•İlk defa kendimizi olduğumuz gibi izleyebildik, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu, ne yazık ki hiç alışık olmadığımız bir durum. Bu nedenle gözlerim dolmadı diyen bir Yahudiye inanmayın sakın, sizden duygularını saklamaya çalışıyordur. Bir de o dönemde yaşayan anneannelerinin, büyükbabalarının hayatlarına bir göz atabilme şansı yakalayabildikleri için çok mutlu olduklarını söyleyeceklerdir, ben öyleyim. KAREL VALANSİ – www.t24.com.tr
Bu Haftanın “Takılanlar”ı
Her ikisi de “kayades” öğretisiyle doğmuş, büyümüş, yaşamış ve ölmüş kadınlardı. Sanırım Kulüp’ü önce Matilda izlerdi, akşam annem eve gelir gelmez de, “Ah Raşel ah, bu kızın hiç uslu durmuyor” diye şikayet ederdi. Umarım şimdi ikisi de oldukları yerde bu hikayeyi izleyip, kocaman gülümseyerek, gönül rahatlığıyla “Avlar kon meyoyo* be Raninika!” diyorlardır.
*Kayades: Bir yahudi sosyal yaşam öğretisi “Sus. Konuşma. Görünür olma” demek. Avlar kon meyoyo da tam tersi şimdi gençlerin benimsediği bir söylem. Tam tercümesi “beyninle konuş” demek. - Rana Denizer
https://www.milliyet.com.tr/pazar/ayni-mozaigin-parcasiyiz-6641133
Günlük hayatta Türkiye’deki Yahudilerin hepsinin zengin olduğunu söyleyen çok sayıda insana rastladım. Benzer bir algı Ermeniler ve Rumlar için de geçerli olmuştur. Oysa bir 50-60 yıl öncesine gitsek Balat’ta, Galata’da, Hasköy’de çok sayıda yoksul, zar zor geçinen Yahudi bulabilirdik. Aynı Tatavla’da ve Samatya’da çok sayıda yoksul Rum ve Ermeni bulabileceğimiz gibi... Bu, ne yazık ki kimi sol çevrelerde bile yansımaları olan çok uzun bir mesele.
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/26406/yerli-ve-mill-bir-hikye
Hiç konuşmadığımız ya da bir tek resmi pencereden bakarak konuştuğumuz Varlık Vergisi’nin, Vatandaş Türkçe Konuş kampanyalarının, 6-7 Eylül’ün “biz”i nasıl kanattığını “biz”in farklı pencerelerinden bakabildiğimizde görüyoruz.
Kulüp’te kimilerimizin ilk kez duyduğu bir dilde dinlediğimiz şarkılar, her penceresinden farklı bir müzik yayılan “biz”in, farklı sesler susturulmadığında nasıl büyüleyici bir senfoniye dönüşebileceğini fark etmemizi sağlıyor.
Yeter ki çarpıtmadan, abartmadan, damgalamadan olduğu gibi anlatabilelim “biz”i birbirimize… Sadece bunu yapabildiğimizde, öyle güzel olacağız ki.
Haydi, bulun internette bir yerde; Yasmin Levy söylesin siz dinleyin “Adio Kerida”yı (Elvada Sevgilim). Biliyorum, hüzünleneceksiniz. Ve düşünün nasıl büyük bir neşe ve mutluluk yaşardık, “Merhaba Sevgilim” diye söylenebilseydi o şarkı!
https://www.birgun.net/haber/kulup-365639
‘Kulüp’, meseleyi ve karakterleri basitleştirmeme, karikatürleştirmeme açısından başarılı. Klişelere batmıyor, gayrimüslimlere yapılanları anlatırken didaktizme, kuru bir ‘siyaseten doğruculuğa’ veya kanırtan bir duygu sömürüsüne düşmüyor. Sayısı az olmakla birlikte daha evvel ‘Salkım Hanım’ın Taneleri’, ‘Güz Sancısı’, ‘Sürgün’ gibi, gayrimüslimlere yapılanları konu edinen roman veya filmler ortaya kondu ama bana öyle geliyor ki ‘Kulüp'teki gayri-Türk karakterler bunların içinde en sahici olanlar.
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/26403/kulup-ve-tarihle-yuzlesme
"90 yaşında anneanneme de izlettim diziyi. O da çok duygulandı: 'Aaa Ladino konuşuyorlar' dedi. Türkiye'de yaşayan Yahudiler ülkesine çok bağlıdır. Bizim burada olmamız da bunun göstergesi. Bu yüzden, bu ülkedeki geniş toplumun bize bakış açısının değişmesine vesile olursa, buna çok seviniriz. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de antisemitizm var. Ama Türkiye'deki Yahudilere karşı antisemitizm dozunun biraz düşmesine çok seviniriz. Bu dizi buna yarayabilir. En azından Türkiye'deki geniş toplumun, burada yaşayan Yahudi vatandaşlarına karşı önyargıları biraz azalabilir. Ben bu yüzden de çok mutluyum." – Selin Kandiyoti
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-59223909
Azınlıkların dışlanması, mübadele, tek tipçi modernleşme, muhafazakârlar ve Kürtlerin ötekileştirilmesi, harf ve dil devrimleri üzerinden toplumsal hafızanın kazınması ve beraberinde yaşanan bilinç kırılması, Alevilerin yok sayılması ve nihayetinde tüm bu süreçlerde mağdur olanların fırsat bulduklarında bu sefer kendilerinin rövanşist tavır almaları ve bu döngünün bitmeyecek gibi görünmesi…
Bunların hepsi kendiliğinden mi yaşandı?
https://www.karar.com/yazarlar/osman-sert1/kulupte-yasananlar-kendiliginden-mi-oldu-1591188
İlk altı bölüm su gibi akıp gidiyor. Dizi tuttu, koşmuyor, uçuyor. Dünyada TOP 10’da birinci oldu! İkinci altı bölüm için sağdan soldan duyduğum tek eleştiriyi yazarak sonlandırmalıyım: Hiç mi iyi Müslüman yoktu? Belki 6-7 Eylül yağmalamalarında komşularını saklayan, evlerinin önünde durup “Burası Müslüman evi!” diye saldırganlara engel olanları gösterirler.
https://www.cumhuriyet.com.tr/kultur-sanat/kulup-dizisi-dolup-tasiyor-1883226
Ama “Kulüp”ü bütün bunlardan önce farklı kılan özelliği, ülkemizde ilk defa bir dizide Ladino dili duyuyoruz, İstanbul’da bir Yahudi ailenin nasıl yaşadığına, geleneklerine, düğünlerine, bayramlarına tanık oluyoruz, Şabat sofrası izliyoruz. Nihayet, diyorum. Anlatılmamış, anlatılmamakta ısrar edilen ne çok hikayemiz var
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/asu-maro/kulup-ve-anlatilmayan-hikayeler-6636929
Bu zamana kadar sinemada ve dizilerde Yahudi karakteri hep öteki olarak, olumsuz olarak gösterilirdi. ‘Tefeci Yahudi', ‘paragöz Yahudi', ‘fırsatçı Yahudi' gibi maalesef Türk sinemasında da örneklerini gördüğümüz durumlar vardı. Yahudi bir ailenin evindeki yaşamı doğal akışı içerisinde bu güne kadar sinemada hiç yer almadı. İlk defa Kulüp dizisi bu anlamda bizlerin, evlerimizin kapılarını açtı ve bunu yaparken samimi bir şekilde hassasiyetlerimize dikkat ederek nelerden rahatsız olacağımızı bilerek, nelerden mutlu olacağımızı gözeterek tamamıyla emek sarf ederek yapıldı. – Mois Gabay
Türkiye’de ilk defa Yahudi cemaatine dair geniş bir anlatı sunan yapım olarak dikkat çekiyor ‘Kulüp’. Bu çaba, bizzat cemaat tarafından da takdir gördü. Ladino dilinin kullanımından, Yahudi geleneklerinin dizideki temsiline kadar her ayrıntıya verilen önem övüldü. Kuşkusuz, yıllardır varlıklarını belli etmeden yaşamak zorunda bırakılan bir cemaatin tarihine ve kültürüne dair bu titizliğin hakkını vermemiz gerekiyor.
https://www.evrensel.net/yazi/89811/isiltili-kulup-ve-perdenin-ardindakiler
Sanılanın aksine dizide de gördüğünüz gibi Yahudi toplumu öyle zengin değildi. Zengin kesim en fazla yüzde 3’üdür. 1948’de İsrail devleti kurulduktan sonra, özellikle burada ekonomik olarak hiçbir şansı olmayan insanlar gözü kapalı oraya göç etti. Tahmin ediyorum ki o iki-üç yılda 35-40 bin kişi gitmiştir. Gidenler burada hamallık, seyyar satıcılık gibi işler yaptıkları için yeni bir başlangıç istiyorlardı, nitekim çoğu da çok başarılı oldu. Daha geriye gittiğimizde I. Dünya Savaşı sonrası Fransızca bilenlerden Fransa’ya, İspanyolca bilenlerden ise Güney Amerika’ya giden çoktu. - Silvyo Ovadya
https://artigercek.com/haberler/kulup-dizisinde-yapmacik-unsurlar-yok-denecek-kadar-az
Bu kadar detaylı bir ön çalışma ve titizlik benim gibi bir çok kişiyi duygulandırdı, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Etrafımdaki pek çok kişi, şeytani ve kötü olmayan Yahudi karakterlerin yaratılmış olmasından dolayı bir hayli duygulandı. İlk defa kendimizi olduğumuz gibi izleyebildik, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu, ne yazık ki hiç alışık olmadığımız bir durum. Bu nedenle gözlerim dolmadı diyen bir Yahudiye inanmayın sakın, sizden duygularını saklamaya çalışıyordur. Bir de o dönemde yaşayan anneannelerinin, büyükbabalarının hayatlarına bir göz atabilme şansı yakalayabildikleri için çok mutlu olduklarını söyleyeceklerdir, ben öyleyim.
https://t24.com.tr/yazarlar/karel-valansi/sadece-o-guguklu-saat-miydi-calinan,33138
Büyüdüğüm semt Gayrettepe’de komşularımın hepsi Türkiye Yahudileri ve onlar şu an sadece bu diziyi konuşuyorlar. Dizi sonrası birlikte yaptığımız sohbetlerde, duygularını “inanılmaz” olarak tarif ettiler. Kendilerini ilk kez bu denli gerçekçi karakterlerle bir yapımda görmüş olmalarından dolayı duydukları şaşkınlığı ifade ederek ne kadar mutlu olduklarını söyleyip durdular. En sevdikleri sahneyi sorduğumda ise komşum Rozi Hanım’ın, “Ah Kulüp’teki o sahne!” diyerek, Matilda’nın kızı Raşel’i kendi çocukluğunun geçtiği apartmanın önüne götürdüğü ve kendi geçmiş güzel günlerini anlattığı sahneden bahsetmesini asla unutamayacağım.
https://www.birgun.net/haber/ah-kulup-teki-o-sahne-yok-mu-365640
Varsın birileri de bu ülkede insanların gayrımüslim olduğu için yaşadığı zulmü, eşcinsel olmanın, Rum, Ermeni, Yahudi, Kürt olmanın ne anlama geldiğini bir Netflix dizisinden öğrenmiş olsun ilk defa kafa yormuş olsun, ne mahsuru var? Sürekli bir azarlama, sürekli bir had bildirme
Evet geçtir elbette, acıklıdır da, hafızası gelişmemiş ergenlikte takılı kalmış gibi bir hayat... Ama hiç olmamasından, hiç sorgulanmamasından iyidir, toplumlar böyle değişir, Kurtlar Vadisi'ne öykünenlere karşılık, yaşadığı toprağın geçmişini merak eden bir nesil böyle oluşur
https://twitter.com/hurremsonmez/status/1459313464837615618
Dizide bir apartmana dair konuşma da var üstelik. Hemen tanıdım! Çünkü dizide, Gökçe Bahadır (Matilda) ile Asude Kalabek’in (Raşel) olduğu sahnede ‘Raşel Salomon Aseo’ adıyla geçse de bizler onu Apelyan Apartmanı hatta Galeri Apel olarak tanırız! Galatarasaray Lisesi’nin hemen arkasında kalan, -çoğu zaman- ağaçlarla saklı, yanındaki yokuş-merdivenlerle özdeşleşen sarı, köşe bina.
https://www.herumutortakarar.com/apelyan-santa-maria-apartmani/
Bu tercih sektörde bir ilktir. İlk defa Gayr-i Müslimler nerdeyse tamamıyla idealize edilirken, Türkler ve Müslümanlar paracı, uçkur düşkünü, gammaz, güvenilmez, yalancı, menfaatçi tipler olarak sunulmaktadır.
Belki de filmin alt mesajlarını burada okumak faydalı olacaktır.
Filmde idealize kahraman olan Matilda ve onun dâhil olmuş olduğu cemaat üzerinden anlatılan öyküde bir Seferad şarkısı ile kültürel göndermeler de yapılmaktadır. Ayrıca bir Seferad Yahudisi olan Yasemin Levy, Adio Kerida adlı şarkıyla bu müzik şölenine hem İspanyol, hem Türk, hem de Ortadoğulu hançeresi ile katkı vermektedir.
Kısa bir zaman sonra Kulüp dizisinin Yahudisi Lobisi tarafından fonlandığı iddialarıyla da karşılaşabileceğimizi şimdiden tahmin etmek zor değil.
http://www.ranini.tv/ozel/46044/1/acilar-denizinde-sefarad-ruzgari-kulup
Kulüp dizisinin elbette tek başına asırlara yayılan bir toplumsal meseleyi çözecek ya da tüm ayrıntılarıyla ele alacak hâli yok. Ne olursa olsun o da diğerleri gibi öncelikle izlenme amacı gözeten bir ekran anlatısı. Ancak bu iki kutbun, yani izleyicinin beğenisi ile tarihsel bağlam ille birbirini yanlışlamak zorunda değil. Kulüp de bunun güzel bir kanıtı. Ekran anlatıları toplumu, toplum da ekran anlatılarını etkiler. Kulüp’ün anlatı tercihlerini toplumun değişen bakış açısından etkilenerek kurulduğunu, izleyicileri de bu meseleleri düşünmeye itebildiğini umuyorum. Çünkü bence Netflix’te izlediğimiz bir dizinin herhangi bir kitapla karşılaştırılamayacak kadar büyük bir etki alanı olduğu bu dönemde, bir kişi bile “Bunlar hangi dili konuşuyor acaba?” diyerek Ladino’nun varlığını öğrense kârdır.
https://vesaire.org/netflix-kulup-azinliklar-bizim-neyimiz-oluyor/
Gayet başarılı bir Netflix yapımı olan "Kulüp" ile gündeme gelen Ortaköy Yahudi yetimhanesi. Diğer adıyla el Orfelinato. Dışardan gördüysem de içini görmedim. Bir dönem sergi vesilesiyle açıktı ama kaçırdım. Dizi çekimleri için gerçek mekan mı kullanıldı bilmiyorum.
https://twitter.com/onderkayaistan1/status/1458285257967513610
Hazır Kulüp dizisinin yaratmış olduğu romantik duygular varken keşke Ankara'daki Yahudi Mahallesi'ne de bir el atılsa. Ne güzel olur. Onarılmayı bekleyen bir sürü 19.-20. yüzyıl yapısı var.
https://twitter.com/KaraaslanMzffr/status/1458117910551990280
Hikâyenin çıkış noktasında bu ayrımlar olmaksızın, farklılıklara tolerans göstererek, birlikte yaşayabilmek var. Farklılıkları bir ayrımcılık biçimi olarak değil bir zenginlik olarak görebilme hayali var aslında. Bu yüzden de ben anlattığımız hikâyenin zamansız olduğunu düşünüyorum. Bu her dönemde yaşanan ve hâlâ da devam eden bir durum. Ama aslında sadece kişileri birer birey olarak kabul etmeyi başarabilsek dünya çok daha yaşanılası bir yer olur. Bir yandan bunun peşinde koşan bir his var orada. - Zeynep Günay Tan
https://altyazi.net/soylesiler/zeynep-gunay-tan-ve-seren-yuce-ile-kulup-uzerine-soylesi/
Bugüne kadar Turk televizyonlarinda her zaman su insanlarin adini duyduk: "Iplikci Nedim, Tefeci Salamon, Mossad Ajani Mose, Musevi asilli isadami Mison vs." Yani bilinen tum antisemitik ogeler kullanilarak TR'de yasayan insanlara,tek tip,genellestirilmis bir Yahudi gosterildi.
Bunun sonucunda, bu dizi/filmleri izleyen milyonlar Yahudiyi hep, zengin, karanlik isler ceviren, paragoz vs. gibi ozelliklerle tanidi. Halbuki ben ve Turkiye'de yasamis/yasayan binlerce Yahudi cok iyi biliyorduk ki insanlara gosterilen bu Yahudiler biz degildik.
Turk TV tarihinde ilk defa bir dizide kendimi, ama daha cok grampapami, gramamami, tantimi, onklimi gercege en yakin haliyle gordum. Bazi detaylar diziye o kadar incelikle koyulmus ki (Cemaatten danismanlik yapanlar sayesinde) saskinlikla ayni sahneleri tekrar ve tekrar izledim.
Dizide figuran rollerde cevremden tanidigim kisileri gormek daha da etkiliyeciydi. O rollerde oynayan bu kisiler omurlerini Ladino tiyatroya adamis insanlar ve sanki birileri onlarin bu emegini gormus olacak ki sonucu Netflix'te bir diziye kadar geldi. Ne buyuk gurur..
Diziyi bitirdikten sonra dizide gosterilen yerlerde dogup buyuyen anne ve babamla aci bir gercek uzerine konustuk: Yok olan bir dil ve muzelesmis bir toplum. Peki neden? Renklerinden kurtulmak isteyen bir devlet ve buna direnmekte zorlanan bir toplum yuzunden.
Zamaninda Ladino konusan bir cok Yahudi hem disaridan hem de kendi toplumu icinden duzgun TR konusamiyor diye asagilandi. O dizide gordugumuz orta halli, muhafazakar, aksanli TR konusan Yahudi, zamaninin Fransizca konusan, gorece daha zengin Yahudisi tarafindan da hor goruldu.
Bizi ayni zamanda biraz da biz yaraladik anlayacaginiz.
Kulup dizisi belli kaliplari yikmak icin guzel bir baslangic olmus. Ama Turkiye, gecmisiyle, diziler ile degil, toplum icinde, gercek bir ic muhasebe yaparak barismali. Tabii eger barisabilecek insanlari bulabilirse.
https://threadreaderapp.com/thread/1457810376435904513.html
Ohannes Kılıçdağı ve Gabi Behiri konuğumuz!
https://www.youtube.com/watch?v=Mq3_S0Qym28
Sahiden mi? İstanbul ve Anadolu’da gayrimüslimler huzur içinde mi yaşıyordu? 1955'te geçen ve Şabat mumu ile açılan “Kulüp” tam da bu sorulara verdiği yanıtlar nedeniyle kıymetli. Çünkü Türkiye’de “azınlık” olarak addedilen bu insanların nasıl da huzur içinde yaşamalarına izin verilmediğini anlatıyor. Ailesini Varlık Vergisi Kanunu’ndan sonra kaybeden Matilda’nın (Gökçe Bahadır) hikâyesine odaklanıyor dizi. Kısa bir şekilde yer verilse de hikâyenin neden bu aşamaya geldiğini anlatmak için, politik olarak bu denli doğru bir başlangıç noktası seçilmesi takdire şayan.
https://m.bianet.org/bianet/sanat/253021-hakikatin-konusulmasina-duyulan-ozlem-ve-kulup
Yahudi İspanyolcası olarak anılan Ladino, bugün orta yaşın üzerindeki Türkiye Yahudilerinin lehçelerini de şekillendirmiş durumda.
İzzet Bana, gençlik yıllarında evde Ladino konuşmalarının, sokakta ise yalnızca Türkçe kullanmalarının bunda rol oynadığını anlatıyor.
Bana, Türkiye Yahudi Cemaatinde 90'lı yıllardan itibaren doğan çocukların büyük çoğunluğunun Ladinoyu artık basit kelimelerle bildiğini söylüyor.
500 yılda evrimleşerek oluşan bu dil, ABD, Fransa ve Arjantin'deki Sefarad Yahudi topluluklar arasında da halen, o toprakların diliyle iç içe geçmiş bir şekilde yaşıyor.
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-59213859
Dizinin danışmanları Forti Barokas ve İzzet İsrael Bana anlatıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=VJQ_DNMr8Bo
Günümüzde cahil yığınlar bildiklerini ekranlardan öğreniyor. Burada da, Ladino diye “yerli” bir dilin varlığıyla, Janet & Jak Esim müziğiyle ya da “Sefarad” lafıyla tanışmak, bu dizi sayesinde mümkün oldu.
https://www.birgun.net/haber/kulup-u-nasil-bilirsiniz-365739
Takılan tweetler
Yarın 15 Kasım 2003'te Neve Şalom ve Bet İsrael Sinagoglarına düzenlenen korkunç saldırıların 18. yıldönümü. @serdarkorucuv, bu saldırılarla ilgili Mois Gabay'la konuşmuş ve bu söyleşiye arşiv görüntülerini ekleyerek çok etkileyici bir haber yapmış.
https://twitter.com/besiktasliyan/status/1459868903144923141
Hoşgeldin hediyesi - “Hahamhane Nizamnamesi- Istatuto Organiko de la Komunidad Israilita.”
https://twitter.com/ozgurcelaleddin/status/1459224172714934277
Yıl, 1984...
Karşımızda, "Edirne Yahudi Toplumu Başkanı Yuda Romano"...
Fotoğrafın eşlik ettiği habere gelince...
"Edirne'de 35 Yahudi kaldı...
500 yılı aşkın bir geçmişi olan Edirne Yahudi Toplumu birkaç yıl içinde Edirne'de Yahudi kalmayacağından tarih kitaplarında bir başlık ve akıllarda tatlı anılar olarak kalacak."...
https://twitter.com/birvakitler1/status/1459258841011564556
Amerika'nın Yidiş yayın yapan gazetesi Forward'ın 10 Kasım 1938'te çıkan "Almanya'da Pogromlar" (Kristalgeceyi kast ediyor.) manşetli kapağını incelerken Atatürk'ün ölüm haberiyle karşılaştım. Kemal Paşa diye hitap etmişler.
https://twitter.com/DritaEsadi2/status/1458428241740541960
Bir gün devletimiz özellikle “gayrimüslim” vatandaşlarına haksızca uygulanan #VarlıkVergisi kanunu mağdurlarından özür diler, Aşkale’ye sürülenleri, hayatını kaybedenleri anar mı ? 🕯
https://twitter.com/ishak5723/status/1458676398046994437
Çiftin adı Natalie ve Mordi Oknin. Çamlıca Kulesine çıkmışlar, Kulede çalışan görevli bu çiftin aralarındaki konuşmalarından kuşkulanmış, Çift, Erdoğan'ın evinin fotoğrafını casusluk için çektikleri gerekçesiyle tutuklandı.
Kulede çalışan görevli İbranice biliyor muydu, konuşmalardan ne anladı bilmiyoruz. İsrail medyası ise boğaz turunda çalışma ofisi olarak da kullanılan Dolmabahçe Sarayı'nın fotoğrafını çektikleri için tutuklandıklarını yazıyor. Onlar bilgileri avukattan almışlar
Ancak avukat CMK tarafından atanan avukat, dosyaya o aşamada ne kadar hakimdi soru işareti. İsrailli yakınları çiftin hep Türk dizileri izlediğini, Türkiye hayranı olduklarını Türkiye'ye de onun için geldiklerini söylüyor.
Whatsapp yazışmalarında arkadaşlarına Türkiye'den fotoğraflar yolladıkları, burası çok güzel keşke hep burada kalabilsek gibi mesajlar attıkları biliniyor
Tutuklandıkları da sonradan ortaya çıktı. İsrail'e salı günü dönmeleri bekleniyor ancak dönmeyince arkadaşları merak ediyor ve yetkililerle temasa geçiyorlar. Böylece çiftin casusluktan tutuklandığını öğreniyorlar
https://twitter.com/nevsinmengu/status/1459460013379010567
Erdoğan'ın evinin fotoğraflarını çeken İsrailli çift, İsrail gazetelerinde manşetten paylaşılıyor. Türkiye-İsrail ilişkilerinde normalleşme aranırken, yeni bir kriz olarak ortaya çıkıyor.
https://twitter.com/TulinDaloglu/status/1459784573114585090
Yaklaşık 12 yıl sonra gelen açıklama. Neden şimdi? Yapılan terbiyesizlikti ancak bu mektup ikili ilişkilerin girdiği yokuş aşağı yönü yavaşlatabilirdi.
https://twitter.com/karelvalansi/status/1459472465294462983
Sayın @OguzCelikkol
Bu olay olduğunda, Türk halkı büyük tepki göstermişti. Siyasiler mevzuyu farklı kullanmışlardı. Israil düşmanlığının şahsi tohumlarından biri atılmıştı. Ne için o gün paylaşmadığınızı bugün paylaşıyorsunuzOmuz silken kadınBu mektubu gizli tutarak memlekete zarar verdiniz.
https://twitter.com/TulinDaloglu/status/1459389596140195842
Ağa Takılanlar Öneriyor
https://haber.sol.org.tr/yazar/trakya-1934-la-furtuna-318298
https://www.karar.com/yazarlar/ali-bayramoglu/11-kasim-kara-bir-yil-donumu-1591206
https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/kulup-dizisinin-yedinci-bolumu-donemin-sartlari-1591220
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-59231713
https://www.reportare.com/kose-yazilari/kristal-gece-sonun-baslangici/
https://antakyagazetesi.com/ben-bir-yahudiyim-ne-dusunmeliyim/
Linet’in sadece Yahudi olması nedeniyle İsrail’in bütün hareketlerinden sorumlu tutulması sistematik bir şekilde devam ediyor. Her sanatçıya müzik, kültürel gelişmeler ve polemik içeren sorular soran magazin muhabirleri muhatapları Linet olunca nedense onun şarkıcı kimliğini kenara atıp Yahudi kimliğine odaklanıyorlar; Gazze, Filistin, İsrail veya Yahudilik gündemi üzerine bütün sorularını adeta hesap sorarcasına Linet’e yöneltiyorlar. Herhangi bir galada, partide veya albüm tanıtımında Linet, Gazze saldırıları, İsrail’in dış politikası, Netanyahu hakkında açıklama yapmak ve adeta İsrail’in her adımıyla, her hareketiyle ilgili hesap vermek zorunda bırakılıyor.
Linet, bu hesap soran, İsrail ile bütün Yahudileri özdeştirici tavrın tek muhatabı değil. İsrail ne zaman Filistin’e saldırsa ve masum sivilleri öldürse, Türkiye’deki Yahudiler hesaba çekiliyor. Birçok Yahudi sosyal medya aracılığıyla “Neden İsrail’i kınamıyorsun” sorusuna maruz kalıyor, sanki tetiği çeken onlarmış gibi davranılıyor. İsrail’in her Filistin saldırısında Linet’in Instagram gönderilerinin altına dolan “İsrail’i kına”, “Bırak şarkı söylemeyi, önce Filistin için hesap ver” yorumları bunun en somut örneği.
https://serbestiyet.com/yazarlar/linetin-eurovision-macerasi-araftaki-sanatci-74787/
İsrail’de hükümetin kurulmasını sağlayan İsrailli Arap İslamcıların lideri Mansur Abbas, son bir yılda balinanın karnında hayatta kalabilme konusundaki yeteneğini ortaya koydu. Abbas, kenara itilmiş bir azınlığın yıpranmış özlemlerini temsil edebilir. Ancak şimdilik, İsrail'in Arap vatandaşlarına olağanüstü bir şey sunma sorumluluğunu sırtında taşıyor: Hükümetin yıllarca ihmal ettiği konuları düzeltecek şekilde iyileştirilmiş yaşam koşulları. Katıldığı bir toplantıda İsrailli Araplara güçlerinin farkında olmalarını söyledikten sonra sesini yükselterek şu cümleyi kurdu: "Mağduriyet bizi hiçbir yere götürmez. New Yorker’dan Ruth Margalit yazdı: “İsrail Meclisi’nin Arap Kökenli Güç Simsarı”
https://serbestiyet.com/haberler/ceviriler/ceviri-magduriyet-bizi-hicbir-yere-goturmez-75150/