•Mardin ve Nusaybin´de yoğunlaşan Yahudilerin yaşadığı yerler halk tarafından Yahudi Mahallesi olarak adlandırılırdı. Aynı niteleme Osmanlı arşiv belgelerinde yer alan kadastro ve mahkeme kayıtlarında da Yahudi Mahallesi veya Yahudiyan Mahallesi olarak geçmektedir. Mardin merkezdeki Yahudi mahallesinin bugünkü Şehidiye Mahallesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu mahalle Mardin´in en eski yedi mahallesinden biri olarak dikkat çeker. İslâm fethinden sonra tutulan ilk kayıtlara göre bu mahallede 480 kişilik bir Yahudi nüfusu vardı. 1827´de Mardin´i ziyaret eden David Bet Hillel, şehirde altı Yahudi aileye ve bir tane de küçük sinagoga rastladığını belirtir. Onun ardından 1848´de Mardin´e gelen Benjamin Haşeni adlı gezgin ise çoğu tarımla uğraşan 50 fakir Yahudi ailesinin bulunduğunu belirtir. DOÇ.DR. MUSTAFA ÖZTÜRK - www.mardinlife.com
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
Yeni İsrail hükümeti, Netanyahu hükümetinin aksine, Filistin topraklarında yeni Yahudi yerleşimleri inşa edeceğe veya insanların topraklarının daha fazlasını işgal edeceğe benzemiyor. Fakat aynı zamanda, Filistin ve İsrail arasındaki sorunları çözeceğe ve Filistin Devleti'nin kurulmasına izin vereceğe de benzemiyor.
Netanyahu, zihnen kendisine benzer bulunan Jair Bolsonaro, Victor Oban, Neandra Modi, Donald Trump gibi popülist ve aşırı sağcı liderlerle müttefiklik kurmuştu.
İsrail'in merkez sol Yesh Atid partisinin genel başkanı, yeni Dışişleri Bakanı ve 2023'te Başbakanlık görevini devralacak koalisyon ortağı Yair Lapid, İsrail'in diplomatik müttefikliklerinde bir değişim yapma niyetinde olduğunu açıklamıştı.
Bu sebepten olacak ki, Yair Lapid, kendisini bu isimlerle andırtmadı ve uzak kalmayı seçti. Bu, İsrail için bir gelişme göstergesi olsa da, Yair Lapid'in gücü burada sona eriyor.
Asıl mesela olan Filistin konusundaki her şey, temelde aynı kalmakta. Yeni hükümetin umudu ise, Filistinlilerin bu küçük tavizler, (sözde) 'artırılmış öz yönetim' ve ekonomik yardımlar ile tatmin olması ve Filistin Devleti'nden vazgeçmeleri.
Gelecek yıllarda da, yeni hükümetin politikaları bir şeyi değiştiremeyeceğe ve bölgede çatışmalar yaşanmaya devam edeceğe benziyor. Yeni İsrail hükümetinin yaptığı ise, çatışmayı sonlandırmak değil, çatışmayı 'yönetmek'.
Seslerinin tonu değişse de, İsrail'in söyledikleri maalesef aynı.
Cengiz Büyükuncu
Amsterdam’daki gösteride de bu tuhaf karışım dikkat çekiyordu. Dindar gruplar, hare krişnacılar, hippiler, faşist topluluklar, komplo teoricileri…
Ama bu kez bunların yanında sanırım ilk defa meydanlarda görülen bir başka grup vardı. Birçok gösterici kollarına İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudilere zorla taktırılan sarı Davut yıldızlarından iliştirmişti. Tabii bunları gösteride takanların Yahudi olmadığı tahmin ediliyor. Akıllarınca, düşünün diyorlar, bu pandemi önlemleri, aşılar falan bize ne denli büyük bir zulüm yaşatıyor!
Bu aklıevvel hamle bekleneceği üzere, bir çok kişiyi çileden çıkardı. Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema, bunun kabul edilemez olduğunu söyledi ve bir daha tekrarlanmamasını istedi. Gösterinin düzenleyicisi olan kişi (ki o da bir Yahudi), bu duruma kendisinin de şaşırdığını, o Davut yıldızlarını zorla takmak zorunda kalanların soyundan gelen biri olarak bunu tasvip etmediğini ama bu kadar büyük kitlenin içinde bu tür vakaların yaşanabileceğini belirtti. Bir de şunu söyledi: “1940-45 arasında Yahudiler için bir apartheid rejimi kurulmuştu; şimdi aşı olmayı reddedenler için kuruldu.”
Bu bir kafa karışıklığı mı? Yoksa düz sersemlik mi? Sersemlikse de neredeyse alıştık. Yine de işin alışmamak gereken bir boyutu var. Bu pandemi önlemi karşıtı gösterilerde bir derin mesele gizli. Zemin meselesi. Haberlere bakılırsa, Hollanda’da istihbarat birimleri bu tür gösterilerde aşırı sağın çok rahat gelişip serpilme, beslenme imkânı bulabileceği konusunda bir süredir uyarılarda bulunuyor.
Yenal Bilgici
https://tuhafzamanlar.com/2021/09/10/meydanda-davut-yildizlari/
Mardin ve Nusaybin’de yoğunlaşan Yahudilerin yaşadığı yerler halk tarafından Yahudi Mahallesi olarak adlandırılırdı. Aynı niteleme Osmanlı arşiv belgelerinde yer alan kadastro ve mahkeme kayıtlarında da Yahudi Mahallesi veya Yahudiyan Mahallesi olarak geçmektedir. Mardin merkezdeki Yahudi mahallesinin bugünkü Şehidiye Mahallesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu mahalle Mardin’in en eski yedi mahallesinden biri olarak dikkat çeker. İslâm fethinden sonra tutulan ilk kayıtlara göre bu mahallede 480 kişilik bir Yahudi nüfusu vardı. 1827’de Mardin’i ziyaret eden David Bet Hillel, şehirde altı Yahudi aileye ve bir tane de küçük sinagoga rastladığını belirtir. Onun ardından 1848’de Mardin’e gelen Benjamin Haşeni adlı gezgin ise çoğu tarımla uğraşan 50 fakir Yahudi ailesinin bulunduğunu belirtir.
Şehir merkezindeki Yahudi nüfusu 1904’teki belgelere göre 580 kişidir. 1900’lerin başlarında merkezde yaşayan Yahudi nüfusun Nusaybin’e göç etmesine sebep olan ilginç bir gelişme yaşanır. İslâm toplumlarında âdet olduğu üzere şehirde her cuma günü kurulan pazar, Yahudilerin kutsal ibadet günü olan cumartesiye aktarılınca Yahudilerin ekonomik durumu büyük yara alır ve bu nüfusun önemli bir kısmı Nusaybin’deki akraba veya dindaşlarının yanına göç eder. Bu dönemde Mardin merkezdeki Yahudi varlığı zayıflarken, Nusaybin’deki Yahudi varlığı ise kuvvet bulur.
Doç.Dr. Mustafa Öztürk
https://www.mardinlife.com/yahudiler-bile-vardi.html
İsrail’in dış politikasında ABD’nin desteğinin önemli olduğunu hepimiz biliyoruz ama gerçekten İsrail her attığı adımda “Nasılsa arkamda Amerika var.” mantığıyla hareket ediyor diyebilir miyiz? Birçok konuda bu iki devlet fikir ayrılıklarına düştüler ve bu maalesef bizim basının çoğunluğunun göstermeye çalıştığı gibi “ağabey-kardeş” ilişkisi değil; hiçbir zaman da öyle değildi. Bu sebeple İsrail’in Filistin’le ilgili politikasını ABD’ye fatura etmek en hafif tabiriyle cehalet oluyor.
Bu ittifakın temelinde ortak değerlere sahip olmak yatıyor. ABD beğenelim beğenmeyelim kendi ülkesinde demokrasi, hukukun üstünlüğü, kadın-erkek eşitliği, insan hakları, LGBT hakları vs. olabildiğince başarabilmiş bir ülke, İsrail de gördüğümüz kadarıyla Ortadoğu’da bu bahsettiğim prensipleri başarabilmiş tek ülke. İtiraz edecek olan okuyucular için şunu hatırlatayım; dünyada ideal bir devlet sistemi kurabilmiş bir ülke mevcut değil, her yerde karşımıza çıkan Kuzey Avrupa mucizesini de yerinde yaşayanlardan dinlemek lazım.
Bununla beraber, siyaseten işbirliği kurmak için prensipler yeterli değil. Örneğin BAE ile ABD yine siyaseten işbirliği yapıyor ama saydığım hangi prensip BAE’de mevcut? Herhalde hiçbirisi desem yanlış olmaz. Bu sebeple “bölgede benzer çıkarlara sahip olmak” unsurunu da ele almak gerekiyor. ABD ve İsrail’in Ortadoğu konusundaki bakış açıları paralellik gösteriyor; “İslami terörü” sonlandırmak (zaman zaman işlevsel olarak kullanan kesimleri de var), ekonomik işbirliğini arttırmak ve özetle o bölgelerden olabildiğince çok “kâr elde edebilmek”. Bütün bu sebeplerle İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’da ittifak kurabilmeleri şaşırtıcı bir sonuç değil. Bunun Yahudiseverlik, Yahudileri kayırmak, Arap nefreti, Müslüman nefreti gibi duygusal argümanlarla hiçbir alakası yok. Benzer çıkarları güden Arap toplumlarıyla da ortaklık yapabiliyor olmaları bunu kanıtlıyor zaten.
L.Deniz Ertuğ
https://www.politikyol.com/11-eylulun-ardindan/
İsrail açısından başka önemli bir unsur da Azerbaycan’da geçmişten günümüze anti-semitizmin yaşanmaması.
Yahudiler, İsrail’den sonra kendilerini güvenli hissettikleri ikinci yer olarak Azerbaycan’ı işaret ediyorlar.Avrupa’daki sinagoglardan da büyük bir sinagogun, 9 Mart 2003’te Bakü’de açılmış olması da Azerbaycan’ın anti-semitizimden ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.
Azerbaycan’dan İsrail’e 1970’lerden itibaren göç eden Yahudiler de ilişkilerdeki önemli bir unsur. İkinci Karabağ Savaşı devam ederken İsrail’de Azerbaycan’ı desteklemek için düzenlenen gösteriler de büyük oranda Azerbaycan’dan göç eden Yahudiler tarafından organize edildi. Hatta İsrail’in Azerbaycan ile yakın askerî ilişkisi ve bu destek gösterileri nedeniyle Ermenistan Tel Aviv’deki büyükelçisini savaş devam ederken, 1 Ekim’de geri çekti.
Azerbaycan Yahudiliği ile ilgili ilginç örneklerden biri de Kırmızı Kasaba’dır. 18. yüzyılın ortalarında kurulan Kırmızı Kasaba, Azerbaycan’da “Balaca İsrail” yani “Küçük İsrail” olarak da bilinir. Burası İsrail’den sonra Yahudilerinin çoğunluğu oluşturduğu tek yerleşim yeri olma özelliğine sahip.
...
Aslında Azerbaycan’ın Tel Aviv’de temsilciliği bulunmasa da, İsrail ile temsilcilik açtığı birçok ülkeden çok daha yakın ve çok yönlü bir ilişki yürütüyor. Özellikle İsrail’deki Azerbaycan Yahudileri iki ülke ilişkilerinin gelişiminde oldukça etkili ve kamu diplomasisi gayet iyi çalışıyor. Zaten Azerbaycan’ın İsrail ile ilişkileri tarihsel süreçte analiz edildiğinde, her ne kadar zaman zaman İsrailli yetkililer bu konudaki isteklerini dile getirseler de iki ülkenin büyükelçilik konusunu yakınlaşmaya bir engel olarak görmediği rahatlıkla söylenebilir.
1993’ten itibaren İsrailli siyasetçiler resmî veya gayri resmî düzeyde Azerbaycan’a ziyaretler gerçekleştiriyor. 1997’de dönemin İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu Azerbaycan’ı ziyaret etti ve Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ile görüştü. Aliyev de 1997’de Amerika’ya yaptığı bir ziyaret sırasında Amerika Yahudi Kongresi’ne katılarak Amerikan Musevi cemaatinden Ermeni işgaline karşı desteğini istedi. 16 Nisan 1996’da Holokost’u anma dolayısıyla Yahudi cemaatine yönelik bir konuşma yaparak ilişkileri sıcak tutmaya çalıştı. 22-24 Nisan 1999 tarihlerinde, Washington’da Holokost Müzesi’ni ziyaret etti. 2009 yılında ise dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in Azerbaycan’a yaptığı ziyaret büyük yankı uyandırdı, özellikle İran’ın tepkisine neden oldu. İlerleyen dönemlerde de farklı düzeylerde karşılıklı resmî ziyaretler devam etti.
Özetle iki ülke ilişkilerinin Azerbaycan’ın büyükelçilik açmamasına rağmen oldukça yakın olduğuna dair çok fazla örnekler sunulabilir. Bununla birlikte ticaret ve turizm ofisinin açılması, büyükelçiliğin de açılacağı yönünde bir sinyal olabilir. Aslında İkinci Karabağ Savaşı ve bu savaşta iki ülke ilişkilerinin yakınlığının uluslararası alanda daha geniş bir çevre tarafından fark edilmesi, Azerbaycan’a yönelik “bu kadar yakın ilişki varken temsilcilik neden yok” gibi sorunların daha fazla dillendirilmesine ve bir baskı unsuru olmasına neden olabilir.
Esma Özdaşlı
https://fikirturu.com/jeo-strateji/azerbaycan-israil-dar-ama-derin-bir-iliski/
Takılan tweetler
İzmir Kemeraltı Çarşısı'nın çaba ve girişimleriyle restorasyonu yapılan veya bekleyen tarihi sinagoglar.@bencoya
https://twitter.com/Paul_Osterlund/status/1436053301213138945
İzmir Kemeraltı'ndaki son Yahudi havyar satıcısı
https://twitter.com/Paul_Osterlund/status/1435951770224799746
Diğer bir ihtimal kaçma operasyonu 6 kişiden 1'si ve 2'si için yapılmıştı, 4'ü kendini feda etti.
İsraillilerin kurumsal güçlülüğü/hafızası yadsınamaz ama Araplardaki kıvrak zeka ve farklı seçenekleri hayata geçirme iradesi de mevcut.
https://twitter.com/gcinkara/status/1436999735005650944
Hasköy'de ünlü banker Abraham Camondo'nun anıt mezarı.. Pariste ölen Camondo Hasköy'e gömülmeyi vasiyet etmiş. Galata'da başta Camondo han ve Camondo merdivenleri olmak üzere pek çok yerde hatırası yaşıyor. Aile hakkında Nora Şeni'nin İletişim yayınlarından çıkan kitabı harikadır.
https://twitter.com/onderkayaistan1/status/1435799045163868160
Türkiye Yahudilerinden son dönemde yetişen en önemli din bilginlerinden.
Isaac Jerusalmi üzüntü verici şekilde Türkiye'de çok bilinmiyor.
https://twitter.com/gcinkara/status/1434909295750037510
Büyüleyici fotoğraf: 1912 Balkan Savaşı'nda savaşmak üzere yola çıkan Mordechai adında bir Osmanlı Yahudi askeri. Resimli Kitab gazetesi, Filistin'deki bazı Siyonistler de dahil olmak üzere daha fazla Yahudi Osmanlı vatanına karşı modern bir vatanseverliği benimserken, gururlu askerin fotoğrafını paylaştı.
https://twitter.com/Istanbultelaviv/status/1435242572881014807
Bülbülderesi Mezarlığı. Ya da Selanik kökenli Sabetaycıların mezarlığı. Kentin tam ortasında, gizemli ve büyüleyici bir nokta. Üsküdar Meydanı'ndan İcadiye'ye çıkan caddede Fıstıkağacı'na gelmeden hemen sağdaki ağaçlıklı geniş alanda yer alır ve içindekiler pek bilinmez.
Mezar taşlarının her biri sanat eseri. Üstlerinde sayısız sembol var ve bunlar dünyanın birçok yerindeki Yahudi mezarlıklarında görülen semboller ile eş.
https://twitter.com/matruskaninhici/status/1435879902625021956?s=27
Taksimin ve tabii İstanbulun en eski kitapçılarından biri olan Cohen hemşirelere ait kitabevi mührü. Kitabevine halen Tünel geçidinde tesadüf etmeniz mümkün. Şu an dükkan cafe olarak hizmet veriyor
https://twitter.com/onderkayaistan1/status/1436382139105304579?s=27
Allah akıl fikir versin bu müthiş(!)mesajı ortaya çıkarana…
https://twitter.com/basyazar/status/1436821347196354561
@igairport 2dan gelen güzel jest, seyahat edenlere Shana Tova dilekleri #RoshHashanah ! Teşekkürler!
https://twitter.com/mchitrik/status/1435666393417097218?s=27
Ağa Takılanlar Öneriyor
MOSSAD ajanı Eli Cohen'in idam edilişinin ardından 56 yıl geçmesine rağmen halen gündemde bulunuyor ve bu faaliyetinin ardındaki sırları, sebepleri araştırmaya devam ediliyor...
Eli Cohen'in naaşı ise halen Suriye’de... Cohen'in cenazesinin nerede olduğunu Suriye makamları dahi bilmiyor olabilir...
Ölümü her ne kadar gürültü kopardıysa da naaşının İsrail'e iadesi de o denli gürültü koparacak. Belki de iki ülke arasında olası bir barışın da ilk adımı olabilir.
Avraam Cohen ve eşi ile birlikte sohbet hatırası….
Konuyu derinlemesine araştırmak üzere ünlü MOSSAD Ajanı Eli Cohen'in hayatta kalan son kardeşi olan Avraam Cohen'le konuştum. Cohen ile saygı değer dostum, uzun süre birlikte mesai yaptığımız eski İsrail Kültür Ataşesi ve İsrail'deki Türkiyeliler Başkanı olan Zali De Toledo sayesinde tanıştık.
Bir diğer yalan komplo teorisine göre de saldırılarda hiç Yahudi ölmedi çünkü Dünya Ticaret Merkezi'nin 4000 Yahudi çalışanı işe gelmemeleri konusunda uyarılmıştı.
Bu komplo teorisine inananlara göre İsrail hükümeti, ABD'yi bölgedeki İsrail düşmanlarını hedef alması için kışkırtmayı planlıyordu ve sorumluluk, arkadan arkaya dünyanın büyük olaylarını kontrol eden güçlü Yahudi elitlerdeydi.
Ama 11 Eylül'de ölen 2 bin 71 Dünya Ticaret Merkezi çalışanından 119'unun Yahudi olduğu teyit edildi, buna ek olarak en az 72'sinin daha Yahudi olduğuna inanılıyor.
BBC'nin Conspiracy Files adlı belgeselinin araştırmasına göre, bu sayılar bütün can kayıplarının %9,2'sine denk geliyor, bu oran da New York'un nüfusunun o dönem %9,7'sinin Yahudi olduğu bilgisiyle örtüşen bir veri.
Bazıları, o gün 400'e yakın Yahudinin ölmüş olabileceği tahmininde bulunuyor.
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58517871
Siren Bora’nın yeni incelemesi Birinci Juderia - İzmir’in Eski Yahudi Mahallesi, İzmir Musevi Cemaati Vakfı ve Gözlem Yayın tarafından yayımlandı. Kitapta, Osmanlı’nın millet düzeninde, İstanbul’dan sonra, yüzyıllarca Müslüman Türklerle birlikte Rumların, Ermenilerin, Musevilerin bir arada yaşadığı İzmir’de, Musevilerin ilk yerleşimleri, İzmir tahrir¹ ve cizye² defterlerindeki kayıtlar eşliğinde aktarılıyor.
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/izmir-kulturunde-museviler-1867433
https://t24.com.tr/yazarlar/gunec-kiyak/lise-meitner-ve-ayrimciligin-uc-turlusu,32433
https://www.dunya.com/kose-yazisi/jak-kamhi-bir-is-insani-ve-sivil-diplomat/633311
https://wannart.com/icerik/30424-adolf-hitler-ve-yahudi-nefretinin-kokeni
https://www.youtube.com/watch?v=iyGua5lNAtk
https://apos.to/i/sefarad-mutfaginin-en-tasarruflu-yemegi-0
https://www.yenisafak.com/dusunce-gunlugu/israilin-siber-istihbarat-stratejisi-3702007
"Durme kerido hijico/ uyu uyu benim canım oğlum Durme sin ansia y dolor/ sıkıntısız ve ağrısız uyu Cerra tus lindos ojicos/ küçük gözlerini kapatıp Durme durme con savor/ tatlı tatlı uyu” - (Janet-Jak Esim, Türkiye’de Judeo İspanyol Ezgiler albümü)
Bu hüzünlü ninni, İspanya’dan göçe zorlanan Sefarad Yahudisi annelerin çocuklarına söyledikleri ninnidir. Sürgün edilen Yahudi toplumunun 2 bin 600 yıllık tarihi ve bu tarihin birikimi olan kültür, 2001 yılından bu yana 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi’nde sergileniyor. Müze 500. Yıl Vakfı tarafından Türk Yahudilerinin tarihini ve geleneklerini anlatmak amacıyla kuruldu.
Karaköy Perçemli Sokak’ta yer alan müze, Zülfaris Sinagogu’ndaki yerinden 2015 yılında Şişhane Neve Şalom Sinagogu yanına taşınarak 14 Ocak 2016’da kapılarını yeniden açtı. Hahambaşılık kayıtlarında adı “Kal Gadoş Galata” olarak geçen Zülfaris Sinagogu sokağa eski adını veren yapıdır. Zülfaris “gelin perçemi” anlamına gelen “zülf-ü arus”un kısaltılmışıdır. Sokak isimleri yenilenirken Perçemli Sokak adının verilmesi dikkate değerdir