Cannes Film Festivalinden iki ay sonra, Venedik’te de en büyük ödülü yine bir kadın yönetmenin filmi kazandı. 1963’teki bir kürtaj olayına odaklanan ‘Olay / L’Evenement’ ile genç Fransız yönetmen Audrey Diwan, henüz ikinci filmiyle sinema dünyasının en eski festivali olan Venedik’ten Altın Aslan Ödülü ile ayrıldı. Bong Joon-Ho başkanlığındaki jürinin ödül listesindeki sekiz ödülden dördü kadın sanatçılara gitti. Jane Campion, En İyi Yönetmen, Maggie Gyllenhaal, En İyi Senaryo yazarı seçildi. Pénelope Cruz Cannes’dan sonra Venedik’te de En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ile taçlandırıldı.
İki ay önce yapılan Cannes Film Festivali’nde henüz ikinci filmini gerçekleştiren genç bir Fransız kadın yönetmen, Julia Ducournau (38) ‘Titanyum / Titane’ ile Altın Palmiye’nin sahibi olmuştu. Geçtiğimiz cumartesi akşamı Venedik Film Festivali’nin sonuçlarını açıklayan jüri başkanı Bong Joon-Ho, jürinin oybirliğiyle aldığı kararı ilan ediyor, Fransız genç kadın senaryo yazarı-yönetmen Audrey Diwan’ın (41) ‘Olay / L’Evenement’ filminin Altın Aslan Ödülü’ne layık görüldüğünü söylüyordu.
İki genç Fransız kadın sanatçının iki prestijli festivalde güçlü rakiplerini geride bırakarak taçlandırılmaları, Fransız sinemasının aktifine yazılması hakkını doğuruyor. Ducournau gibi henüz ikinci filmini gerçekleştiren, Lübnan doğumlu Fransız sanatçı, film endüstrisinde kadın-erkek eşitliğini savunuyor. Kendisi yönetmenlikten önce gazetecilik ve senaryo yazarlığı yaptı. (Filme çekilmiş sekiz senaryosu var.)
Jane Campion
İki ay önce Cannes’da altı ödülden dördünün kadın sanatçılar tarafından kazanılması, Oscar’ın da Chloé Zhao’nun zaferiyle sonuçlanmasından sonra, kadınların 2021’e damgalarını vurdukları gerçeğini doğuruyor. Venedik’te En İyi Yönetmen, ‘Köpeğin Gücü / The Power Of The Dog’ filmiyle Yeni Zelandalı Jane Campion seçildi. En İyi Senaryo Ödülüne ‘Kayıp Kız / The Lost Daughter’ ile ilk yönetmenlik deneyimini yaşayan Maggie Gyllenhaal layık görüldü. Pénelope Cruz’un ‘Koşut Anneler / Madres Paralelas’taki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu seçilmesiyle, Venedik ödül listesinin yarısı kadın sanatçılardan oluştu.
Maggie Gyllenhaal
74. Cannes Film Festivalinde kadınların pozitif ayrımcılığa uğramalarına itiraz eden çıkmadı. Zira Cannes yönetimi bu yıl radikal bir karar alarak jüri heyetindeki kadınların sayısını ilk kez erkeklerin üstüne çıkardı. Ana yarışmada yer alan dört kadın yönetmenden biri olan Julia Ducournau, Altın Palmiye’yi ‘tek başına’ kazanan ilk kadın yönetmen olarak Cannes tarihine geçti. Cannes’da 31 ilk film arasındaki Altın Kamera Ödülünü bir Hırvat kadın yönetmen (Antonetta Kusijanoviç) kazandı.
Venedik’te ise geçen yıl 21 Altın Aslan adayı arasındaki sekiz kadın yönetmenin sayısı bu yıl beşe düştü. Tüm resmi seçkide geçen yıl yüzde 28 olan kadın yönetmen oranı bu yıl yüzde 26’ya gerilemiş. Ancak bu yıl yedi kişilik jüride dört üye ile kadınlar çoğunluktaydı.
Venedik ödül listesindeki erkek sanatçılara gelince… Yarışmanın ikincilik ödülü sayılan Jüri Büyük Ödülü’ne (yarışmanın en büyük favorisi) Paolo Sorrentino’nun ‘Tanrının Eli / The Hand Of The God’ filmi layık görüldü. Jüri, Jüri Özel Ödülü’nü İtalyan yönetmen Michelangelo Frammartino’nun ‘İl Buco’ filmine verdi. En İyi Erkek Oyuncu Ödülü olarak, ödül listesine iki kez giren tek film olan ‘Tanrının Eli’nin başrol oyuncusu Fillipo Scotti seçildi.
Yarışmada en büyük sürprizi yapan John Arcilla, ‘İş Başında: Kayıp 8 / On The Job: The Missing 8’ filmiyle En İyi Erkek Oyuncu seçildi. Rekor süreli (3,5 saat) Erik Matti’nin Filipin filminin aktörü John Arcilla; Antonio Banderas, Oscar Isaac, Toni Servillo, Tim Roth, Vincent Lindon gibi güçlü rakiplerini geride bırakarak herkesi şaşırttı.
Altın Aslan Ödüllü film
Festivalin sürpriz galibi, Altın Aslan galibi ‘Olay’ filmine gelince… Audrey Diwan, 1963 Fransa’sında, kürtajın yasak ve tehlikeli olduğu bir dönemde hamile kalan bir genç öğrencinin yaşadığı korkunç süreci anlatıyor. Bu roman uyarlaması film, belgesel yalınlığında; gerçekçi tonu ve başarısında genç oyuncusu Anamaria Vartolomei’nin katkısı var.
Film, konusu itibarıyla 2007’de Cannes’da Altın Palmiye kazanan Rumen filmi, Christian Mingiu’nun ‘4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün’ünü akla getiriyor. O filmde kürtajın yasak olduğu bir dönemde, tecrübesiz bir genç kız hamile kalınca kendisini kürtaj mafyasının kucağında buluyordu.
Annie Ernaux’nun aynı isimli romanından alınan filmin senaryosunda üç kadının imzası var: Audrey Diwan, Maria Romano, Anne Berest. Gönlünü çelen genç bir yabancıyla gittiği ucuz otelde hamile kalan Anne rolünde harikalar yaratan Anamaria Vartolomei’yi (22) yönetmeni Diwan, İngilizce yaptığı ödül konuşmasında şöyle takdim etti: “Anamaria filmin oyuncusu değildi. Filmin kendisiydi.”
Filmin odağında, işçi sınıfına mensup bir ailenin kızı, parlak bir genç öğrenci olan ve hamile kalan Anne var. Final sınavlarının yaklaştığı, sosyal hayatının azaldığı günlerde Anne, karnının endişe verici bir hızla büyüdüğünü, kürtajın utancıyla yüzleşmek zorunda kaldığını görür. Anne o dönemde hapislik suç olan kürtaja katlanma riskini üstlenir. Özetlemek gerekirse ‘Olay’, yasalara aykırı hareket etmeye karar veren bir genç kadının izinden giden, basit ama son derece cesur bir film. ‘Olay’dan önce on filmde yer alan Anamaria Vartolomei hiç ünlü bir yönetmenle oynama şansını bulmamıştı. ‘Olay’ın oyuncu kadrosunda ise Sandrine Bonnaire ve Anna Mauglalis gibi iki deneyimli Fransız kadın oyuncu var.
Venedik Film Festivali takipçisi FİPRESCİ üyesi eleştirmenlerin yarışma filmlerine not vererek yaptıkları değerlendirme listesinde ‘Olay / L’Evenement’ beşinci sıradaydı. Uluslararası Sinema Yazarları Birliği (FİPRESCİ) jürisi bu kanaati paylaşmayarak Diwan’ın filmine En İyi Film Ödülü’nü verdi.
Venedik Film Festivali dünyanın en eski sinema etkinliği olma özelliğini taşıyor. Bu yıl festival yönetimi, şanına yakışır bir ana yarışma jürisi oluşturdu.
Dört Oscar Ödüllü ‘Parazit’in yaratıcısı olarak ‘yılın yönetmeni’ sıfatına hak kazanan Bong Joon-Ho başkanlığındaki jüride iki önemli kadın sanatçı vardı. Bu yılın üç Oscar Ödüllü filmi ‘Nomadland’in yaratıcısı olarak 202’in en saygın yönetmeni olan Chloé Zhao ile Cannes’ın en çok konuşulan filmlerinden biri, Paul Verhoeven’in ‘Benedetta’sının başrol oyuncusu Virginie Efira.
Jüri Büyük Ödülü ve En İyi Yönetmen
Jürinin ikincilik ödülüne ittiği Paolo Sorrentino’nun ‘Tanrının Eli / The Hand Of God’a gelince, eleştirmenler tarafından kesin favori gösterilen bu yarı otobiyografik filmde, İtalyan yönetmen doğduğu şehir Napoli’ye (aynen Federico Fellini’nin Rimini’ye yaptığı gibi) bir saygı duruşunda bulunuyor. Yakın dönem İtalyan sinemasının en yaratıcı ismi sayılan Paolo Sorrentino, bu kez izleyiciyi 1980’lerin çalkantılı Napoli’sine götürüp, Fabietto adlı ergenlik çağındaki sıra dışı bir gencin eğlenceli ve aniden altüst olan dünyasını anlatıyor. Fetiş oyuncusu Toni Servillo’yu da yanına almayı ihmal etmiyor.
Sorrentino, ülkesi hakkında anlattığı en kişisel hikâye ile Napoli halkının sevgilisi Diego Maradona’nın ünlü bir sözünü filmin başlığına taşıyor. 1986 Dünya Kupasında İngiltere’ye eliyle gol attıktan sonra, Maradona “O el Tanrının eliydi” demişti. İtalyan yönetmen Marco Risi bu olayı ‘La Mano Del Dios’ (2007) adlı biyografik filmde anlatmıştı.
‘Tanrının Eli’, Sorrentino’nun ‘İl Divo’ (2011), ‘Muhteşem Güzellik’ (2013), ‘Olmak İstediğim Yer’ (2011) gibi başyapıtları arasına girmeye aday bir film.
Cannes Film Festivali tarihinin ‘ilk Altın Palmiyeli kadın yönetmeni’ sıfatını taşıyan Yeni Zelandalı Jane Campion, 12 yıllık bir suskunluk döneminin ardından sinemaya döndüğü ‘Köpeğin Gücü / The Power Of The Dog’ ile Venedik’te En İyi Yönetmen Gümüş Aslan Ödülünü kazandı.
Yine bir edebiyat uyarlaması olan bu film, Coen Kardeşlerin Cormac McCarty uyarlaması ‘İhtiyarlara Yer Yok’unu (2007) akla getiriyor. Thomas Savage’ın 1967’de yazdığı romanın 1920’lerin Montana’sında geçen konusunu, Jane Campion kendine özgü estetiğiyle sinemaya uyarladı.
Yerim bittiği için Venedik Festivalinin diğer ödüllerini yorumlamayı başka bir yazıya bırakıyorum.