SARS-CoV-2, sık duyduğumuz ismiyle COVID-19 hayatımıza girdiği günden beri bizlerin sohbetlerini, dünyanın ise gündemini meşgul ediyor. Bu terimle ilk karşılaştığınızda her sene yaşanan salgınlara benzediğini sanmıştık. Oysa o bir pandemi olmaya hazırlanıyordu. Bir süre mutasyon geçirmeden hayatına devam eden virüs ilerleyen dönemlerde mutasyon geçirerek durumları daha da zorlaştırmaya başladı.
Virüse karşı insanlar ne yaptı peki? COVID-19 anlamak üstüne sayısız bilim insanımız gece gündüz demeden çalıştı. Bu süreci daha az kayıpla atlatabilmemiz için sağlık çalışanlarımız da hastanelerde ailelerini görememek pahasına çalışmaya devam etti. (Bu süreçte emeği geçen herkese tüm Şalom ArtıOnsekiz ekibi adına tekrardan teşekkür ederim.)
Bilim insanları ve sağlık çalışanları bunları yaparken COVID-19’dan daha büyük bir salgın baş gösterdi. Bilime inanmama. Yani halkımızın bir kısmı virüsü antibiyotiklerle, soğanla, sirkeyle veya hocaların yazdığı dualarla geçirmeye çalıştı. Bunlardan daha kötü seçenekleri seçenler de oldu tabi. Sosyal medya.
Ben Demiştim
Onun yerinde olsam kalkar mezardan “Ben demiştim” derdim ama o öyle bir lider ki ben demiştim demez, yine yol gösterirdi. Yaşadığı dönemde sofrasında bilim insanlarını, yazarları, her branştan okumuş kişileri toplayan, savaş dönemlerinde dahi bilime sırtını dönmeyen bir lider düşünün. Bu lider aynı zamanda başöğretmen de olsun. Bütün bunlar birleşince insanın her sözü ders niteliğinde olmaz mı? Peki biz neden “Dünyada her şey için; medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir” sözündeki dersi dinlemedik. Pandemi süreci bir kere daha bilimin önemini kafamıza vura vura öğretirken Mustafa Kemal Atatürk saçımızı okşayarak “Derslerimi daha dikkatli dinlemelisin” diyor adeta.
Hala Çok Geç Değil
Pandemide bilime saygı duymamız, sağlık çalışanlarına şiddet uygulamamamız ve her yerden duyduğumuz bilgiye inanmamamız gerektiğini öğrenmiş olduk. Toplum olarak bundan sonraki hedefimiz bilime inanan ve bilime değer veren nesiller yetiştirerek Mustafa Kemal'in 10 Kasım’da aramızdan ayrılmasından dolayı yarım bıraktığı hayali olan ülkeyi inşa etmeye devam etmek olacaktır. Bu uğurda biz gençlere düşen görev ise Atatürk’ten aldığımız ilim ve akıl mirasını pozitif bilim meşalesiyle gelecek nesillere taşıma yolunda adımlarımızı atmaya devam etmek olmalıdır. Bir 29 Ekim’i daha geride bırakıp 10 Kasım’a gelmişken bir kere daha hatırlatmakta fayda var;
Saygı ve özlemle…