29-30 Eylül 1941’de Naziler ve iş birlikçileri, o zamanlar Kiev’in hemen dışında bulunan Babi Yar Vadisinde sadece iki gün içinde yaklaşık 35 bin Yahudi’yi öldürerek Holokost’un en büyük katliamlarından birini gerçekleştirdi. Bu yer şimdi modern Ukrayna şehri olan Kiev’in içinde yer alıyor. Orada iki yıl içinde toplam 100 binden fazla insan katledildi.
Ancak Babi Yar’ın hatırası yıllarca birçok yönden unutuldu; tarih silme ve yeniden yazma çabalarının yanı sıra, ölüm kamplarının rolü ve imajlarının genellikle diğer toplu katliamların önemini örtmesi gerçeğinin sonucu olarak Babi Yar, diğer Holokost hikâyelerinin gölgesinde kaldı.
1960’larda durum değişmeye başladı; 1961’de Yevgeniy Yevtuşenko’nun ünlü şiiri ‘Babi Yar’ yayınlandı. Şiirin orijinal el yazması, kısa bir süre sonra İsrail Ulusal Kütüphanesi koleksiyonları arasında yer aldı.
Şiirin yayınlanmasından beş yıl sonra, aynı adı taşıyan bir kitap yayınlandı. Kendi mirasları ve tarihleriyle ilgilenen genç aktivist Yahudilerin önderlik ettiği daha geniş bir hareket ivme kazanmaya başladı. Bu hareketin liderlerinden biri olan Emanuel Amik Diamant adındaki bir mühendis, kişisel arşivleri ve bir takım faaliyetlerin yapılması için önayak olduğu çalışmalarını Kudüs’te İsrail Ulusal Kütüphanesi, Yahudi Halkı Tarihi Merkez Arşivine teslim etti.
Katliamın yıldönümü
1966 yılında, katliamın 25. yıldönümünde, Yahudi aktivistler tarafından olay yerine yerleştirilen resmi olmayan bir Anı Plaketi, sonraki yıldönümlerinde yerel binlerce Yahudi’yi oraya çekti. Sovyet Yahudilerinin Uyanış Merkezi, bir güç haline gelerek Babi Yar’da vücut buldu. O sıralarda, bölgedeki toplu mezarları bulmak için çabalar başladı. Aslında bütün bunlar Sovyet yetkilileri için kesinlikle bir öncelik değildi.
Bu faaliyetlerden bazıları, bir Holokost kurtulanı olan, Kızıl Ordu gazisi ve Sovyet muhalifi olan, arşivi de yakın zamanlarda İsrail Ulusal Kütüphanesine gelen Siyonist eylemci Joseph Schneider tarafından filme alındı. Bu film ve fotoğraflar, Babi Yar’ın mirasını daha iyi anlamak ve kurbanlarını hatırlamak için ürkütücü ama kritik çabaları ortaya koyuyor.
Geçtiğimiz birkaç on yıl boyunca aktivistler, Babi Yar’ın hikâyesini ön plana çıkarmak ve bölgede eğitici bir anma merkezi kurmak için çalıştı. Babi Yar Holokost Anma Merkezi adı verilen en bu girişime İsrailli eski politikacı Nathan Sharansky öncülük ediyor. Bu yıl 28 Eylül’de Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 80. yıldönümü münasebetiyle Babi Yar katliamının gerçekleştiği yeri ziyaret etti.
Çiçek bırakma töreninde, kendisi de Yahudi kökenli olan Zelenskiy, “Babi Yar’ın trajedisi bir daha asla tekrarlanmamalı. Sadece Ukrayna’da değil, Avrupa’da başka hiçbir yerde değil, dünyanın hiçbir yerinde” dedi.
İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog, bu yaz göreve başlamasından bu yana ilk resmi ziyaretini Kiev’e yaptı ve katliamın 80. yıldönümü münasebetiyle anma törenine katıldı. Herzog, 27 Eylül’de yaptığı açıklamada, “Bu korkunç olay hakkında konuşmaya devam etmek ve derslerini almak zorunludur. Babi Yar Holokost Anma Merkezi, bu acı hatıranın anılması ve birlikte devam etmemiz gerektiğinin beyanı için önemli bir mekândır: Bir daha asla” dedi.
Yahudi Halkı Tarihi Merkez Arşivleri, yakın zamanda Babi Yar Holokost Anma Merkezi ile Ukrayna’daki Yahudi yaşamı hakkında bilgi ve kaynakları paylaşmak için bir anlaşma imzaladı.
Babi Yar katliamı neydi?
Babi Yar, Ukrayna’da Kiev’in kuzeyinde büyük çukurdur. Nazi SS mangalarının 1941-43 arasında öldürdüğü çoğu Yahudi, 100 bini aşkın kişinin toplu mezarı buradadır.
Alman orduları Kiev’i 19 Eylül 1941’de aldı. Aynı yılın başlarında Hitler, Özel SS mangalarının, SSCB içlerine doğru ilerleyen Alman ordusunu izleyerek tüm Yahudileri ve Sovyet görevlilerini yok etmesini emretti. Kiev düştükten birkaç gün sonra kentteki Alman karargâhında meydana gelen patlama pek çok Alman askerinin ölümüne yol açtı ve patlamadan sorumlu tutulan Yahudilere karşı, Alman zulmünü arttırdı. SS Sonderkomandoları kente girdiğinde, Yahudiler yok edilmek üzere işaretlenmişti. 29-30 Eylül’de yaklaşık 34 bin Yahudi, 36 saat içinde küçük gruplar halinde kent dışına çıkarıldı; burada hepsi çırılçıplak soyulduktan sonra makineli tüfeklerle taranıp çukura atıldı. Bir bölümü can çekişmekte olan kurbanların üstü hemen toprakla örtüldü. Sonraki iki yıl boyunca bu mezar Yahudi olan, ama aralarında komünist devlet görevlileri ile savaş tutsaklarının da bulunduğu binlerce kurbanın cesedi ile dolup taştı. Alman orduları SSCB’den çekilirken Naziler katliamın kanıtlarını gizlemeye çalıştılar. Ağustos-Eylül 1943’te cesetler savaş tutsaklarınca topraktan çıkartılarak yakıldı.
Görgü tanıklarından tüm ayrıntılarıyla öğrenilen katliamı, İlya Ehrenburg Burya (1947 Fırtına) dokümanter roman olarak etkileyici biçimde kaleme aldı. Bölgede bir stadyum kurma tasarısını protesto amacıyla Yevgeni A.Yevtuşenko’nun Eylül 1961’de yayımladığı şiiri ile Babi Yar tüm dünyanın dikkatini üzerinde topladı. Ünlü Rus Müzisyen Dimitri Şostakoviç ilk kez Aralık 1962’de Moskova’da seslendirilen 13. senfonisinin (KORAL) bir bölümünde bu şiire yer verdi.
Yevtuşenko ve Şostakoviç başka Sovyet yurttaşlarının da öldürüldüğü bir bölgeyi yalnızca Yahudilere mal etmeye yanaşmayan yöneticilerce ‘kozmopolitizm’ ile eleştirildiler. Babi Yar’da 1966’da küçük bir dikili taş, 1976’da ise 15 metre yüksekliğinde bir anıt dikildi.
Babi Yar Hikâyesi
Önce el ilanları dağıtılarak ve afişler asılarak, Kiev bölgesinde bulunan Yahudilerin yerlerinin değiştirileceği, başka bölgelere nakledilecekleri duyuruldu. Bu ilanlarda bütün Yahudilerin 29 Eylül sabahı saat 06.00’da Kiev’deki bir meydanda toplanmaları gerektiği, yanlarına değerli eşyaları, valizleri, paraları ve kalın kıyafetler almaları gerektiği belirtildi. Alınan olumlu tepki, beklenenin çok ötesinde oldu. Katliamdan iki gün sonra verilen bir raporda operasyonun en zor kısmının Yahudilerin toplanması olarak beklendiği, toplanacak kişi sayısının 3 - 5 bin olacağı varsayılmaktayken, 30 binden fazla kişinin toplandığı belirtildi. Kurbanlar başlarına gelecekleri son anda silahlar ateşleninceye kadar anlayamadı. Bir görgü tanığının ifadesine göre “Kurbanlar çeşitli istasyonlardan geçirildi ve her bir noktada çantalarını, paltolarını, kıyafetlerini, ayakkabılarını ve son olarak da iç çamaşırlarını tek tek bırakmak zorunda bırakıldılar. Her çeşit kıyafet için ayrı bir bölüm oluşturulmuştu. Her şey çok hızlı ilerlemekteydi ve hareket etmekte tereddüt edenler, askerler tarafından itilerek ve vurularak hareket ettirildiler”. Sonrasında kurbanları önceden kazılmış 150 metre uzunluğunda, 30 metre genişliğinde ve 15 metre derinliğinde bir çukurun önüne getirerek makineli tüfeklerle taradılar. Katliamdan 29 kişi, ölü taklidi yaparak, sağ kurtuldu. Bunlardan biri olan Dina Proniçeva yaşadıklarını ‘Babi Yar’ isimli bir kitapta anlattı.
Daha sonraki aylarda Babi Yar’da katliamlar devam etti. Kiev’deki Alman işgali bitene kadar Babi Yar’da 100 bin kadar insanın katledildiği düşünülüyor.
II. Dünya Savaşı’nda birçok katliam gerçekleşti fakat hiç biri 29-30 Eylül tarihleri arasında Babi Yar’da gerçekleşen kadar büyük olmadı.
BABİ YAR
Hiç anıt yok Babi Yar’da.
Tek mezar taşı o dik yamaç.
Korkuyorum.
Yahudiler kadar yaşlıyım şimdi.
Şimdi bir Yahudi gibi görüyorum kendimi.
Şimdi eski Mısır’da dolaşıyorum.
Çarmıha geriliyorum şimdi, ölüyorum,
Çivilerin bile izi var üstümde şimdi.
Dreyfus geliyor aklıma.
Ben O’yum.
Kof adamlar suçluyor, yargılıyor beni.
Parmaklıklar ardındayım ansızın,
Kıstırılmışım, tutulmuşum, sövmüşler bana;
Brüksel dantelinden elbiseler giymiş hanımlar,
Bağırarak şemsiyelerini çarpıyor suratıma.
Belostok ‘da bir çocuğum şimdi,
Yere yayılıyor damlayan kan,
Öfkeyle saldırıyor meyhanenin
Soğan ve votka kokan fedaileri.
Tekmelenmişim, elimden bir şey gelmiyor,
Yalvarıyorum dinlemiyorlar bile,
“Gebertin Çıfıtları, Rusya’yı kurtarın” diye
Haykırarak bir aktar dövüyor annemi.
Anna Frank olarak görüyorum kendimi,
Nisan dalları kadar inceyim,
Sevgiyle dolu içim;
Boş sözler söylemeyin bana,
Birbirimize bakalım istiyorum.
Gülecek, koklayacak ne var ki
Yapraklardan, gökyüzünden başka.
Ama çok şey yaparız sen istersen,
Usulca sarılırız birbirimize
Karanlık bir odada.
Bir gelen mi var, korkma.
Bu gelen baharın sesi.
Gel bana, dudaklarını uzat bana.
Biri kapıyı zorluyor.
Yok yok, kırılan buzların sesi.
Yaban otları hışırdıyor Babi Yar’da.
Ağaçlar sert sert bakıyor, yargıçlar gibi,
Her şey sessizce çığlık atıyor.
Şapkamı çıkarıyorum,
Anlıyorum gittikçe yaşlanmışım.
Burada gömülü bu binlerce insanın,
Bu binlerce insanın ardından koparılmış
Sessiz bir çığlıktan başka neyim ki şimdi;
Burada vurulmuş her ihtiyarım ben,
Burada vurulmuş her çocuğum ben.
Ey Ruslar, vatandaşlarım, bilirim hepinizi.
Kötü eller kirletiyor temiz adınızı sizin.
Ülkem nasıl güzeldir hep bilirim,
Nasıl korkunçtur kendilerine, hiç titremeden,
“Rus Birliği” adını koyan Yahudi düşmanları.
Hiçbir yerim unutamaz bütün bunları.
Çınlasın ”Enternasyonal”
Yeryüzündeki
Son Yahudi düşman gömüldüğü zaman.
Kanımda Yahudi kanı yok,
Ama öyleymişim gibi beni,
Hor görüyor, aşağılıyor Yahudi düşmanları.
Gerçek bir Rus’um bu yüzden.
Yevgeniy Yevtuşenko -1961
(Çeviren: Ülkü Tamer-1963)