SADECE MÜZİK Ozawa - Murakami - Mehta

Rubi ASA Sanat
6 Ekim 2021 Çarşamba

Beyin hücrelerinin zamanla ölümüne neden olan hafıza kaybı ve bunama belirtileri genel anlamda bilişsel fonksiyonların azalmasıyla gelişen ve tıbbi durum tanımlanması konulan Alzheimer hastalığı çağımızda yaşam sürecinin de uzamasıyla sıkça görülen nörolojik bir hastalık.

İnsan yaşamının onurlu duruşunun belki de karşılaşacağı en savunmasız olgudur.

Bir yaşam düşünün ki yüzlerce orkestra, binlerce enstrüman ve solist, milyonlarca nota ve partisyon ve sonsuz müzik tınıları ile senfoniler, konçertolar, vokallerle dolu olsun. Hepsinin arasından başarıyla geçen, yetenek ve hafızanızın alabildiğine seçkin gücüyle, asaletle ve tevazuuyla süren hümanist bir yaşamın mottosu haline gelmiş bir kişiliğin Alzheimer ile karşılaşması.

Bu çaresiz buluşma, dünyanın en önemli orkestra şeflerinden biri olan Seiji Ozawa’nın yaşantısının en trajik yönü olmuş. İlerlemiş yaşında farkındasız ve müzikten uzak bir yaşama atılan belki de son adımları olmuştu.

İlk gençlik yıllarından beri klasik müzik dünyasının kalbinde oldu; çeşitli ülkelerin orkestralarını yönetti ve nice sanatçılara eşlik etti. 1935 Mançurya doğumlu Japon orkestra şefidir. Herbert von Karajan’ın, Karl Böhm’ün öğrencisi oldu, Leonard Bernstein’ın asistanlığını yıllarca yaptı, dünyanın çeşitli orkestralarını yönetti, 2002 yılından itibaren ise Boston Senfoni ve Viyana Devlet Operasının müzik direktörlüğünü yapmaktaydı.

Ta ki Alzheimer’ın ilk belirtilerini yaşayıp, notaların ve partisyonların satır aralarında kaybolana kadar.

İşte böylesine trajik, bir o kadar da duygu dolu yaşam dersi alınabilecek bir hayat.

Ve bu müzik dolu hayatın etrafında kesişmiş nice buluşmalar, çıkarılan deneyimler ve hatıralar.

Haruki Murakami’yi tanımayan onun roman ve öyküleriyle tanışmayan edebiyat sevdalısı yoktur sanırım.

Dünyanın yaşayan en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Haruki Murakami’nin okurları, onun her romanının, her kitabının içinde, hatta satır aralarında kendine has bir müzik dinleme geleneği ve bir ‘çalma listesi’ne sahip olduğunu bilirler.

Sahilde Kafka, Sputnik Sevgilim, İmkansızın Şarkısı, IQ84 gibi niceleri hatta hemen hemen hepsi satırlarında müziği yansıtırlar.

Buradan Murakami’nin çok iyi bir müzik dinleyicisi olduğunu, notalara, partisyonlara ve klasik müziğin sonsuz evrenine ne denli hakim ve bilgili olduğunu görebiliyoruz.

Biri dünyanın en ünlü maestrolarından, diğeri dünyanın en ünlü yazarlarından biri olarak bu iki Japon’un buluşmaları belki de kaçınılmazdı.

Murakami’nin yazdığı son kitaplardan biri olan ‘Sadece Müzik’ yayımlandığı andan itibaren derinlemesine müziği dinleyebilenlerin hayranlığını kazandı. Kitapta, çağımızın en büyük orkestra şeflerinden biri olan Ozawa ile sadece müzik konuşuyor. Yıllara sâri çeşitli buluşmalarında yapmış oldukları sohbetleri kaleme alan Murakami, müzik dünyasının adeta belleğini bir kaleydoskop gibi ışıltılar ile renkten renge yorumlayıp Ozawa’nın derin müzikalitesini deneyimlerini, anılarını ve müzikle dopdolu geçen tevazu dolu bir yaşamı gözler önüne seriyor.

Bu karşılıklı konuşmalar, müziğin bilinmedik yönlerini keşfetmemize olanak sağlarken, bir orkestra şefinin müziğe yaklaşımını, yıllar içinde bazı yapıtlara nasıl ve neden farklı bir gözle bakabildiğini, genç müzisyenlerle çalışmanın Ozawa gibi bir ustaya bile neler kazandırabileceğini bu sohbetlere kulak verdikçe öğreniyor ve müziğin adeta kalbine iniveriyorsunuz.

Ayrıca bu satırlardaki Murakami’nin engin müzik bilgisini de hayranlıkla izlememek mümkün değil.

Bir başka müzik adamı Zubin Mehta

1936 yılında Bombay’da dünyaya geldi. Bombay Senfoni Orkestrasının kurucusu olan, ünlü konser kemancısı babası Mehli Mehta rehberliğinde ilk müzik eğitimini aldı. 1954 yılında Viyana’ya giderek, Hans Swarowsky önderliğindeki Viyana Müzik Akademisi Orkestra Şefliği Programında eğitim görmeye başladı. 1961 yılından beri Viyana, Berlin ve İsrail Filarmoni Orkestralarına şeflik yapmakta olan Mehta, kısa zaman önce, bu üç büyük orkestra ile olan müzikal birlikteliğinin ellinci yılını kutladı.

Mehta Viyana Filarmoniyi yönettiği yıllarda yine orada şef olarak görev yapan Ozawa ile tanışmış ve 40 yıla yakın dostlukları hep sürmüştü.

Müzik dünyasının Karayan ve Bernstein’ın yetiştirdikleri olarak ünlenmişlerdi. Mehta ayrıca İsrail Filarmoninin de efsanevi şefi olmuş adeta İsrail’in devlet kaderinin tanığı olarak kendi kariyerinde de zirveye ulaşmış bir şeftir.

Geçtiğimiz yıl 40 yıllık bu dostluğun bir vefa borcuna dönüştüğü bir olay müzikseverlerin gözlerini yaşartacak bir konserle hafızalara kazındı.

İlerleyen Alzheimer artık Seiji Ozawa’nın yetilerini kullanmaya engel, bilincini ve hafızasını denetleyemeyeceği bir noktaya varmıştı.

Buna rağmen Ozawa’nın genlerinde biriken müziğinin, hafızasının bu riyakâr engellerine karşı Mehta’nın desteği ile orkestrayı yönettiği son bir vedaya dönüşümünü izledik.

Yanında belki artık tanıyamadığı yılların dostu Mehta ile orkestranın karşısında elinde bageti, kontrol edilemeyeceği hareketler ile notaların akışına savrulan bir yaprak gibi kapılırken hafızasından ani ve parlayan ışıltılar ile müziğin evrenselliğine dokunuvermişti yine.

Tüm izleyenlerin ve orkestrasının derin saygı ve hayranlığının işareti dakikalar süren alkışlara alan açmıştı.

Yaşamı boyunca, müziğe inanç unsuru gibi sarılmış, kişiliğindeki alçakgönüllülük hümanizm ve insan sevgisi onu saygı ile hatırlayacak olan müzikseverleriyle unuttuklarının yerini almıştı.

İşte hepimizin en az bir romanında karşılaştığımız ve yaşadığımız yılların en önemli yazarlarından sayılan Haruki Murakami ona bu vefa borcunu aynen Mehta’nın yaptığı gibi, söyleşilerinin müziğini bizlerle paylaşması ile sağlamış oldu.

Ozawa ve Mehta’nın birlikte yönettikleri son konser videosunu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

https://youtu.be/cLFUoz-yEg

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün