Petrol, doğalgaz, kömür başta olmak üzere, enerji fiyatlarında sert yükselişler izliyoruz. Uzun yıllar enflasyon yaratamayan Avrupa´da dahi, enerji faturalarında ciddi yükselişlerle enflasyon yukarı çıkıyor. Pandeminin bize son hediyesi, yüksek maliyetli bir kış mevsimi olacak gibi gözüküyor.
Özellikle 2020 kışı tüm dünyada evlerde geçirildi. O dönem, petrol kontratlarında negatif fiyatların dahi oluştuğunu hatırlarsınız. Şimdi petrol 2018 yılından bu yana en yüksek fiyatlarda seyrediyor. Keza doğalgaz ve kömür fiyatlarında çok sert yükselişler izliyoruz.
Enerji fiyatlarındaki bu sert yükselişteki temel sebeplerden biri, pandeminin ağır olarak hissedildiği dönemde ertelenen üretim ve talebin, şimdi tekrar normale doğru dönmesi diyebiliriz. Tabiri caizse 2021 yılı, iki senelik bir yıl oluyor. Üretim zincirindeki aksamalara rağmen hem talep hem de üretim güçlü. Türkiye’nin ihracat rakamlarından da yurtdışı talebin oldukça güçlü olduğunu görebiliyoruz. Bu yüksek talebi karşılamak için, elbette yüksek bir enerji gerekiyor. Fakat enerjinin en temel özelliklerinden biri, birçok enerji kaynağı için geçerli olmak üzere, depolanamaması. Petrol bile depolaması en kolay enerji kaynağı olmakla birlikte, belirli stoklar dahilinde depolanabiliyor. Bu stokların üzerinde yeni bir stok alanı yapılması belirli bir zaman ve yatırım gerektiriyor. İşte tam da bu yüzden, genel itibari ile enerji fiyatları, birçok finansal enstrümana göre çok daha oynak.
Bu enerji kıtlığı içerisinde, Türkiye net bir enerji ithalatçısı olarak elbette negatif etkileniyor. Fakat artan yurtdışı talep ve ihracat, bu negatif etkini belli oranda dengelemeyi başarıyor. Genel olarak dünyadaki kanı, enerji fiyatlarındaki oynaklığın, 2022 Mart ayına kadar devam edebileceği yönünde. Neredeyse boşa geçen bir yıl olan 2020’nin üretim eksikliklerini, tahmini olarak Mart 2022 tarihinde kapayabileceğiz. Global piyasalardaki genel beklenti de enerji fiyatlarının Mart 2022 tarihinden sonra normalleşebileceği yönünde.
Finansal piyasalarda, hele söz konusu olan enerji fiyatları olduğunda, yüzde 100 doğru bir tahmin yapmak neredeyse imkansız. Fakat global beklentiler, en azından makul oranda başarılı bir strateji kurabilmek adına önemli.
Türkiye üretim yapabilmek için enerji ithal etmek zorunda. Bu sebeple fiyatlar ne olursa olsun, büyüyen Türkiye enerji tüketiminden taviz vermeyecektir. Petrol fiyatlarındaki son gelişmelerin ardından benzin ve motorin fiyatlarına bir zam daha geldi. Benzin fiyatlarına gelen zam eşel mobil sistemi nedeniyle pompa fiyatlarına yansımadı ancak motorine gelen zam yansıtıldı. Bu yazı yazılırken, eşel mobil sistemde benzin için 22 kuruşluk zammı daha pompaya yansıtmayacak kadar alanımız kalmıştı. Dolayısıyla petrol fiyatlarındaki yukarı yönlü hareket devam ederse, benzin ve motorin fiyatlarında da yukarı yönlü hareketlere kendimizi hazırlamamamız gerekiyor.
Doğalgaz tarafında da benzer durum devam ediyor. Tüm bunların üzerine OPEC+ ülkeleri üretimi artırmama kararı alarak, yükselişe çanak tuttu. Önceki yıllarda OPEC ülkeleri fiyatlar yükseldiğinde üretimi artırarak fiyatlarda dengenin sağlanmasına katkıda bulunuyorlardır. Fakat bu kez strateji değişikliğine giderek, üretimi artırmayı tercih etmediler. Dolayısı ile enerji fiyatları anlamında kuşatılmış durumdayız.
Yenilenebilir enerji noktasında tüm dünyadaki eğilim, elektrikli araçlar, petrolün kullanım alanlardaki azalma gibi önemli gelişmeler, başta petrol olmak üzere fosil yakıtların ömrünü sınırlıyor. Orta uzun vadede petrol başta olmak üzere fosil yakıtların fiyatlarında ciddi düşüş olabileceği konusunda hemen herkes hemfikir. Fakat bizim özellikle de vatandaş olarak, biraz daha dişimizi sıkmamız gerekeceği de ortada. En azından bu kış için.