II. Dünya Savaşı sırasında yaşadıklarını 83 yaşında yazmaya karar veren Sonia Shainwald Orbuch kitabı ´Burada Sarah Olamaz´ ile Alman işgalinin kâbusunu, faşizm karşıtı partizanlara yaptığı hizmeti ve ABD´deki savaş sonrası yaşantısını tarihçi Fred Rosenbaum ile birlikte kaleme aldı.
Sonia Shainwald Orbuch, II. Dünya Savaşı sırasında Ukrayna ormanlarında genç bir partizan olarak bir gün anılarını yazacağını biliyordu. Kâğıt olarak kullanmak için ağaçları kopartacak kadar ileri gideceğine bile yemin etmişti.
Ancak Nazilerle savaşırken, sevilen aile üyelerinin yok olduğuna şahit olduktan ve ardından Holokost sonrası travmalarıyla başa çıkmaya çalışırken, bu sözünü o sıralarda tutabilmesi mümkün olmadı.
Orbuch 83 yaşına geldiğinde, nihayet doğru zamanın da geldiğini hissetti.
ABD’de, Corte Madera sakini, tarihçi Fred Rosenbaum ile birlikte yazdığı ‘Burada Sarah Olamaz’ adlı kitabı yayınladı. Kitap, Orbuch’un pastoral çocukluğunu, Alman işgalinin kâbusunu, faşizm karşıtı partizanlara yaptığı hizmeti ve savaş sonrası Amerika Birleşik Devletlerindeki yaşamını anlatıyor.
Orbuch kitabıyla ilgili olarak, “Yaşadıklarım bunca yıldır üzerimde ağırlık yapıyordu, fırsat bulduğumda kendime söz verdim, yazacaktım. Sonra evlendim ve bir ailem oldu. Ama kendime verdiğim sözü asla unutmadım” dedi.
Nedenini görmek kolay. Orbuch’un hikâyesi, Holokost’tan kurtulanların önyargılı kavramlarına tam olarak uymuyor.
Partizanlarla yaşam
Sarah Shainwald, 1925 yılında, Polonya Luboml’da (şimdiki Ukrayna) doğdu. Mutlu bir Ortodoks Yahudi evinde, sevgi dolu ebeveynler ve iki erkek kardeşle büyüdü. Naziler Polonya’yı işgal ettikten sonra aile, önce yakındaki bir gettoya, ardından Yahudi olmayanların koruması altında saklanmak üzere ve son olarak da partizanların onları yanına aldığı ormanlarda üzücü bir kaçış yaşadı.
O zamanlar, çocukluğundan beri korunaklı bir yaşam sürmüş olan 17 yaşındaki bir çocuk, partizan yaşamın zorluklarına uyum sağlamak zorunda kaldı. Esas adı Sarah olan genç kız, kamp komutanının emriyle adını Sonia olarak değiştirdi. Çünkü ‘Sarah’ adı tamamen Yahudiliği çağrıştırıyordu. Orbuch, Alman askerlerini, onların ve işbirlikçilerini taciz etmek ve sabote etmek için tehlikeli görevlerde bulunan, yaralı partizanlarla ilgilenen bir saha hemşiresi olarak görev yaptı.
“Her zaman şu soruyu duymuşumdur ‘Yahudiler neden karşı koymadı?’ Bunun için çok üzüldüm çünkü bazı Yahudiler mümkün olduğu kadar savaştı. Anlaşıldığı üzere hikâyem bunu açıklamak açısından çok önemli.”
Sarah’ın bir erkek kardeşi Kızıl Ordu’ya hizmet ederken, diğeri partizanlarla birlikte bir görevde hayatını kaybetti. Nihayetinde bölge özgürlüğüne kavuştu, ancak genç kızın annesi, tam da savaş biterken tifüse yenik düştü. Genç kız savaş boyunca toplamda 60 aile üyesini kaybetti. Savaştan sonra, kendisi ve babası yerlerinden yurtlarından edilmiş olanların kampına sığındılar. Kamptayken Sarah, daha sonra birlikte New York’a taşınacağı ve birlikte iki çocuk yetiştireceği, kocası Isaac Orbuch ile tanıştı. İki genç kısa sürede evlendi ve henüz mülteci kampındayken ilk kızları dünyaya getirdi. Daha sonra yerleştikleri New York’ta da bir oğulları oldu. Kaderin diğer kötü bir cilvesi olarak, kocasının sonunda hayatına mal olan erken başlangıçlı Parkinson hastalığına yakalandığında, Sarah bir trajedi daha yaşadı.
Acı verici anılar
Sonia hikâyesini yazabilmek için, üç yıl boyunca, Rosenbaum ile birlikte oturup çalıştı. Rosenbaum, “Onun için zor ve acı verici zamanlar oldu” diyerek bu süreci anlatıyor. “Birçok kez ağladı. Onun bu halinden ve duygularından, diğer Holokost mağdurlarının da benzer duygular hissettiklerini çok daha iyi anlayabildim.”
Berkeley’in Lehrhaus Judaica’sının kurucularından olan Rosenbaum, Yahudi tarihi üzerine çok sayıda kitap yazdı. Kitapları arasında diğer bir Yahudi partizan, San Francisco’da yaşayan Joseph Pell’in hikayesi de yer alıyor. Ancak kadın partizanlar Doğu Avrupa partizan güçlerinin sadece yüzde 10’unu oluşturduğu için Sarah’nın hikayesi daha çok ilgisini çekti.
Rosenbaum, “Her şeyi bir bağlama oturtuyorum. Holokost ve Avrupa Yahudi tarihi hakkında çalışmak, öğretmek ve yazmak için onlarca yıl harcadım. Kitaplar yazdım. Ancak bunu yaşayan biriyle yüz yüze gelmek olayları farklı bir seviyeye taşıdı” yorumunu yapıyor.
Bu kitabın yayınlanmasından sonra Sonia Orbuch gençlere hikâyesini anlatmaktan hoşlanmaya başladı. Ailesiyle ve özellikle torunu Eva ile çok yakın ilişkiye sahipti. Yazılan kitabın ekinde, Eva’nın San Rafael’de Yom Aşoa töreninde yaptığı konuşma yer almakta. Bu konuşmasında büyükannesini onurlandırmıştı.
Yaşlı kadın “Torunum benimle çok gurur duyuyor, bazen bu yaptıklarımı nasıl başardığımı merak ediyor” derken mutluluktan sesi parlıyordu.
Her şeye karşı koymasına ve babası ile birlikte Holokost’tan sağ kurtulmasına rağmen, Sonia’nın geriye kalan tüm ailesini kaybetmesinin bedeli çok ağırdı. Yaşadığı her gün bu kaybın acısıyla yaşadı.
“İnsanlar bana ‘Affedebilir misin? ’diye sorduğunda asla affetmeyeceğim diyorum. Bağışlamak benim işim değil. Çocuklara söylüyorum, antisemitizme karşı savaşmanın bir yolunu bulursanız savaşın. Asla gördüğünüz şeyin yanlış olduğunu göre göre kabullenmeyin” sözleriyle yaşadığı acının etkisini paylaşmıştı.
Partizanlık yıllarını anlatırken “Ormanda yaşayıp da, sonunda mutlaka hayatta kalmanın imkânı var mıydı? Tabii ki hayır. Nitekim ağabeyim ve amcam ormanda partizan olarak çarpışırlarken hayatlarını kaybettiler. Gettoda kalanlar da aslında kendi yöntemleri ile savaşıyorlardı” diye anlatmıştı.
Sonia Orbuch 30 Eylül 2018 tarihinde, 93 yaşındayken yaşama veda etti. Ardında bir oğlunu, bir kızını ve bir torununu bıraktı.