Elimde bir Eddi Anter kitabı var. Adı ´El Ele/ Manus in Mano´. Her zamanki gibi iki kere okuyacağımı biliyorum. İlk okuduğumda fantastik bir macera romanı keyfinde, ikinci okuduğumda ise kişisel gelişim tadında olacak. Ayrıca ´el ele´ olmak, günümüzde hepimizin önem verdiği bir kavram... Baş etmeye çalıştığımız onca problem varken ´el ele´ vererek yaşama anlam katmak kayda değer bir çaba. Şimdi de Eddi Anter´in merak ettiğimiz sorulara verdiği cevaplara göz atalım...
Değişimin kaçınılmaz olduğu dünyada bugünkü Eddi Anter kimdir?
Her gün, hatta her an evren, dünya, canlılar değişiyor; yenileniyor ben de bundan farklı değilim elbet. Kendime baktığımda epeyce yol kat ettiğimi görüyorum. ‘Bu dünyaları ben yarattım’ tavrından ‘koca dünyada ben bir zerreden öte değilim’ sonucuna varan bir yolculuğun içindeyim. Hem fark yaratmayacak kadar ufak ve önemsiz hem de burada halen tutulacak kadar önemli olduğumu düşünüyorum. Hayat amacını bulan kişi onu açığa çıkartmak ve başarmak için yaşam gayesini de bulmuş demektir. Ben hem her şeyim hem de her şey benim ve ben’im.
Tekstil gibi bir sektörden edebiyata geçiş sürecini okurlarımızla yeniden paylaşmak ister misiniz?
Yirmi senelik tekstil ihracat işim varken bir gün aniden “Yaptığım işi seviyorum fakat sevdiğim işi yapmıyorum” dediğimi hatırlıyorum. Kitap yazmak bir sevdaydı, tutkuydu adeta benim için. İlk romanım raflarda yer aldığında ve En Çok Satanlar Listesinde aylarca kaldığında doğru yolda olduğumu anladım.
Kitaplarınız heyecanlı birer macera romanı gibi bir solukta okunuyor. Aynı zamanda birer başucu kitabı tadındalar. Bu konudaki fikirleriniz nedir?
Amaç okuyucuyu biraz durup düşündürmek fakat bunu da ağdalı cümlelerle değil hemen herkesin aklından geçen fakat soramadığı ya da cevap aradığı soruları kullanarak yapmak. Başucu demek her an el altında bulundurulan kitaptır. İstendiği zaman açıp bir referans olarak bakmak ya da kafama takılan bir soruya cevabı yeniden bulmak için yakında tutmanın sebebidir. Akıcı bir dil olmadığında okuyucu sıkılıp ara verebiliyor ya da kitabı yarıda bırakabiliyor. Akıcı ve roman tadının her ikisini de yapabiliyorsam ne mutlu bana.
Son kitabınız 'El Ele’de kahramanların belli bir adları yok. Madam, adam, uşak, keşiş gibi unvanlarla anılıyorlar. Sebebi nedir?
Aynı müzikte, notalarla birlikte sözlerin olması gibi düşünün. Sözlü şarkıları dinlediğimde hep bir anıya götürüyorlar beni ve o anıda hissettiklerimi aynen yeniden yaşatıyorlar bana. Sadece enstrümantal olduğundaysa dinlediğim anın içinde kalabiliyorum. Romanımda karakterlere belirli bir isim vermeyerek onların isimlere hatırlanmamasını istedim. Değişik bir deneme oldu benim için. Sonucundan memnunum.
Kitabınızda Birkat Amazon, bar-mitzva, kiduş gibi bazı kavramlara rastlıyoruz. Bu konuda bizi bilgilendirir misiniz?
17 senedir tasavvuf eğitimi alıyorum. İçeriği inanç, meta fizik veya Kabala olan, elime geçirdiğim tüm kitapları okuyup sorularıma cevaplar arıyorum. Bu yanıtları da romanlarımın içinde kullanarak bildiklerimi okuyucuyla paylaşıyorum. Sonuçta aklın yolu bir ve hepimiz aynı şeyi arıyoruz ve bulduğumuzun da farkına varamıyoruz. Bahsi geçen bu kavramlar kendi kültürümün bir parçası ve bunu geniş toplumla paylaşarak az da olsa geldiğim yeri tanıtmak ve farklılıkların bizi nasıl geliştirdiğini göstermek istiyorum.
Kitabınızdaki yemek menüler, gerçek bir beş Michelin yıldızlı restorandan seçilmiş gibi. Özellikle mi buna dikkat ettiniz?
Evet, öyle oldu. Günümüzde yediğimiz yemek karın doyurmaktan öte, egoyu besleyen bir unsur konumunda. Farklı tatlar, yaratıcı sunumlar iştahı açıyor zannediyoruz aslında yemeğin tadından önemli olan yiyen kişinin ağız tadıdır. Aç olan kişinin ne yediği önemini yitirir. Bunu maalesef unuttuk ve yenilik arayışında kaybolmaktan öte gidemiyoruz.
Kitabınızda seçim yolları, zaman-gerçek ve zihni boşaltmak gibi kavramlar ön planda. Şalom okurlarına bu konularda bilgi verir misiniz?
Bir dönem “İnsan düşündüğü kadar vardır” diye inanmıştım şimdiyse “İnsan düşünmediğinde vardır” konumuma geldim. Düşüncesiz bir halde olup zihinsizlik deneyimini yaşamak aranan şeyin açığa çıkmasına katkıda bulunmak açısından çok önemli. Bu yola nasıl girdiğimi ve bu yolun neler içerdiğini paylaştım ‘El Ele’ romanında. Meditasyonun yanında neler yapılabilir ve zihin ile nefs nasıl idare edilir konularına da değindim.
Oldukça şiirsel bir anlatımız var. Kafiyeli ve ölçülü bir düz yazı tadındaki bu anlatımız için çabanız kayda değer…
Basit bir dilin her zaman akılda kalacağına inanıyorum. Okuyan kişi zaten sorgulayacağı epey bir malzeme bulacak kitaplarımda. O yüzden düz yazı tercihim oluyor her zaman. Fazla karmaşık yazı şekli okuyucunun kafasını karıştırmaktan öte gitmiyor ne yazık ki. Amaç okuyucuya haz verip okuma zevki aşılamak.
Yolda yeni projeler var mı?
Her seferinde olduğu gibi roman biter bitmez yeni bir kitap için not almaya başladım. Bir yazarın kitaplarının önüne geçmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yazanın meşhur olmasından öte kitaplarının tanınması kişiyi başarılı yapar düşüncesindeyim. Uzun ve meşakkatli bir yol. Psikolojik Danışmanlık Hizmeti vermenin yanında kurumsal eğitimlere de devam ediyorum.