Venedik'in kaybedenleri

78. Venedik Film Festivalinde birçok ünlü yönetmen ödül listesine giremedi.

Viktor APALAÇİ Sanat
22 Eylül 2021 Çarşamba

Parlak seçkisiyle başarılı bir yılı arkasında bırakan 78. Venedik Film Festivalinde, eleştirmenlerin favoriler arasında gösterdiği bazı filmler ödül listesinin dışında kaldılar. Bu yazımda o filmlerin altısından söz edip Venedik defterini kapatacağım.

Çoğu eleştirmenin Altın Aslan Ödülünün favorisi olarak gösterdiği Paul Schrader’in Kart Sayıcısı /The Card Counter’den başlayalım.

The Card Counter’ 

‘Taksi Şöförü /Taxi Driver’in senaryo yazarı olarak ilk çıkışını yapan Schrader yönetmen olarak yaptığı 24. film olan Kart Sayıcısı’nda eski asker, azılı kumarbaz ve suç dünyası mensubu William Tell’in (Oscar Davis) öyküsünü anlatıyor. Kumar hayatının ilginç bir karakterini senaryosunda işleyen Schrader, suç filmleri kategorisinde önemli bir yeri olacak filmle, kariyerinin en büyük yönetmenlik başarısına imzasını atıyor.

Filmin arka planında savaşın vahşetini yaşamış eski bir asker üzerinden, Schrader yaşanan travmayı, savaş bittikten sonra eski askerin onulmaz yaralarını, senaryosunda etkileyici ve gerçekçi bir dille işliyor. Kumarbaz öyküsü gibi başlayan filmde, eski komando, karanlık ruhlu kumarbaz William rolünde Oscar Davis, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü için kesin favoriydi.

Çabuk para kazanıp eski travmalarından kurtulma peşindeki poker oyuncusu William, filmin ilk yarısında bir kumarhaneden diğerine koşuşturup duruyor. Irak Savaşı mağduru bir silah arkadaşının oğlu tarafından izinin bulunmasıyla film bambaşka bir kulvara sapıyor. Film bu noktadan sonra kahramanının kolayca cinayet işleyebilecek vahşi yönünü sergiliyor. Bu arada Schrader, William’ın güven duymadığı adalet sistemi dışına çıkarak, kendisine haksızlık yaptığına inandığı eski komutanını kendi eliyle infaz ettirerek, adalet teması üzerine ilginç şeyler söylüyor.

Kahramanının hapishane hayatıyla, işlediği cinayetlerle neo-noir türünün başarılı bir örneğini veren Schrader’in esinlendiği filmlere gelince… M. Scorsese Casino’da (1995) Las Vegas hayatını, mafyayla ilişkisini ustalıkla perdeye taşımıştı. Filmde Robert DeNiro gözü pek bir kumarhane yöneticisini canlandırıyordu. Yine unutulmaz bir kumarhane yöneticisi rolünde Jessica Chastain’i Aaron Sorkin’in ‘Molly’s Game’inde (2017) izlemiştik. Korkusuz kadın yönetici kumar dünyasının acımasız zorbalarıyla mücadele ediyordu. William H. Macy, Wayne Kramer’in ‘The Cooler’ınde (2003) unutulmaz bir kumarbazı canlandırmıştı. İngiliz Mike Hodges’in ‘Croupier’sinde (1998) Clive Owen kumarhane personeli olarak kariyerinin önemli rollerinin birindeydi.

Un Autre Monde’ 

Fransız sinemasının festivaldeki önemli bir temsilcisi Stéphane Brizé’nin ‘Başka Bir Dünya /Un Autre Monde’uydu. Sosyal hayatın gerçeklerini perdeye taşımada uzmanlaşmış Brizé, bu filminde izleyicisini iş hayatı ve kişisel yaşam arasındaki bir dünyaya davet ediyor. Eşiyle ayrılma sürecindeki Philippe (Vincent Lindon) bir holdingin üst düzey yöneticisidir. Patronlarının çelişkili taleplerine nasıl cevap vereceğini artık bilmeyen Philippe, hayatın gerçekten ne anlama geldiğini sorgulamaya başlar. Philppe’in geçinemediği karısı Anne rolündeki Sandrine Kiberlain, görkemli performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Ödülünün favorileri arasındaydı.

Brizé, Fransız sinemasında işçi sınıfının ozanı, yorulmak bilmez İngiliz yönetmen Ken Loach ve kariyerlerini toplumsal sorunlara adayan Belçikalı Dardenne Kardeşler’in izinden giden bir yönetmen. Brizé’nin ‘İnsanın Değeri /La Loi Du Marché’inde (2015) olduğu gibi senaryosunu Olivier Gorce’le birlikte yazdığı filmde gerçekçi toplumsal sorunları işlemeyi sürdürüyor.

Brizé, kariyerinin en büyük başarısı ‘Mademoiselle Chambon’da (2009) olduğu gibi, fetiş oyuncusu Vincent Lindon ile beşinci kez çalışıyor. Altın Palmiye Ödüllü ‘Titanyum /Titane’da da yer alan, Fransız sinemasının yükselen değeri Lindon, ekonominin çarkları arasında ezilen işsiz bir aile reisini canlandırdığı, Stéphane Brizé’nin ‘La Loi Du Marché’sinde (2015) Cannes’da En İyi Erkek Oyuncu Ödülünü kazanmıştı.

‘Competicia Official’

Resmi Yarışma /Competicia Oficial’ Venedik ana yarışmasında Penélope Cruz’un yer aldığı ikinci film. (Diğerinde, Pedro Almodovar’ın ‘Koşut Anneler /Madres Paralelas’ta En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü kazanmıştı.) İki Arjantinli yönetmenin Mariano Cohn ve Gaston Duprat’ın senaryosunu yazıp yönettikleri, sanat dünyasına odaklanan filmin oyuncu kadrosunda Antonio Banderas ile Oscar Martinez de var.

Filmde saygınlık kazanma arayışındaki milyarder bir iş insanı ünlü bir sanatçıya başvuruyor, yapım sürecinde bir Hollywood ünlüsüyle radikal bir tiyatrocunun egoları çarpışıyor. Sinema dünyasının mutfağına, özeleştirel bir yaklaşımla odaklanan bu taşlamada, Cruz hırslı bir yönetmeni, Banderas popüler bir aktörü, Martinez ciddi ve etik bir tiyatro oyuncusunu canlandırıyor. Venedik’te İspanyayı temsil eden ‘Resmi Yarışma’da iki İspanyol ve bir Arjantinli oyuncu, Arjantinli iki yönetmenle uyum sağlamada tam not alıyorlar.

Penélope Cruz’un canlandırdığı hırslı ve sert mizaçlı kadın yönetmen, birbirine rakip, zıt karakterli iki erkek oyuncudan, filmin bir sahnesinde, ertesi gün sete o güne kadar kazandıkları ödüllerin en çok önemsedikleriyle birlikte gelmelerini istiyor. Sonra, sete yerleştirdiği imha makinesinin sert dişlileri arasında bu heykelcikleri tek tek yok ediyor. Antonio Banderas ile Oscar Martinez ilk kez aynı tepkide buluşarak isyan ediyorlar.

‘Sundown’

Güney Amerikalı bir başka usta Meksikalı Michel Franco bir önceki Venedik Festivalinden, ‘Nuevo Orden’ ile Jüri Büyük Ödülü ile ayrılmıştı. 78. festivalin ana yarışmasında da Meksika’yı temsil ettiği ‘Gün Batımı /Sundown’ ile Franco eleştirmenlerin beğenisini kazandı. Film, tatil için Acapulco’ya gelen Colin (Samuel Bottomley) ve Alexia (Albertine McMillan) çiftiyle tatillerini geçiren Alice (Charlotte Gainsbourg) ve Neil’in (Tim Roth) hikayesini konu ediniyor.

Başta her şeyin mükemmel gittiği bu tatil, acil bir durumla sıkıntıya girer. Uzaktan gelen bir araba ailenin sıkı düzenini bozduğunda, gerilimin had safhada olduğu şaşırtıcı olaylar ön plana çıkar. Bir aile trajedisinin etkilerini izleyiciye hissettiren ‘Gün Batımı’, yine sınıf kini ve gerilim unsurlarıyla dikkati çekiyor. Senaryosunu yazdığı filmin konusunun Acapulco’da geçmesini Michel Franco şöyle izah ediyor: “Çocukluğumun tatillerini geçirdiğim şehrin, şiddetin merkez üssüne dönüşmesine tanık olmak benim için şok edici oldu.”

Benzer bir hissiyatı Meksika seyahatimde hevesle gittiğim Acapulco’da ben de yaşamıştım. Bu efsanevi tatil beldesi beklentilerimi karşılamamış ve beni düş kırıklığına uğratmıştı.

Michel Franco ‘Gün Batımı’nda başrolü ‘Chronic’ filminde yaptığı gibi Tim Roth’a emanet ediyor. Meksika’yı Cannes’da temsil eden bu filmin dışında, Michel Franco’nun Cannes’ın Belirli Bir Bakış Bölümünde aldığı iki ödül var. ‘After Lucia’ 2012’de En İyi Film Ödülünü, ‘April’s Daughter’ 2017’de Jüri Özel Ödülünü kazanmıştı.

Ukrayna ve Rusya temsilcileri

Ukraynalı yönetmen Valentyn Vasyanoych (50) Vidblysk / Reflection’da 2014’te ülkesini işgal eden Rus ordusuyla ilgili filminde Rusların uyguladıkları sistematik işkence yöntemlerine yer veriyor. Vasyanovych, Venedik’te Orrizonti bölümünün galibi ‘Atlantis’teki temalarını sürdürürken, sade görsel dile sahip anlatımındaki ustalığını yeni filminde yineliyor. Savaş psikolojisini empati yaptırma niyetli, Doğu Ukrayna’daki çatışma bölgelerinden sağ çıkan bir cerrahı odağına alan film izleyiciye ‘savaş pis şey’ dedirtiyor. Vasyanovych ilhamını, bir gün her yaşamın sona ereceğinin bilincine varan küçük kızından aldığını söylüyor.

Venedik’te Rusya’yı temsil eden film Natasha Merkulova-Aleksey Chupov ikilisinin ‘Kaptan Volkonogov Kaçtı /Captain Volkonogov Escaped’i idi. Gizem ve gerilim ögelerini birbirine harmanlayan, izleyiciyi mistik bir atmosferin içerisine sürüklemeyi hedefleyen film, kamerasını kolluk kuvvetlerinde görev yapan, komutanı tarafından takdir edilen, meslektaşları tarafından saygı gören Kaptan Fedor Volkonogov’a çeviriyor. Fedor için ani bir tutuklanma kararının çıkması olayların seyrini değiştirir. Fedor tutuklanmadan önce kaçmayı başarsa da meslektaşları tarafından avlanan bir suçlu haline gelir. Kaçış sürecinde Fedor, cehennemden sonsuz işkencelere mahkûm edileceğine dair bir mesaj aldığında, tövbe etmenin bir yolunu aramaya başlar ve günahlarından arınmak için her yola başvurur.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün