WEB'DEN SEÇMELER

•´Ben Türk´üm ama Yahudi´yim efendim´ cevabı da ülkemizin bir vatandaşı olan ve aynı zamanda 1947 yılından beri yayın hayatında varlığını sürdüren Şalom Gazetesi´nin başyazarı İvo Molinas´a ait.Acizane ben de İvo Molinas´a destek veriyorum. Türk ve Yahudi vatandaşlarımız var ve var olmaya da devam edecekler. Sayın Bahçeli´ye buradan bir hatırlatma yapmayı görev addediyorum.İnsanların zihinlerinde bu cümlenin yer etmemesi için en yakın zamanda bu söylemi düzeltmesini istiyorum. Çünkü bu söylem halkı, milleti din temelinde ayrıştırmaktır ve ayrıca suç unsuru içerir. Sinan Eskicioğlu – www.ocakmedya.com

İzak BARON Diğer
22 Eylül 2021 Çarşamba

Bu Haftanın “Takılanlar”ı

  • ‘BEN TÜRK’ÜM AMA YAHUDİ’YİM EFENDİM’ CEVABI DA ÜLKEMİZİN BİR VATANDAŞI OLAN VE AYNI ZAMANDA 1947 YILINDAN BERİ YAYIN HAYATINDA VARLIĞINI SÜRDÜREN ŞALOM GAZETESİ’NİN BAŞYAZARI İVO MOLİNAS’A AİT

Aslında 1492 yılından önce de Osmanlı topraklarında Yahudiler yaşıyorlardı. Ve hatta çok daha öncesinde de.

Osmanlı topraklarına El-Hamra Kararnamesi ile gelen Yahudiler o tarihten bu yana bu topraklarda yaşıyorlar. Bazen dışlanma ve şiddet görseler de, kimi zamanlarda yapılan baskı yüzünden isimlerini ve kim olduklarını saklamak zorunda kalsalar da bizimle aynı topraklarda yaşayan Yahudiler bizim insanlarımız.

Bizden olanlar…

İster Sefarad ister Aşkenaz olsunlar bu ülkenin Yahudi vatandaşları bizimdir ve öyle de kalacaklardır.

Ha unutmadan.

Merak eder de okumak isterseniz, size bir de Endülüs’ü tavsiye ederim.

Endülüs’te Müslümanlar ve Yahudiler nasıl iç içe ve dostça yaşamışlardı, okuyun derim.

Bütün bunları neden söyleme ihtiyacı hissettim?

Sebebi Sputnik Türkiye’nin verdiği bir haber. Haberde MHP Gen. Bşk Devlet Bahçeli şu cümleyi kullanmış:

‘Laiklik dinsizlik değildir. Kavramsal çatısı dinle çatışmalı da görülmemelidir. Türkiye laik, sosyal ve hukuk devletidir. Millet, Müslümandır…’

Laiklik dinsizlik değildir, doğru.

Türkiye laik, sosyal ve hukuk devletidir, doğru.

Millet, Müslümandır, işte bu tamamen yanlış.

Türkiye’de yaşayan milletin içinde ‘Müslüman’ım diyenler çok evet ama bu milletin içinde Hristiyan, Yahudi de var. Aynı zamanda Ateist ve inançsız olanlar da var. Aynı zamanda Budist de var. Aynı zamanda Ezidiler de var.

Bu cümleyi başka bir siyasetçi dile getirse o kadar zoruma gitmezdi de. Millet nedir, tarih nedir, Osmanlı ve Türk tarihi ne anlama gelir sorularına en iyi cevaplar verebilecek olan ve hatta vermek zorunda olan MHP Lideri Devlet Bahçeli dile getirince insanın canı sıkılıyor.

‘Ben Türk’üm ama Yahudi’yim efendim’ cevabı da ülkemizin bir vatandaşı olan ve aynı zamanda 1947 yılından beri yayın hayatında varlığını sürdüren Şalom Gazetesi’nin başyazarı İvo Molinas’a ait.

Acizane ben de İvo Molinas’a destek veriyorum.

Türk ve Yahudi vatandaşlarımız var ve var olmaya da devam edecekler.

Sayın Bahçeli’ye buradan bir hatırlatma yapmayı görev addediyorum.

İnsanların zihinlerinde bu cümlenin yer etmemesi için en yakın zamanda bu söylemi düzeltmesini istiyorum.

Çünkü bu söylem halkı, milleti din temelinde ayrıştırmaktır ve ayrıca suç unsuru içerir.

Sinan Eskicioğlu

https://www.ocakmedya.com/ben-turkum-ama-yahudiyim-efendim/

 

  • UKRAYNA’NIN ÜÇTE BİRİNİ İŞGAL EDEN RUSYA’YLA, DOĞU TÜRKİSTAN’DA İNSAN HAKLARINI HİÇE SAYAN ÇİN İLE NEDEN BÜYÜKELÇİLİK SEVİYESİNDE DİPLOMATİK İLİŞKİMİZ VAR İSE, İSRAİL İLE DE BÜYÜKELÇİLİK SEVİYESİNDE İLİŞKİ KURMANIN MODERN ULUSLARARASI İLİŞKİLER ÇERÇEVESİNDEN ÇOK RASYONEL BİR AÇIKLAMASI DA VARDIR

İsrail’in Gazze saldırısı sonrasındaki 2009 Ocak ayındaki Davos ve 2010 Mayıs ayındaki Mavi Marmara olaylarından sonra en alt seviyeye gerileyen ikili siyasi ilişkilerin, ekonomik ve ticari ilişkileri gölgelemediği rakamlara bakılınca görülecektir. Demek ki, topyekûn bir kopuş değil, siyasi ilişkilerin irtifa kaybetmesi söz konusudur.

Peki, tarihî olaylar bize ikili siyasi ilişkilerin yeniden yükselişe geçmesi için yeterli ve uygun bir atmosfer olduğunu düşünmemizi temin ediyor mu?

Türkiye İsrail’e büyükelçi yollasa, ABD ve AB ülkelerinden yatırımcılar hemen akın akın Türkiye’ye mi gelecek? İsrail lobisi anında devreye girerek, ABD Kongresindeki Türkiye aleyhtarlarının tutum değiştirmelerini mi sağlayacak? Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu mu yükseltecek? Ya da İsrail, GKRY ile yaptığı münhasır ekonomik bölge anlaşmasını derhâl iptal edip Türkiye ile anlaşma görüşmelerine mi başlayacak?..

Bunların tümüne cevabım hayır. Fakat İsrail’le bugünkü ilişki biçimimizin de gerekçesini uluslararası ilişkilerin temel parametreleriyle izaha imkân yok. Arap devletlerinin İsrail’le çok sıcak ilişkiler kurduğu bir dönemde, “Arap rejimlerini boş verin, Arap halkı bizim yanımızda” demenin de anlamlı bir tarafı yok. Filistinlilere en çok yardımı ve siyasi desteği İsrail’le doğrudan üst düzey temaslarımızın olduğu dönemde verebildiğimiz gerçeğine göz yummanın da lüzumu yok.

Elbette Türkiye’nin, “Benim ilkesel bir duruşum var. Filistin topraklarını işgal altında tutan ve Filistinlilere zulmeden İsrail’le diplomatik ilişkilerimi ilerletmem” demeye hakkı vardır. Diğer yandan, Ukrayna’nın üçte birini işgal eden Rusya’yla, Doğu Türkistan’da insan haklarını hiçe sayan Çin ile neden büyükelçilik seviyesinde diplomatik ilişkimiz var ise, İsrail ile de büyükelçilik seviyesinde ilişki kurmanın modern uluslararası ilişkiler çerçevesinden çok rasyonel bir açıklaması da vardır. Mısır ile de...

Prof. Dr. Çağrı Erhan

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-cagri-erhan/620679.aspx

 

  • TÜRK DİYENE, MİLLİYETÇİ DİYENE HEMEN “IRKÇI” YAFTASI YAPIŞTIRMAK İÇİN KOŞANLAR, BU KADAR YAHUDİ ALEYHTARLIĞINA, ANTİ SEMİTİZME ÇIT ÇIKARAMIYOR. HÂLBUKİ “HER KÖTÜLÜĞÜN ARKASINDA YAHUDİ VAR” DEMEK, HİTLER SEVİYESİZLİĞİNDE IRKÇILIKTIR

Bilimden siyasete, oradan ekonomiye, hatta meteorolojiye her yerde düşmanlar bize oyun oynuyor. Sonra da düşmanlar için; o zaten Yahudi, o zaten pozitivist, o zaten Kemalist falan diyoruz. Böylece bütün problemler çözülüyor, gözümüzde dünya aydınlanıyor ve rahat ediyoruz. Yahudi Rockefeller’in bizi bir asırdır nasıl idare ettiğini okumadınız mı? Veya Yahudi Darwin’in yaptıklarını… İkisi de Hristiyan ama olsun, o kadar ince eleyip sık dokuyamayız. Biz Dawah adamıyız, dediğim doğru mu diye şüphelenmeye vaktimiz yoktur.

(...) İşte siyaset dedikodularımız, hikâyelerimiz, anlatımlarımız hep böyledir. Her yaptığını iyi yapanlarla, her işlediklerini kötü işleyenler arasında gidip gelir. Fikirlere karşı ceberrutluğumuz da bundandır. Köpkötü adam, şu işi de doğru yaptı demek kimin haddinedir! İpiyi, eşsiz deha, erişilmez lider şunu yanlış yaptı demeğe kim cesaret edebilir! Biri cesaret edecek olursa o da derhâl köpkötüdür.

Kişiler böyle. Daha büyük, dünya çapında olaylarda, tek tek insanlar değil; kötü ırklar, kötü milletler, topluluklar devreye girer. Hele hele yüzde yüz kötü olan ırk, millet ve toplulukların kurdukları yüzde yüz gizli ve kötü cemiyetler. Bakınız, aşı karşıtları, Kovid-19’un failini bulmuş: İlluminati. Faillerin alt failleri de vardır. Bilindiği gibi Masonlar filan. Hepsinin üstünde de galiba Yahudiler var. Sonra onların yan kuruluşları, Mossad, CIA ve diğerleri.

Bu kafalar o derece kalabalık ki karşı gelmek cesaret meselesi. Türk diyene, milliyetçi diyene hemen “ırkçı” yaftası yapıştırmak için koşanlar, bu kadar Yahudi aleyhtarlığına, anti semitizme çıt çıkaramıyor. Hâlbuki “Her kötülüğün arkasında Yahudi var.” demek, Hitler seviyesizliğinde ırkçılıktır.

İskender Öksüz

https://www.karar.com/yazarlar/iskender-oksuz/reklam-arasi-veremeyenler-somurge-oldu-1590658

 

  • GELELİM, TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNE... İSRAİL DIŞİŞLERİ SÖZCÜSÜ’NE ARKA PLANDA ANKARA İLE BİR TEMAS OLUP OLMADIĞINI SORDUM. SÖZCÜ HAİAT “İBRAHİM ANLAŞMALARI BİZİM İÇİN ANA KONU DEĞİL. ARAMIZDA ÇÖZMEMİZ GEREKEN BAŞKA SORUNLAR VAR” DEDİ VE BU SORUNLARI DA FİLİSTİN İLE GAZZE’DEKİ DURUMA BAKIŞ AÇISINDAKİ DİPLOMATİK FARKLILIKLAR DİYE İFADE ETTİ

İsrail’in Körfez ülkeleriyle yakınlaşma hamlelerinin üzerinden bir yıl geçti. Eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde “bölgeye barış getirme” iddiasıyla yapılan anlaşmalar, pek çok analiste göre Filistin’i dışladığı için bu hedeften uzaktı. Zaten geçen bir yılda İsrail-Filistin arasındaki çatışmaların da ardı arkası kesilmedi.

Biliyoruz ki Türkiye, bir süredir İsrail’in bu adımlarını dikkatle izlerken, 2018’den bu yana ilişkilerin kopuk olduğu Tel Aviv’le yeni bir diyalog sürecine soğuk bakmıyor, ama aynı zamanda Körfez ile ilişkilerini de düzeltme gayretinde. Ben de “İbrahim Anlaşmaları”nın yıldönümünde İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lior Haiat ve Filistin’in Ankara Büyükelçisi Faed Mustafa ile bölgedeki yeni dengeleri konuştum.

Öncelikle bir notla başlayalım. Malum, bu hafta gözler New York’ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda olacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha önce BM toplantıları sırasında İsrail’in yeni Cumhurbaşkanı ile görüşebileceğini söylemişti ancak şu an için planlanan hiçbir ikili görüşmesi yok. Zaten İsrail Dışişleri Sözcüsü, ülkeyi New York’ta Cumhurbaşkanı Isaac Herzog değil, yeni Başbakan Naftali Bennett’in temsil edeceğini söyledi. BM’de program yoğunluğu sebebiyle İsrail’le üst düzey temas bir başka bahara kalabilir.

Gelelim, Türkiye-İsrail ilişkilerine... İsrail Dışişleri Sözcüsü’ne arka planda Ankara ile bir temas olup olmadığını sordum. Sözcü Haiat “İbrahim anlaşmaları bizim için ana konu değil. Aramızda çözmemiz gereken başka sorunlar var” dedi ve bu sorunları da Filistin ile Gazze’deki duruma bakış açısındaki diplomatik farklılıklar diye ifade etti.

Deniz Kilislioğlu

https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/deniz-kilislioglu/bir-yilin-ardindan-6601128

 

  • İSRAİL DE ÖZELLİKLE ABD'NİN ORTADOĞU'DAKİ EN YAKIN MÜTTEFİKİ OLARAK İBRAHİM ANLAŞMALARI KAPSAMINDA GELİŞEN STRATEJİK KONJONKTÜRDE BÖLGEDE YENİ BİR İTTİFAK ALANI YARATMIŞ DURUMDA

İbrahim Anlaşmaları Körfez'deki iç dinamikler açısından da oldukça belirleyici olmuş durumda. BAE'nin İsrail ile normalleşme sürecine önderlik etmesi Körfez'deki büyük ağabey konumundaki Suudi Arabistan'ın rolünün azaldığının vesikası olarak değerlendirilebilir. 2002'de Suudi Arabistan önderliğinde oluşturulan "Arap Barış Girişimi", İsrail-Filistin meselesinin kapsamlı çözümü ve İsrail ile Arap ülkelerinin gelecekteki ilişkileri için ortaya konulmuştu. İbrahim Anlaşmaları ile birlikte bu girişim geçerliliğini yitirmiş gözüküyor zira Arap ülkeleri münhasır olarak İsrail ile ilişki tesis etmeye başladılar. Suudi nüfuzu altındaki Arap Birliği'nin bu girişiminin kenara itilmesi ve ABD dahil diğer Batılı aktörler tarafından İbrahim Anlaşmalarının İsrail ve Arap ülkeleri arasındaki gelecekteki ilişkiler için model olarak ortaya konması, Körfez'de ciddi bir nüfuz yarışına işaret etmekte.

BAE ve Suudi Arabistan'ın İsrail ile ilişkilerde alternatif rotalar belirlemeleri ve Suudi Arabistan'ın kendi iç siyasi aktörleri ve kamuoyundaki hassasiyetleri sebebiyle İsrail ile normalleşmeye sıcak bakmamasından ötürü Abu Dabi yönetiminin bu alandaki etkinliği epey artmış gözüküyor. Suudi Arabistan üzerinde her ne kadar İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için bir baskı olsa da Riyad'ın kısa vadede böyle bir hamle yapması pek olası değil. İsrail ile ilişkileri normalleştiremeyen ve İsrailli yetkililer ile mütemadiyen gizli ve istihbari yöntemlerle görüşmeye sıkışan Suudiler için kenara itilme bu anlamda kaçınılmaz gözüküyor. BAE, Bahreyn ve İsrail ile gelecekte ilişkileri normalleştirebilecek diğer Körfez ülkeleri hem Batılı aktörler tarafından gelecekte teşvikler alabilecek, örneğin BAE'ye F-35 savaş uçaklarının satılması gibi, hem de yeni diplomatik etinlik alanları geliştirmiş olacaklar. Suudi Arabistan'ın ise benzer teşviklerden yararlanamayacak olması olası gözükmekte.

Son olarak, İbrahim Anlaşmaları ABD'nin bölge ile ilgili gelecekteki ilişkilerini nasıl tesis edeceğine dair izler de taşımakta. Obama döneminde başlayan ve Trump, sonrasında ise Biden ile devam eden ABD'nin bölgeden çekilmesi kapsamında ABD'nin artık proaktif rolünü bir kenara bırakıp dış politika vizyonunu bölge ülkelerine delege ettiğini belirtebiliriz. İsrail de özellikle ABD'nin Ortadoğu'daki en yakın müttefiki olarak İbrahim Anlaşmaları kapsamında gelişen stratejik konjonktürde bölgede yeni bir ittifak alanı yaratmış durumda. İran'a karşı yeni bir blokun oluştuğu ve ABD'nin İsrail-Arap diskurunun sürekli tekrarlandığı bu durumda Washington da bölgedeki varlığını kısıtlarken benzer dünya görüşüne sahip ülkelere yaslanmış durumda.

Batu Coşkun

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/perspektif/batu-coskun/2021/09/18/birinci-yildonumunde-ibrahim-anlasmalari-bolgeyi-nasil-degistirdi

 

  • İSRAİL’İN VARLIĞINI GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE SÜRDÜREBİLMESİ İÇİN HER ZAMAN ABD’NİN DESTEĞİNE İHTİYACI VAR

ABD’de yerleşik İsrail yanlısı lobiler için Pew’in araştırmasında ortaya koyduğu demografik değişimler alarm zillerinin çalmasına neden oldu.

 

Burada iki yönlü bir gelişme kendisini gösteriyor.

Birincisi, İsrail’de politikanın toplumsal yönünün sağ siyasete meyletmesi. Buna karşın Amerikalı Yahudilerin Demokrat Parti’ye yani sol siyasete kitlesel kayışları. Bu noktada ortaya çıkması muhtemel sorun, İsrail ve ABD arasındaki politik uyumsuzluğun Amerikalı Yahudilerce nasıl algılandığı olacak.

Amerikalı Yahudiler, İsrail’in komşularıyla uyumlu ve Filistinli Arap nüfusa eşit vatandaşlık imkânları tanımış bir devlet olmasını arzu ediyorlar. Demokrat Parti’de yükselen aktivist ve genç yeni kuşağa otokrat ve kapalı bir İsrail’i anlatamayacaklarının ve onların desteğini alamayacaklarının farkındalar.

Bunu doğrular şekilde, ABD siyasetinde oldukça güçlü oldukları öne sürülen, sağ yönelimli İsrail yanlısı lobilerden, 1950’lerde kurulmuş Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC) gibi yapılar geri plana düştüler. Bunun yerine, 2008 yılında kurulan, kendisini İsrail ve barış yanlısı olarak tarif eden, İsrail’le yan yana barış içerisinde var olacak bir ‘Filistin Devletini’ destekleyen ve çoğu zaman İsrail Hükümeti’nin tepkisi ile karşılaşan, sol ve progresif J-Street gibi kuruluşlar yoğun ve geniş şekilde görünür olmaya başladılar.

ABD’de Yahudilerin genel kamuoyu içerisinde görünür kurumsal temsilleri önem taşıyor. Yükselen yeni siyasi eğilimlere göre sivil kurumlar, politik söylemler ve dış politika tercihlerinde ayarlamaya gidiliyor.

Sonuçta, Amerikalı Yahudilerde yükselen yeni toplumsal ve politik eğilimlerin İsrail’i etkilemeye aday gelişmeler olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. İsrail’in varlığını güçlü bir şekilde sürdürebilmesi için her zaman ABD’nin desteğine ihtiyacı var. Bu bağlamda, İsrail iç siyasetinin önemli bir çıpası yine Amerikalı Yahudilere hâkim olan siyaset, kültür ve zihniyete uyumlaşma çabası olacak.

Dr. Gökhan Çınkara

https://fikirturu.com/jeo-strateji/abd-yahudileri-artik-bildiginiz-gibi-degil/

 

Takılan tweetler

  • Michelle Margolis@hchesner

Amsterdam'daki Sefarad topluluğu için Rosh Hashanah ve Yom Kippur duaları, 1663.Bazı harika çizimlerle.

https://clio.columbia.edu/catalog/3405869

https://twitter.com/hchesner/status/1437530366315798532

  • O. Faruk Akyol@OFarukAkyol1

100 yıl önce dört mahallesi (Türk,Ermeni,Rum,Yahudi) olan Gelibolu’da o yıllara ait tek unsur yok olmaktaki Yahudi mezarlığı. onun dışındaki her şey (HER ŞEY!) gitmiş.Bu binalar korunabilirdi,korunabilirler.

YAZIK!

https://twitter.com/OFarukAkyol1/status/1437441891461644296

  • WJC@WorldJewishCong

Sofya sinagogu #Bulgaria bu yıl 112 yaşına giriyor. Resmi olarak 9 Eylül 1909'da açıldı, Avrupa'nın üçüncü büyük sinagogu ve o zamandan beri ağırlıklı olarak Sefarad topluluğuna hizmet ediyor.

https://twitter.com/WorldJewishCong/status/1437083586948124675

  • İsrail'den Kısa Kısa@IsraildenKisa

#İsrail’in acil yardım kuruluşu olan #UnitedHatzalah’ın 30 Müslüman çalışanı, #yomkipur Kefaret Günü süresince #Kudüs’teki ambulans mesaisinin tamamını üstlenerek 50’ye yakın kişiye acil yardım ulaştırdı.

https://twitter.com/IsraildenKisa/status/1438769835324985344

  • Atakan Sevgi / TrakyaBalkan@AtakanSevgi_

Ladino konuşulan yerler haritası (Akdeniz).

Ladino, Seferad Musevilerinin konuştuğu eski İspanyolca.

Osmanlı'nın 15. yy'da İspanya'dan kovulan Musevileri kabul etmesiyle özellikle Balkanlarda yayıldı.

15. yy'da Fas'a geçenler de küçük bir kitle.

Gerisi genelde Osmanlı mirası.

https://twitter.com/AtakanSevgi_/status/1438181515867852803

 

Ağa Takılanlar Öneriyor

  • Svastika’nın gölgesinde: Direniş, Hollandalılar ve Ajax - İSMAİL SARP AYKURT

18 Mart 1900 tarihinde, Amsterdam’da kurulan futbol kulübü Ajax’ın ve Yahudilerin yakınlık duyduğu Hollanda’nın İkinci Dünya Savaşı esnasında gamalı haç taşıyan Nazilerle nasıl bir işbirliğine girdiğinin, kitaba sığdırılabildiği kadarıyla hazırlanmış bir özetidir yaşananlar…

https://haber.sol.org.tr/haber/svastikanin-golgesinde-direnis-hollandalilar-ve-ajax-313994

  • Sinagog dizi seti oldu: Hangi set oraya kuruldu – Rafael Sadi

Zülfaris Sinagogu’nun  bir film platosu olarak kullanılıyor olması  her ne kadar şaşırtıcı olsa da bunun cemaatin başka kurumlarını yaşatmak için  bir gelir kapısı olmasını yadırgamamak lazım...

https://odatv4.com/makale/o-sinagog-dizi-seti-oldu-hangi-set-oraya-kuruldu-210567

  • Roş Aşana Bayramı ile Hoşgeldin Yeni Yıl!

https://apos.to/i/ros-asana-bayrami-ile-hosgeldin-yeni-yil

  • Her Şeyi Bir Süreliğine Unutun. Yafo Gezisine Buyrun. (Çeviri:Rafael Sadi)

https://www.shemanews.com/shemanews/index.php/her-seyi-bir-sureligine-unutun-yafo-gezisine-buyrun/

  • Bu Olursa Kimse Şaşırmasın - Rafael Sadi

https://www.shemanews.com/shemanews/index.php/2021/09/14/bu-olursa-kimse-sasirmasin-rafael-sadi-yazdi/

  • Kefaret (Kipur) günü gecesi İsrail sokaklarından görüntüler – Bir Acemi Yolcu

https://www.youtube.com/watch?v=cqxwHsK9S7s

  • Hüznün seremonisi: Sefarad müziği

https://www.youtube.com/watch?v=CfGBHs0xgE4

https://gazetekarinca.com/huznun-seremonisi-sefarad-muzigi/

  • Trump’tan sonra Ortadoğu – Dr. Gökhan Çınkara ile söyleşi - Işın Eliçin

İsrail siyaseti üzerine çalışan akademisyen Gökhan Çınkara ile Donald Trump döneminde atılan Kudüs’ün İsrail’in bölünmez başkenti olarak tanınması, İbrahim Anlaşması gibi adımların ertesinde Filistin sorununu ve İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in Mısır’a resmi ziyareti vesilesiyle bölgedeki güncel gelişmeleri konuştuk.

https://medyascope.tv/2021/09/19/trumptan-sonra-ortadogu-dr-gokhan-cinkara-ile-soylesi/

  • İsrail’deki Arap gençlerin yüzde 61’i yoksul

(1) İsrail vatandaşı Filistinli gençlerin ülke genç nüfusuna oranı yüzde 40.

(2) Arap genç nüfus böyle giderse İsrail nüfusunun yüzde 28’ini oluşturacak.

(3) Kimlik ve aidiyet ile ilgili olarak ise, genç kesim Filistinli olma, dini kimlik veya İsrailli kimliğinden daha çok Arap olma ve ulusal kimlikle ilgileniyor.

https://www.indyturk.com/node/412146/d%C3%BCnya/i%CC%87srail%E2%80%99deki-arap-gen%C3%A7lerin-y%C3%BCzde-61%E2%80%99i-yoksul

  • Azerbaycan ve İsrail'in Ortak Sorunu: "İran" – Remzi Çetin

https://www.youtube.com/watch?v=GWpofumnLWs

  • Pakraduniler… Gizli bir topluluk mu? “Günah keçisi” hayaletler mi? - Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-ekrem-bugra-ekinci/620690.aspx

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün