•Velhasıl, İsrail´deki koalisyon hükümetinin oldukça kırılgan bir zemin üzerinde durduğu ve koalisyon üyelerinin fikir ve hedef farklılıklarının hükümetin ömrünü oldukça kısaltabileceği açık. Koalisyon içindeki Filistinlilerin bütün Filistinlilerin temsilcisi olup olmayacağı da meçhul. Ancak bütün bunlar olurken Filistin tarafının kendi aralarındaki çatlakların bir siyasi yol haritası hazırlamaktan çok uzak olduklarını bir kez daha gösterdi. Mevcut duruma bakılırsa, Netanyahu dönemi bitmiş olsa da Filistinliler açısından değişen pek bir şey yok! Hediye Levent - Evrensel
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
İsrail’de yeni hükümet kurulduğu duyurulduğundan beri Arap dünyasında en çok yorum yapılan sorulardan biri şu; yeni hükümetin dış politikası Netanyahu döneminden farklı olur mu?
En azından Arap ülkeleri ile normalleşme sürecinin aynen devam edeceğini söylemek yanlış olmaz. Nitekim, koalisyon hükümeti güvenoyu aldıktan hemen sonra yeni hükümetin Dışişleri Bakanı Yair Lapid Birleşik Arap Emirlikleri’ne gitti. Aslında bu ziyareti Netanyahu’nun yapması planlanıyordu ancak Netanyahu gidemese de Abu Dabi’de elçilik/Dubai’de konsolosluk açmak gibi hedefler değişmedi.
Velhasıl, İsrail’deki koalisyon hükümetinin oldukça kırılgan bir zemin üzerinde durduğu ve koalisyon üyelerinin fikir ve hedef farklılıklarının hükümetin ömrünü oldukça kısaltabileceği açık. Koalisyon içindeki Filistinlilerin bütün Filistinlilerin temsilcisi olup olmayacağı da meçhul. Ancak bütün bunlar olurken Filistin tarafının kendi aralarındaki çatlakların bir siyasi yol haritası hazırlamaktan çok uzak olduklarını bir kez daha gösterdi.
Mevcut duruma bakılırsa, Netanyahu dönemi bitmiş olsa da Filistinliler açısından değişen pek bir şey yok!
Hediye Levent
https://www.evrensel.net/yazi/89013/netanyahu-gitti-simdi-ne-olacak
İsrail Kuruluş ve Bağımsızlık Beyannamesi esnasında David Ben Gurion ilk hükümeti kurarken bugün çok karşı çıkılan ve "Bu dindarlar bizi sömürüyor ve cumartesi otobüse binerek denize gidemiyoruz" diye edilen şikayetleri bile dindar toplum kesimi ile bir koalisyon kurmuş ve kurulacak olan İsrail devletinin bir Yahudi devleti olmasını temin etmiştir.
Evet İsrail Yahudi devletinin oluşma sebebi ki aynı zamanda dini motifleri olan bir devlet olması hatta demokrasi kurallarına da biraz aykırı olarak bu devlet İnsan Hakları Beyannamesine de imza atmamayı bilerek ve isteyerek doğru bulmuştur.
Bu durumun yegane sebebi Arap vatandaşların demografik olarak çoğalıp devlet yönetimini çoğunlukla ele geçirmelerini önlemekti. Kurulan bağımsız Yahudi devleti İsrail 1950 yılında çıkardığı yasa ile her Yahudi'nin İsrail’e geri dönüş hakkı bulunduğunu ve İsrail vatandaşı olma hakkı taşıdığını hükme bağladı ve bu yasanın sadece Yahudi olanlar için geçerli olduğunun da altını çizdi.
Arap nüfusu ve hatta İsrail vatandaşı olmayan Araplar dahi bu yasadan yararlanarak İsrail’e göç etmek için çok çaba harcadılar ve halen de harcamaya devam ediyorlar. Ama bu çabalar sonuçsuz kalmaktadır ve sonuçsuz kalmaya da devam edecektir. Tıpkı Türkiye'deki Kürt toplumunun Türkiye'den bir kısım toprak talep etme hülyalarının sonuçsuz kalacağı gibi.
2003 yılında Oslo Anlaşması çerçevesinde "aile birleşmesi" adı altında bir İsrail vatandaşı ile evli olanın da vatandaş olma hakkı verildi ve bunun İsrail’deki Arap nüfusunun patlatabileceğine dikkat çekildi. Yılda 150.000 civarında Arap'ın bu yolla İsrail’e giriş yapma ihtimali doğdu. İlk iş olarak bu yasa ile Arapların vatandaş olmalarını engelleyen bir yasa yapıldı ve parlamentodan geçti. Ancak Bagats Yüksek Mahkemesi bu yasanın yeterince demokratik olmadığını ve İnsan haklarına uygun olmadığının iddia ederek iptalini istediyse de sonuçta yasa iptal edilmedi ancak zorlaştırılarak sadece bir yıl için geçerli sayıldı. Her yıl bu yasanın geçerlilik süresi uzatılarak Arap nüfusun yurda girişi engellendi.
Bu yasanın tam manası ile demokratik olmadığını herkes biliyor tabii ki. Ancak konu İsrail devletinin varoluşu olunca ve 20 sene sonra burada 5 milyon daha Arap nüfusu ve bir anlamda demografi bir çoğunluk istenmemesi gerektiği fiili bir durum olunca demokrasinin bir kısmı rafta bekleyebilirdi. Hem İsrail devletinin İnsan Hakları Beyannamesi'nde imzası yoktu ve bu konuda kimseye de bir borcu yoktu.
Unutmamak gerekir ki 3 yıl önce tesis edilen ve İsrail’in bir ulus devlet olduğunu teyit eden yasanın esası da bu demografik konuya açıklık getirebilmek adına yapılmıştı.
Şimdi yıl 2021 ve İsrail’de karmaşık bir koalisyon var; bu koalisyonun bir ayağı ve anahtar partisi de Ra’am Arap Partisi, lideri de Mansour Abbas. Ra’am bu yasanın 2021 yılında süresinin uzatılmasını istemiyor, "Bu yasa bir daha geçerse ben yokum" diyor ve hükümeti düşürme tehdidi ile daha 1-2 haftalık koalisyonu korkutuyor.
Rafael Sadi
https://medyagunlugu.com/haber/demografi-ve-bagimsizlik-49665
İlk sorunu babası ile yaşadı. Babasının, 50 yaşında ve üç çocuk yetiştirmiş kızının aldığı karara tepkisi, kızıyla küsmek oldu.
Kocası Yuval ise fikrini değiştirmesi için eşine yalvardı. Çocuklarından birinin böbrek nakline ihtiyacı olduğu takdirde ne yapacaklarını hatırlatarak kararından vazgeçirmeye çalıştı.
Eski Başbakan Binyamin Netanyahu’nun sadık destekçileri olan ailede, annenin böbreğinin Gazzeli 3 yaşındaki Muhammed’in hayatını kurtaracağı öğrenilince kocası kendini daha da haklı gördü: Ya çocuk bir sonraki savaşta ölürse? “Yarın Gazze’de bir operasyon olacak ve o öldürülecek. Sonra? Neyi başarmış olacaksın?”
Kocanın, Gazze’de çıkacak bir savaşta çocuğun ölmesiyle eşinin böbreğinin ziyan olacağını dert edinmesi Segal’i daha da kararlı kıldı.
Böbrek bağışı kararının siyasi değil kişisel olduğunu savunan Idit Harel Segal, “Böbreği kimin aldığı bilgisi beni ne pişman etti ne de bir an olsun tekrar düşünmeme neden oldu. Olması gerekenin bu olduğunu hissettim ve o tatlı çocuğun hayatını kurtardığım için mutlu olmadığım bir gün bile geçmedi” diyor.
Muhalefet şu an koalisyonun önerdiği her yasal düzenlemeye karşı sert kampanya yürütüyor. Knesset’teki çoğunluğu kıl payıyla (bir oy) elinde tutan koalisyonun vekilleri ve bakanları muhalefete oy kaptırmamak için gece gündüz mesai yapıyor, hatta 28-29 Haziran gecesi olduğu gibi parlamentoda sabahlıyor. Koalisyona her adımda meydan okuyan Likud ve müttefiklerinin bu çılgın tempoyu ne kadar sürdürebileceğini zaman gösterecek.
Bennett ve Lapid ise sakin bir görüntü vermek ve sorumlu davranan hükümet ile her türlü çizgiyi aşan Netanyahu arasındaki tezadı vurgulamak için Netanyahu’yu düşük perdeden eleştirmekte anlaşmış görünüyor. İkili soğukkanlı bir vakar ve özgüven sergiliyor. Onlar için işler şimdilik iyi gidiyor. Netanyahu ise kısa süreliğine izne ayrılmış kendinden emin bir liderden ziyade kafası karışık, gerçeklerden kopuk biri olarak görünüyor.
Netanyahu’nun bel bağladığı bir umut kırıntısı Mavi-Beyaz Partisi lideri ve Savunma Bakanı Benny Gantz ile ilgili. Gantz’ın Bennett ile Lapid arasındaki iktidar paylaşım anlaşmasından pek memnun olmadığı sır değil. Bennett’in Yamina Partisi 120 üyelik Knesset’te sadece altı sandalye sahibiyken Mavi-Beyaz’ın sekiz sandalyesi var. Netanyahu’nun elçileri sürekli nabız yokluyor: Gantz acaba mevcut koalisyondan cayıp Netanyahu’yla 2020’de yaptığı iktidar paylaşım anlaşmasına dönüş yapar mı? Önerilen düzenlemeye göre bu kez başbakanlık koltuğuna önce Gantz oturacak ve üç yıl görev yaptıktan sonra başbakanlığı bir yıllığına Netanyahu’ya devredecek.
Ancak Netanyahu’ya sadece Gantz değil kimse artık kolay kolay güvenemez. Zira o verdiği tüm siyasi sözlerden döndü, tüm köprüleri yaktı. Gantz’a yaptığı gibi ortaklarını hep aldattı, yıllar içinde kendisine güvenen herkese kazık attı. Her şeye rağmen Netanyahu pes etmiyor, etmez.
Likud kadrolarının Netanyahu’ya desteği ne kadar sürer bilinmez. Likud’u peş peşe iktidara taşıdığı sürece partiye hâkimiyeti garantiydi ancak şimdi Likud’u iktidardan uzaklaştırdı ve kıymetli bir varlıktan yüke dönüştü. Netanyahu’nun koltuğunu sağlama almak için hızla parti içi seçimlere gitme planı, arkasından örgütlenmeye başlayan Likud’un üst kademelerince engellendi. Partinin kurullarına her isteğini kabul ettirmesi artık mümkün değil. Netanyahu’nun tek adam yönetiminde çatlaklar oluştu, büyü bozuldu. Bennett-Lapid hükümetini temelden dinamitleyecek olağanüstü bir gelişme olmadığı sürece Netanyahu’nun siyasi geleceği hiç olmadığı kadar kasvetli görünüyor.
Ben Caspit
https://www.al-monitor.com/tr/originals/2021/06/netanyahu-plots-comeback#ixzz6zkL3LnxX
Takılan tweetler
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yaban adli romanında gayrimüslim Türk vatandaşlarını tanımlıyor.. Bir utanç tarihi ki yaz yaz bitmiyor..
https://twitter.com/baharakpinar/status/1411732688114008066
Yahudi değilim ama haksızlığa maruz kalırlarsa, yaşam, kültür, giyim, ibadet ve her hakları için can pahasına mücadele ederim.
Cihad benim için savaşmak, kafa kesmek değil tam olarak budur.
Sadece kendini, kendinden olanı, hoşuna gideni savunmak ne marifettir ne de insanlıktır.
https://twitter.com/HudaKaya777/status/1410693927670366208
Haftanın gündeminde 1934 Trakya Olayları:
Yakın tarihimizin acı sayfalarından biri, 87 yıl önce bugün sona ermişti. Yahudilere karşı 21 Haziran 1934'te Çanakkale'de başlayıp, Edirne ve Kırklareli başta olmak üzere Trakya'nın diğer bölgelerine yayılan şiddet ve talan eylemlerine 2 hafta boyunca müdahale edilmedikten sonra 4 Temmuz'da İsmet İnönü'nün TBMM konuşmasının ardından el konuldu. Olaylarda binlerce ev ve işyeri yağmalandı, kadınlara tecavüz edildi. Kırklareli’nde bir jandarma onbaşısı öldürüldü. Gazetelere göre olayları engellemeye çalışan onbaşıyı bir "Çingene" bıçaklamıştı. Basında yer almayan bir başka iddia, onbaşıyı, kızına tecavüz etmeye yeltendiği bir Yahudi’nin öldürdüğüydü.
Türk ırkçılığının öncü isimlerinden Nihal Atsız, 11 Eylül 1933’te Edirne Erkek Lisesi’nde öğretmenliğe başladıktan sonra Orhun dergisinde yazdığı yazılarla Müslüman halkı Yahudilere karşı kışkırtmayı görev edinmişti. Nazilerle doğrudan bağlantılı Cevat Rifat Atilhan’ın dergisi Millî İnkilâp’ın antisemit yayınları ise Atsız’ın dergisini bile mumla aratıyordu. Araştırmacı yazar Rıfat N. Bali’nin aktardığına göre, o dönemin New York Times gazetesi, Yahudilerin Edirne’den kovulması çağrısı yapan Millî İnkilâp’ın binlerce nüshasının olaylardan önce Trakya’da dağıtıldığını yazmıştı.
Olaylar başlamadan önce Trakya’da Müslümanlarla Yahudiler arasında gergin bir hava vardı. Bunun en önemli sebebi, bölge ticaretine hakim olan Ermenilerin 1915 tehciri ile, Rumların 1923’te başlayan nüfus mübadelesi ile Trakya’dan ayrılmalarından sonra ticari hayata beklenenin aksine Müslümanların değil Yahudilerin egemen olmasıydı. “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyasına Trakyalı Yahudilerin pek itibar etmemesi de olayların bahanesi olmuştu. Olaylardan üç ay önce, 18 Mart 1934’te Mussolini, İtalya'nın Afrika ve Asya’ya yayılma niyeti olduğunu açıklayınca Trakya’nın askerî açıdan güçlendirilmesine başlanmıştı. Bu ortamda, savaşta “zararlı” olabilecek azınlık unsurlarının, yani Yahudilerin bölgeden uzaklaşması devletin de işine gelmişti. Verilen sözlere rağmen hükümet zarara uğrayan Yahudilere hiçbir yardımda bulunmadı.
1927 sayımına göre 10 bin 400 olan Trakya’daki Yahudi nüfusu, 1935 sayımlarında 7 bin 500’e düşmüş yani 3 bin civarında Yahudi olaylar nedeniyle göç etmek zorunda kalmıştı...
https://twitter.com/tarihdergi/status/1411581973433393152
Veda turunda olan İsrail Devlet başkanı Rivlin’in yanında özel kalem müdürü Rivka Ravitz var. Haredi olan Ravitz’in 12 çocuk annesi olduğunu öğrenen ABD Başkanı Biden önünde saygıyla eğildi
https://twitter.com/karelvalansi/status/1410974802580475914
Yıl, 1912...
Isaac J. Canetti işi, Alyans Mektebi yadigârı...
https://twitter.com/birvakitler1/status/1410633728389484545
Dünyaca məşhur İsrail aktrisası Gal Gadot üçüncü övladını dünyaya gətirdi.
Qıza Danielle adını verdilər. Mazal tov!
#galgadot #mazaltov #övlad
https://twitter.com/IsrailRi/status/1410093693483339777
1912’de, Güney Afrika'da görevli Ermeni asıllı Başkonsolosumuz Yuhannes Bey, Türk ordusuna uçak almak için Afrikalılardan bağış toplamıştı.
Başkonsolos Yuhannes Bey'e Mozambik ve Güney Afrika Müslümanları, Osmanlı ordusunun zaferi için bağış göndermişti.
Bu yardım kampanyasına katılanlar arasında, şimdi Zimbabve sınırları içerisinde kalan Salisbury eyaletinde ve Transvaal'de yaşayan Sefarad Yahudileri de vardı.
https://twitter.com/AlpEmec/status/1411619105258586112
Ahiren Buenos Aires Sefarad Topluluğu Derneği Başkanı seçilen Marcos Daniel Mayo, dün Büyükelçi Ş. Vural Altay'a bir nezaket ziyareti gerçekleştirmiştir.
https://twitter.com/TCBuenosAiresBE/status/1410940958246637573
Bir Fransız Yahudisi olan Bertrand Nissim Reinach Paris'te doğmuş.
20 Kasım 1943'te Drancy'den #Auschwitz'e sürüldüğünde 20 yaşındaymış. Ölüm kampından sağ çıkamamış.
Çektirdiği son fotoğrafı.
https://twitter.com/DritaEsadi2/status/1412005745260965890
Ankara Kalesi'nde Yahudi Mahallesi'nde bulunan metruk bir ev.
Yılların yorgunluğunu yansıtan duruşu ile neler görüp geçirdiğini anlatmak ister gibi. @Seda_Ozen
https://twitter.com/cnncetinkaya/status/1411572804173115392
Edirnekapının hemen dışında Eğrikapı Yahudi mezarlığından hemen hiçbir şey kalmadı. Kalan iki şeyden biri mezarlığın olduğu sokaktaki Maşatlık adı ki bu tabir Yahudi mezarlıkları için kullanılır diğeri de bugün Eyüp Nişancasında Sertarikzade tekkesi avlusunda duran bu mezartaşı
Fetih sonrası İstanbulun ilk hahambaşıları burada gömülüydü
https://twitter.com/onderkayaistan1/status/1412114293676511233
Ağa Takılanlar Öneriyor
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57699702
https://www.aa.com.tr/tr/podcast/abd-israil-ittifakinda-yeni-donem/2291521
https://odatv4.com/en-eski-yahudi-tarikatinda-neler-gordum-03072132.html
https://www.biracemiyolcu.com/post/i-srail-de-tar%C4%B1m-ve-tar%C4%B1m-teknolojisi
http://www.cevirigazetesi.org/almanyada-1700-yillik-yahudi-yasami/
https://insamer.com/tr/degisim-koalisyonu-ve-israilde-yeni-donem_4070.html