´Taksi Şoförü /Taxi Driver´ (1976), ´Casino´ (1995) ve ´İrlandalı /The Irishman´ (2019) gibi filmler sayesinde tanıdığımız usta yönetmen Martin Scorsese kasım ayında 79 yaşına giriyor.
Aaron Cem Behar
New York’un Queens bölgesinde doğup büyüyen Oscar ödüllü yönetmenin filmlerinde,
suçtan aşka birçok tema ile karşılaşırız. Hem çok benzer, hem de çok farklı olan filmlerinin arasından, artistik stilini en iyi açığa vuran bazıları, 1990 yapımı ‘Sıkı Dostlar /Goodfellas’ ve 1993 yapımı ‘Masumiyet Yaşı /The Age of Innocence’dır.
Sıkı Dostlar
Masumiyet Yaşı
Üç yıl arayla gösterime giren bu iki şaheser, ilk bakışta çok farklı görünebilir. Biri bir 19. yüzyıl aşk hikayesiyken, diğeri gerçek hayattan esinlenen bir mafya filmi. Fakat biraz uzaklaşıp resmin tamamına bakarsak bu iki filmin de Scorsese’nin işlemekten hiç yorulmadığı belirli temalar üzerine kurulduğunu görebiliriz; sadakat, sosyal sınıflar ve drama... Masumiyet Yaşı, bize evlenmek üzere olan, New York sosyetesinin yakışıklı ve genç üyesi Newland Archer’ın (Daniel Day Lewis), hayatının yeni bölümüne başlamadan keşfettiği yeni bir romansı anlatırken Sıkı Dostlar, New York mafyasının hiyerarşik adımlarını teker teker çıkmayı arzulayan Henry Hill’in (Ray Liotta) hikayesini anlatıyor. Newland, bilge ve progresif düşüncelere sahip bir avukattır. Nişanlandıktan sonra, New York’a yeni gelen Kontes Ellen Olenska (Michelle Pfeiffer) ile tanışır ve kendisiyle çok iyi anlaşır. Olenska, tacizci kocasından yeni ayrılmıştır ve New York sosyetesinin ona karşı tutumunu gören Newland, sosyetenin değerlerini ve geleneklerini sorgulamaya başlar. Newland, Olenska’yı, nişanlısı May Welland’dan (Winona Ryder) daha enteresan ve heyecan verici bulur. May, masumiyetin filmdeki sembolüdür. Newland, sık sık iş için seyahate giderken ve her defasında belirsiz bahaneler bulurken, May ona hep güvenir ve sadık kalır. Kendisi, zamanın ideallerine göre mükemmel bir eştir fakat Newland onu sıkıcı ve sıradan bulur. Onu heyecanlandıran, entelektüel ve ruh eşi olan Olenska’dır. Newland, onun peşinden Avrupa’ya giderek May’i bırakmaya hazırlanırken, May, hamileliğini duyurur ve Newland’ın bu potansiyel romans hakkındaki umudu, sonsuza dek hayal olarak kalmaya mahkum olur. Henry Hill ise, çoçukluğundan beri, oturduğu bölge sayesinde aşina olduğu New York mafyasının bir üyesi olmayı arzulamıştır. Ailesinin engel olma çabasına rağmen, bunu başarır. Yavaş yavaş patron Paulie’nin (Paul Sorvino) gözüne girer ve mafyanın önemli bir üyesi olur. Bu mafya
örgütünün içinde ‘sıkı dostları’ Jimmy Conway (Robert De Niro) ve Tommy DeVito (Joe Pesci) ile birlikte bir alt grupları vardır. Bu grup, yıllar içinde çok yakınlaşır. Birlikte iş yaparlar ve daima birbirlerini kollarlar. Fakat Paulie’nin emirlerine karşı gelmeleri grubun dinamiğini sarsar. Tommy’nin öldürülmesi sonrasında, Henry, Jimmy’nin onu öldürtmek istediğini öğrenir, kendisini ve ailesini korumak için polis muhbiri olur. Sonunda, herkes tutuklanıp dava sona erince, Henry tanık koruma programına girer ve kendi deyişi ile ‘sıradan bir hiçkimse’ olur. Artık hayatının geri kalanını bir ‘enayi’ olarak yaşamaya mahkumdur.
Normlara karşı çıkanlar
Bu iki karakterde de, içinde bulundukları normların dışında bir hayat sürme isteği görüyoruz. Newland, nişanlısının dışındaki bir kadınla aşk yaşamak isterken Henry, ailesine karşı gelerek bir gangster olmak ister. İkisi de bu arzularını yerine getirirler, fakat Henry’nin aksine Newland, bu ikili arasında daha bilge olan karakter, ailesi için aşktan vazgeçer ve hayatının geri kalanını huzurla sürdürür. Bu aşk kimseye zarar vermez ve anılarında yaşar. Oysa Henry, isteğini sonuna kadar, herşey elinde patlayana kadar ve bırakmak zorunda kalana kadar kovalar. Bu sırada arkadaşları öldürülür ya da tutuklanır ve hayatı, bir bakıma, bitmiş olur.
Bu filmlerde, iki karakterin hırsı dışında, sadakatleri de test edilir. Newland’ın May ve Olenska’ya, Henry’nin ise ‘dostlarına’. Newland, Olenska’yı May’e tercih edip May’i bırakmayı planlıyordur, fakat May’in hamile olduğunu öğrenince bundan vazgeçmek zorunda kalır. Aynı şekilde, daima birbirine sadık kalan dostlar, aralarından birinin öldürülmesi sonrasında kendilerinin ve yakınlarının hayatlarının tehlikede olduğunu sezerek, kendi çıkarlarına konsantre olup birbirlerine ihanet etmek zorunda kalırlar. Hem Newland, hem de Henry, ailelerinin mutluluğu ve güvenliği için, faaliyetlerini bitirip durulmak zorunda kalırlar. Problem karşısında kime sadık kalacaklarını doğru seçerek aslında ikisi de bilgelik gösterirler.
New York
Bu filmlerde farklı ama benzer olan bir eleman ise bu iki karakterin sosyal sınıflarıdır. Newland, New York yüksek sosyetesine aittir. Ne kadar onların geleneklerini, tutumlarını eleştirse de, bütün hayatı bu sosyetenin etrafında döner; belli davetlere gider, belli insanlarla etkileşimde bulunur. Yetişkinliğe adıma attıktan sonra yaşayacağı hayat, izleyeceği yol bellidir. İyi bir iş bulup, evlenip çocuk sahibi olduktan sonra, ailesine yakın bir hayat sürdürmelidir. Bu hayat farklı lükslerle çevrili olsa da, aslında oldukça sıradan ve hatta boştur. Bu yüzden Henry’nin, işçi sınıfı bir aileden katıldığı mafya hayatına çok benzer. Onlar da benzer geleneklere sahiptir ve ne kadar zengin olurlarsa olsun, boş bir hayat sürdürürler. Her gece aynı yere gidip her sabah aynı işi yaparlar. Ve bu iki grup da bir bakıma New York’u yönetir. Yüksek sosyete bir bakıma bir aristokrasi oluşturur ve şehrin soylularını zenginlerini bir araya getirir. Mafya ise, polisi, yargıçları, işletmeleri kontrol eder. Mafyanın faaliyeti ne kadar daha yasa dışı olsa da, bu faaliyetin sonucu, sosyeteninki ile aynıdır. Bu iki grup da, fazlasıyla güç sahibidir. Fakat bu iki grubu bu kadar güçlü yapan, sadece faaliyetleri değil, bu faaliyetleri nerede sürdürdükleridir. Birçok Martin Scorsese filminde olduğu gibi bu filmlerde de, New York şehri çok önemli bir yan karakterdir. Masumiyet Yaşı, 1870’lerde geçer ve bu dönemde, Amerika Birleşik Devletlerinin en zenginleri, tabii ki New York’ta yaşar. Sıkı Dostlar’ın hikayesi ise, 1955-1980 yılları arasında geçmektedir ve bu dönemde, Henry Hill’in mafyasının bir parçası olduğu Cosa Nostra, New York’u esip kavurmaktadır. İki filmde de şehri çok görmesek bile, Scorsese’nin bağrında doğup büyüdüğü New York, iki hikayenin de vazgeçilmez bir parçasıdır.
Masumiyet Yaşı sadece basit bir aşk üçgeni hakkında değildir. Toplumsal baskının bize yaşattığı zorlukları ve yeri geldiğinde fedakarlığın önemini anlatır. Sıkı Dostlar sadece bir gangsterin hikayesini anlatmakla kalmaz aynı zamanda sadakati de anlatır. Suç dünyasındaki kaçınılmaz riski ve bu dünyanın çirkinliğini anlatır. Bu iki film de bize, aynı adımları kullanarak, farklı hikayeler aracılığı ile aynı hayat derslerini verir. Scorsese ve ekibinin amacı da budur. Taksi Şoförü’nde yalnızlığın anlatıldığı gibi, İrlandalı’da siyasetin gizli yüzünün gösterildiği gibi, bu iki film sayesinde Scorsese izleyiciye, fedakarlığın ve sadakatin önemini ve hayatın öngörülemezliğini anlatıyor ve çoğumuzun pek aşina olmadığı bu dünyalara perde açıyor.