“Arami mutfağının yemeklerini yapabilen son nesiliz”

Yaşam tarzlarıyla, lisanlarıyla, mutfaklarıyla, kendine özgü birçok özelliğiyle toplumumuzda ayrı bir yere sahip olan Van Yahudilerini, Jeni Özel´den dinledik.

Dora NİYEGO Söyleşi 1 yorum
22 Eylül 2021 Çarşamba

Kendinizi Şalom okuyucularına tanıtır mısınız?

Vanlı bir ailenin kızı olarak İstanbul’da doğdum. On yıl Sydney’de yaşadıktan sonra İstanbul’a döndüm. İki oğlum var. Falafel ve vejataryen/vegan yemekler yapan bir işletmenin sahibiyim.

Çocukluğumdan beri “Bizler Van’a nasıl gittik? Evde neden farklı bir lisan konuşuluyor?” gibi konuları sorgulayıp dururdum. Karşılık olarak da “Biz Gürcü’yüz” yanıtını alırdım. Gürcülerle lisanımızı karşılaştırınca daha da şaşırdım, meraklandım. Gürcüydük ama birbirimizi anlamıyorduk. Onlar Grüznikçe konuşuyordu. O zaman bizim konuştuğumuz lisan neydi? Biz kimdik? Sorularıma cevap bulabilmek için amatörce araştırmaya başladım.

Aile büyükleri ve ansiklopedilerden edindiğim bilgileri, toplumumuzda faal olan sevgili arkadaşım Donna Üçüncükasuto’yla beraber geliştirerek sorularıma cevaplar bulabildim. Kendisine ayrıca teşekkür ederim.

Van Yahudileri hakkında yaptığınız araştırmalarınızda bulduğunuz bilgilerden bahseder misiniz?

Van Yahudilerini incelemek için çok gerilere gitmemiz gerekir. Yahudiliğin Babil’de doğduğu söylenir. O dönemlerde Yahudilerin çoğunun Rusya’ya ve İspanya’ya göç ettiğini biliyoruz. Bazı Yahudiler ise hiçbir yere gitmeyip Mezopotamya etrafında yaşamaya devam etmişler. Arami lisanının bir lehçesi olan Yahudi Aramicesini konuşan Nash didanlar (Aramicede bizim insanımız anlamına gelir) Lishan didan konuşarak birbirlerini kaybetmeden Urmiye Gölü etrafında yaşam kurarak günümüze kadar gelebilmişler.
Ortadoğu’nun en büyük tuz gölü olan bu göl, o dönemlerde Yukarı Nairi Denizi olarak bilinirdi. Bu etnik grup Van Gölünü de Aşağı Nairi Denizi olarak tanımlayıp, Van’ın bir ilçesi olan Başkale’ye yerleşmişler. 250-300 aile kadar olan bu topluluk kendi aralarında konuştukları bu lisanla (Lishan didan) birbirlerini tanımışlar, birbirlerini korumuşlar, yüzyıllar boyunca yaşamlarını sürdürmüşler. Urmiye Gölü etrafındaki bölgelerde bulunan etnik gruplar arasındaki çatışmalara, hiç girmedikleri halde toplu katliamlarda kimvurduya giderek ya öldürülmüşler ya da açlıktan veya hastalıklardan ölmüşler. Aileler büyük kayıplar vermiş; ayrıca haydutlar ve hırsızlar tarafından yağmalanarak çok tacız edilmişler. O dönemlerde Azerbaycan, İran ve Rusya’dan bir kısım Nash didanlar deve ve eşek sırtında veya yürüyerek İsrail’e gitmeyi denemişler.
Başkale’ye yerleşen bu etnik grup ise 1900’lü yıllardaki seferberlikte her zamanki gibi tekrar yollara düşmek zorunda kalmış. Bir kısmı Irak’a, bir kısmı Gürcistan’a gitmiş, bir kısmı da dağlar arasında yaşamlarını sürdürmüş. Seferberlikten sonra 40-50 kadar aile dönüp tekrar Başkale’ye gelmişler. Bazı aileler Hakkari, Çukurca, Gavur’da yaşam kurmayı denemiş, ama az oldukları için bir topluluk kuramamışlar. Musul’dan gelen bazı aileler önce Konya’ya oradan da Adana’ya gitmişler, Tiflis’e gidenlerin bir kısmı Rus harbinden (1917) kaçmış. Bazıları da Kazakistan’a sürülmüş. Orada kalanlar 1922’de geri gelip Adana’ya yerleşmişler. Bu aileler Gürcistan’dan döndükleri için kendilerini Gürcü olarak tanımlamışlar. Halbuki onlar da Lishan didan konuşan Nash didan idiler (bizim insanımız). İşte Gürcü diye tanımlamamızın sebebi budur. Gürcistan’dan göç eden insanlar Gürcüdür, göçlerle Rusya’ya göç eden Yahudilerdir, lisanları Grüznikçedir, yani içine Aramice ve İbranice karışmıştır. Bunlar Yahudi Gürcü’südür.
Adana’da yerleşen bu ailelerin gençlerinden o dönem için büyük bir para olan 50 lira gibi Varlık Vergisi istenince, birçoğu ödemeyip Mersin, Tarsus, İskenderun üzerinden Suriye’ye gitmeyi tercih etmiş. Adana ve Başkale’de ekonomik koşullar ve sosyal ilişkiler bozulunca 60’lı yıllarda bir kısım İsrail’e, bir kısmı da İstanbul’a göç etmiş.

EVLERDE YAŞAM

Van Yahudilerinin yaşayış şekillerinden bahseder misiniz?

Van Yahudileri toprak sahibi olamadıkları için hayvancılık, yün, kök boyası ve kumaş ticaretiyle yaşamlarını sürdürürmüş. Maddi durumları iyiymiş. Eğitim o dönemdeki her köy ve ilçelerde olan eğitim düzeyindeydi yani temel eğitim veriliyordu; daha fazlasını isteyenler Van’a veya İstanbul’a gitmek zorundaydı.
Ev yaşantıları, her köyde olduğu gibi kalabalıkmış. Evler iki katlı, iki-üç odalı, ortasında bir avlu, mutfağı ve ahırı olan kerpiçten binalarmış. Mutfakta her perşembe ocaklar yakılıp Şabat yemekleri pişermiş. Mutfağın bir bölümünde ‘çalasar’ denilen küvette bir kova su kapan banyosunu yaparmış. Avludan geçilen iki oda ardında mutlaka bir tandır odası bulunurmuş. Buradaki tandırlar her perşembe yakılır; ekmekler ve Şabat yemekleri yapılırmış.

Evlenen erkek çocuklar eşleri ve çocuklarıyla birlikte baba evinde yaşarmış. Her ailenin en az dört-beş çocuğu olduğunu düşünürsek, kardeşler, kuzenler, eltiler, görümceler hep birlikte kalabalık bir halde, aile büyüklerinin sürdürdüğü yaşam biçimini devam ettirirlerdi.
Başkale Yahudileri 20-25 beş aile ile sınırlı oldukları için evlilikler kendi aralarında olmak zorundaymış. Çiftlerin birbirlerini çok iyi tanımaları gerekmiyormuş, beşik kertmesi veya berdel yani kardeş değişimi en çok görülen evlilik türüymüş. Kızlar genelde ergenlik çağına geldiklerinde hemen evlendirilirmiş. Evlenecek olan gelin adayı, yüzü yazma ile örtülerek, davul zurna eşliğinde, at sırtında damat evine götürülürmüş. Bir ay boyunca erkek evinde ağırlanırmış, hiçbir sorun olmadığı görülünce evin bir bölümü düğün evine dönüştürülür, çeyiz orada sergilenir, hediyeler oraya bırakılırmış. On gün boyunca düğün süreci yaşanır, yemekler yenir, eğlenilirmiş. Kına geceleri yapılırmış, ama mikveleri yokmuş. Gelinin üstüne soğuk sular dökülerek arındırılırmış.

Bilindiği kadarı ile Van Yahudileri dindar bir topluluktu. Dini uygulayış şekilleri, bayramlar, gelenek göreneklerinden bahseder misiniz?

Yüzyıllarca bu lisanı kullanarak birbirine bağlanan, dinlerini, kültürlerini, geleneklerini koruyan bu insanların geriye döndüklerinde yaptıkları ilk şey kerpiçten bir binanın içini sinagog olarak düzenlemek olmuş. Çok sistemli bir düzen içinde olmadıkları için Sefer Toraları yokmuş, Salmas’tan gelecek olan Sefer Tora’yı beklerken, ellerindeki din kitapları ile ibadet etmişler, tallet ve tefillaları azmış, bar-mitzva çağına gelen çocuklara özel bir tören yapılmadan tefillin takarak gençliğe geçişini kutsamışlar. Sünnetleri haham yaparmış, yaşlanınca çocuklar sünnetsiz kalmasın diye haham nezaretinde Müslüman sünnetçiye yaptırılırmış. Öldükten sonra sünnetsiz kalan çocuklar İstanbul’a gidene kadar beklemek durumunda kalırlarmış.
Dini öğretim verilen midraş savaş yüzünden kapanınca, 1925 yılından sonraki nesil dini eğitim göremedikleri için, aileden aldıkları bilgilerle Yahudiliklerini sürdürmüşler.
Hayvan kesiminde kaşerut kurallarına çok dikkat ederlermiş. Bütün kış yemek için kesilen hayvanın bir kısmı tuzlanıp, pişirilip, yağa yatırılarak bütün kış yemek için kavurma yapılırmış. Sonra da Pesah’ta kullanılmak üzere, küplerin içinde toprağa gömülürmüş. Aslında kış boyu altı ay kar yerden kalkmadığı için, ilerde tüketilmek üzere hazırlanan bütün yiyecekler toprağın içinde saklanırmış (bir nevi derin dondurucu). 

Bayramlara çok özen gösterirlermiş. Pesah’ta kesinlikle hayvansal (süt, peynir gibi) ve kabaran ürünler kullanılmazmış. Pesah’ın son gecesi (lel şata, senenin gecesi) ayrı bir özenle kutlanılırmış. Yuvarlak bir tepsinin içine altın veya para (bolluk), ayna (aydınlık), bitkiler meyveler koyup (bereket) getirmesini dilerlermiş.

Van Yahudilerinin lisanlarının kökeni nedir?

Van Yahudilerinin konuştuğu lisan olan Nash didan etimolojik olarak Neo Aramice veya Aramice olarak bilinen Yahudi Arami lisanıdır. 3000-4000 bin yıl önce o günkü Aramice’nin bu günkü Suriye’den çıktığı biliniyor. O dönemin ortak dili (lingua franka) yani günümüzün İngilizcesi gibi kullanılırmış. 8. yüzyılın sonlarında İslamiyet’in başlaması, Arapçanın yayılması ile Aramicenin konuşulması azalmış, popülaritesini kaybetmeye başlamıştı. Nash didanlar (Van Yahudileri) Lishan didan konuşarak birbirlerini kaybetmemişler, Yahudiliklerini ve kimliklerini koruyabilmişler, dinlerine ve kültürlerine büyük bir bağlılıkla bağlanmışlar.

Van Yahudilerinin isimlerinden bahseder misiniz?

İsimlerini Tora’dan seçip, yanında Türkçe bir isimle tamamlarlarmış. Lakap koymayı da severlermiş ama özel bir sebebi olduğunu zannetmiyorum.

Kadınların ev yaşantıları nasıldı?

Kadınlar o dönemlerde evin bütün yükünü taşırlarmış. Çocukların bakımı (en aşağı 5-6 çocuk) ve ev işleriyle uğraşırlarmış. Büyük aileler oldukları için zorlu bir yaşamları varmış. Düğünler ve bayramlar tek eğlenceleriymiş. Her bayramın ayrı yemek çeşitleri, kutlamalar için Arami mutfağından gelen farklı yemekleri elbirliğiyle hazırlanırmış. En büyük eğlenceleri düğün hazırlıklarıymış. Evde bir ay boyunca misafir edilen gelin adayının şartlara uygun olduğu görüldükten sonra, düğün hazırlıkları başlarmış. Nikah gününe kadar kadınlar (bir hafta veya 10 gün) gündüzleri kendi evlerinde pişirdikleri yemekleri getirerek hep birlikte yiyip içip kutlama yaparlarmış. Günü geldiğinde haham davetliler eşliğinde nikahı kıyar ve herkese düğün yemeği ikram edilirmiş. Başkale Yahudileri evlenen çifte dolma tuma (sarımsaklı dolma) ve arkasından ballı güncürü veya cevizli, yumurtalı tereyağlı sıcak çorbayı şifa olsun diye yedirirmiş. Düğünden önce kına geceleri yapılırmış.

VAN MUTFAĞI

Van Yahudilerinin yemekleri, özellikle kahvaltıları çok ünlüdür. Mutfak kültürlerini biraz anlatır mısınız?

Nash didanların mutfağı Arami döneminden şimdiye kadar varlığını sürdürmüştür. Bir çoğunuzun tanıdığı meşhur şiftemiz her Şabat’ın ana yemeği olmuştur. O dönemlerde büyüklerimiz pirinç ve küçük parçacık etleri saatlerce, havanda iyice karışana kadar dövermiş. Bugün ise robotlarda karıştırılarak 15 dakikada sonuca ulaşılıyor. Soğan, biber, tuzla tatlandırılan bu köfteler, 4-5 saatte zerdeçallı tavuk veya et suyunda pişirilir: Yaydığı kokudan o günün Şabat olduğu hemen anlaşılır. Şifte Şabat kahvaltılarında soğuk olarak da yenilebilir, bu yemek başka herhangi etnik bir mutfakta görülmedi.
Bunun gibi cevizle yapılan, tatlı, sıcak çorba olan ziredöşümüz, kutlama yemeklerinin olmazsa olmazıdır. Şaşi, keledoş, döleser gibi farklı yemeklerimiz Arami mutfağından günümüze kadar geldi. Bizler bunları yapabilen son nesiliz. Bugünün dünyasında bunları yaşatabilmek pek mümkün olmayacak gibi görünüyor.
Van’ın meşhur kahvaltıları, otlu peyniri, çörek diye satılan kadeleri, ballı yumurtası, ballı sütü, kahvaltı kültürümüzü yansıtır.

Keledoş yemeği

Geniş toplumla iletişimleri nasıldı? Antisemitizm, asimilasyon var mıydı?

Geniş toplumla ilişkiler ilk yıllarda çok uyumlu ve saygılıymış. Karşılıklı bayram ziyaretleri yapılır, yaşam paylaşılırmış. Sonradan yabancıların çoğalmasıyla baskıların artması ile ilişkiler bozulmaya başlamış.

Van Yahudileri Van’ı neden terk etti? Nerelere göç ettiler?

Yeni arayışlar başlamış, ki buna en iyi örnek babam Haluk Özel’dir. Kırklı yıllarda orada gelecek olmadığını görüp İstanbul’da yaşam kurması gerektiğine karar verdi. Çok sürmeden annem Mazaltov Özel de geldi ve yeni bir yaşam kurdular. Bu göçle bizlerin burada doğup büyümemizi, daha iyi koşullarda yaşamamızı sağladılar. Asimilasyon korkusu ve ellili yılların sonlarında iki kız kaçırma olayı toplumuzu tedirgin etti. Bir olayda kız kendi isteği ile kaçtı. İkinci olayda gene kızın kendi isteği ile kaçırma olayı gerçekleşti, fakat yaşı küçük olduğu için geri getirildi. Bir müddet sonra, tekrar büyük kalabalıklarla gelip kızı geri almaları toplumumuzu tedirgin etti, baskılardan ve antisemitizmden rahatsız olup oradan gitmeleri gerektiğine karar verdiler ve göçler başladı. O yıllarda İsrail’e çok göç oldu, çoğunluk ise İstanbul’a gelip modern bir yaşam kurdu.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün