Yirminci yüzyılda, toprak elementi evrene hakimken, aslında öncelikli sistem kapitalizmdi.
Para, toprak, iş, gelir elde etme dönemin güç sembolleri oldu. Bunlar için savaşlar bile yapıldı.
Ancak yüzyılın sonlarında, 90’lı yıllarda internetin keşfiyle başlayan teknolojik ilerleme, bugün artık çok ileri boyutlara vardı.
Son birkaç senede hayatımız dijital dünyayla birleşti. Bu da hava elementi etkilerinin başladığının göstergesiydi.
İnternet, bir tıkla ödeme, satın alma gibi işleri kolaylaştırdığı gibi iş dünyasını da çok ileri taşıdı.
Bilgiye ulaşmak çok kolay oldu. Bizim zamanımızda öğrencilere dönem ödevi verilirdi. Evde koca koca kitaplıkları dolduran ansiklopediler aşağı iner, araştırmayı çevir babam çevir yapardık. Şimdiki çocuklar görse epey eğlenirdi bizlerle.
Onlara bir ödev verilince, ki onlar buna proje diyorlar, Google Amca’ya soruyor, istediği sitelere ve bilgilere anında ulaşabiliyorlar.
Son otuz yılda, teknolojinin hızıyla her alanda bir şeylere ulaşmak çok kolaylaştı.
Neredeyse üçüncü elimiz sayılan cep telefonları, artık bir dünyayı içine sığdırır oldu. Ne ararsan içinde mübarek. Telefon, fihrist, video, televizyon, navigasyon, alışveriş, fotoğraf makinesi, video, e-iletişim, gazete, banka… Say say bitmez içindekiler.
Gerçekten de dahiyane bir buluş.
Ama bir yandan da, cep telefonu sayesinde anında nerede olduğumuzun görüntülenmesi, birinin yaptıklarının liste halinde döküm alınabilmesi biraz korkutucu değil mi sizce de?
‘Benim özelim’ diye bir kavram artık yok.
Nerede olduğun anında tespit ediliyor.
Çapkınlık yapmak bu dönem çok zor. Hanımlar pek rahat. Tam sohbet arası, “Dur kız benimki nerede bakayım?” diye göz atıp, şüpheli konum görülürse, görüntülü aramayla kontrol etmek çok basit.
Veya bir şey satın alacağım ancak eşime daha sonra söylemek istiyorum. Anında telefon, “Aşkım güle güle kullan”. “Ya sana söyleyecektim” derken, ah banka benden önce haberi uçurmuş bile sağ olsun.
Daha ağzımızdan ‘mavi bir elbise arıyorum’ lafı çıkar çıkmaz, internette, her reklamda, mavi elbiseleri göstermesi… Ya da rastladığımız birini, aynı gün sosyal medya hesabımızın hemen ‘tanıyor olabileceğiniz kişiler’ diye karşımıza çıkarıyor olması ne tesadüf değil mi?
İşte artık hakimiyet hava elementinin eline geçmiş durumda. Hele ki baş rolde teknolojik deha Kova burcu varken.
Buraya kadar hem fikir olduğumuzu düşünüyorum. Alan memnun, satan memnundu sanki.
Kimse telefona, “Bana baksana sen, sana ne benim aradığım elbiseden” ya da “Kocamın lokasyonunu neden gösteriyorsun?” diye bozuk atmadı.
Ama şimdi uyandı herkes. Çip takılacak, bizi kodluyorlar, takip ediliyoruz, dijital kölelik sistemine karşıyız diye sesler sürekli yükseliyor.
Olay, 2020 senesiyle başladı. Sene başlamadan, ‘yeni dünya düzeni’ kavramı zaten her ekolün anlattığı bir şeydi.
Uçan arabalar, uzaya yolculuk, Mars’ta yaşam falan diye süslü anlatımlar tabi herkesin hoşuna gitti başlarda.
Ancak olaylar gerçekleştikçe ne tadımız kaldı ne tuzumuz. Maalesef madalyonun diğer yüzüyle tanışmış olduk. ‘Çağ atlamak’, ‘yeni bir sisteme geçiş’ laf olarak ihtişamlı olsa da ağırlığı altında eziliverdik.
Ama bu sefer tek bizler değil, tüm dünya vatandaşları hep beraber ikmale kaldık.
O kadar güçlü etkiler vardı ki, 2020 senesinde, Satürn, Mars, Plüto hepsi Oğlak’ta toplandı.
Üçüncü dünya savaşı olasılığı konuşulurken, Satürn ve Plüto tokadı başka taraftan attılar.
Biz ülkeler arası bir savaş beklerken bir virüs dünyaya savaş açtı. Hem de insan eliyle üretilmiş bir virüs.
Virüse karşı insanlık, sanki insanları birleştirir, ne de olsa Kova hümanizm demek dedik ama, 2021 ile de Satürn-Uranüs etkileri altında birbirimizi yer olduk.
Gün geçmiyor ki; dünyanın bir yerinde aşı severlerle aşı karşıtları çatışmasın.
Son teknoloji elimizde de olsa, şu gözle görülmez düşmanla başa çıkamadık, üstüne aramızda da anlaşamadık.
Kova teknoloji, uzay çağı, icatları anlatsa da, Kova’daki Satürn bu alanlardaki kısıtlanma ve zorlanmaları yaşatıyor şu an bize.
E bir gün gidecek tabi ki bu Satürn Kovadan. Asıl Plüton’un 2023 yılında Kova’ya geçişi ile işte uzay çağına roket hızı ile geçişe hazır olun.
Bilim kurgu filmleri bize hayran kalacak emin olabilirsiniz.
İnsan öyle bir varlık ki kendinin en iyi dostu da olabiliyor, en kötü düşmanı da maalesef.
Kova dönemi öyle icatlara açık ki, Matrix filmi gibi kendi ellerimizle yarattığımız yapay zeka, robotlar bizlere hakim olmaya çalışacak gibi gözüküyor.
Hiç bana kızmayın, ben bildiğimi anlatıyorum…
Şahsen Matrix’i anlamaya çalışmak yerine, burada ‘Pretty Woman’ gibi bir romantik komediden bahsetmek çok isterdim.
Ama neredeee… gökyüzündeki şimşek ışığında safça bulutlardan şekil yaratarak hayal kuran bir neslin çocuğu olarak, artık bunun bile mavi ışınlarla yapıldığını, buluşun da babası olan ‘Tesla’nın suretini gökte gördüğümüzü de duyunca, pes dedim artık.
Hayaller bile Matrix oldu desenize.
Satürn-Uranüs sözde çatışıyor, onlar bizi birbirimize düşürdü valla. Biri yeni sistemi önümüze koyarken diğeri de karşı çıkanlara her gün yeni yaptırımlar dayatıyor.
Kova yöneticisi Uranüs bizi uzaya uçurmadan rahat etmeyecek gibi gözüküyor.
Allahtan insan kolay adapte olan bir varlık. Birkaç seneye Mars’ta havuzlu lüks sitelere ödeme yapanları duyarsam şaşırmam.
Yeni bir dünya düzenine hoş bulduk arkadaşlar… Kemerleri bağlayın, roket kalkışa hazırlanıyor.