Kadıköy Emek Tiyatrosu, geleneksel olarak düzenledikleri, 8 Mart Kadınlar Günü´ne özel ´Kadınlar Şenlikte´ festivalini pandemi sürecinde dijital ortama taşımış, 8-14 Mart arasında, tüm haftaya yayılan festivalde, kadınların yazdığı, yönettiği ve oynadığı beş kısa oyun, ´bellek´ teması üzerinden ´beden hatırlar´ fikriyle ortaya çıkarılan performanslar, ustalarla canlı söyleşiler ve konserlerle tam bir kadın dayanışması olayı yaratmıştı.
Festival kapsamında ‘Bellek Online Fest’ başlığı altında sahnelenene, beş kadının yazdığı, beş kadının yorumladığı, bir tek kadının (Özge Erdem) yönettiği, dijital ortamın araçları kullanılarak, tamamını evlerde çekilmiş beş oyundan oluşan kısa oyun serisi, ‘bellek’ ortak teması etrafında gelişen, ancak birbiriyle hiç ilişkisi olmayan kadın karakterlerin öyküleri üzerinden, distopik bir değişimin insan belleğindeki etkisini tek bir çatı altında topluyor ve “başkasının belleğini kendi bedeninde var etmeyi” irdelemeye çalışıyordu.
Ortak ve bireysel belleği ele alan bu etkileyici beşli dizi, sezonda da çevrimiçi gösterilmeye devam ettiği gibi, büyük olasılıkla online gösterimleri ileri tarihlerde de sürdürülecek.
Bu birbirinden ilginç beş hikâye bir distopik yakın gelecekte geçer. ‘Büyük Değişim’ sonrası yaşam tamamen değişmiş, bilinen her şey önemini yitirirken yerine yeni kavramlar, alışkanlıklar, ilişkiler, insanlar türemiş, bu kaosun içinde kimileri geçmişlerini unutmuş, belleklerini yitirmişlerdir.
Toparlanma sürecinde, hafızayı güçlendirebilecek unutulan anıları geri getirebilecek bir ilaç keşfedilir. Denek gruplarıyla test aşamasına gelindiğinde, ilacın sadece bazı kadınlarda ortaya çıkan bir yan etkisi gözlemlenir. Bu kadınların hafızası geri gelmek bir yana, kendilerine ait olmayan yeni bir geçmiş yaratmaya başlar. Bu yönelimin tam olarak neye karşılık geldiğini araştırabilmek amacıyla, ilaç firması temsilcisi (Aslı Menaz) kadınların deneyimlerini dinleyerek analiz etmek ve yeni bulgular saptayabilmek için, beş farklı denkle ilacın etkileri üzerine video görüşmeleri yapar.
Kadınlar ilacın etkisiyle anımsadıklarını ya da anımsadıklarını sandıklarını anlatırken, geçmişin, bugünün ve geleceğin, gerçek yaşanmışlarla düşlenmişlerin iç içe geçtiği, birbirinden ilginç ve etkileyici yaşam parçaları ortaya çıkıyor.
Anlatıcı ile temsilcinin sabit kamera ile çekilmiş diyaloglarından oluşan oyunlar, oyuncuların dört dörtlük performansları sayesinde, soluk soluğa izlenen birer minik başyapıta dönüşüyor. Dizininin çok heyecan verici bir tarafı da çok sevdiğimiz, hayran olduğumuz, pandemi öncesinden beri izleyememiş olduğumuz Gözde Kocaoğlu ve Banu Çiçek Barutçugil gibi eski arkadaşlarımızla ve güzel insan, sevgili dost, büyük oyuncu Defne Halman ile hasret gidermemizi sağlaması. Sevgili Defne, seni ne kadar da çok özlemişiz!!!
‘Uzakların Aynası’
Günlerden bir gün Türk-Altay mitolojisinde cadı olarak dilden dile dolaşan Sarıkız (Albıs) bir hikayenin içine yuvalanmış. Sarıkız’ın yuvalandığı yerden hikayeler dökülmeye, çatırdamaya ve salkım saçak akmaya başlar, derken çırılçıplak soyunup başlar kendini yazmaya... Bin yıllık anlatıların korku dolu tesiri, bir göz bakışıyla dönüşebilir mi bilinmedik serüvenlere?
Alis Çalışkan’ın yazdığı ‘Uzakların Aynası’nda Sarıkız’ı Berfu Aydoğan canlandırıyor.
‘Onlar Burada’
Anna sıradan bir kadın. Sıradan ve mutlu. Anna yemek yemek ister, yer. Sevişmek ister, sevişir. Uyumak ister, uyur. Bir ağaç olmak ister, olur. Hem de gözü gibi sevdiği yaylasının en güneşli yerine dikilmiş bir ağaç.
Bir yaylada başlar 94 yaşındaki kadının hikayesi. Bir banliyöde biter 33 yaşındaki kadının hikayesi.
Aslı Ceren Bozatlı’nın yazdığı iki farklı kadının aynı bedene yerleşmiş iki farklı belleğini Gözde Kocaoğlu aktarır.
‘Kafamda Çıtırtılar’
Unutma ve hatırlama yorgunu kadınlar anlatıyor, anlatsın.
“Hiç halim yok ama sanki mecburum bir şeye. Ama nasıl mecbur biliyor musun… Ben diyeyim, çocuğunu seyrediyorsun bir bataklık kıyısında yavaş yavaş batıyor, kolun yerinden kalkmıyor, uzatasın elini. Nasıl can havliyle kaldırırsan o kolu öyle kalktım bir gün. Bir şey yapmam lazım. O şey neyse, yapmazsam sanki dünya duracak. Bir sabaha karşı… daha gün aydınlanmamıştı… Hava buz gibi. Çıktım dışarı, kalbim ağzımda atıyor.”
Oyunların hepsi çok iyi ama kanımca en sarsıcı olanı Beliz Güçbilmez’in yazdığı metin. Bu dört dörtlük metin Defne Halman’ın olağanüstü yorumuyla daha da değerleniyor.
‘EYS’
Burçak Çöllü’nün yazdığı ‘EYS’de, Ezgi Bakışkan’ın canlandırdığı, Cruise müzisyenlerinin piri Müzeyyen Ecrin Tanala, mustarip olduğu küçücük bir hafıza problemini anlatır. Ancak, o küçücük sorun, zannettiği kadar küçük değildir…
“Benim eserlerim uçtu gitti, hiçbiri kalmadı. Hiçbirini hatırlamıyorum. Onca müzik, nereye gitti, niye kimse saklamadı notalarımı?”
‘Eller Ayaklar Kalpler’
"Geluka insanın en çok üşüyen yeri vücudunun en dışarda kalan yerleridir demişti... Eller, ayaklar o yüzden kolay üşürmüş. Kalp içerde olduğu için kolay kolay üşümezmiş. İnsan ölüp soğuduğunda bile kalp bir süre daha sıcak kalmaya devam edermiş. Belki onu son görüşümde kalbi hala sıcaktı... İşte bunu düşünmekten alamıyorum kendimi... Bir kalp tam olarak ne zaman soğur? Bir insan gerçekten ne zaman ölür?"
Derem Çıray’ın nefis metnini Banu Çiçek Barutçugil yorumluyor.
Kısıtlamaların kalkmasıyla Kadıköy Emek Tiyatrosu, yaz boyunca açık havada canlı performanslar sahnelemeyi sürdürecek. Ağustos – Eylül oyun programları şöyle:
‘Sanki Hiç Unutulmayacak Gibi’ 15 Ağustos saat 19.30’da Kadıköy Emek Tiyatrosu, 23 Eylül saat 21.00’de Selami Çeşme Özgürlük Parkı.
‘Herkes Kocama Benziyor’ 31 Ağustos saat 21.00’de Caddebostan Sahil Amfi Tiyatro, 9 Eylül saat 21.00’de Selami Çeşme Özgürlük Parkı.
Hepinize sağlıklı ve bol tiyatrolu günler dilerim.