Olimpiyatlar, her daim ülkeler arasında gelişmişliğin barışçıl bir göstergesi olarak rekabet alanı olmuştur. Tıpkı ekonomik aktivite gibi, olimpiyat başarısı da birçok denklemi içinde barındırıyor.
2020 Tokyo Olimpiyatları sona erdi. Dünyanın iki süper gücü olan ABD ve Çin olimpiyatlarda ilk iki sırayı aldılar. Olimpiyatlar, her daim ülkeler arasında gelişmişliğin barışçıl bir göstergesi olarak rekabet alanı olmuştur. Tıpkı ekonomik aktivite gibi, olimpiyat başarısı da birçok denklemi içinde barındırıyor.
Tarihsel olarak, dünyada ekonomik ve siyasi gücü ele alan devletlere baktığımız zaman, belli bir ölçek ekonomisini yakaladıklarını görüyoruz. Bu ekonomik ölçek, iktisadın temel konusu olan kaynaklar ve kaynakların doğru dağıtımıyla ilgili. İnsanlık medeniyetinin temelinde elbette insan var. Bu sebeple para-insan denklemini en iyi şekilde kurgulayanlar hem siyasi sahnede hem de olimpiyatlarda başarılı oluyor.
Olimpiyat oyunlarında birinci olan ABD’ye baktığımız zaman, ekonomik olarak dünyanın en gelişmiş ülkesi. Bununla birlikte insan gücü de oldukça yeterli. Yaklaşık 320 milyon bir nüfusa sahip ve bu nüfusu göç politikalarıyla genç ve dinamik tutmaya çalışıyor. Çin ise bilindiği üzere nominal olarak dünyanın en büyük ikinci ekonomisi. Yaklaşık 1,5 milyarlık nüfusu ile insan gücü ise neredeyse sınırsız.
Ekonomik kaynaklar ve insan gücü bir araya geldiğinde, olimpiyatlardaki sonuçlar ortaya çıkıyor. Olimpiyatlarda diğer başarılı olan ülkelere baktığımızda, hemen hepsi gelişmiş ülkeler. Japonya, Almanya, Britanya gibi ülkeler genellikle olimpiyatlarda ağırlığını hissettiriyor. Bu ülkelerin ortak noktası ise sermaye gücü ve insan gücünü belli oranlarda bir potada eritebilmeyi başarmış olmaları.
Olimpiyatlarda başarılı olan ülkeleri incelediğimizde, belli bir ekonomik seviyeyi geçmiş olmasıyla beraber, insan gücünün de minimum seviyenin üzerinde olduğunu görüyoruz. Japonya 130 milyonluk, Almanya 80 milyonluk nüfusu ile öne çıkıyor.
Diğer taraftan, dünyanın en gelişmiş ülkelerinden Norveç, İsviçre gibi ülkelere baktığımızda, ekonomik gelişmişliklerinin yüksek olmasına karşın, olimpiyat başarılarının düşük olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun temel sebebi de, az önce başarının iki bileşeni olarak bahsettiğimiz insan gücü konusunda bu ülkelerin yetersiz kalması.
Çin, ekonomik olarak güçlü olmasına karşın gelişmiş bir hayat standardı sunmuyor. Fakat ülke ekonomisinin büyük olması nedeniyle, sınırsız insan gücü ile kapitali marjinal faydası yüksek bir noktada. Bu da Çin’i ilk ikiye taşımaya yetiyor.
Almanya hem 80 milyonluk nüfusu, hem de ekonomik gücü ile olimpiyat için önemli bir ülke. Fakat yine de, Almanya’nın yarıştığı branşlara baktığımız zaman, ABD ve Çin’deki kadar fazla alanda mücadele edemediğini görüyoruz. Burada, ekonomik kaynaklar yeterli kadar olduğu anda, insan gücünün belirleyici faktör olduğunu görüyoruz.
Olimpiyatlar ve Süper Güçler
Aslında olimpiyatlarla ilişkin küçük analizimiz, dünya siyasi tarihinin de bir kısmını açıklıyor. İnsan kaynağını ve bu insan kaynağını ekonomik kaynaklarla birleştirebilmek ekonominin de temel taşı. Son 70 yıldır dünyanın süper gücü olan ABD’ye bakarsak bunu rahatlıkla görebiliyoruz. ABD’de yaşam şartları ya da konfor, Avrupa’daki gelişmiş ülkelerin çoğundan geri olmasına karşın, ölçek ekonomisi büyük olandan yana işliyor. Dünyanın en zeki ve en çalışkan insanlarının çekim noktası olabilmek için, belli bir büyüklüğe ulaşmanız gerekiyor. Elon Musk gibi insanlar, Avrupa’da ekonomik şartları çok iyi olan ülkeler yerine, ABD gibi bir süper gücü tercih ediyor ve bu tercihler ABD’nin süper güç oluşunu perçinliyor.
Ölçek Ekonomisinde Türkiye Perspektifi
Ölçek ekonomisine ülkemiz açısından bakarsak, özellikle son dönemde ne yazık ki gelişmeler pek iyi değil. Özellikle dolar kurunda yaşanan yükselişin ardından, ekonomik küçülme ile birlikte, en iyileri finanse edecek ve burada tutacak kaynaklardan yoksun kalıyoruz. Çok iyi bir mühendisi, çok iyi bir finansçıyı ya da çok iyi bir start-up’u destekleyebilecek ölçeğimiz hala var olmakla birlikte ne yazık ki azalıyor.
Büyük şirketlerin büyük ülkelerde kurulmasının nedeni, o ülkelerin bu şirketlere başlangıçta gereken büyümeyi sağlayacak ölçeğe sahip olmasından kaynaklanıyor. ABD gibi bir ülkede insanlara kahve satmak için kurulan Starbucks’u ya da insanlara ev kiralama aracılığı yapma fikri olan Airbnb’yi düşünün. Bu şirketler küçük bir ülkede kurulmuş olsaydı bu kadar başarılı olabilir miydi? Sanayi devriminden bu yana, kaliteli nicelik kilit bir formül haline geldi. Nitelik sizi güçlü yapıyor, kaliteli nicelik ise süper güç haline getiriyor.
Daha önceki yazılarımda, evrenin matematiğinin nasıl işlediğini anlatmaya çalışmıştım. Ölçek ekonomisi de hayatın her alanında belirleyici oluyor. Ekonomik şartlardan, olimpiyatlara kadar.