Sanat hayatımızı güzelleştiren, ufkumuzu açan ve estetik duygumuzu geliştiren en seçkin araçtır. Herhangi bir sanat eserinin yaratım süreci içinde olmak veya sadece bir sergiye, bir konsere gitmek bile insana kendini iyi hissettirir, sağaltır. Tıp bilimi de uzun zamandan beri bu şifa kaynağından yaralanarak, ihtiyacı olanlara çareler sunuyor. Özellikle psikologlar fiziksel, duygusal zorluklarla karşılaşan bireyleri iyileştirmek ve kendilerini daha kolay ifade etmelerini sağlamak için sanat terapisinden yararlanıyorlar. Sanatın bu gücünü, Klinik Psikolog-Dışavurumcu Sanat Terapisti-Mindfulness Öğretmeni ve ´Ruhuma Pansuman´ kitabının yazarı Suzi Amado ile konuştuk…
Sanat terapisi ne demek?
Terapi sürecinin olmazsa olmazı yargılamamak ve empati göstermektir. Bunun yanında terapistler çalıştıkları yaklaşıma göre farklı araçlar kullanırlar. Sanat terapisinde bu araçlar farklı sanat dallarıdır. Terapist iyileşmeyi desteklemek için sanatı kullanır. Sanat ilişki kurmak için, kişinin farkındalığını arttırmak için, kişinin iç görü kazanmasını desteklemek için ya da ihtiyacı olan dönüşümü yaşamasını kolaylaştırmak için kullanılabilir.
Sanat terapisti olmak için ne gibi aşamalardan geçtiniz?
Koç Üniversitesinde Psikoloji Bölümünü bitirdim. Sonra ODTÜ’de Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans yaptım. Üniversitede okurken tanıştım sanat terapisiyle ama sanatın iyileştirici gücünü içimde hissetmem ve bununla ilgili bir şey yapmak istemem yüksek lisansımı bitirip İstanbul’da çalışmaya başlayınca oldu. Yolumu Julia Cameron’un ‘Sanatçının Yolu’ isimli kitabı açtı. 12 haftalık programı tamamladığımda sanat terapisti olmak ve yurtdışında eğitim almak istediğimi net bir şekilde anladım. Sonra San Francisco’da California Institute of Integral Studies’de sanat terapisi alanında ikinci yüksek lisansımı yaptım. Bu yüksek lisans sırasında tiyatro, görsel sanatlar, yazı, dans ve hareket ve müziğin terapötik olarak nasıl kullanıldığını öğrendim. Öğrendiğimiz her şeyi kendi üzerimizde de uyguluyorduk. Bazen grup içinde, bazen tek başımıza bazen de iki kişi birbirimize uyguluyorduk. Çok deneyimsel bir süreçti. Kendi iç dünyamı çok iyi tanımama ve bazı şeyleri iyileştirmeme aracı oldu. Aynı zamanda kendimiz en az kırk saat sanat terapisinden geçtik. Ben daha uzun soluklu gittim. Ve son yılımızda öğrendiklerimizi daha deneyimli terapist hocaların süpervizyonu altında uyguladık. Bir hastanede yoğun bakım, organ nakli ve kanser hastalarıyla çalıştım. Kalbimi genişleten bir deneyimdi. Bunun yanında San Francisco’dayken şu an sıklıkla kullandığım kum oyunu terapisi alanında da eğitim aldım.
Sanatla ilgilenmek insana zaten iyi gelen bir uğraştır; bu yöntem ilk kez ne zaman tıbben bir tedavi şekli olarak kabul edildi?
Aslında sanat bin yıllardır bir iyileşme aracı olarak kullanılıyor. 20. yüzyılın ortalarında da hem Avrupa’da hem Amerika’da farklı kişiler tarafından benzer zamanlarda sanat terapisi kavramı ortaya çıktı. Amerika’daki annesi Margaret Naumburg, Avrupa’daki annesi ise Hanna Kwiatkowski’dir.
Sanat terapisi nasıl uygulanıyor? Mesela ofisiniz ara ara bir sanat atölyesine mi dönüşüyor?
Ofisim bence bir sanat atölyesini andırıyor. Bol bol malzeme var. Kendim de terapi yapmadığım zamanlarda orada vakit geçirmeyi çok seviyorum. Dışavurumcu sanat terapistleri resim, görsel sanatlar, müzik, tiyatro, yazı, şiir ve hareketi yoğun olarak kullanırlar. Bunları tek tek kullanabildikleri gibi birlikte de kullanabilirler. Örneğin kaygı sorunu yaşayan birisiyle çalışırken ona boş bir vücut resmi verilebilir ve kaygının vücudundaki hareketini çiz denilebilir. Daha sonra o çizimle yani kaygının resmedilmiş haliyle bir diyalog başlatılabilir: “Kaç yaşındasın?”, “Ne zaman X ‘in (terapi alan kişinin adı) hayatına girdin?”, “X’in bünyesinde nasıl hareket ediyorsun?”, “Ne işe yarıyorsun?” Daha sonra terapist kişinin anlattığı deneyimin bir kısmını geri yansıtmak için hareket tekniklerini kullanabilir ve kişiden geri bildirim alır.
Müzik de sık kullanılan etkin bir araçtır. Kişi kendini ifade etmekte zorlanıyorsa o anki ruh halini yansıtan bir şarkı bulması istenebilir. Terapist ve kişi birlikte şarkıyı dinlerler ve şarkı sözleri üzerinden kişinin deneyimini daha iyi anlamaya çalışırlar.
Sıklıkla kullanılan başka bir sanat terapisi tekniği kum oyunu terapisidir. Kişi yüzlerce minyatür oyuncağın içinden oyuncaklar seçer ve kum tepsisinin içine yerleştirir. Eğer belli bir sorun üzerinde çalışılıyorsa terapist başlamadan “Şu temalara dair oyuncak seç!” diyebilir ya da tamamen akışa bırakabilir. Daha sonra oluşan tepsi üzerine terapist ve danışan konuşurlar.
Tecrübenize dayanarak, en çok hangi hastalar bu yöntemle şifa buluyor? Aynı zamanda hangi sanat kolu tedavide daha iyi sonuç veriyor?
Hiçbir terapi yaklaşımı herkese iyi gelmez ama sanat terapisi şu grup için uygun değildir diyebileceği hiçbir grup da yok. Çocuklar, ergenler, yetişkinler, çiftler, farklı ruh sağlığı sorunları yaşayan insanlar, travma mağdurları ve yaratıcı olarak sıkışmışlık deneyimleyen kişiler sanat terapisinden faydalanabilirler. Burada önemli olan her yaklaşımda olduğu gibi eğer kişi faydalanmıyor ya da zarar görme olasılığı varsa terapistin bunu fark etmesi ve kişiye başka bir terapi uygulaması sunması ya da uygulamayı kişinin faydalanacağı hale getirmesi gerekir. Eğer terapist yardımcı olamayacağını düşünüyorsa mutlaka yönlendirmeli. Bizim önceliğimiz, gelen kişinin iyi oluşunu desteklemek, sanat terapisinin etkinliğini kanıtlamak değil. Bu her terapi ekolü için geçerli. Bir de kişinin sanatla çalışmak istemesi önemli. Eğer istemiyorsa, iyi gelmeyeceğini düşünüyorsa asla zorlamayız. Terapide kişinin kendine iyi gelen şeye yöneleceğine inanırız.
Tüm sanat dalları iyileşme aracı olarak kullanılabilir. Kişiyi dinledikten sonra ona neyin iyi geleceğine dair bir fikir oluşur zihnimizde. Ve bunu öneririz. Daha sonrasında sürece bakarız ve ona göre ilerleriz. Önemli olan, yaptığımız şeyin kişiye iyi geldiğini kişinin hissetmesidir. Bir sanat dalı diğerinden daha üstün değildir. Genelde kişi bir alanda yetenekli ve deneyimliyse, mükemmeliyetçiliği tetiklememek için başka bir sanat dalını kullanırız. Biz içsel deneyiminin olduğu gibi çıkmasını istiyoruz ve birçok zaman zorlandığımız şeyler, terapiye sebebi ziyaretimiz bizim için hoş deneyimler olmuyor. Biz sanatı kullanarak o çiğ deneyimin önce çıkmasını sonra da dönüşmesini destekliyoruz. Kalbime en yakın uygulama, pandemide henüz yapmanın yolunu bulamamış olsam da, kum oyunu. Kum oyunu terapisinde kişi ya iç deneyimini yansıtan ya o anda onu çeken ya da biraz daha yönlendirilmiş bir şekilde oyuncaklar seçiyor ve bir kum tepsisinin içine yerleştiriyor. Terapistin ofisinde yüzlerce oyuncak var. Bu oyuncaklar hayatın farklı alanlarını temsil ediyor. Örneğin eve dair salon, yatak odası, banyo mutfak mobilyaları, Disney figürleri, farklı meslekleri yapan insan figürleri, farklı özellikleri olan ve farklı yaşlarda insan figürleri, hayvanlar, gemiler, trafik ışıkları ve daha yüzlerce oyuncak… Yönlendirilmiş şekilde yapıldığında kişi kendisi ve zorlandığı durumun diğer kahramanları ve bazen objeleri için oyuncaklar seçiyor (örneğin ilk kitabını yazmaya çalışan ve bunu yaparken yaratıcı tıkanma yaşayan biri, kitap ya da onu yazdığı bilgisayar için de objeler seçebilir). Kum oyununu her şekliyle kullanıyorum ve beni etkinlik konusunda hiç yarı yolda bırakmadı.
“Kaygı bozukluğuna heykel yontma iyi gelir” gibi spesifik ayrımlar var mı?
Hayır, her terapi alan kişiye özgü tasarlanır. Ama genel olarak kaygı deneyimleyen kişilere mandala çizmek ya da boyamayı öneririz. Bu, onların evde yapabilecekleri, onlara iyi gelebilecek bir aktivitedir.
Bu terapinin diğer tedavi yöntemlerine göre avantajı nedir? Uygulanamadığı hasta grubu oluyor mu?
Öncelikle sanat terapisi herkese uygulanabilir. Uygulayan kişinin iyi bir altyapısının olması, yetkin olması ve gerçekten iyi gelip gelmediğini düzenli takip ediyor olması önemli. Farklı gruplarla çalışırken farklı teknikler ve malzemeler kullanıyoruz. Yetkin bir sanat terapistiyle çalışıldığında sanat terapisinin avantajı daha hızlı daha derin bir yere inebilmesi ve onu iyileştirebilmesi. Ama burada terapistin, çıkan duygu yoğunluğunu tutabilmesi ve uygun müdahaleleri yapabilmesi çok önemli. Aksi takdirde yetkin olmayan bir terapist, destek alan kişiye zarar verebilir.
Sanat terapisini bir kenara bırakacak olursak sizin sanatla aranız nasıl? İlginizi en çok hangi alan çekiyor? Bizzat uğraştığınız bir sanat dalı var mı?
Her sanat terapistinin düzenli bir sanat pratiği vardır. Benimki şu anda resim yapmak. Bana en yakın olan pratik resim ve kolaj. Düzenli olarak yapıyorum. Pandemiden sonra müzik ile ilgili birkaç ders de almak istiyorum. Okurken yaratıcı yazarlık kurslarına gidip yazılar yazıyordum. Ruhuna Pansuman’ı yazmak da aslında bir yazı pratiği olmuştu benim için. Ama kalbim resimde atıyor. Sadece içimden geldiği gibi çiziyorum. Birçok kursa gitmeyi düşündüm ama sonra hep bunu kendimi iyileştirme pratiği olarak tutmaya karar verdim. Şimdi ara sıra yaratıcılığı açan çevrimiçi kursları takip ediyorum. Mükemmeliyetçiliğimin tetiklenmesine izin vermiyorum.
Bir psikolog olarak, birçok anlamda zor günlerden geçtiğimiz bu dönemde, okurlarımıza ruh sağlığına ilişkin ne tavsiye edersiniz?
Bugünlerde kendimize iyi bakmak, bize iyi gelen şeyleri yapmak çok önemli. Keyifli müzikler dinlemek, iç açan resimlere bakmak, iyi filmler izlemek, edebiyat okumak. Kalbinize yakın bir sanatla üreterek ya da tüketerek (yaparak bakarak vs) iç içe olmak. Bunun dışında bence sosyal destek çok önemli; sevdiğiniz insanlarla iletişimde kalmak ve ihtiyacınız olduğunda duygusal destek almak çok değerli. Bir de şükran pratiği önerebilirim. Her gün şükran duyduğunuz üç şeyi yazabilirsiniz. Bunlar o gün deneyimlediğiniz küçük ya da büyük şeyler olabilir. İyi bir kahve, güzel bir sohbet, birinden hoş bir jest vs. Eğer ailenizle yaşıyorsanız akşam yemeklerinde bu üç şeyi paylaşıp bu konuda ailenizle sohbet de edebilirsiniz.