Toplumumuzun müzik ve tiyatro çalışmalarının duayen ismi İzzet Bana yönetiminde, 2015´te ikinci kez kurulan Nes Kadınlar Korosu üyeleriyle söyleştik. Onları tanımak için her birine ve şeflerine birer soru yönelttik; aldığımız cevaplardan Sefarad müziği aşkının ruhlarına nasıl işlediğini gördük…
Yirminci yüzyılda Orta Çağ İspanyol tarihini ve müziğini inceleyen Samuel Armistead, Joseph Silverman ve Israel Katz gibi etnomüzikologlar Kuzey Amerika, Türkiye, Balkan ülkeleri, Yunanistan, Güney Afrika ve İsrail’de bu şarkıları bilen yaşlılarla görüşüp bu şarkıları onların ağzından kaydetmişler.
Şimdiye kadar müzik alanında, özellikle de Sefarad müziği üzerine geniş çalışmalar yaptınız. Bu müziğin yok olmaması için neden bu kadar gayret sarf ediyorsunuz?
İzzet Bana: Müzik folklordur. Folklor bir cemaatin ruhudur; o cemaatin karakterini, yaşayış tarzını, düşünüşünü ve yaşam felsefesini anlatır. Ayrıca, Sefarad müziği içinde barındırdığı Ladino dili nedeniyle daha da kıymetlidir. Bir lisanın en son kaybolacak öğeleri, müziği ve mutfağıdır. O nedenle müzik ne kadar yaşarsa, o kadar süre kültüre can vermiş olur.
Nes Kadınlar Korosunu yakından tanıyalım. Koronuz hakkında bilgi verir misiniz?
Şeli Gaon: Nes İbranice mucize anlamına gelir. Nes Sefarad Korosu ilk kez 2006’da çalışan hanım ve beylerden oluştu. Önceleri tek sesli, sonraları iki sesli müzik yapmaya başladılar. 2010 yılına kadar toplumumuz içindeki etkinliklerde konserler verdiler. 2014 yılında bu kez sadece hanımlardan oluşan koro tekrar yenilendi. Son üç yıldır, bizi ses, nefes teknikleri konusunda çalıştıran şan hocası Nazım Kerkez’in katılımı ile yaptığımız müziğin kalitesi arttı. Koromuz, 40-70 yaş arası 25 hanımdan oluşuyor. Konserlerimizi şimdilik yurtiçindeki kurumlarda veriyoruz. Şarkıların aranjmanlarını Yusuf Cefi Sağlamlar gerçekleştiriyor.
Koro çalışmalarını nerede ve ne zaman yapıyorsunuz?
Dora Treves: Pandemi dönemine kadar, çalışmalara haftada bir, Ulus Özel Musevi Lisesinde devam ediyorduk. Salgın nedeniyle çalışmalarımız sekteye uğrasa da, inşallah pandemi sonrası aynı şevkle çalışmaya devam edeceğiz.
Pandemi döneminde neler yaptınız?
Deniz Hodara: Salgın başlayınca haftalık çalışmalarımıza ara vermek zorunda kaldık; ancak İzzet Hoca’nın desteğiyle evlerimizde yaptığımız çekimleri birleştirerek klipler hazırladık. Amen ve Eli Eli kliplerimiz YouTube’da yayınlandı. Yom Azikaron anmasına Por Ver Tu Bandyera şarkısı ile katıldık. Ladino yayın yapan bir İsrail radyo kanalına arkadaşımız Sibel Saltiel, Shema Yisrael şarkısı ile katıldı. Dia Enternasyonal Del Ladino’da da Arvolikos D’Almendras şarkısını söyledik.
Nerelerde konser verdiniz?
Lüset Kohen: Purim ve Hanuka’da, Or-Yom pansiyonerlerini neşelendirmek üzere konserler verdik. Bir kez de Balıklı Rum Hastanesinde... Ayrıca, Golden Age Günü’nün davetlisi olarak ve Ladino Gününde Ulus Özel Musevi Lisesinde, 500. Yıl Müzesinin daveti üzerine Neve Şalom Sinagogunda ve iki yaz arka arkaya Büyükada Anadolu Kulübünde büyük beğeni toplayan konserler verdik. Ayrıca, Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezinde, Sansev Çok Sesli Korolar Festivaline katıldık. Korolar içinde müzik eşliğinde konser veren tek koro biz olduk. Festival sonrasında Teşekkür Belgesi aldığımız için gururluyuz.
Konserlerde vereceğiniz şarkıları nasıl belirliyorsunuz?
Rozet Modiano: Söyleyeceğimiz şarkıları Koro Şefimiz İzzet Bana, bizim de fikrimizi alarak belirliyor. Konser provalarını okulumuzun müzik salonunda ve konser salonunda, müzik eşliğinde gerçekleştiriyoruz. Tabii ki konserlerden önce daha sık prova yapmamız gerekiyor.
Şan derslerinin ne gibi faydasını görüyorsunuz?
Stella Romi: Profesyonel şan hocamız, derslerde beden duruşumuzu, diyafram nefesinin kullanım şeklini öğretirken ses perdesini genişletmemiz için egzersizler yaptırıyor. Sadece şarkı söylemek değil, doğru şarkı söylemek de önemli.
Koroda şarkı söylemek sizi nasıl etkiliyor?
Sara Halfon: Şarkı söylemenin verdiği zevk dışında, koromuz kurulduğundan beri çok güzel dostluklar, arkadaşlıklar geliştirdik. Kolektif çalışmanın, birlik ve beraberliğin verdiği zevki yaşıyoruz. Ayrıca, koroda olmak günlük problemlerimizi unutmamıza, hayatımızı daha neşeli geçirmemize vesile oluyor.
Çalışan hanımların koro çalışmalarına katılması zor olmasına rağmen yine de koşa koşa geliyorsunuz. Koronun mutlaka size getirdiği artılar var…
Virjinya Kalaora: Perşembe günleri iş yerini erkenden kapatıp koro çalışmalarına geliyorum. Arkadaşlarımla birlikte olup sosyalleşmek, sevdiğim şarkıları söylemek bana günün yorgunluğunu unutturuyor. Bütün stresimin gitmesini ve mutlu olmamı sağlıyor.
Bir resim sanatçısısınız. Buna müziğin de eklenmesi size neler kazandırdı?
Esti Saül: Sefarad müziğinin tanınmasına katkıda bulunmak bana haz veriyor. Ayrıca bu güzel korist grubunun üyesi olmak beni çok memnun ediyor. Küçüklüğümden beri ve sonraları eşimle de, hep müziğin içinde oldum. Özellikle güzel sanatlar dalında plastik sanatlara yöneldiğim 1955 yılından beri, müzik eşliğinde yaratılarım hızlandı. Müzik istediğim form ve renk kompozisyonlarını tuvalime aksettirmeye yardımcı oldu.
Neden başka tür müzik yapan bir koro değil de Sefarad müziği korosunu seçtiniz?
İda Benromano: Bu müzik, Sefarad kimliğimi irdeleyen, Sefarad kültürünün bir parçası… Bu müziğin içine biz Sefaradların tarihi, memleket acıları, sevdaları ve ninnilere kadar sosyal hayatın her anı nakşolmuş. İçeriğinde ayrıca ilahi müziğin, mizahın, Sefarad mutfağının ve bu lisanın konuşulduğu farklı ülkelerin müziği ile etkileşimlerini bulabilirsiniz. Her şarkı başlı başına bir bilgi kaynağı. Sefarad müziği ruhumun ve kimliğimin gıdası…
Eski Nes Korosunun da bir üyesi olarak, uzun süredir Sefarad müziği ile haşır neşirsiniz. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Sibel Saltiel: Sefarad müziği hem sözleri hem de besteleri açısından ilginç bir kültür zenginliği sunuyor. Dünyanın pek çok yerinden farklı insanların ortak bir kültürle aynı şarkıları yorumlaması çok büyüleyici geliyor bana. Günlük yaşamdan bahseden şarkılar da kâh gülümsetiyor, kâh düşündürtüyor dinleyeni…
Katıldığınız Sansev Uluslararası Çok Sesli Korolar Festivalinden bahseder misiniz?
Ceni Kanditan: 2018 Mayıs ayında ‘Her yaş için herkes için sanat’ sloganını hayata geçirmek üzere faaliyet düzenleyen Sansev’in düzenlediği Uluslararası Çok Sesli Korolar Festivaline katıldık. Festivalde beş şarkı seslendirdik. Çocuk, gençlik, kadın ve karma koroların katıldığı geniş katılımlı bu festivalde Yusuf Cefi Sağlamlar ve orkestrası ile birlikte şarkı söyleyerek, kültürümüzün bir parçası olan Ladino dilinde şarkıları geniş topluma duyurma imkânını bulduk.
Baladların, romansaların yaşatılmaya çalışılması niçin o kadar önemli?
Mari Levent: Halk şarkıları ait oldukları halkın kültürünü taşır, o insanlara ait özellikleri yansıtır. Bu müzik, Sefaradların kültür mirasıdır. Kaybolmaması için büyük uğraşılar veriliyor.
Dünyada nerelerde Sefarad müziği ve şarkıcıları var?
Tuna Mizrahi: İspanya ve Portekiz Engizisyonundan kaçan Sefaradlar müziklerini yerleştikleri ülkelere (Kuzey Afrika, Batı Asya ve Balkanlar’daki belirli ülkeler) taşımış. Sefarad Müziğini yaşadıkları ülkenin müziği ile paralel olarak yorumlamaya başlamışlar.
Sefarad şarkılarının içinde neden başka lisanlardan sözler var?
Zizet Kuruner: Zaman içinde Sefaradlar yerleştikleri ülkelerin lisanlarından bazı sözleri konuştukları Kastilyano İspanyolcasına ekledi. Bu sebeple bu yabancı kelimelere Sefarad şarkılarında rastlıyoruz. Ladino’nun içinde özellikle Fransızca, Yunanca, Türkçe ve İbranice kelimeler çoğunlukta.
Bu müziğin konuları genellikle nelerdir?
Forti Barokas: Sefarad şarkıları kadın (genellikle esmer kadın), aşk, aşk acısı, gündelik olaylar, Tanrı sevgisi, dini konular, savaştan dönen sevgiliye kavuşma gibi temaları içerir. Zaman içinde bu şarkılara mısralar da ekliyorlardı…
Ne tür enstrümanlar eşliğinde söylenir ve Nes Korosunda hangi müzik aletlerini kullanıyorsunuz?
Edda Bardavit: Perküsyon enstrümanlarından pandero’ya ek olarak def ve darbuka, Sefarad müziğinde en çok kullanılan enstrümanlardandır. Bunlara kanun ve ud da eklenebilir. Eskiden Türkiye’deki Sefaradlar mandolini de kullanırdı. Bizler provalarımızı çoğunlukla şan hocamızın çaldığı piyano eşliğinde yapıyoruz. Konserlerde bize piyanonun yanı sıra keman ve ud da eşlik ediyor.
Türkiye’de Sefarad müziğini kimler icra ediyor?
Aymy Emel Benbasat: Türkiye’de Sefarad Müziğini icra eden birçok farklı grup ve solistler var. Geniş toplumda özelikle gençlerin bu müzikle tanışması, popüler kültürün bir parçası olan Sefarad Müzik Grubu ile oldu. Tamamı Sefarad gençlerden oluşan bu topluluğun solistliğini Sami Levi yapıyordu. Günümüzde grup devam etmese de bu müziğinin geniş kitlelere yayılmasında yadsınmaz bir yerleri oldu. Elbette popüler kültür öncesinde de Los Pasharos Sefaradis Grubu, Janet&Jak Esim’in çalışmaları, toplum büyüklerinden topladıkları Ladino şarkıları albüm haline getirmeleri bu eserleri ölümsüzleştirdi. Bunun yanında, Erensya Sefaradi Grubu yeni sözler yazıp besteledikleri Ladino şarkılarla dilin devamlılığına katkılar sağladılar. Cenk Rofe genç sanatçılarımızdan olup, Ladino dilinde de şarkılar söylemektedir. Ayrıca, İzzet Bana’nın şefliğini yaptığı Estreyikas D’Estanbol ve Nes Hanımlar Korosu da Ladino şarkıları söylemeye devam etmekteler.
Emel Barzilay: Değerli müzik şefi Yeşua Aroyo ve şefliğini yaptığı Arroyo Oda Korosu’nu da Sefarad müziğine emeği geçenlerin arasına eklemek isterim.
Bu müziğin özellikleri nelerdir?
Rina Yanni: Sefaradların engizisyon sonrası yerleştikleri ülkelere getirdikleri dil ve müzik kültürünün, o ülkenin kültürü ile harmanlanmasından ortaya çıkan bir Akdeniz müziği ve özellikle sese dayalıdır. Zaman içinde enstrümanlar eşliğinde söylense de romans ve balad adı verilen halk şarkılarının günümüze kadar gelmeleri, kadınlar tarafından söylenmesi sayesinde oldu.
Ülkemizdeki ilk icraatçıları kimlerdir?
Ceni Bahar: Jak Mayeş, Hayim Efendi ve Yitzhak Algazi bu müziğe ilk hayat verenlerdir.
Ülkemizde yeni Ladino şarkılar besteleniyor mu?
Ora Gürkan: Sefarad şarkıların diriltilmesi, güncel icraatçıların yeni besteler yaratmaları ile olabilir veya Sefarad müziğinin, klasik müzik, barok, pop müziği gibi farklı tarzlarla harmanlanıp değişik aranjmanlarla ortaya çıkması ile de mümkün. Bu konuda Renan Koen ve Linet Şaul’u dile getirebiliriz. Sefarad Müzik Topluluğunun aranjmanlarını da örnek olarak verebiliriz. Bundan başka Erensya Sefaradi Grubu da yeni sözler yazıp yeni şarkılar bestelediler. Ayrıca, Los Paşaros Sefaradis’in ‘Tangos Sefardis Del Dip Del Baul’ albümünü de örnek olarak verebiliriz.
Sefarad Şarkıları hep orijinal şekillerinde mi kaldı, yoksa göç ettikleri ülkelerin müziğinin etkileri var mı?
Luiza Konfidan: Şarkılar genelde ana karakterini koruyor. Ama doğal olarak, zaman içinde göç edilen ülkelerin etkileri bu şarkılara yansımaya başlıyor. Aynı şarkıyı farklı ülkelerin korolarından dinlediğinizde bunu kolayca algılarsınız. Seslerin kullanım şekli, ülkelerin farklı müzik aletleri, bu etkilerin ortaya çıkmasında rol oynuyor. Ana hatları değişmeyen fakat farklı öğelerle renklenen şarkılar ortaya çıkıyor. Bu da bir kültür zenginliğidir.
Hem Ladino hem de Türkçe lisanında söylenen şarkılar var mı?
Suzi Kovos: 1900’lerde taş plaklar üzerinde popüler melodilerin Ladino sözlerini yazmak modaydı. Buna Türk Sanat Müziği şarkıları da dâhildi. ‘Hatırla Ey Peri’ ve ‘Özledim de Gelmedin’i örnek verebiliriz. Ayrıca ‘Misirlu’ şarkısının Türkçe, Rumca ve Ladino sözleriyle üç şekli de mevcut.
Eskiden Sefarad şarkıların gündelik hayatta nasıl bir yeri vardı?
Eti Bensusen: Eskiden aileler çok kalabalıktı, çoluk çocuk, anne-baba akrabalar bir aradaydılar. O zamanlar teknoloji yoktu. Radyo bile sonradan geldi. Akşamları, yemekten sonra Ladino şarkılar söyler, enstrüman çalıp eğlenirlermiş. Gündelik hayatın stresini böyle atarlarmış. Bizim evde bile, ben on yaşlarında iken, büyükbabam balık alır, herkesi eve çağırır, yemekten sonra hep birlikte şarkı söylerlerdi.