Üç haftalık hüzün döneminin en yoğun noktası: TİŞA BEAV

Yahudilik kederle, üzüntüyle, acıyla beslenmez. Tora ve Rabilerimizin öğretileri bize yaşanan acıların mutlaka bir sonu olduğunu, en beklenmedik bir anda olayların değişip apayrı bir yol açılabileceğini, bu inanç ve güvenle hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamamız gerektiğini gösterir. Tişa BeAv kadar acı dolu bir günden sadece altı gün sonra Tu BeAv´da birbiri ardına gerçekleşen mucizeler de Yahudilerin bu kadim hayat felsefesini destekler. Tişa BeAv orucu bu yıl 17 Temmuz Cumartesi akşamı gün batımında başlayıp ertesi gün, 18 Temmuz Pazar yıldızların çıkmasıyla sona erer.

Nazlı DOENYAS Kavram
14 Temmuz 2021 Çarşamba

Av ayının 9’u anlamına gelen Tişa BeAv, Şiva Asar BeTamuz’da altın buzağı günahı ve On Emir tabletlerinin kırılması gibi tarih boyunca bu dönemde gerçekleşen trajik olaylarla başlayan üç haftalık hüzünlü dönemin en yoğun noktasını oluşturur.

Tanrı’nın Varlığı Şehina’yı barındıran Kutsal Tapınak Bet Amikdaş’ın farklı yıllarda aynı dönemde yıkılması, Kutsal Topraklara girmeden önce kabile liderlerinin bu topraklar hakkında yanlış algı yaratan sözleri ile halkın umutsuzluk içinde ağlamaları ve Tanrı’nın bu nesilden, (toprakların Tanrı’nın söz verdiği şekilde fethedilebileceğini savunan Kalev ve Yeoşua haricinde) hiç kimsenin Kutsal Topraklara giremeyeceği hükmünü vermesi, daha yakın tarihte ise Yahudilerin İspanya’dan sürülmeleri, I. Dünya Savaşı ve akabinde Holokost’a götüren II. Dünya Savaşının başlama tarihi de yine bu döneme denk gelir.

Tarih boyunca bu tarihlerde meydana gelen acı olaylar bize bu dönemin dikkat edilmesi gereken bir dönem olduğunu gösterir. Bu yüzden de bu dönemde evlilik gibi yeni başlangıçlar yapılmaz.

Hatırla, ama geçmişin esiri olma

R. Jonathan Sacks (zt”l), binlerce yıl öncesinde yaşanmış olsa bile geçmişteki olayları hatırlamaya devam etmemizin önemini şöyle açıklıyor:

“Yahudilik, hatırlama ve hafıza üzerine kuruludur. Zahor-hatırla kelimesi Tora’da 169 kere karşımıza çıkar. ‘Mısır'da yabancı olduğunuzu hatırla’, ‘Eski günleri hatırla’, ‘Yedinci günü kutsamak için hatırla’. Yahudiler için hatırlamak, özellikle de yılın bu zamanında adeta dini bir görev gibidir. Biz bu döneme Yahudi takvimindeki en üzücü güne giden ‘Üç Hafta’ diyoruz. Tişa BeAv, ilki MÖ 586'da Babil Kralı Nevuhadnetsar tarafından, ikincisi MS 70’de Titus tarafından, her iki tapınağın da yıkıldığı tarihtir. Yahudiler bu trajedileri asla unutmadı. Günümüzde de her düğünde onların anısına bir bardak kırmaya devam ediyoruz.

Üç hafta boyunca, hiçbir kutlama yapmıyoruz. Tişa BeAv’ı da oruç tutarak ve yas tutanlar gibi yerde veya alçak taburelerde oturarak, Eha-Ağıtlar okuyarak geçiriyoruz. Bu, ortak keder günümüzdür. 2500 yıl hatırlamaya devam etmek için uzun bir süre.

Bana sık sık -genellikle Holokost ile bağlantılı olarak- gerçekten bu acıları hatırlamaya devam etmenin doğru olup olmadığı sorulur. Acıda da bir sınır olmamalı mı? Dünyadaki etnik çatışmaların çoğu, uzun zaman önce algılanmış adaletsizliklerin hatırlanması yüzünden körüklenmiyor mu? Arada bir unutmak dünyayı daha barışçıl bir hale getirmez miydi?

Buna cevabım hem evet hem hayır, çünkü bu, olayları nasıl hatırladığımıza bağlı. İkisi sıklıkla karıştırılsa da, hatıra/hafıza, tarihten farklıdır. Tarih başkasının hikâyesidir. Uzun zaman önce başka birinin başına gelen olaylarla ilgilidir. Hatıra/hafıza ise benim kendi hikâyemdir. Nereden geldiğim ve hangi anlatının parçası olduğumla ilgilidir. Tarih, ‘ne oldu?’ sorusuna cevap verirken hatıra/hafıza, ‘öyleyse ben kimim?’ sorusuna yanıt verir. Bu, kimlik ve nesiller arasındaki bağlantı ile ilgilidir. Toplumsal hafıza söz konusu olduğunda, her şey hikâyeyi nasıl anlattığımıza bağlıdır. İntikam için hatırlamıyoruz. Moşe Rabenu, ‘Mısırlılardan nefret etme çünkü onların ülkesinde birer yabancıydınız’ dedi. Özgür olmak için nefreti bırakmalısın.

Geçmişi hatırla, diyor Moşe Rabenu, ama onun esiri olma. Onu bir nimete, bir umut kaynağına dönüştür; bir lanete, alçalmaya değil. Bugüne kadar tanıdığım Holokost kurtulanları zamanlarını intikam almaya çalışarak değil, tam tersine hoşgörüyü ve hayatın değerini öğretmek için yaşadıklarını gençlerle paylaşarak değerlendiriyor. Günümüzün hızlı hareket eden kültüründe, hatırlamanın önemini hafife alıyoruz. Bilgisayar hafızaları büyüdü, bizimkiler ise kısaldı.

Çocuklarımıza verebileceğimiz en büyük hediyelerden biri nereden geldiğimizi, uğruna savaştığımız şeyleri ve nedenlerini onlara aktarmaktır. Değer verdiğimiz şeylerin hiçbiri – özgürlük, insan onuru, adalet – mücadele etmeden elde edilmedi. Hiçbiri bilinçli bir farkındalık olmadan sürdürülemez. Hafızası, hatırası olmayan bir toplum, haritasız bir yolculuğa benzer. Hayat ancak bir hikâyenin parçası olduğumuzda bir anlam taşır ve hikâye ne kadar büyük olursa, hayal gücümüz de o kadar genişler. Ayrıca, hatırlanan şeyler ölmez. Bu da bu dünyada ölümsüzlüğe en çok yaklaşabildiğimiz noktadır.”

Korkudan umuda - 10 aftara yolculuğu

Şiva Asar BeTamuz (17 Tamuz) ile Tişa BeAv (9 Av) arasındaki üç Şabat’ta okunan aftaralara* Telata Depuranuta-Keder/felaket üçlüsü adı verilir. Yirmeyau ve Yeşayau kitaplarının açılış bölümlerinden oluşan bu aftaraların her biri, Yisrael halkının onları Tanrı’dan ve birbirlerinden uzaklaştıran davranışları değişmediği, Tanrı yoluna dönülmediği takdirde başlarına gelebilecek olan felaketler hakkında kehanetler içerir. Bütün bu olumsuzlukların yanında her aftara, sonunda samimiyetle ve içten bir pişmanlıkla Tanrı’ya dönüldüğü takdirde kurtuluşun her zaman mümkün olduğu umudunu verir.

Tişa BeAv ile Roş Aşana arasındaki yedi aftara ise Şiva DeNehemta-Teselli Yedilisi olarak adlandırılır. Bu aftaralar, Yeşayau Peygamber’in kitabından, Bet Amikdaş’ın yıkılışından duyulan acıyı bir nebze olsun teselli edebilecek ve gelecek için ümit veren bölümlerdir.  Bu aftaralarda Yeşayau Peygamber, çok üzgün olan Yahudilere, günah işledikleri, suçlu oldukları halde Tanrı’nın onları hiç bir zaman unutmayacağı, ışıklı günlerin yakın olduğu mesajını verir.

Bu şekilde İsrailoğulları Tanrı’dan uzaklaşmış olsalar da, yollarını şaşırmış olsalar da samimiyetle hatalarının farkına varıp bundan üzüntü duyup harekete geçtiklerinde Tanrı’nın onlara her zaman ışık olacağının, onlara yakınlaşma yolunu göstereceğinin ve Tanrı’ya dönüş yolunun her zaman açık olduğunun umudunu ve güvenini içlerinde taşırlar.

ŞABAT HAZON- 17 Temmuz Cumartesi

Tişa BeAv’dan önceki Şabat (bu yıl 17 Temmuz Cumartesi), Şabat Hazon-Vizyon Şabat’ı adıyla anılır. Bu isimle anılmasının bir sebebi, Tişa BeAv’dan önceki Şabat’ta okunan Devarim peraşasının aftarasının ‘Hazon Yeşayau-Yeşayau’nun gördüğü vizyon’ kelimeleriyle başlamasıdır (Yeşayau 1:1-27).

Bu hafta okunacak olan Hazon Yeşayau Aftarası,  Şiva Asar BeTamuz ile Tişa BeAv arasında okunan ve Keder/Felaket Üçlüsü-Telata Depuranuta olarak adlandırılan aftaraların üçüncü ve sonuncusudur.

Aftara’nın giriş bölümünden itibaren peygamber Yeşayau, Tanrı’nın sözlerini Yahudi halkına aktarır. Tanrı, halkı akla gelebilecek en sert şekilde eleştirir ve O’nun Adına yapılan korbanların temel amacının kişiyi teşuva yapmaya, hatasını anlamaya ve bundan vazgeçmeye, Tanrı’ya dönmeye teşvik etmek olduğunu söyler. Tanrı, açık şekilde teşuva ile bağlantısı olmayarak yapılan korbanların O’nun Gözünde iğrenç olduğunu belirtir. (Yeşayau 1:13-14)

Birkaç pasuk sonra Tanrı’nın asıl istediğinin kalpleri teşuvaya açmanın yanında, hayatımızın her alanında davranışlarımızı iyilik ve adaletle yönlendirmemiz, haksızlığa uğrayanların, dulların, yetimlerin haklarını için mücadele etmemiz olduğunu görürüz (Yeşayau 1:17, 23).

“İstediğim oruç bu mu sanıyorsunuz?”

Tişa BeAv’dan hemen önceki Şabat’ta okunan Hazon Yeşayau aftarası, bu sene 17 Temmuz Cumartesi akşamı tutmaya başlayacağımız orucun nasıl olması gerektiği konusunda bize değerli ipuçları verir. 25 saat boyunca bir şey yiyip içmediğimizde, orucun sadece en alt seviyesini yerine getirmiş oluruz. Orucun asıl amacı, bir an durup düşünmek, hayatımızı, yaptıklarımızı gözden geçirmek, Tanrı’nın benzeyişini hayatımızın hangi alanlarında yansıtıp nerelerde eksik kaldığımızı fark etmek ve eksikliklerimizin bilincine varıp bunları tamamlamaya niyet etmeye yoğunlaşmamızı sağlamaktır. Bunları yapmadan sadece bir şey yemeyip içmememizin, Tanrı Gözü’nde bir anlamı olmayacağını, Şabat Hazon’da okunan aftarada Peygamber Yeşayau’nun ilettiği sözlerde açıkça görebiliyoruz.

Yeşayau Peygamber, Yeşayau kitabının daha ileriki bölümlerinde Tanrı’nın istediği şekil orucu, Tanrı’nın Sözleri ile daha detaylı olarak tarif ediyor: “Bugünkü gibi oruç tutmakla sesinizi yükseklere duyuramazsınız. İstediğim oruç bu mu sanıyorsunuz? İnsanların isteklerini denetlemesi gereken gün böyle mi olmalı? Kamış gibi baş eğip çul ve kül üzerine mi oturmalı? Siz buna mı oruç, Tanrı’yı hoşnut eden gün diyorsunuz? Benim istediğim oruç… ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak, yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi? Barınaksız yoksulları evinize alır, çıplak gördüğünüzü giydirir, yakınlarınızdan yardımlarınızı esirgemezseniz, ışığınız tan gibi ağaracak, çabucak şifa bulacaksınız. O zaman Tanrı yardım çağrılarınızı yanıtlayacak, O’nu çağırdığınızda ‘İşte Buradayım’ diyecek.” (Yeşayau 58:4-9)

Kısa kısa Tişa BeAv

İsmi: Tişa BeAv, Av ayının 9’u anlamına gelir.

Çıkış yeri: Mişna Taanit 4:6, bu gün İsrailoğulları’nın başına gelmiş olan beş trajedi nedeniyle oruç tuttuğumuzu açıklar. Casusların vaat edilen topraklar hakkında verdikleri manipülatif rapor nedeniyle bu rapora inanan İsrailoğulları’nın Kutsal Topraklara girmeyecekleri hükmü verilir. Birinci Bet Amikdaş Babil Kralı Nevuhadnetsar tarafından ateşe verilip yıkılır. İkinci Bet Amikdaş Romalılar tarafından tahrip edilir. Yahudi direnişinin son kalesi olan Betar, Romalıların eline geçer. Bet Amikdaş ve Yeruşalayim Romalılar tarafından bir tarla gibi dümdüz edilir ve Aelia Capitolina adında putperest bir şehir haline getirilir.

Nerede belirtilir? Neviim-Peygamberler kitabında, Zeharya Peygamber şöyle der: Dördüncü, beşinci, yedinci ve onuncu ayların oruçları, Yahudi halkı için sevinç, coşku dolu bayramlar olacak. Bu nedenle gerçeği ve barışı sevin” (Zeharya 8:19). Tora’da ayların başı olarak belirtilen Nisan ayından sonra beşinci ay Av ayı, beşinci ayın orucu da, Tişa BeAv orucudur.

Ne yapılır? Tişa BeAv orucu (bu yıl) 17 Temmuz Cumartesi gün batımıyla başlar, ertesi gün, 18 Temmuz Pazar akşamı yıldızlar çıkınca sona erer.

Tişa BeAv-Bugün için mesajı: Yahudilik kederle, üzüntüyle, acıyla beslenmez. Tora ve Rabilerimizin öğretileri bize yaşanan acıların mutlaka bir sonu olduğunu, en beklenmedik bir anda olayların değişip apayrı bir yol açılabileceğini, bu inanç ve güvenle hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamamız gerektiğini gösterir. Tişa BeAv kadar acı dolu bir günden sadece altı gün sonra Tu BeAv’da birbiri ardına gerçekleşen mucizeler de Yahudilerin bu kadim hayat felsefesini destekler.

*Aftara: Neviim-Peygamberler- kitabından her hafta peraşadan sonra okunan bölümler.

Tişa BeAv’da Neler Olmuştu, Tişa BeAv’da Yapılmaması Gerekenler: http://www.sevivon.com/index.php?option=com_content&view=article&id=1404:tisabeav-da-yapilmamasi-gerekenler&catid=64:tisa-beav-nedir&Itemid=238

 

Önemli Not: Yazıda kısa bir özet olarak verilmiş olan bilgiler, okuyucuya bu konular hakkında fikir vermek amacıyla Kutsal Kitap, Devarim (Gözlem), El Gid Para El Pratikante (Gözlem) kitapları ve www.torahmusings.com, rabbisacks.org, www.chabad.org sitelerinden derlenerek hazırlanmıştır. Cemaatlerin farklı gelenekleri ve uygulamaları olabildiği için, yas dönemi ve oruç ile ilgili yasaklar ve kısıtlamalar hakkında en doğru ve detaylı bilgiler için, cemaatin kendi Rabilerine başvurması gerekir. Yazı, konu hakkında sayısız yorumlardan sadece bazılarını kapsamaktadır.

*Katkıları için Rav İzak Peres’e teşekkür ederiz.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün