Altı yüz yıllık Tersane-i Amire, Contemporary İstanbul (CI)´un 16. buluşmasına geçtiğimiz ay ev sahipliği yaptı.
Aralık 2015’te, Haliç Port Proje Ekibi, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) Bienal etkinliği için Haliç Tersanelerinde ‘Darzana’ adıyla gerçekleştirilen etkinlikle Venedik Bienali için ilginç bir süreç yaşamış ve etkili bir tasarımla sanat çevresinin dikkatini çekmişti.
Haliç Port projesini yapan ekibin tersaneler alanından topladıkları parçalarından oluşturdukları gemi modelini tersanelerin yaşıtı olan bienal alanı Venedik Tersanesine Haliç’ten kendi üretim imkanlarıyla taşınması ve orada sergilenmesi tasarımcıları ve Türkiye adına ses getirmişti.
İKSV’nin koordinasyonunu yürüttüğü bu projede Haliç’teki Camialtı Tersanesinde atık malzemelerden bir tekne inşa edilmiş ve bu tekne Venedik’teki eski tersane bölgesindeki Türkiye pavyonuna taşınmıştı. Bu tarihi yolculuk Venedik ile Osmanlı arasında su yolunun halen güncel olduğuna ve her iki tersane limanın ortak tarihine vurgu yapmıştı.
Venedik Bienali ve Darzana projesi sadece Haliç Dayanışması’nda değil, mimarlık ve sanat camiasında da olumlu-olumsuz çokça tartışma yaratmıştı. Bu etki Haliç Tersaneleri adıyla kentsel dönüşüm geçiren bu mekanın tasarımında ele alınan kriterlere, güncel mimari eleştirilerine ve sosyopolitik etkisine maruz kalmakta.
Süreç bir süre sonra Haliç Port projesi için müellifliğin Murat Tabanlıoğlu’na devredilmesiyle yeni bir boyut kazanmıştı. Tabanlıoğlu Mimarlık, son zamanlarda AKM gibi toplumsal muhalefete rağmen hayata geçirilen projelerin mimarı olarak Haliç Port Projesinde de karşımıza çıktı. Proje yarı tamamlanmış haliyle geçmişten günümüze ve modern sanatın satır başlarından sayılan Contemporary İstanbul’un 16. edisyonuna ev sahipliği yaptı.
Günümüzde ise altı yüz yıllık ‘Tersane-i Amire’ dünyanın en önemli kültür ve turizm merkezlerinden biri haline dönüşmekte. 1800 metre kıyı şeridiyle, yaklaşık 238 bin metrekarelik bir alanı kapsayan ve oldukça ileri inşaat tekniklerinin uygulandığı proje alanıdır…
Master planı Singapurlu DP Architects’e, mimari projesi Tabanlıoğlu Mimarlık’a ait ve Sembol İnşaat tarafından hayata geçirilen Tersane İstanbul, çok işlevli ve karma kullanımlı, kentsel bir dönüşüm projesidir.
Tarihsel bir öneme sahip Haliç’in mirasının modern teknoloji ve mimari ile yeniden yorumlandığı Tersane İstanbul projesi kapsamında Osmanlı döneminden kalma Taşkızak ve Camialtı Tersanelerinin eski yapıları korunurken, yeni inşa edilen binalarla bu 600 yıllık tarihi bölgeye dört otel, iki yat limanı, bir şehir hatları iskelesi, üç müze, ticari mekanlar, rezidanslar, sosyal yaşam alanları ve yüksek kapasiteli otoparklar ekleniyor. Projeyi diğer kentsel geliştirme projelerinden ayıran en önemli özelliği ise şehrin merkezinde bulunup tarihle iç içe bir bölgesinde olması.
Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’in Fatih Sultan Mehmet tarafından, fethedilmesi tarihte Roma İmparatorluğu’nun çöküşünü belirleyen bir dönüm noktasıydı. Haliç kıyılarının dönemin saray erkanının en tercih ettiği yer olması sebebiyle Hasköy civarında bir hasbahçe oluşturuldu. Vaktiyle Bizans imparatorlarının da dinlenme yeri olan koruluk bölgede çeşitli köşkler, hamamlar, ahırlar ve göletler yapıldı. Buradaki hasbahçeler, Osmanlı donanma tersaneleriyle birlikte gelişen Aynalıkavak Sarayı kompleksinin de öncüsü oldu.
Fetihten sadece iki yıl sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından Kasımpaşa'da küçük bir dere ağzına Tersane-i Amire (Devlet Tersanesi) kuruldu. Fatih Sultan Mehmet’in Gelibolu Tersanesinden gemi yapım ustalarını aileleriyle beraber buraya getirmesi, tersane etrafında Kasımpaşa mahallesinin gelişmesiyle sonuçlandı.
I. Selim döneminde imparatorluk tersaneleri, Galata surlarından Kağıthane Nehrine kadar Haliç’in kuzey kıyıları boyunca genişledi ve Osmanlı donanması için her tür ahşap gemi inşasına elverişli, “çeşm” (göz) adı verilen üstü kapalı kızaklar ilave edildi. Osmanlı Donanmanın merkez üssü, Gelibolu’dan Haliç’e taşındı.
2001 yılına gelindiğinde artık işlevselliğini etkin olarak kaybeden “Tarihi Tersaneler” için yeni fonksiyonlar yaratıldı.
60’lı yıllarda yeni bir Galata Köprüsü’nün inşası büyük gemilerin Haliç’e girişini engellemiş ve tarihi donanma tersanelerinin gemi inşa kapasitesini kaybetmesine neden olmuştu. 2000’li yıllarda, bu metruk kıyıyı kent için bir değer olarak yeniden kazanmak için dikkatlice yürütülen entegre bir geliştirme projesiyle alanın yeniden kamu ve sivil kullanıma açılması için bir master plan önerildi.
2001’de Camialtı ve Taşkızak Tersaneleri şehrin yeni sanayi bölgelerine taşınırken, tarihi kızaklar ve binalar ülkenin sanayi mirasının bir parçası olarak koruma altında kaldı.
Tersane İstanbul 15. yüzyıldan kalma ve halen güncelliğini yitirmeyen bir yapı. Haliç Tersanesi yapıldığında çağının getirdiği tüm teknolojik imkanların zirvesindeydi. Tersane İstanbul oluşumunu gücünü geçmişten Tersane-i Amire'den almışken gelecekte Haliç Port bu kavramlarının kesiştiği ve tarihin ruhunu taşıyan bu mekanda sanatın ve tasarımın çağdaş eserleriyle varlığını bu birliktelikle sürdürecektir.