Pastırma yazının son günlerine yaklaşırken tam moral bozukluğuna teşne bir halet-i ruhiye içine gireceğim bu dönemde, imdadıma bu hafta başlayan Euroleague sezonu yetişecek gibi duruyor. Her sene olduğu gibi ekim ayıyla beraber startı verilecek basketbol sezonuna gelin, bir ön inceleme yapalım.
Öncelikle geçen sene Euroleague’de olup bu sene kendine yer bulamayan iki ekibi anarak başlayalım. Ligin gediklilerinden Valencia ve ‘çılgın’ takımı Khimki Moskova yerlerini Fransa liginden Monaco ve Rusya’nın diğer ucundan gelen Unics Kazan’a bıraktı. Monaco’nun katılımı için Euroleague yönetiminin uzun vadeli planları doğrultusunda, Fransa’da futbol, rugby ve hatta hentboldan sonra en yaygın spor olan basketbolu daha çok izlenir hale getirmek amaçlı attığı bir adım olarak görebiliriz. Khimki ise finansal kargaşasının içinde Euroleague seviyesinde sürdürülebilir bir durumda değildi, bu nedenle onların lige veda etmesi kimseyi şaşırtmadı.
Gidenlere güle güle, gelenlere hoş geldiniz dedikten sonra gelelim ligin daimi üyelerine. Basketbol aşığı taraftarıyla ligin sempatik takımlarından Zalgiris Kaunas, önemli oyuncularından Grigonis’i CSKA’ya kaptırdı. Mütevazı bütçesiyle orta sıraları zorlamaya çalışacak, sürpriz galibiyetler alacaklardır. Daha az ‘sempatik’ ama kesinlikle çok daha ateşli bir taraftara sahip olan Kızılyıldız’da geçen seneye göre radikal bir değişiklik yok. Ligin alt sıralarında devam edeceklerini tahmin ediyorum. NBA efsanesi Tony Parker başkanlığında lige yeni bir soluk getiren Fransız Asvel ise yıpratıcı atletik oyun kültürü doğrultusunda Kostas Antetekoumpo ve Chris Jones’u takıma ekledi. Uzun vadeli yapılanma içinde olan Asvel’in ligin alt-orta seviyelerini geçmesi büyük sürpriz olur.
Alman takımları
Uzun vadeli yapılanma demişken iki Alman takımından da bahsetmemek olmaz. Uzun görünümlü oyun kurucu Luke Sikma etrafında makine düzeniyle oynayan Alba Berlin, bu sene de playoffun sınırlarında gezmeye aday. Kadroya Alman liginin en değerli oyuncusunu katan Alba, skor gücünü arttıracak bir hamle yapmış oldu. Öbür tarafta ise geçen senenin peri masalı takımı Bayern Münich var. Geçen sezon otoriteleri şaşırtıp Final Four’un kıyısından dönen Münich’in başarısı ‘ödülsüz’ kalmadı ve Bavyera ekibi önemli oyuncularını ligin birçok takıma kaptırdı. Başta koçu Trinchieri’yle kazandığı inatçı yapısı, Lucic gibi önemli bir lideri olan ekibin yine playoff potasında olacağını söyleyebiliriz.
İnatçılık demişken İspanya’nın en sert karakterli Bask bölgesinin takımı olan Baskonia’dan bahsetmeden olmaz. Ligin gerçekten en köklü basket kültürlerinden birine sahip ekip, en önemli yıldızlarından Achille Polonara’yı Fenerbahçe’ye kaptırdı. Bunun karşılığında Bayern Münich’ten skorer Wade Baldwin ve Valencia’dan potansiyelli Marinkovic’i kadrosuna katan Baskonia, playoff potasını zorlayacak ekiplerden biri daha. Onlarla playoff çekişmesi içinde olacak başka bir takım ise St.Petersburg’dan Zenit. Bayern’den sonra geçen senenin ikinci en büyük sürprizi olarak playoff’ta favori Barcelona’ya ecel terleri döktürmeyi başardılar. Ancak bu yolda onlara önderlik eden oyun kurucuları Kevin Pangos’u yaz döneminde NBA’ye kaptıran Zenit’in nasıl bir performans göstereceği merak konusu. Pangos yerine NBA patentli Shabazz Napier’ı aldılar ancak Napier sezon öncesi hazırlık maçında sakatlandı ve ne zaman döneceği belirsiz.
Ligin zirveye oynayacak takımlarına geçmeden Ege’ye uğramadan olmaz. 90’lar ve 2000’lerin başında Avrupa basketbolunun zirvesinde yer alan iki ezeli rakip Panathinaikos ve Olympiakos, ekonomik düşüşle beraber sportif bir çöküntü içine de girdi. Kabuk değiştirme sürecinden geçen iki takımın da bu sene baş veya baş altı yerlerde kendilerini bulması beklentiler arasında değil. Yunan ezeli rekabetinin temsilcilerine Maccabi’nin de katılacağını düşünüyorum. Onlar da atletik bir takıma sahip olmalarına rağmen playoff ve ötesine gidebilecek bir atılım yapacak gibi görünmüyor şu aşamada.
Final Four adaylarına geldiğimizde CSKA’nın oyun kurucu bölgesine eski kurt Alexey Shved’i eklediğini söylemek gerek. Skor potansiyeli ne yüksekse takım ahengine zarar verme potansiyeli bir o kadar yüksek olan Shved’in performansı işleri belirleyen en önemli noktalardan biri. O minvalde başka bir oyun kurucu olan Thomas Heurtel ise Real Madrid’de boy gösterecek. Geçtiğimiz sezon NBA’ye kaptırdığı oyuncular sebebiyle kan kaybetmesine rağmen şampiyon Anadolu Efes’e son topta kaybeden Madrid, rakibi Barcelona’dan Adam Hanga gibi savunmacı bir karakteri de kadrosuna ekledi. Pablo Laso ve kadronun tecrübesi göz önüne alınınca Real Madrid’in üst taraflarda yine kendine bulması bekleniyor. Geçen senenin finalisti ve hala ligin en pahalı kadrosuna sahip Barcelona ise Anadolu Efes’ten Sertaç Şanlı’yı kadroya kattı. Geniş rotasyonu ve çeşitliliğiyle normal sezonu en zirvede bitirmeleri kimseyi şaşırtmayacaktır.
Anadolu Efes ve Fenerbahçe
Ülkemizin temsilcilerine bakıldığında yaz dönemini gece ile gündüz kadar farklı geçirdiler diyebiliriz. Son şampiyon Anadolu Efes, kadrosunu neredeyse tamamen korurken, Fenerbahçe istemli ve istemsiz köklü değişikliklere gitti. Geçen sene iyi bir performans gösteren koç Igor Kokoşkov’un istekleri doğrultusunda takıma 6-7 transfer yapan Fenerbahçe, koçun NBA’ye yardımcı olarak dönme kararıyla ufak bir sarsıntı yaşadı. Onun boşluğunu Djordjevic’in bu kadroyu nasıl kullanacağını sene içinde göreceğiz. Fenerbahçe için bu sene doğrultusunda playoff (olursa Final Four) hedefi olduğunu söylemek lazım.
Genel tabloya bakarsak bu sene zirveyle alt taraf arasında kalite farkının geçen seneye nispeten biraz daha açıldığını söyleyebiliriz. Ancak üst tarafta ise takımlar birbirine daha da yaklaştı, bu da playoff döneminin daha da çekişmeli olacağının göstergesi. 34 haftalık bu maratonda bizi heyecan, drama, mutluluk ve gözyaşı bekliyor.