Bırak beni böyle…

Gençlerimiz için en iyisinin ne olduğunu zihinsel olarak bilmek ile duygusal olarak bize iyi hissettiren arasında doğal bir çatışma var. Bu iç çatışmaya sebep olan biraz bencilce bir korku: Kendi hayatlarını kurmalarının bizim hayatımızda yaratacağı boşluk etkisi.

Aylin GERON Yaşam
1 Eylül 2021 Çarşamba

Yedi valiz…

Kapının önünde tam yedi valiz!

Sabah 7.25 uçağı için erkenden çıkmamız gerekiyor.

Çok istememe rağmen daha önce hiç Amsterdam’a gitmemişim ve bu ilk gidişim hiç de hayal ettiğim gibi değil…

Ailecek oğlumuzla onu üniversite okuyacağı şehre yerleştirmek için bu yolculuk.

Nasıl karman çorman hisler içindeyim. Hem kutlama hem yas iç içe geçmiş…

Gözlerimden en olmadık yerde süzülen yaşlar eşlik ediyor ruh halime. Bir gülüyorum sonra birdenbire ağlamaya başlıyorum.

 Bu evden ilk gidişi değil. İlkokul üçüncü sınıfta okul gezileri ile başladı. Bir aydan fazla yurt dışında okulda, kampta, tatilde olduğu oldu. Ama bu başka…

***

Kısa bir süre önce bir arkadaşımla kahve içerken böyle bir duygu selinin ortasında buluverdim kendimi.

Neden ağlıyorsun hiç anlamıyorum” dedi. “Oğlun hedefine ulaştı. Hep hayalini kurduğu okula kabul aldı ve olması gerektiği gibi, senin de aslında onun için arzuladığın gibi gidiyor. Öyleyse, neden bu göz yaşları?”

Sahi neden?

Bir devir kapanıyor da ondan.

Her bitiş biraz hüzünlü değil midir?

Biten ne?

Küçük şeyler... (ki aslında hiç de küçük değiller!)*

Mesela…

Sabah iki kardeşin okula gitmeden önce tuvaleti kapmak için telaşlı tartışmaları bitiyor!

Gece eve geç geldiğinde odasının kapsısını kapatırken “bam” diye kapıyı vurması ve bizi uyandırması bitiyor.

Okuldan çıktığında “Anne çok açım n’olur ben gelmeden yemek hazır olur mu?” demek için aramaları bitiyor.

Fenerbahçe’nin maçı olduğunda salonun ortasına kurulup zehir zemberek kavga gürültü maç izlemeleri bitiyor.

Evde her an esen ‘debate’ (münazara) havası bitiyor.

Biraz daha küçük şeylere örnek vermeye devam edersem sanırım yazıyı tamamlayamayacağım…

Bu kadar sulu göz olmak istemeyen tarafım ile size yeni bir kavram getiriyorum:

‘Kurabiye ebeveyn’.

Çabuk dağılan ebeveyne takılan isim bu.

Ben de bu günlerde kurabiye olmak istemiyorum. Neden mi? Çocuklar (yaşı kaç olursa olsun) ebeveynlerin dağıldığını gördüklerinde paylaşmayı kesiyor. Gündelik paylaşımlarda başlayan bu kesintiler zamanla arada kurulan ilişkinin zedelenmesine ve hatta kopmasına sebep olur.

Hiç kimse değer verdiklerini üzmek, öfkelendirmek, hayal kırıklığına uğratmak, uykusuz bırakmak istemez.

Tamamen iyi niyet ama sonuç asla arzu edilen değil.

Dağılmayacağım.

Bağlarımız uzayacak, esneyecek ve hep bağlı kalacak. Arzum bu. Peki nasıl?

Uzaktan nasıl yöneteceğiz bu ilişkiyi?

Gençlerimiz için en iyisinin ne olduğunu zihinsel olarak bilmek ile duygusal olarak bize iyi hissettiren arasında doğal bir çatışma var.

Bu iç çatışmaya sebep olan biraz bencilce bir korku: Kendi hayatlarını kurmalarının bizim hayatımızda yaratacağı boşluk etkisi.

Bu ve benzeri ebeveynliğe dayalı korkulardan oluşmuş ‘helikopter ebeveynliği duymuşsunuzdur. Bir nevi aşırı ebeveynlik! Her an her yerde çocuğun etrafında dolanan, yaşanmadan olası tüm sorunları çözen, organizasyon becerileri üst düzey bu ebeveynler çocuklarına hiç inisiyatif verebilecek alan bırakmadıkları gibi yaşanan her durumda sorumluluğu ya kendilerine ya da çevrelerine atarak sorumsuz, motivasyonu düşük, dayanıksız, özgüveni ve öz-yeterliliği gelişmemiş gençler yetiştirir. Yine niyet ile sonuç arasındaki uyumsuzluğa bakalım. Bu gençlerin yetişkin hayatına adaptasyonları tahmin edebileceğiniz gibi yurtdışında herhangi bir şehirde okumaya gitmeleri ile bir anda olmaz, olamaz. O helikopteri onlar da gittikleri her yerde arar dururlar. Helikopter işlevini yitirdiği için mutsuz, gençler de yetersiz hisleriyle buluşur.

Mesele her ebeveynde bir miktar olan bu kontrol ile karışan müdahaleci ebeveynliği yaşa bağlı olarak sağlıklı mesafeye getirebilmekte. 

Bunun için ne ‘kurabiye’, ne de ‘helikopter’; bambaşka bir terim sunuyorum size:

Denizaltı ebeveynlik’.

Aynı bir denizaltı gibi sürekli görünür ve müdahil olmayan ama periskopu ile sürekli gözlem halinde olmak.

Sağlıklı bir mesafe ve karar alma sorumluluğunun ön planda olduğu bir model denizaltı ebeveynlik.

Çok küçük çocuklarda uygulandığı zaman ebeveynler ilgisiz, çocuklarından kopuk olmaları ile yargılanabiliyorlar ama ben helikopter ebeveynlikten ise denizaltı modelini tercih ederim sanıyorum. Hatta Chicago Tribune’de yayınlanan bir makalede helikopter ebeveynliğin panzehri olarak anlatılmış denizaltı ebeveynlik...

Bu yazıyı okuyan tüm ebeveynlerden kendilerini dürüstçe değerlendirmelerini isteyeceğim:

  1. 1.    Dilinize bakın:

“Bu hafta matematik sınavımız var. Bakalım nasıl yetiştireceğiz bu kadar konuyu?”

Sınav kimin? Okul kimin işi? Akademik işleri ve sorumlulukları çocuğumuza bırakamıyorsak bütün sorumluluğu 17-18 yaşında üniversiteye giderken bir anda nasıl alsın?

  1. 2.    Tek başına yapmasına onay/izin verdiğiniz şeylere bakın:

“Gece bu saatte neden yürüyerek gideceksin ki? Ben bırakıveririm seni arkadaşına.”

Sizde kaygı uyandıran şeyler doğrultusunda hayatına müdahale ediyorsanız bu gencimizi kaygılı ve gergin yapabilir. Tekliflerinizi önce “Bu kimin ihtiyacı?” filtresinden geçirin.

  1. 3.    Onun hayatında işgal ettiğiniz yere bakın:

“Harika bir atölyeye kaydettim seni. Bayılacaksın. Mühendislik atölyesi. Cumartesi sabahları saat 11.00’de basket antrenmanından sonra!”

Seçim kimin? Kim istedi bu atölyeyi? Kim bilir belki basketbol bile gerçekten onun seçimi değildi? Kendi fikirlerinin, tercihlerinin ve karar verme becerisinin gelişebilmesi için ona alan açmak gerekir; eğer seçimlerini beğenmeyeceğinizi düşünüyorsanız yine dönüp bakması gereken kendinizsiniz.  

  1. 4.    Önceliklerinize bakın:

“Tamam… Hemen geliyorum. /Getiriyorum…”

Her an onun için müsait olmak çok romantik gelebilir kulağa. Ancak yine sorgulanması ve filtrelenmesi gereken bir durum. Bu sorunu onun için çözmem uzun vadede ne fayda sağlayacak? Yetişkin dünyasına girdiğinde benim sağladığım servisi sağlayabilecek birini mi arayacak? Sonuç olarak problem çözme becerisini geliştirmesini engelliyor bu müdahaleler.

Uzun vadede helikopter ebeveyn olmak hem ebeveyni hem de çocukları ‘yetersiz’ hissetmeye itiyor.

Bu dört durumu kendi ev ortamınızda kendi davranışlarınızı değerlendirerek okuyun.

Neleri değiştirmek istersiniz?

Küçük adımlarla başlayın.

Unutmayın; çocuklarımız için ne yaptığımız değil başarılı insan olmak adına kendileri için yapabileceklerini ne kadar öğrettiğimizdir asıl ebeveynlik…

Çocuklarımız büyürken ve kendi yollarını çizerken içimizde bir boşluk hissi oluşması normal. Bu boşluk hissi ile buluşmak, onunla didişmemek sadece orada olmasına izin vermek … Mindfulness oluş hallerinden ‘teslimiyet’ aslında.

Ve sırada Karsu bizler için söylüyor:

“Bırak beni böyle…”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün