Yakın zamanda Newcastle United´ın Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu ve iki şirketin daha dahil olduğu bir konsorsiyum tarafından satın alınması ile, futbolda para unsurunun rekabete etkisi tekrar tartışılmaya başlandı.
Son Örnek Newcastle United
2008 yılında Abu Dhabi United Group tarafından satın alınan Manchester City ve Qatar Sports Investments tarafından 2011 yılında satın alınan Paris Saint-Germain kulüpleri, bu sermaye girişi ile birlikte önemli transferler yapmaya ve kendi liglerinde şampiyonluklara ulaşmaya başladı. Paris Saint-Germain; Zlatan İbhrahimovic, Edinson Cavani, Neymar ve Kylian Mbappe gibi yıldızları; Manchester City ise Kevin de Bruyne, Sergio Aguero, Aymeric Laporte, Edin Dzeko gibi oyuncuları transfer etti ve teknik direktörlüğe de Pep Guardiola’yı getirdi. Bu gelişmelerden sonra özellikle kendi liglerinde birçok şampiyonluğa ulaştılar ve Şampiyonlar Ligi’nde de finaller oynamayı başardılar. Henüz en büyük kupa gelmese de bu sezonun en önemli adayları arasında oldukları yadsınamaz.
Aslında bu furya diğer bir İngiliz kulübü Chelsea ile başlamıştı. Rus milyarder Roman Abramovich 2003 yılında Maviler’i satın almış ve o da önemli transferlere imza atarak şampiyonluğa ulaşmıştı. İtalya’da da Silvio Berlusconi’nin AC Milan’ı Çinlilere satmasını, Inter’in Endonezyalı Erik Thohir tarafından alınması izledi.
Bunun son örneği de 300 milyon sterline satın alınan İngiltere’nin köklü kulüplerinden Newcastle United oldu. 14 yıldır Mike Ashley tarafından yönetilen Newcastle United’ın satılması taraftarlarca St.James Park etrafında kutlandı. Mike Ashley yönetimi böylece sona ererken, İngiliz ekibinin yeni sahibi Mohammed bin Salman oldu. 36 yaşındaki Mohammed bin Salman, Haziran 2017'den bu yana Suudi Arabistan'ın Veliaht Prensi ve aynı zamanda ülkenin başbakan yardımcısı, Ekonomik ve Kalkınma İşleri Konseyi Başkanı, Siyasi ve Güvenlik İşleri Konseyi Başkanı ve Savunma Bakanı görevlerini yürütüyor. Bu satışla Newcastle United dünyanın en zengin kulübü oldu.
Teknik Direktör Değişti Bile
1892 yılında kurulan Newcastle United İngiltere’nin önemli kulüplerinden biri. Bobby Robson yönetiminde 2002-2003 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde boy göstermişler ve Alan Shearer, Craig Bellamy, Jermaine Jenas, Kieron Dyer gibi oyuncuların bulunduğu kadro ile ilk grup aşamasından yükselmeyi başarmışlardı. İlk üç maçlarını kaybetmelerine rağmen, sonraki üç maçı kazanarak o zamanki statüye göre ikinci grup aşamasına çıkmışlardı. Ancak ikinci grup aşamasında Barcelona, Inter ve Leverkusen ile eşleşen Siyah-Beyazlılar üçüncü sırada kalmış ve elenmişti. Sonraki yıllarda iki kez küme düşen ancak Premier League’e geri dönmeyi başaran ve Avrupa kupalarından uzak kalan kulüp başarılı günlerine geri dönmeyi hedefliyor.
Public Investment Fund’ın satın aldığı Newcastle United’da değişim çabuk başladı. Teknik Direktör Steve Bruce ile yollar ayrılırken yerine daha önce Bournemouth ve Burnley’i çalıştıran Eddie Howe getirildi. Herkes daha kariyerli bir teknik direktör beklerken bu isim kamuoyunu biraz şaşırtsa da ileride o kariyerli menajerleri Newcastle United’ın başına görebiliriz. Toni Kroos, Donny van de Beek, Niklas Süle, Adrian Rabiot ve Jesse Lingard gibi oyuncular da Newcastle’ın transfer hedefleri arasında gösteriliyor.
Premier League’den Tepki
Premier League satışın tamamlanmasından sonra, harekete geçerek acil koduyla toplandı. 20 kulübün 18’i Newcastle United’ın sponsorluk anlaşmalarının engellenmesi yönünde oy kullandı. Ret oyu kullanan kulüp tahmin edeceğiniz üzere Newcastle United olurken, Manchester City ise çekimser kalmayı tercih etti. Aleyhte oy kullanan kulüpler, bu sponsorluk anlaşmalarının piyasa değerinin üzerinde yapılması ve böylece kulübe harcayabileceği yüksek meblağlar kazandıracağından çekiniyor. Adil bir piyasa ortamının yaratılması için tedbirler alınmasını talep ediyorlar.
UEFA’nın kuralları doğrultusunda Manchester City bu sebepten Avrupa kupalarından men cezası almış ancak sonrasında yaptığı itiraz ile bu cezası kaldırılmıştı. 2012-2016 yılları arasında Finansal Fair-Play kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle ceza verilmiş ancak delillerin yetersiz olması ve zaman aşımına uğraması nedeniyle iptal edilmişti.
Sermaye destekli bu kulüpler, transferler için yüksek meblağlar ödeyebilecek duruma geliyor. Transfer piyasasındaki bu güçleriyle öne çıkarak kaliteli oyuncularına formayı giydiriyorlar. Bu şekilde bir imkana sahip olmayan kulüpler ise bu ortamda daha da geride kalıyorlar. Kombine bilet satışları, reklam gelirleri, forma ve benzer ürün satışı gibi geleneksel kalemlerden gelir elde eden kulüplerin bu meblağlarla baş etmesi mümkün değil. Tabi ki en yüksek bedelli transferleri yapınca kupalar kazanmış olmuyorsunuz, futbol sahada oynanıyor ancak yine de ciddi bir avantaj elde ettikleri gerçek.
Türkiye’de Durum
Türkiye’den herhangi bir kulübe bugüne kadar bir talip çıkmış değil. Futbol ortamı, ligin piyasa değeri ve kulüplerin yapısı da böylesine bir satışın gerçekleşmesine engel oluyor. Türkiye’deki büyük kulüplerin futbol dışında başka branşlarda da yarışması, bir kısmın şirkete tabi olması ama dernek olarak da faaliyetlerin yürütülmesi gibi koşullar böylesine bir satışa izin vermiyor. Ayrıca Türkiye’deki taraftarların kulüplerine olan bağlılığını da düşününce, bir başkanın böyle bir satışı düşünüp genel kurula getirmesi bile ne kadar olası emin değilim. Yine de bana göre profesyonel yönetimin ve planlı bir yapılanmanın olması için böyle bir satışın gerçekleşmesi gerekiyor. Bir kulüp bunu yaparsa arkasından diğer kulüpler de gelecektir diye düşünüyorum.
Satılan kulüpler zincirine son halka olarak eklenen Newcastle United’ın futbol piyasasında hangi dengeleri değiştireceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.