Bebeklikten çocukluğa geçişte ağızdaki dişlerin de tamamlanmasıyla diş sağlığı konusu ailelerde öncelik kazanıyor. Oysa diş sağlığı, bir bebekte anne karnındayken başlıyor. Çocuklarda ve bebeklerde diş ve ağız sağlığı ile ilgili en çok merak edilen konuları ve doğru bildiğimiz yanlışları Diş Hekimi Tolga Teksöz ile konuştuk.
Etel Temurcan
Çocuklarda diş muayenesi ne zaman başlamalı?
Tüm süt dişleri ağızda göründükten sonra, aşağı yukarı 2-3 yaş itibariyle diş muayenesine başlanabilir. Bunun en büyük faydası çocuğun henüz tedavi ihtiyacı olmadan diş hekimiyle tanışması, hafızasında kötü bir anı bırakmaması ve diş hekimi korkusu yaşamaması. Daha sonra, 6 ayda bir yapılacak ziyaretlerle herhangi bir çürük veya farklı sorunlar erkenden teşhis edilebilir.
Diş sağlığı için bebeklik döneminde nelere dikkat etmeliyiz?
Sağlıklı bir bebekte diş çıkarma dönemi 6-7 aylıkken başlar. Ancak genetik faktörle ilişkili olan bu süreç 2-14 ay arasında değişiklik gösterebilir. 20 süt dişi tamamlanana kadar devam eder. Diş çıkarma evresi sancılı olabilir, bu evrede dişetlerine sürülen ve bebeğin ağrısını hafifletici jeller, iyi malzemelerden yapılmış plastik kaşıyıcılar; havuç, salatalık gibi sert gıdalar ile bebek rahatlatılabilir. İlk süt dişinin sürmesiyle birlikte dişler fırçalanmalıdır. Dişler parmak fırçası ya da ıslak gazlı bez ile temizlenebilir.
Çocukluk döneminde karşılaşılan diş çürüklerinden, dişeti hastalığından, korunmanın başında sağlıklı ve dengeli beslenme geliyor. Bebeklik döneminde emzirme en doğru beslenme yöntemi ve çoğu erken çocukluk dönemi çürüğünü diğer adıyla biberon çürüğünü engeller. Biberonla beslenmede dikkat edilmesi gereken bebeğin biberonla uykuya yatırılmamasıdır. Bir diğer önemli konu ise özellikle gece uykuya dalmadan en son verilecek sıvının su olmasıdır. 250 ml’lik bir biberondaki içeceğin kaç küp şeker ihtiva ettiğini bilseniz siz de hak verirsiniz.
Birkaçını örnekler misiniz?
Yüzde 100 elma suyunda 13, yüzde 100 portakal suyunda 11, anne sütünde ortalama 8, formül mamada 8, inek sütü 8…
Çocuklarda biberon çürüğünü nasıl önleriz? Ağız bakımında nelere dikkat etmeliyiz?
Biberon çürüğü oluşmasını önlemek için karbonhidrat, şeker tüketimini sınırlandırmalıyız. Şekerlerin çürük yapabilmesi için ne kadar çok yenildiği değil ne kadar sık alındığı önemlidir. Şeker alımı ana öğünler sırasında almak şeklinde sınırlandırılmalı. Tuzlu olsa da, çubuk kraker, açma gibi yiyeceklerin de diş yüzeyine yapışarak uzun süre asit atağına sebep olarak çürük yaptığı unutulmamalı. Özellikle tatlılardan sonra tükürük akışını arttıran ve kazeinle dişi koruyan peynir gibi atıştırmalıklar yedirilmesini öneriyorum.
Diş fırçalamanın küçük yaşlarda başlatılması, doğru fırçalama ve ara yüz temizliği yani diş ipi kullanımı alışkanlığının yerleştirilmesi ve flüorun koruyucu etkisinden erken dönemde faydalanma ikinci sırada yer alır.
Özellikle okul çağında spor faaliyetleri sırasında karşılaşılacak ağız diş kazalarından korunmak için alınacak önlemler ve hayat boyu gerekli olan düzenli diş hekimi kontrolü dikkat edilmesi gerekli noktalardır.
Parmak emme, biberon ve emziğin dişler üzerine olumsuz etkileri nasıl önlenebilir? Ne zaman sorun haline gelir?
Parmak emme normal bir refleks, genellikle 2-4 yaş arasında bırakılır. Ancak daimi dişler ağızda göründükten sonra devam ederse, çenenin sağlıklı büyümesini engelleyerek, diş dizisinin bozulmasına dişlerde çapraşıklıklara, kapanış bozukluklarına sebep olur. Biberon ve emzik kullanımı da benzer etkileri yaratmasına rağmen parmak emmeden çok daha kolaylıkla vazgeçilecek bir alışkanlıktır.
4-5 yaşında hâlâ parmak emmek genellikle çocuğun endişeleri olduğunu, rahatlama ihtiyacını gösterir. Bu konuda çocuğu takip ederek, farklı şekillerde güvende hissetmesini sağlamak, endişelendiği konular hakkında konuşmak, bu alışkanlıkların dişleri üzerindeki olumsuz etkilerini anlatmak, fotoğraflarla göstermek işe yarayabilir. Devam ediyorsa parmak emmeyi engelleyecek aparatlar denenebilir.
Çocuklarda fırça ve macun seçimi nasıl olmalıdır? Diş fırçası elektrikli mi olmalı?
12 aylıkken çocuk boy diş fırçasına geçilebilir. Manuel mi elektrikli mi olmalı sorusuna gelince ilkokul bitene kadar elektrikli diş fırçası kullanmak hem fırçanın doğal rotasyon hareketinden hem de 2 dakika ayarından faydalanmak açısından avantajlıdır.
Diş macununu yutmak yerine tükürmeye başladığı yaşa kadar flüor içermeyen, süt enzimlerinden oluşan diş macunları kullanılmalıdır. Üç yaşından başlayarak çocuğun kendi kendine diş fırçalaması teşvik edilmeli ancak dişler en az sekiz yaşına kadar mutlaka erişkin tarafından da fırçalanmalıdır. Bezelye tanesi kadar macun yeterlidir.
Diş fırçalamanın yanı sıra yetişkinler gibi çocuklar da diş aralarını temizlemeliler. Küçük motor faaliyetleri tam olmadığından klasik diş ipi yerine sapan şeklindeki diş iplerini, ortodontik tedavi görenler ise ara yüz fırçalarını kullanabilir.
Flüorür uygulaması ana hatları ile nedir? Mutlaka yapılmalı mı?
Flüoritler remineralizasyon sürecinde önemli bir rol oynar ve diş çürüğünün meydana gelmesini önler. Günümüzde hamilelik döneminde flüorür desteğine gerek olmadığı düşünülmekte. Bunun nedeni plasenta bariyeri nedeniyle anne adayına verilen flüorürün bebeğin dişlerinde yeterli koruyuculuk sağlayacak düzeyde olmamasıdır. Diş̧ hekimleri tarafından yapılan topikal flüor uygulamaları orta ve yüksek derecede çürük riski ile karşı karşıya olan hastaların çürük miktarını azaltmakta oldukça etkili olmaktadır. Gargaralar, yaygın çürük varlığında, ortodontik tedavi sırasında, ağız kuruluğu vakalarında tavsiye edilir. Hastalar evde de günde iki kez florlu bir macunla dişlerini fırçalamaya devam etmelidir.
Bir diğer koruyucu uygulama da fissür örtücüdür. Fissür örtücüler, dişlerin çiğneyici yüzeylerine uygulanan reçine esaslı maddelerdir. Beslenme ile alınan karbonhidratların bakterilere ulaşımını engellediği için sağlıklı ama derin fissürlerde, çürük riski yüksek bireylerde süt ve/veya daimi molar ve premolar dişlere uygulanır.
Çürük oluşumu önlenebilir mi? Genetik midir yoksa bakımla mı ilgilidir?
Diş çürüğü büyük ölçüde önlenebilir olmasına karşın, dünyada en yaygın kronik hastalık olmayı sürdürüyor. Diş çürüğü mikrobiyolojik, genetik, immünolojik, davranışsal ve çevresel pek çok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Diş çürüğünün genetik yönü halen üzerinde nadir olarak çalışılan bir konu… Henüz kesinliği yok. Direkt olarak etki etmese de çeşitli anatomik, fizyolojik katkılardan dolayı endirekt yoldan etkileşimlerin olduğu düşünülmekte. Bazen sadece bakteriyel plağın fırçalama ile uzaklaştırılması ya da flüorürü ve klorhegzidinli ağız gargaraları, tükürük akış hızının çeşitli yardımcı ürünler ile arttırılması, beslenmenin düzenlenmesi, bazen de dişteki aşırı konturun düzeltilerek bakteri tutunmasını azaltmak çürük oluşumunu önlemede yeterli olabiliyor.
Süt dişi çürükleri tedavi edilmeli midir? Nasıl tedavi edilir?
Süt dişleri, alttaki daimi dişler için yer tutucu görevi görmeleri, çiğneme hareketi ile çenelerin gelişimine etki etmeleri, çocuğun beslenme, büyüme ve gelişimine katkıda bulunmaları nedeniyle önemli. Bu nedenle normal düşme zamanlarına kadar diş arkında korunmaları çene gelişimi yönünden gereklidir. Süt dişlerinin erken çekimleri sonucu, çiğneme fonksiyonların azalması, yer kaybı, konuşma bozuklukları, psikolojik rahatsızlıklar, cerrahi travma, atipik dil alışkanlıkları gibi istenmeyen durumlar ortaya çıkabilmekte. Bu tür sorunlarla karşılaşılmaması için, süt dişlerinin tedavi edilerek kökleri rezorbe oluncaya kadar diş̧ arkında işlevlerinin devamlılığının sağlanması gerekir.
Yapılacak tedaviye karar vermek için öncelikle değerlendirilmesi gereken noktalar var:
1. Çocuğun yaşı ve tedavisi düşünülen dişlerin ağızda ne kadar süre tutulacağı: Dişlerin zamanından önce kaybedilmesi sonucu hasta uzun bir süre yer tutucu kullanmak zorunda kalır ancak dişin kendisi en etkili yer tutucudur.
2. Hastanın genel sağlığı: Örneğin bağışıklık sistemi baskılanmış çocuklarda ciddi bir enfeksiyona sebep olmaması için yaygın çürüklü dişlerin çekimi tercih edilir. Kanama problemi olan çocuklarda lokal anestezinin muhtemel tehlikeleri göz önünde bulundurulmalıdır.
3. Dentisyonun genel durumu: Ağızdaki çürük sayısı ve nitelikleri, olası koruyucu ve önleyici ortodontik tedaviler değerlendirilmelidir.
4. Dişlerin restore edilebilirliliği: Dişe uygulanan tedavinin başarılı olabilmesi için tükürük izolasyonunun iyi olması gerekmektedir. Eğer çürük temizlendikten sonra geride kalan kuron miktarı izolasyon için yeterli değilse radikal tedavilerin seçilmesi daha uygundur.
5. Hastanın ve ebeveynin tedavi seanslarına uyumu: Endodontik tedaviler en iyi şartlarda bile uygulanması zor tedavilerdir. Eğer çocuğun katılımı sağlanamazsa radikal tedaviler uygulanmak zorunda kalınabilir. Çocuğun daha önceki diş hekimi tecrübelerinin öğrenilmesi çocuğun uyumunu değerlendirmede önemlidir.
Bunlardan sonra dolgu, ampütasyon, kanal tedavisi, çekim seçeneklerini uygulayabiliriz.
Tolga Teksöz
1967’de İstanbul’da doğdu. Orta öğrenimini F.M.V Işık Lisesi’nde, yükseköğrenimini İ.Ü. Diş Hekimliği Fakültesinde tamamladı. Aynı fakültenin Konservatif Tedavi Ana Bilimdalında doktora eğitimine başladı; 1994’te yeterlilik sınavını başarıyla geçtikten sonra, 2000 yılında üniversiteden ayrıldı ve serbest diş hekimliği yapmaya başladı. 2007’den beri de Teşvikiye’de İstanbulsmile Kliniğinin sahibi olarak özellikle implantoloji ve estetik diş hekimliği konularında hizmet vermeye devam ediyor.
İstanbul Diş Hekimleri Odası, Restoratif Diş Derneği, EDAD (Estetik Diş Hekimliği Akademisi), Global Diş Hekimliği Derneği üyesidir.