18 Ekim tarihinde kaybettiğimiz, Türk basın tarihinde çok özel bir yeri olan Gazeteci Sami Kohen, 2003 yılında yaşadığımız acı sinagog saldırılarının ardından, İngiliz Jewish Chronicle gazetesi için bir yazı kaleme almıştı. İşte Sami Kohen´in 21 Kasım 2003´te, saldırıyı ve hemen sonrasında yaşananları anlattığı, İngiliz basınında yayınlanan yazısı…
Terör Saldırılarından Sonra İstanbul Yahudileri İçin Hayat Devam Ediyor
Sami Kohen / İstanbul
‘Bir tür terörist saldırısı bekliyorduk. Ama Türk yetkililer, gerekli tedbirleri aldılar.’
Cumartesi günü iki sinagoga yapılan korkunç ve yıkıcı terör saldırısından sarsılan Türkiye Yahudileri, bu saldırıların onları ülkeyi terk etmeye sevk etmeyeceğini açıklığa kavuşturdu.
Bombacı olarak çarşamba günü adları geçen Mesut Çabuk (29) ve Gökhan Elaltuntaş (22), Türk yetkililerin bildirdiğine göre Usama Bin Ladin’in el-Kaide örgütü ile ilişkiliydiler. Cumartesi günü Neve Şalom ve Bet İsrael sinagoglarının dışında bombaları patlattıklarında, 25 kişinin ölümüne ve üç yüzden fazla kişinin yaralanmasına neden oldular. Ölenlerin yedisi ve yaralananlardan yetmişi Yahudi idi.
Neve Şalom Sinagogunda, bir bar-mitsva kutlamasına katılan dört yüzden fazla insan vardı; Bet İsrael’de ise üç yüzden fazla kişi Şabat duaları için bulunuyordu.
500 librelik bombalar, takviye edilmiş Neve Şalom Sinagogunun giriş kapısını tahrip etti ve içeride ciddi zayiat meydana geldi; Bet İsrael Sinagogunun arkasındaki sokaktaki infilak ise sinagogun arka bölümünün tamamen parçalanmasına ve bir duvarın da çökmesine neden oldu.
Neve Şalom Sinagogu yakınlarındaki bir dükkân sahibi patlamanın ardından, “Bu gerçek bir katliamdı, sokak bir savaş alanını andırıyordu” dedi. Ambulanslar ve kurtarma ekipleri süratle binalara yönelerek, yıkıntılardan ölüleri ve yaralıları tahliye etmeye çalıştılar ve yaralıları acilen hastanelere tahliye ettiler.
Türkiye Hahambaşısı Rav İsak Haleva ve Yahudi Cemaati Başkanı Bensiyon Pinto, Bet İsrael’de bulunanlar arasındaydı. Hahambaşı Haleva ufak yaralar aldı fakat oğlu Yossi, ciddi bir şekilde yüzünden yaralandı ve hastanede cerrahi bir müdahale geçirdi.
“Dualarımız arasında korkunç bir patlama sesi duydum. Her tarafta duman vardı. Bir duvar tamamen çöktü. Oradan süratle çıkmama yardımcı olundu. İnsanlar ibadet ederken böyle bir şey yapılması, beşeri davranışın sınırının altındadır” açıklamasında bulunan Hahambaşı Rav İsak Haleva şöyle devam etti: “Suikastçı bombacıların saldırılarını sadece binaların dışında gerçekleştirebilmeleri, elektronik gözetleme ve sürekli nöbet tutan polisler dâhil olmak üzere sıkı bir güvenlik sistemi sayesinde oldu. Şayet bunlar sinagogların içine sızabilselerdi, kayıplarımız yüzleri bulurdu.”
Hayatını kaybeden altı Yahudi’nin arasında sinagogun önünde güvenlik ekibinin gönüllüsü olarak yer alan 19 yaşındaki Yoel Kohen bulunuyordu. Diğerlerinin arasında Bet İsrael’de dokuz yaşındaki Anette Rubinstein ve büyükannesi Anna Rubinstein ile Neve Şalom’da hamile bir kadın olan ve Müslüman kocası ile birlikte ölen Berta Özdoğan bulunuyordu.
Hayatını kaybeden diğer bir kişi de 57 yaşındaki Avram Varol’du; kendisi Bet İsrael’in bombalanmasından sonra bir kalp krizi geçirdi ve anında vefat etti.
Bombalamadan iki gün sonra bulunan son ceset, Anna Rubinstein’a aitti; bu konuda gönüllülerini süratle İstanbul’a sevk eden İsrailli Zaka kurtarma teşkilatı da çok yardımcı oldu.
İsrail’in Magen David Adom kuruluşu tıbbi malzeme gönderdi, Jewish Agency ise, hadisenin travmasını yaşayan kurbanlara yardımcı olacak bir birim gönderdi. İsrail’in güvenlik teşkilatı, saldırılar ile ilgili olarak yapılacak tahkikat hususunda Türk meslektaşları ile iş birliği yapacak bir birim gönderdi.
Rav Haleva, bu saldırıların tamamen beklenmeyen türden olmadıklarını fakat çaplarının kendisini şaşırttığını şöyle ifade etti: “Biz sinagoglarımıza veya kurumlarımıza karşı bir tür terörist eylem düzenleneceğini bekliyorduk ve Türk makamları bunun bilincindeydi ve tüm güvenlik tedbirlerini almışlardı.”
Bu katliam, Türkiye’de yaygın bir öfkeye neden oldu ve hükümet ve cemaatler tarafından kınandı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Hahambaşı’yı ve Yahudi Cemaati’nin liderlerini ziyaret etti. Erdoğan, saldırının Yahudilerin geleneksel olarak Müslüman vatandaşlar ile ahenk içinde yaşamış olduğu Türkiye’de birlik ve stabilite yoksunluğu yaratmayı amaçladığını söyledi.
Başbakan ayrıca katliamın gerçekleştiği alanı ziyaret etti, hastanede yatan bazı kişiler ile tanıştı ve ölenler için rahmet diledi.
İsrail’in Dışişleri Bakanı Silvan Şalom, İstanbul’a pazar günü geldi ve iki sinagog ile cemaat liderlerini ziyaret etmesinin yanı sıra Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile de buluştu.
Bay Şalom, muhabirlere İsrail’in bütün Yahudilerin durumu ile ilgilendiğini ve bu saldırıların sonrasında Türkiye’ye ve Yahudi Cemaati’ne her türlü desteği vermeye hazır olduğunu söyledi.
İngiltere’nin Dışişleri Sekreteri Jack Straw, terör bombalarını kınadı ve şöyle devam etti: “Buna sebebiyet verenler, tüm uluslararası cemaatin aşağılamasından ve kınamasından daha azına müstahak değildirler.” Mr. Straw, “Bu saldırıların sulh içinde ibadet eden basit insanlara yönlendirilmesinden özellikle dehşete düştüm” dedi.
Saldırıların yaratmış olduğu şoka rağmen, Yahudi Cemaati mensupları Türkiye’de kalmaya kararlı olduklarını belirttiler.
Bir şair ve ressam olan Joseph Habib Gerez, “Ailem burada, Türkiye’de 18 nesil yaşadı; diğer başka birçok Yahudi gibi ben de buranın bizim yurdumuz olduğu ve onunla mutluluk duyduğumuzu hissediyorum. Terör bizi burayı terk etmeye zorlayamaz” dedi.
Cemaatin yönetici Başkan Yardımcısı Lina Filiba ise, “Yaralarımızı sarıyoruz ve yolumuza devam ediyoruz. Yaşamın eskisi gibi süregelmesini istiyoruz. Sinagogların açık kalması gerekir. Yaşam süregelmeli” dedi.