döndüğümüzde af ve bağışlanmanın mümkün olduğunu, hedefi şaşırsak da, Tanrı ile bağlantımızda ve aynı zamanda etrafımızdakilerle, kendimizle ve doğa ile ilişkimizde sarsıntılar yaşasak da, bunu gerçekten istediğimizde ve bu yolda samimiyetle harekete geçtiğimizde Tanrı ile, etrafımızdakilerle, kendimizle ve doğa ile tekrar bağlantıda olmaya geri dönebileceğimizin mümkün olduğunu, umutsuzluğa kapılmamamız gerektiği mesajını alırız.
Şiva Asar BeTamuz Orucu hakkında bilgiler: http://www.sevivon.com/index.php?option=com_content&view=article&id=1402:siva-asar-betamuz&catid=62:siva-asar-betamuz-oruc-nedir&Itemid=237
Not: Yazıda kısa bir özet olarak verilmiş olan bilgiler The Book of Our Heritage, Inside Time, El Gid Para El Pratikante (Gözlem), Pirke Avot (Gözlem), This is Real and You are Completely Unprepared kitaplarından ve www.morashasyllabus.com, https://emanuelrochester.org, https://neharshalom.org, https://velveteenrabbi.blogs.com, https://kabbalahexperience.com, ou.org, chabad.org sitelerinden okuyucuya bu konular hakkında fikir vermek amacıyla derlenmiştir. Yazıda konu ile ilgili araştırılıp bulunabilecek sayısız yorumdan sadece bazıları ifade edilmiştir. Cemaatlerin farklı gelenekleri ve uygulamaları olabildiği için, yas dönemi ve oruç ile ilgili yasaklar ve kısıtlamalar hakkında en doğru ve detaylı bilgiler için, cemaatin kendi Rabi’lerine başvurması gerekir.
*Katkıları için Rav İzak Peres’e teşekkür ederiz.